1960’lardan beri, DDT’den sonra en çok tartışılan zehirli madde, tarım ilaçlarında yoğun olarak kullanılan Glifosat.

Yeni araştırmalar, Monsanto/Bayer’in ot öldürücü herbisitlerinde çokça bulunan glifosatın kanserojen olduğunu net ortaya koyuyor.

10 Şubat 2019’da, “Mutasyon Araştırmaları” isimli bilimsel dergi çok geniş kapsamlı bir araştırmanın sonuçlarını açıkladı. Araştırma, Glifosat Bazlı Pestisitlerin (GBP), lösemiye (Non Hodgkin Lymphoma) yol açıp açmadığı üzerineydi.

Washington Üniversitesi’nden Amerikalı araştırmacılar, meta analizi yaptı. 2018’de yayımlanan Tarımsal Sağlık Çalışması’nı güncelleyecek 5 adet denek kontrol grubu çalışması gerçekleştirdi.

LÖSEMİDE YÜZDE 41 ARTIŞ

Özetle, GBP’ye fazla maruz kalan insanlarda lösemiye yakalanma olasılığının yüzde 41 oranında arttığı belirlendi.

Neredeyse yarı yarıya risk artışı söz konusu.

Araştırmayı yürütenlerden, Washington Üniversitesi’nden Rachel Schaffer, “2018’de 54 binden fazla insan üzerinde yapılan bu araştırma, şimdiye değin glifosat ile lösemi arasındaki ilişkiyi somut olarak ortaya koyan en yeni ve kapsamlı araştırma olma özelliğini taşımaktadır” diyor.

Bu 54 bin kişinin tamamı, MonsantoBayer’in Roundup isimli dünyada en çok satan GBP’sini kullanan lisanslı tarım ilacı uygulayıcılarıydı.

Washington Üniversitesi glifosatın kansere yol açtığını ilk söyleyen kurum değil.

Dünya Sağlık Örgütü’nün Uluslararası Kanser Araştırmaları Ajansı da (IARC) 2015’te, glifosatın “Muhtemel kansere yol açan madde” olarak tanımlamıştı.

GDO ve benzeri tarım kimyasalları sektörü bu bağımsız IARC raporunu itibarsızlaştırmak için çok para dökmüştü.

1996’da ABD’de genetiğiyle oynanmış materyallerin tarıma sokulmasıyla Monsanto da glifosat içerikli Roundup tarım ilacını tüm dünyada yaygın olarak satmaya başladı.

1992 ile 2009 yılları arasında Roundup kullanımı tamı tamına 16 kat arttı.

Glifosatın bir özelliği de tüm bitkilere, çevreye, doğaya yayılması.

MONSANTO GLİFOSATTAN MAHKUM OLMUŞTU

Amerika Birleşik Devletleri Kaliforniya eyaletinin San Francisco Yüksek Mahkemesi’nde geçen sene Ağustos ayında sonuçlanan bir dava milat niteliğindeydi. Dewayne JohnsonMonsanto (Bayer) davası, jürinin verdiği tarihi bir kararla sona erdi. Johnson, Monsanto’nun Round up ve RangerPro herbisitlerindeki (ot öldürücü kimyasal) aktif maddesi glifosat yüzünden kansere yakalandığını iddiasıyla dava açmıştı.

Mahkeme (Artık Alman Bayer’in de ortak olmasının da mı etkisiyle bilinmez) Monsanto’yu suçlu buldu.

Haziran ayında 62.5 milyar ABD dolarına Bayer tarafından satın alınan biyokimya devi Monsanto‘nun Dwayne Johnson’a 250 milyon ABD doları cezai tazminat, 2.2 milyon ABD doları maddi tazminat, 37 milyon ABD doları manevi tazminat olmak üzere, toplam 289.2 milyon ABD doları tazminat ödemesine karar verildi.

AB’de de glifosat konusunda hararetli tartışmalar sürüyor.

2018’de pek çok Avrupa ülkesi Roundup türevi GBP’nin yasaklanması için girişimde bulundu.

Milyonlarca AB vatandaşının Brüksel’e gönderdiği dilekçelere rağmen, Alman Tarım Bakanı’nın AB Komisyonu’ndaki yoğun girişimleri sonucu, glifosat yasaklanmaktan son anda kurtuldu.

Reklamdan sonra devam ediyor 

Halbuki AB, GDO’lu mısırların fareler üzerindeki etkilerine yönelik 2 yıllık bir araştırmanın sonuçlarını açıklamış, farelerin tamamında kanserli tümörler ve böbrek yetersizlikleri gözlenmişti.

AB her zamanki AB’liğini yaparak, küresel sermayeyi üzmedi ve araştırmanın sonuca varmak için yetersiz olduğuna hükmederek dosyayı kapattı.

ARILARI VE DİĞER BÖCEKLERİ DE ÖLDÜRÜYOR

Biological Conservation (Biyolojik Koruma) isimli bilim dergisinin dünya çapındaki 27 yıllık dev araştırmasının sonuçları yayımlandı.

Tablo korkutucu.

Glifosat ve benzeri tarım ilaçlarından kaynaklı çevresel etkiler sonucu dünya üzerindeki (zararlı böcekler kadar) faydalı böceklerin de yok olduğu ortaya çıktı.

Araştırmada dünyadaki tüm böcek türlerinden yüzde 40’ının gelecek on yıllar içinde nesillerinin tükenme tehdidi altında olduğu belirlendi.

Sadece Almanya’da son 27 yıl içinde uçan böcek türlerinin yüzde 76’sının yok olduğu da araştırmanın ürkütücü sonuçlarından.

Porto Riko’daki yağmur ormanlarında yapılan tarımsal faaliyetler, biyo çeşitliliği yüzde 78 ila 98 arasında azaltmıştı.

En çok alarm veren de tüm bitkilerin döllenmesinde hatırı sayılır bir paya sahip olan arılardı.

1980’den beri İngiltere’deki yabani arı türlerinin yüzde 52, Hollanda’da ise yüzde 67’sinin yok olduğu da Biyological Conservation dergisinin araştırma sonuçlarına yansıdı. Tüm bu alanlarda GDO’lu üretim yapılıyordu. Benzer bir şekilde ABD’de GDO’lu tarımın yapıldığı Mississipi Vadisi’nde de sadece 20082013 arasında yabani arı türlerinin yüzde 23’ü kaybolmuştu.

Teksas Üniversitesi’ndeki bilim insanlarının yaptığı bir diğer araştırmada da Monsanto Roundup ilacındaki glifosatın, bal arılarının zararlı mikroorganizmalarla mücadele için ihtiyaç duyduğu mikrobiotayı yok ettiği belirlendi.

Başta arılar olmak üzere tüm böcekler, eko sistemin temel yapıtaşlarını oluşturuyor.

Onlar olmazsa bitki ve hayvanlar da olmaz.

Biz de olmayız neticesinde.

Uluslarötesi şirketler, kârlarını korumak için, dünyanın her yerindeki siyasi mekanizmaları rüşvete boğup, cahil ve kötücül politikacılara işlerini gördürüyor.

Ama doğaya rüşvet veremezsiniz.

Kanseri rüşvetle yenemezsiniz.

Mevcut kapitalist neoliberal sistem, sadece ülkeleri, insanları savaş, yoksulluk ve açlıkla tehdit etmiyor, tüm dünyayı, doğayı yok etmeye namzet görünüyor.

KAYNAKLAR:

http://www.williamengdahl.com/englishNEO26Feb2019.php

http://www.williamengdahl.com/englishNEO2Mar2019.php

https://yesilgazete.org/blog/2018/08/11/monsantobayerglifosatkanserdavasindatarihizafer2892milyondolartazminatcezasi/


Aydınlık