Çin Halk Cumhuriyeti’nin eski Türkiye Büyükelçisi Wu Keming, geçen ay Vatan Partisi Çin Temsilcisi Adnan Akfırat’a bir mektup yolladı. Çok iyi Türkçe konuşup, yazan Büyükelçi Wu, üstelik Adnan Akfırat’ı arayıp, ona bir sürprizi olduğunu ve mektubu beklemesini söyledi.
19941997 yılları arasında Ankara’da Çin Halk Cumhuriyeti’ni temsil eden ve Türkiye ile Çin arasındaki en önemli askeri işbirliği projesi olan Toros güdümlü füzeleri için teknoloji paylaşma anlaşmasını yapan Wu Keming, Çin Dışişleri Bakanlığı’nda Genel Müdürlük düzeyine yükseldikten sonra 2004’te emekli oldu.
'DEVRİM HAYATINIZDA GÜÇLÜ VE PARLAK BİR KANIT'
Adnan Akfırat’ın “Çin’deki öğretmenim” olarak andığı Wu Keming, mektubunda şunları yazıyor:
“Değerli dostum,
“7 Mayıs 2008 yılında Tekirdağ Cezaevi’nden bana gönderdiğiniz kıymetli mektubunuzu hâlâ saklamaktayım. Mektubunuzu defalarca okudum, her defa da çok duygulandım. Tabii mektubunuz devrim yolunda ancak küçücük bir ayak izinizdir, ama yine devrim hayatınızda güçlü ve parlak bir kanıttır. Bundan dolayı bu özel manalı mektubunuzu size geri göndermeye karar verdim, sahibinin elinde kalsın diye.
Başarılar, Sağlıklar, Saygılar
Wu Keming
21 Eylül 2021”
MEKTUBUN HİKAYESİ
Adnan Akfırat, Ergenekon saldırısının ikinci dalgasında 20 Mart 2008’de gözaltına alınıp 24 Mart’ta Doğu Perinçek, Ferit İlsever, Serhan Bolluk ile birlikte tutuklanıp Tekirdağ Cezaevi’ne konmuştu. Akfırat, F Tipi cezaevlerinde üç kişiden fazla kalınmaması zorunluğu nedeniyle, başka bir koğuşa konuldu. Akfırat, mektubu yazdığında Doğu Perinçek ve diğer partili arkadaşlarıyla görüşemiyordu.
TERTİBİN BAŞINDA GÖRÜNEN SON
Akfırat’ın tutuklandıktan 44 gün sonra yazdığı mektup şöyleydi: (Arabaşlıklar Aydınlık’a aittir)
“Sayın Wu Keming,
“Değerli Büyükelçim, derneğimizin baş danışmanı olarak bilmeniz ve bilgilendirmeniz için maruz kaldığımız suçlama ve uygulamalar konusunda size aşağıdaki bilgileri iletiyorum.
“Genel Başkanımız Doğu Perinçek, Genel Sekreterimiz Av. Nusret Senem, Genel Başkan Yardımcımız ve Ulusal Kanal Genel Yayın Yönetmeni Ferit İlsever, Merkez Karar Kurulu üyemiz ve Aydınlık Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Serhan Bolluk, Merkez Karar Kurulu üyemiz ve İP Basın Bürosu Başkanı Hikmet Çiçek, Ulusal Kanal İzmir Bürosu Müdürü Hayati Özcan ile birlikte, 40 gündür Yüksek Güvenlikli F tipi Tekirdağ Cezaevi’nde hücrelerde tutuluyoruz. İletişim imkanlarımız son derece kısıtlı. Cezaevi yönetimi, içeriğini inceleyemediği gerekçesiyle China Today, China Pictorial ve Beijing Rewiew dergilerini okumamı engelledi.
“İşçi Partisi ve Türk Silahlı Kuvvetleri’ni hedef alan bir tertibin gereği olarak tutuklandık. Bu tertip, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın 5 Kasım 2007’de ABD Başkanı Bush ile Washington’daki toplantısında kararlaştırıldı. Hükümetin gayri resmi sözcüsü olarak tanınan Yeni Şafak gazetesi yazarı Fehmi Koru bunu köşesinde 2 Şubat’ta yazdı.
“ABD yönetiminin, tam Irak’a saldırı öncesinde AKP’yi iktidara getirmesinin nedeni, Türkiye’deki ABD karşıtlığını önlemesi ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nin direncini kırmasıydı. BBC’nin ve ABD Dışişleri Bakanlığı’nın araştırma şirketi PEW’in dünya çapında uyguladıkları anketlerde, ABD politikalarına en karşı halkın, Türkler olduğu saptandı. 2003 yılı 4 Temmuz’unda Irak’ın kuzeyinde Türk Özel Kuvvetleri’ne bağlı subay ve astsubaylara ABD ordusu tarafından tutuklanıp kafalarına çuval geçirilmesinden sonra Türkiye’deki ulusal dalga kabardı.
“2007 baharındaki Cumhuriyet mitinglerinde toplam 15 milyon kişi ‘Ne ABD ne AB, Tam Bağımsız Türkiye’ sloganlarıyla meydanlara çıktı. ABD yönetimi bu mitinglerin İşçi Partisi’nin fikri önderliğinde yapılması üzerine paniğe kapıldı.
“İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü, ABD’li danışmanların yönlendirmesiyle ‘ulusalcılığı iç tehdit’ olarak niteleyen ve ulusalcıları ‘terörist’ olarak gösteren bir karar aldı. İşçi Partisi’ne karşı yürütülen bu operasyon da, bu karara dayanılarak yürütülüyor. İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde, biz 40 yıllık sosyalistler ‘Aşırı sağ terör’ masasında sorgulandık. Bu saçmalık, sizin için de bizim için de şaşırtıcı değil. 1920 yılında Mustafa Kemal Atatürk, İngiliz İşgal Komutanının isteği üzerine Osmanlı Padişahı tarafından ‘eşkıya’ olarak ilan edilmiş ve gıyabında idam cezasına mahkûm edilmişti. Çin’de Mao Zedung, ABD’nin isteği üzerine Çan Kay Şek yönetimince ‘terörist’ ilan edilmişti. Ama her iki lider de, vatanseverliğin gereğini yaptılar, ülkelerinin özgürleşme mücadelesini başarıya kavuşturdular. Biz de başaracağız.
“Bildiğiniz gibi, 14 Mart 2008 günü Türkiye Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, Adalet ve Kalkınma Partisi hakkında kapatma davası açtı. İddianamenin özeti, AKP, ABD ve AB’nin desteği ile dini siyasete alet ederek, karşı devrim faaliyetini iktidar mevzilerinden yürütüyor. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül’ün ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesini hayata geçirmek için Türkiye Cumhuriyeti’ni bir ‘Ilımlı İslam devleti’ yapmak çabasını en tehlikeli girişim olarak saptıyor. AKP hükümetinin bu işlevini Türkiye kamuoyuna İşçi Partisi anlattı. Nitekim AKP sözcüleri, haklarında kapatma davasının Doğu Perinçek’in çabalarıyla açıldığını hatta iddianamenin Perinçek tarafından hazırlandığını ileri sürüyorlar. İşçi Partisi Genel Merkezi’ne ve İstanbul İl Merkezi ile Ulusal Kanal’a yapılan vahşi polis baskınında, AKP iddianamesinin taslağının bulunduğu yalanını gazete manşetlerinden yayınladılar. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı bu iftirayı sert bir şekilde yalanladı ve bu tür yayınların suç olduğunu duyurdu.
Doğu Perinçek ile Adnan Akfırat, Çin Komünist Partisi’nin Dünya Siyasal Partileriyle Yüksek Düzey Diyalog Toplantısı’na katılımı sırasında Wu Keming ile yemekte buluştu. Wu Keming, "uzakları görmesi nedeniyle Vatan Partisi'ni kartala benzettiğini" belirterek kendisinin geleneksel Çin resim stili ile yaptığı kartal resmini Doğu Perinçek'e hediye etti.
BOP TÜRKİYE KAYASINA ÇARPTI
“Gelinen durum şudur: AKP kesin olarak kapatılacaktır. Abdullah Gül Cumhurbaşkanlığından inecek ve Tayyip Erdoğan ile birlikte siyasal faaliyetten yasaklı hale gelecektir. ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi, Türkiye kayasına çarpmış ve iflasın eşiğine gelmiştir. BOP’un uygulanmasını önleyen çok önemli bir eylem de TSK’nın Irak’ın kuzeyine yaptığı askeri operasyonlardır. Türk Ordusu, ABD egemenliği altındaki topraklara olağanüstü zor koşullarda, çok başarılı askeri harekatlar düzenleyerek, ABD’nin hesaplarını altüst etti. ABD’nin Irak’a yaptığı saldırının en önemli hedefi olan, Kuzey Irak’ta bir kukla devlet (sözüm ona Kürdistan) oluşturma çabası büyük darbe yedi. Türk Ordusu, ABD’nin Kukla Devlet kurmasını İran ile İşbirliği ile önlemek için ortak operasyonlar düzenliyor. Bu politika, Türkiye’yi İran’a saldırıda üs olarak kullanmak isteyen ABD yönetimini çileden çıkarıyor.
“Türkiye’nin İran ve Suriye ile işbirliği yaparak, ABD’nin üç ülkenin sınırlarını değiştirecek ‘Büyük Kürdistan’ kurma planını engellemesi, İşçi Partisi’nin geliştirdiği politika. İşçi Partisi’nin politikasının Türk Silahlı Kuvvetleri’nce uygulamaya konulması, ABD’nin İşçi Partisi’ne saldırı düzenlemesinin bir diğer güncel nedeni. TSK’yı ve İşçi Partisi’ni hedef alan ‘Ergenekon Operasyonu’nun TSK’nın Irak’a yaptığı kara harekatının, hemen sonrasında başlatılması da durumu açıklıyor.
“Bize yapılan suçlama da komik. Güya biz, ABD’nin İkinci Dünya Savaşı sonrasında denetime almak istediği ülkelerde kurduğu ‘Gladio’ diye ünlenen Özel Savaş Örgütü’nün üyeleriymişiz. Genel Başkanımız Perinçek ise ‘terör örgütünün üst düzey yöneticisi’ olarak tutuklandı. Bu gizli örgütün adını ‘Ergenekon’ olduğu ve bizim AKP hükümetinin bir darbeyle devirmek için çeşitli terör eylemleri düzenlediğimiz ve toplumda kargaşa çıkarmak için faaliyetler yürüttüğümüz suçlaması yapılıyor.
Akfırat’ın 13 yıl önceki mektubu.
SÜPERNATO’NUN SONU
“40 yıldır mücadele ettiğimiz bu gizli örgütün üyeleri ve yöneticileri olduğumuz suçlamasıyla tutuklandık! Benim 1996 yılında yayınlanan ‘CIA ve Pentagon belgeleriyle Özel Savaş’ kitabımda bu gizli örgütün resmi adının ‘SüperNATO’ olduğunu ortaya çıkardım. ABD, NATO’ya üye olmak isteyen ülkelere ‘komünizme karşı gayri nizami harp’ yapacak bir yeraltı örgütü kurmasını koşul olarak dayatmıştır. Bu gizli örgütün doktrinini, parasını, silahını ABD veriyor; eğitimini, sevk ve idaresini ABD’li özel savaş subaylarıyla yapıyor. Brüksel’deki NATO karargahından yönetiliyor. Bu örgüte bağlı yerüstü ve yeraltı kuvvetleri var. Ordu’nun istihbarat teşkilatı içine yerleştirilen bu gizli örgüt, paralel bir devlet gibi her alanda örgütleniyor. Yeraltı kuvvetleriyle toplumu denetim altına almak için bütün sivil kuruluşları denetimine alıyor. Eğitim, kültür, ekonomi de kritik mevkiler bu örgüt tarafından denetleniyor. Medya ise bu gizli örgütün en etkin olduğu alan.
“Benzer örgütler, Güney Kore, Pakistan, Endonezya, Vietnam ve Japonya’da kurulduğu için sizlerin de bu CIA görünümündeki örgütler hakkında yeterli bir bilginiz vardır.
“İşçi Partisi yöneticileri 40 yıllık siyasi mücadelenin içinde bu örgütle hep yüz yüze geldi. Bu nedenle bu örgütü belki de dünyada en iyi bilen bir kadro. Türkiye’deki 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 darbelerini tezgahlayan bu örgütün Türkiye’de bilinen ismi Kontrgerilla’dır. 30 yıldır yayın organlarımızda, suçlarını, birer birer ortaya çıkardık, örgütün şeflerini isimleriyle, fotoğraflarıyla teşhir ettik. Türkiye bu gizli örgütü İşçi Partisi’nden öğrendi. Örgütün tepe yöneticileri İşçi Partisi’nin iki kez bu örgütü ‘felç ettiğini’ itiraf ettiler.
“ABD’nin 1991’deki Körfez saldırısından sonra Türk Ordusu, ABD ile hasım hale geldi. Türk Genelkurmay, ABD’nin denetiminde ki bu gizli örgüte tavır aldı. ABD’nin özel savaş subaylarının Genelkurmay karargahından dışarı çıkardı. İkili Anlaşmayla kurulmuş olan ABD İrtibat Bürosu’nu kapattı.
“ABD yönetimi bunun üzerine SüperNATO örgütünün karargahının polis teşkilatı içerisine taşıdı. Emniyet Genel Müdürlüğü içinde, Fethullah Gülen tarikatına bağlı yoğun bir kadrolaşma yapıldı. Emniyet’in istihbarat ve Terörle Mücadele Daire Başkanlıklarında Fethullahçılar hakimiyet kurdular. Bu kadrolaşma doğrudan CIA güdümünde ve CIA’nın Türkiye’de ki üst düzey işbirlikçileriyle inşa edildi. Bize yönelik tertibi işte bu yapı doğrudan CIA İstasyon Şefi’nin direktifiyle düzenlendi. Bu nedenle kamuoyu bu gizli örgütü ‘Fethullahçı Gladyo’ diye anıyor.
FETHULLAHÇI GLADYO SANIK OLACAK
“Fethullahçı Gladyo, ‘Ergenekon operasyonu’nu düzenleme kararı aldıktan sonra, Türkiye’deki ulusal güçleri suçlu gösterebilmek için 20062007 yıllarında bir dizi suikast ve bombalamalar düzenledi. Kamuoyunu bu cinayetlerin “milliyetçiler” tarafından işlendiğine ikna etmek için, denetim altında tuttukları genç çocukları tetikçi olarak kullandılar. Bu çocuklara yalan ifadeler verdirdiler. Ancak İşçi Partisi, bu cinayetlerin Fethullahçı Gladyo tarafından işlendiğinin kanıtlarını buldu ve kamuoyuna güçlü kanıtlarla açıkladı. Şimdi hükümet gücünü kullanarak, bizi tutuklayarak suçlarını örtmeye çalışıyorlar. Kendi suçlarını bize atarak çok büyük hata yaptılar. Çünkü bize, suçlarını resmi olarak kayda geçirme imkanını vermiş oldular. Bizim davamız, Bulgar Komünist Partisi Başkanı Dimitrov’un ünlü Alman Parlamento Sarayı yangını davası gibi olacak. Tertipçiler bize açılan davanın sanıkları olacaklar.
“ABD yönetimi, İşçi Partisi yöneticilerini tutuklatarak, halk hareketini öndersiz bırakmayı hedefledi. Ancak bu tertip, tam tersi sonuca yol açtı. İşçi Partisi’ni muhalefetin merkezine yerleşmesine neden oldu.
21. YÜZYILDAKİ ERGENEKON ÇÖZÜMÜ
“Türklerin Ergenekon destanını bilir misiniz? Çok eski bir efsanedir. Bütün Türk boylarının ortak destanıdır. Dağların arasına sıkışmış bir Türk boyu, demirden dağı eriterek çıkış yolunu açmış. Ergenekon, kör çıkmazlarda çıkış yolunu yaratmayı öğretir. Bize yönelik tertibe ‘Ergenekon’ adının verilmesi Türk tarihiyle hesaplaşmak için konuldu. Ama bu da tarihin bir cilvesi. ABD yönetimi, İşçi Partisi yöneticilerini tutuklatarak, 21. Yüzyıl’daki Ergenekon çözümüne yol açtılar.
“Cezaevi’nden büyük gönül rahatlığıyla dostlarımıza şu müjdeyi bildiriyorum: Türk milleti, yakın zamanda ABD emperyalizminin zincirlerini parçalayacak, 20. yüzyılın başında gerçekleştirdiğimiz Kemalist Devrim’i tamamlayacak. Bağımsız, halkçı, devrimci bir milli hükümete kavuşacak. İşçi Partisi de bu milli hükümetin merkezinde yer alacak.
“Yakında özgürlüğümüze kavuşacağız.
“Değerli desteğinizin gücüyle, çalışmalarımızı daha da geliştireceğimizi bilmenin coşkusunu duyuyorum.
“Değerli eşinize selam ve hürmetlerimi bildiriyorum.
“Yakında görüşmek dileğiyle, dostluk ve saygılar
Adnan Akfırat
07.05.2008
1 Nolu F Tipi Cezaevi
B1 Blok No: 37
TEKİRDAĞ