Türkiye, Rusya’dan S400’lerin alımıyla beraber dış politikada Atlantik İttifakı'na mahkum olmadığını, yeni seçenekler yaratabilme beceri ve iradesine sahip olduğunu dünyaya göstermiş oldu.

Ankara’nın, Atlantik ve Asya arasında sürdürdüğü “denge siyaseti”, S400 kararından sonra, Asya’ya doğru evirilen bir yöne girmiş durumda.

Fakat bu yön değişikliği henüz Türkiye’nin Arap coğrafyasındaki siyasetlerine yansımış değil.

Ankara’nın, bölgede Müslüman Kardeşler (İhvan) üzerinden siyaset yapmaya devam etmesi nedeniyle, Mısır başta olmak üzere Suriye, Libya ve diğer Arap ülkelerinde hareket alanımız daralmış durumda.

Gelinen noktada, Mağrip’ten Körfez’e değin, Türkiye’ye karşı mevzi almış olan Arap coğrafyasıyla karşı karşıyayız.

TÜRKİYE KARŞITI KIŞKIRTMALAR HAZIRLANIYOR

Önümüzdeki tabloda, ABD ve AB’nin Türkiye’ye karşı siyasi, ekonomik ve hatta askeri adımlar atarken diğer taraftan Arap Dünyası'ndaki Türkiye karşıtlığını kullanması olası gözüküyor.

Bu bağlamda, Doğu Akdeniz’de kurulan Türkiye karşıtı cephede Arap ülkelerinin öne itilmesi, kamuoyu tarafından bilinen bir gerçek.

Türkiye karşıtı kışkırtmalarda, Türkiye sınırları içinde yaşayan milyonlarca Suriyelinin de kullanılması, ülke içinde etnik çatışmalara zemin hazırlanmasına yönelik işaretlerde mevcut.

Son günlerde, özellikle İsrail basınında, “Türkiye’de Arap düşmanlığı yükseliyor” başlıklarıyla, İstanbul başta olmak üzere büyük şehirlerimizde yaşayan Arapların ayrımcılığa maruz kaldığına dair haberlerin sıkça paylaşılması dikkat çekici.

Keza, Türkiye’de ikamet eden Suriyelilere yönelik olarak, Batılı istihbarat örgütlerinin de faaliyet gösterdiği biliniyor.

Körfez coğrafyasında ise zaten var olan Türkiye karşıtı havanın, ABD ve İsrail tarafından körüklendiğine dair haberler basında sıkça yer alıyor.

Türkiye, Atlantik’in Arap Dünyası üzerinden yaptığı ve yapacağı hamleleri, iki farklı fakat aynı anda sürdürülebilecek siyasetle boşa çıkartabilir:

1 Rusya ve Çin’in arabuluculuğuyla Arap ülkeleriyle uzlaşı sağlamak.

Suriye’de, Rusya üzerinden izlenen bu siyaset olumlu sonuçlar doğursa da, Şam Hükümeti'yle direkt temas eksikliği pek çok alanda sorunlara neden olabiliyor.

Dolayısıyla, Arap Dünyası'nın diğer ülkeleriyle ilişki kurarken de sadece Rusya ve Çin arabuluculuğu üzerine siyaset geliştirmek yetersiz olacaktır.

2 Arap ülkeleriyle doğrudan temas yollarının tekrar açılması.

Bu noktada, farklı ülkelerde İhvan ve benzeri gruplara verilen desteğin sonlandırılması ilk adım olacak, Türkiye bu adımla beraber bölgede yeni hareket alanları açacaktır.

ORTAK MİRAS VURGUSU

Türkiye ve Arap Dünyası'nın, Osmanlı İmparatorluğu’na dayanan 600 yıllık bir kader birlikteliği olmuştur.

Bu birlikteliğin, I. Dünya Savaşı esnasında Arap liderlerin bir kısmının, İngiltere ve Fransa’yla beraber Osmanlı karşıtı cephede yer almasıyla bozulduğu tarihsel bir gerçektir.

Fakat bugün, tıpkı Mustafa Kemal Atatürk’ün savaşın hemen ardından yaptığı gibi önümüze bakmak mecburiyetindeyiz.

Arap halklarında, Türkiye’ye karşı azımsanmayacak bir sempati mevcuttur.

Reklamdan sonra devam ediyor 

Arap Dünyası'nın kalbi olarak anılan Mısır’da, Türk soyundan gelmek halen asalet belirtisi olarak kabul edilmektedir.

Bölgede bulunanların iyi bileceği gibi, Mısır başta olmak üzere Arap halkları Türk televizyon dizileri, Türk müziği ve Türk yemeklerine karşı büyük bir ilgi beslemektedir.

Türkiye, hamilik iddiası sürdürmediği ve iç işlerine müdahale etmediği takdirde, örnek ülke olarak kabul edilmektedir.

Ortak mirasın etkilerini, çocuklara koyulan isimlerden tutun da şehirlerde bulunan meydan isimlerine kadar görebilirsiniz.

Türk malı ürünler, Arap sokağının en ücra köşelerine kadar girmekte ve diğer ülke menşeli ürünlere nazaran yoğun ilgi görmektedir.

Bölgede Türkçe ders veren dershanelere ve özel dil kurslarına, aylar öncesinden kayıt yapılmadığı takdirde yer bulmak imkansızdır.

Osmanlı mirasına sahip çıkan fakat Osmanlıcılık yapmayan bir yönelimle, Arap sokağının tekrar kalbini kazanmak mümkündür.

ARAPLARIN ATATÜRK SEVGİSİ

Bugün, Cezayir’den Irak’a ve Mısır’a değin Arap aydınları arasında Mustafa Kemal Atatürk ve Cumhuriyet devrimlerine yönelik olumlu fikirler mevcuttur.

Kimi Arap aydınları Atatürk’ü, dil devrimiyle Türkiye’yi Arap Dünyası'ndan uzaklaştırmakla itham etse de, çoğunluk laiklik ilkesi başta olmak üzere Atatürk’ün devrimlerine hayranlık duymaktadır.

Türkiye’nin yetiştirdiği önde gelen diplomatlardan sayın Onur Öymen’in de sıkça gündeme getirdiği gibi, Mısır’ın efsanevi lideri Cemal Abdül Nasır’ın içinde yer aldığı Hür Subaylar Hareketi üyeleri, 1952’de Kral’ı devirdikten hemen sonra, Kahire’de bulunan Türkiye Büyükelçiliği’ni ziyaret etmiş ve Atatürk’ün yolunda olduklarını ilan etmişlerdir.

Fakat dönemin Büyükelçisi, Hür Subaylar'ın destek taleplerini reddetmiş ve Kral yanlısı bir tutum almıştır.

Mağrip’in diğer ucu Cezayir’de, Fransızlara karşı mücadele eden Cezayirli mücahitlerin ceket ceplerinde Mustafa Kemal Atatürk’ün fotoğraflarını taşıdığı, Cezayir Kurtuluş Ordusu komutanlarının da Atatürk’ü örnek aldığı bilinen bir gerçektir.

Tunus’ta, Habib Burgiba, ülkesinin Atatürk’ü olma iddiasıyla yola çıkmış ve ülkesinde laiklik de dahil olmak üzere önemli devrimlere imza atmıştır.

Yakın dönemde, Irak’ın önde gelen din adamlarından İyad Cemaleddin, Atatürk’ten övgüyle bahsetmiş ve "Irak’a Atatürk lazım" ifadelerini kullanmıştır.

Bölge aydınları, Atatürk’ü halen rol model olarak almaktadır.

Arap Dünyası'nda Atatürk etkisi konusunda, Kaynak Yayınları’ndan çıkan iki değerli eser önemli bilgiler içermektedir: “Atatürk’ün kaleminden Suriye ve Irak” ve “Kemalizm ve İslam Dünyası”.

TÜRKİYE’NİN POTANSİYELİ

Özetle, Türkiye’nin Arap Dünyası'nda tarihten gelen etkisi halen mevcuttur.

AKP, ilk dönemlerinde bu etkiyi, ABD’nin İhvan siyasetlerine uygun bir biçimde kullanmış fakat Büyük Ortadoğu Projesi’nin çöküşü sonrası boşa düşmüştür.

Bugün Arap ülkelerinde hüküm süren yönetimler, Türkiye’nin halklarla iletişimini engellemektedir.

Bu engeli aşmanın yolu, merkezi hükümetleri tehdit eden İhvan ve benzeri gruplara desteği sonlandırmaktan geçmektedir.

Merkezi hükümetlerle normal ilişkiler kurulması halinde, zaten tabanda ve aydınlarda var olan Türkiye ilgisi sayesinde, Türkiye Arap Dünyası'nda yine ayrıcalıklı bir yer elde edecektir.

Ortak kültürel mirasa dayandırılan, Mustafa Kemal Atatürk’ün bağımsızlık ve laiklik ilkeleri üzerinden ilerleyen bir Arap Dünyası siyaseti Türkiye’ye kapıları ardına değin açacaktır.


Aydınlık