ABD'de yaşayan doktor Vedat Obuz'un, 'Koronavirüsün DNA'sıyla oynandı' açıklaması Türk basınında geniş yer bulmuştu. Ancak koronavirüs bir DNA virüsü değil, genetik materyali RNA.
Koronavirüsün Çin’deki bir laboratuvarda üretildiğine inandığını öne süren Obuz şu ifadeleri kullandı:
“Ben bir araştırmacı ve bu işin kimyasını, immünobiyolojisini bilen biri olarak bu virüsün hayvanlardan bize atlamış bir virüs olduğunu düşünmüyorum, ‘hayvanlardan atlatıldı’ diyorum. Hatta bunun DNA’sıyla oynandı diye şüphe ediyorum. Çünkü son 10 senede ‘CRISPR gene’ diye makaslama tekniği çıktı.
DNA’ları kesip aralara bir şeyler koymak için. Hatta bu genin, bu enzimdir, yaptığı işin ciddiyetini bilenler buna ‘God’s gene’, yani ‘Tanrı geni’ dediler, insanlara DNA ile oynama gücü verdiği için. Bu genle oynama tekniğinden dolayı bunun kurcalandığını düşünüyorum.”
NASIL ‘DOKTOR’?
AA’nın servis etmesiyle Obuz’un açıklamaları, çok sayıda gazete ve haber sitesinde yer aldı.
Ancak, “doktor” olmasına rağmen koronavirüste DNA değil RNA yapısı olduğunu ve haliyle DNA’sıyla oynanmasının söz konusu olmayacağını bilmeyen Obuz’un “doktorluk” yeterliliği de tartışmaya açıldı.
Obuz’un iddiaları üzerine Teyit.org’un yayınladığı incelemede şöyle denildi:
Ancak yeni koronavirüs (SARSCoV2) bir DNA virüsü değil, genetik materyali RNA. Obuz’un bahsettiği DNA düzenleme tekniği olan “CRISPR” ile RNA materyalli koronavirüs üzerinde bir değişiklik yapılması mümkün değil. Virüsün laboratuvarda üretildiğine işaret eden bir bulgu da yok. Dr. Obuz ise yalnız şüphelerini dile getiriyor; bir kanıt sunmuyor.
YENİ KORONAVİRÜS BİR RNA VİRÜSÜ
Yeni koronavirüsün laboratuvarda üretildiği ya da kazara kaçtığı gibi iddialar yeni değil. Bu iddialar 2002’deki SARS salgınından sonra, koronavirüslerin evrimi, bulaşma yolları gibi konularda laboratuvar çalışmaları yürütüldüğü için, virüsün bu çalışmalar sırasında kaçmış olma ihtimali göz önünde bulundurularak ortaya atılıyor. Dolayısıyla bir ihtimal, şüphe dile getiriliyor. Dr. Vedat Obuz da bu konudaki şüphelerini ifade etmiş; herhangi bir kanıt sunmamış.
Dr. Obuz, şüphelerini dile getirirken yeni koronavirüsün DNA’sıyla oynandığını öne sürüyor. Ancak yeni koronavirüs de tıpkı diğer koronavirüsler gibi RNA genomuna sahip; RNA ise protein sentezinde görev alan bir nükleik asit. RNA virüsleri mutasyona ve rekombinasyona yatkınlar, bu nedenle de çok çeşitliler. Virüsün laboratuvar üretimi olması için RNA dizisinin dizayn edilmesi beklenir. Ancak bilimsel çalışmalar bunun mümkün olmadığını, aksine SARSCoV2’nin laboratuvar ortamında değil, doğal evrim sürecinde oluştuğuyla ilgili veriler ortaya koyuyor. Obuz’un haberlerde vurguladığı “CRISPR gene” DNA düzenleme tekniğinin temelinde yer alan bir özellik. DNA düzenleme tekniği ise RNA genomuna sahip bir virüs üzerinde kullanılamaz.
‘BENZEMİYOR’ İDDİASI DA DOĞRU DEĞİL
Bununla birlikte yeni koronavirüsün diğer koronavirüslerle benzerlikleri olmadığı iddiası da doğru değil. Covid19’a neden olan SARSCoV2, koronavirüslerin dört alt grubundan biri olan betakoronavirüs grubuna mensup. Diğer koronavirüsler gibi solunum yolu enfeksiyonlarına yol açıyor. SARSCoV2’nin bazı farklılıkları olduğu araştırmacılarca zaten söyleniyor, ancak benzerlikleri daha fazla. Yeni koronavirüs, SARSCoV’a yüzde 79 MERSCoV’a ise yüzde 50 benzerlik gösteriyor. Virüslerin belirleyici genleri karşılaştırıldığında, bu benzerlik oranı artıyor.
Öte yandan iddiada virüsün insandaki bazı reseptörlere yapışması, diğer virüslerinkinden farklı bir davranış gibi sunulmuş. Yeni koronavirüs solunum yollarını ve akciğerleri etkiliyor. SARSCoV2’nin insan hücrelerine nasıl girdiği ile ilgili çalışmalar da mevcut. Virüsün tutamaç proteinleri, insanda bulunan ACE2 reseptörüne bağlanıyor; virüsün hücrelere girişi de konak hücre proteazlarının proteini kesmesiyle sağlanıyor. Ancak bu yeni koronavirüse özgü bir davranış değil. Virüsler genel olarak insanlarda bulunan spresifik reseptörlerle hücrelere giriyor. Yani bu tüm viral enfeksiyonlarda beklenen bir durum; virüsler zaten hücreleri bu yolla istila ediyor.”