ABD Başkanı Trump’ın ‘tivit’li tehdidi sonrası Türkiye’nin ekonomik alanda atabileceği adımları konuştuk. Uzmanlar, ekonomi politikalarımızın güvenlik politikalarımızla uyumlu olması gerektiğini dile getirdiler.

RECEP ERÇİN
Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyindeki terörist PYD unsurlarına karşı başlattığı operasyon, terör örgütünün hamisi Beyaz Saray’da tedirginlik yarattı. ABD Başkanı Donald Trump, gece saatlerinde resmi Twitter hesabından yazdığı mesajda Türkiye’yi ekonomik olarak çökertmekle tehdit etti. Trump, "Türkiye, sınırların dışında olduğunu düşündüğüm bir şey yaparsa, Türkiye’nin ekonomisini mahvederim, bunu daha önce yaptım" ifadelerini kullandı. Trump’ın ‘tweet’i sonrası dolar kuru yükselişe geçti ve 5.70 TL’den 5.84’ün üzerine tırmandı. Ancak dün piyasaların açılması sonrası kur 5.82 TL’ye kadar çekildi. ABD Başkanı Donald Trump dün öğleden sonra ise, Twitter açıklamasında "Türkiye ticareti ortağımız ve NATO müttefiğimiz. Birçok kişi Türkiye’nin ABD için büyük bir ticaret ortağı olduğunu unutuyor" dedi. Türkiye’nin F35 savaş uçağı için parça ürettiğine dikkat çeken Trump, Türkiye’nin "Aynı zamanda İdlib’de birçok hayat kurtarılmasına" yardım ettiğini ve Rahip Brunson’un iadesindeki olumlu sonucu da hatırlattı. Trump ayrıca, Türkiye’nin bir NATO üyesi olduğunu kaydederek, "(Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan) 13 Kasım’da misafirim olarak ABD’ye geliyor" mesajı verdi. Trump’ın mesajları sonrası dolar kuru 5.80 TL’nin altına geriledi.

‘RADİKAL ADIMLAR ATILMALI’

Olası bir kriz durumunda ekonomik anlamda hangi adımların atılacağını uzmanlara sorduk. Trump’ın tehditlerine karşı Türkiye’nin radikal adımlar atması gerektiğini ifade eden Doç. Dr. Volkan Özdemir, güvenlik politikasıyla ekonomi politikasının uyumlu olmasının önemine değindi.

Türkiye ekonomisinin kırılganlığına dikkat çeken jeopolitik ekonomi uzmanı Volkan Özdemir, ABD’nin geçen yıl gündeme getirdiği Türkiye’den yaptığı ithalata ilave gümrük vergisi koyma ve CAATSA yaptırımlarını Trump’ın tweet mesajıyla hatırlattığını söyledi.

Hükümtin, ABD’nin ekonomik tehditlerine karşı kısa vadede attığı adımın ABD ile uzlaşarak durumu ötelemekten ibaret kaldığını, bunun da ülkemiz için riskli bir durum oluşturduğnu anlatan Doç. Drç. Özdemir, "Yapılması gereken, bedeli ne olursa olsun, ikinci bir kur şokunu yaşamaktır. Bundan sonra diğer ülkelerden finansman sağlayarak ekonomide radikal adımlar atılması gerekiyor. İthal ikameci üretim politikası, kambiyo rejiminde değişiklik, gerekirse sabit kur rejimi ve sermaye akımlarını kontrol gibi... Türkiye, ekonomisinin kırılgan yapısı nedeniyle tehdit ediliyor. Türkiye’nin ekonomi politikalarını izlediği güvenlik politikasını dikkate alarak oluşturması lazım" değerlendirmesinde bulundu.
 
‘KONSEY KURULMALI’

Türkiye ekonomisinin güçlü bir yapısı olduğuna dikkat çeken İktisatçı Prof. Dr. Özer Ertuna, "Öncelikle dile getirdiğimiz gibi üretimin artırılması ve Türkiye’nin borç alan bir ülke konumundan çıkarılması lazım" dedi. Kısa vadede ise acilen tüm tarafların bir arada olduğu bir ekonomik ve sosyal konseyin kurulması önerisinde bulunan Prof. Dr. Ertuna, "Herkesin ekonomik hedeflerde mutabık kalması ve ekonomiye güvenmesi gerekiyor. Türkiye güçlü bir ülke ve potansiyeli çok büyük. Sorunlar kadar potansiyelin de masaya yatırıldığı bir konseyde bunlar ortaya konabilecektir" dedi.

‘ABD YAPTIRIM UYGULAYAMAZ’

Ekonomist Enis Musluoğlu, Trump’ın tehditlerinin doğrudan Türkiye’yi hedef almaktan ziyade ABD iç politikası, Çin ve AB ile girdiği güç mücadelesi nedeniyle de dış politikadaki rakiplerine yönelik olduğunu söyledi. Türkiye üzerinden iki kutba da mesaj verildiğini kaydeden Enis Musluoğlu, "Bakın dolar kuru 6 TL’yi aşmadı. Faizlerde bir zıplama söz konusu değil. Türkiye ekonomisinin sanıldığı kadar kırılgan olmadığını düşünüyorum. Üstelik küresel jeopolitik dikkate alındığında koşullar Türkiye’nin lehine işliyor. Türkiye’y herhangi bir yaptırım uygulanacağını düşünmüyorum. Türkiye aslanlar gibi askeri operasyonlarını başarıyla yapacaktır. 2020’nin ikinci yarısından sonra ise ekonomide olumlu yönde gelişmeler olacağını düşünüyorum" diye konuştu.

‘POLİTİKANIN ETKİSİNİ AZALTACAK REFORMLAR YAPILMALI’

İktisatçı Prof. Dr. Ali Akdemir’in değerlendirmeleri de şöyle oldu: "Siyasetin, dış politikanın ve nihayet uluslararası ilişkilerin ekonomiyi etkilemesi ve yanı sıra ekonominin de iki dinamiği etkilemesi bir dereceye kadar olağandır, beklenen durumdur. Olağan olmayanı ise yapısal reform eksikliği nedeniyle, toplumsal uzlaşı dışı uygulanan dış politika yüzünden ekonominizin finansal olarak ve yapısal olarak kırılgan olmasıdır. Trump in ‘tweet’ini bu bağlamda ele almak gerekir. Suriye politikasından, ki uzlaşı eksikliği ve ekonomideki yapısal reform eksikliği, ekonomide hem finansal hem de yapısal dalgalanmalara neden olmaktadır. Rahip Brunson vakasında ekonomik göstergeler kötüydü zaten ihracat düşüşte ve ithalat artıştaydı, cari açık fazlaydı... Özetle ekonomik göstergeler bugünkü durumdan kötüydü. Bir de hukukun yanlış işlemesi, yanlış yönetim kararları devreye girince Rahip Brunson bağlamında Trump ‘tweet’leri etkili olmuştu. Bugünkü etkisi ise daha az. Yansıtılan olmasa da enflasyon düşüşte. Cari açık ithalattaki daralma nedeniyle düşük. Önceki krize göre çok daha yönetilebilir bir durum söz konusu. Uluslararası ilişkiler ve siyasal etkileşim kaynaklı olumsuzlukların etkisinin sınırlı kalması ve krize dönüşmemesi ekonominin kendi dinamiğiyle ilgilidir. Yapısal ekonomik reformların yapılması niyetiyle ilgilidir. Yapısal reformları da teşvik politikalarında ve vergi aflarında değil; ortaöğretim, yüksek öğretim reformları, hukuk reformları ve teknolojik yeniliğe yönelik reformlarda aramak gerekir. Trump ile Almanya ve Çin de uluslararası ilişkiler ve dış politik tercihler bağlamında çelişkiler yaşıyorlar. Ama bu iki ülkenin ekonomisi finansal olarak da yapısal olarak da bizimkisi kadar etkilenmemektedir. Zaten güçlü olmayan finansal durum ve reel ekonomik yapısal durum nedenleriyle siyasal alanda daha özenli olmalıyız. Zira siyasal krizlere dirençli olmayacak bir ekonomik yapımız var. Siyasal, uluslararası ilişkiler alanındaki ve yönetsel yanlışlar, ekonomik kriz olarak fatura edilmektedir."

Aydınlık