Çağdaş Türkiye Cumhuriyetinin ilk kuruluş yıllarında ülkenin tüm milli kaynak ve iktisadi unsurlarını kullanarak sanayileşme hareketinin daha verimli ve entegre bir şekilde yürütülmesini sağlamak üzere milli ihtiyaç ve menfaatlerimiz paralelinde sanayide öncü görevi üstlenebilecek güçlü bir kuruluşa ihtiyaç duyulması nedeniyle “Türkiye’de temel sanayileri kurmak ve yönetmek” ana amacı doğrultusunda 11 Temmuz 1933 tarihinde adını büyük önder Atatürk’ten alan Sümerbank kurulmuştur.

Türkiye'nin "sanayi mektebi" Sümerbank, tüzel kişiliği ve özel kanununda belirtilen sınırlar çerçevesinde bağımsızlığı olan, sorumluluğu sermayesi ile sınırlı, sermayesinin tamamı devlete ait, iktisadi alanda ticari esaslara göre faaliyette bulunmak üzere özel hukuka tabi, sanayi ve teknoloji bakanlığına bağlı iktisadi devlet teşekkülüdür. Sanayileşme hareketimizin milli ihtiyaç ve menfaatlerimizin verimli bir şekilde ve ahenkli olarak yürütülmesi, kurulan bütün kurumların etüd ve planlarının hazırlanması ve yönetimi, kurulmuş ve kurulacak sınaî kurumlara kredi açmak ve Türkiye ekonomisinin geliştirilmesine, halkın refahının yükseltilmesine, Türkiye'nin siyasal bağımsızlığının ekonomik altyapısının oluşturulmasına, halk ile devlet arasındaki bağların güçlendirilmesine ve farklı etnik kökenlerden ve inançlardan insanların ulus ve sınıf bilinçlerinin geliştirilmesine çok önemli katkılarda bulundu.

Türkiye ekonomisine damgasını vuran Sümerbank’a verilen görevler;

" Devlet Sanayi Ofisi’nden devralacağı fabrikaları işletmek ve özel sanayi kurumlarındaki Devlet katılım hisselerini Ticaret Kanunu hükümlerine göre idare etmek,

Özel kanunlarla verilmiş izinlere dayanılarak yapılacak fabrikalar hariç olmak üzere devlet sermayesi ile oluşturulacak bütün sınai kurumlarının etüt ve projelerini hazırlamak ve bunları tesis etmek ve idare etmek,

Girişimleri veya büyümeleri memleket için ekonomik olarak verimli olan sanayi işletmelerine sermayesinin izin verdiği ölçüde katılmak veya yardım etmek,

Memlekete ve kendi fabrikalarına gerekli olan usta ve işçileri yetiştirmek için yüksek okullarda öğrenci okutmak veya bu amaçla iktisat vekaletince açılacak okullara yardım etmek ve yabancı devletlere öğrenci ve stajyer göndermek,

Sanayi kurumlarına kredi temin etmek ve genel bankacılık işlerini yapmak,

Milli sanayiin gelişmesi için gerekli önlemlerini aramak ve gerek bu konuda ve gerek Ekonomi Bakanlığınca tetkik için Bankaya verilecek konular hakkında bilgi vermek etmek."

Başta tekstil ve giyim sanayisi olmak üzere imalat sanayisi alanlarında yatırım, kuruculuk, işletmecilik ve bankacılık yapmak, her türlü mal ve hizmetin üretimi, pazarlanması, dışsatımı ve dışalımı hizmetlerini yürütmek amacıyla 11 Temmuz 1933 tarih ve 2262 sayılı yasayla, 20 milyon TL sermayesinin tamamı hazine tarafından karşılanarak kuruldu. 1938’de yürürlüğe giren 3460 sayılı yasayla iktisadi devlet teşekkülü konumuna getirildi. Başlıca görevleri: çalışma konuları ile ilgili fabrika ve öteki sanayi ve ticari tesislerin etüt ve projelerini hazırlamak ve kurmak; her türlü mamul, yarı mamul ve hammaddeyi üretmek; gerektiğinde sanayi girdilerinin yurt içinden yada yurt dışından alımını ve satımını yapmak; banka kaynaklarının kalkınma planı ve yıllık programların hedeflerine uygun olarak kullanılmasının ve selektif kredi politikasının etkin bir biçimde uygulanmasını sağlamak amacıyla başta tekstil, giyim ve deri sanayisi olmak üzere etkinlik alanlarına giren konularda bankacılık, kredi işlemleri, kredi işlemleri, sigorta acentalığı yapmak, bu konuda yurt içinde ve gerektiğinde yurt dışında şubeler açmak, temsilcilikler kurmak, katılımda bulunmak; bilgi ve teknoloji satmak ve satın almak, mühendislik ve müşavirlik hizmetleri yapmaktır.

Sümerbank Bursa Merinos Fabrikasında, fabrika şeref defterine yazdığı not. (2 Şubat 1938)

"Sümerbank Merinos Fabrikası, çok kıymetli bir eser olarak millî sevinci artıracaktır. Bu eser, yurdun, özellikle Bursa bölgesinin endüstri gelişimine ve büyük millî ihtiyacın giderilmesine yardım edecektir. Eserin başarılmasından Ekonomi Bakanlığını tebrik ederim. Sümerbank direktörlüğüne teşekkür ve fabrikayı gördüğüm gibi yüksek bilgi, tam düzenli idarede, direktörüne başarı temenni ederim." K. Atatürk

Kurumun merkez teşkilatı, yönetim kurulu, genel müdürlük, danışma kurulu, teknik danışma kurulu, eğitim kurulu, disiplin kurulu, reklam ve propaganda kurulu, kredi kurulu birimlerinden meydana gelir. Danışma birimleri: müşavirler, teftiş ve kontrol müdürlüğü, hukuk müşavirliği, araştırma ve planlama müdürlüğünden ibaret olup, esas birimler: yünlü, pamuklu ve kimya sanayi müdürlükleri, kimya ve tekstil proje müdürlükleri, bankacılık ve kredi işleri müdürlüğü, satın alma müdürlüğü, iştirakler müdürlüğüdür. Yardımcı birimler ise şu kısımlardan meydana gelir: inşaat, makine ve enerji, tesis, personel genel muhasebe, eğitim, sosyal işler, konjonktür ve neşriyat, personel seferberliği, ana görevler seferberliği, sivil savunma istatistik daire müdürlükleridir.

Sümerbank'ın katılacağı ve ülke açısından öncelik verilen sanayi yatırımları;

a) Hammaddesi ülkede yetişmesine karşın üretimi yeterli olmayan sanayi dalları,

b) İşlenmemiş ihracat mallarını işleyerek değerini artıran sanayi dalları,

c) Ülke içinde büyük ölçüde tüketilmesine karşın hammaddesi ülkede bulunmayan, ancak kurulmaları halinde hammaddelerinin yurt genelinde de yetiştirilmesi mümkün olan sanayi dalları,

d) Hammaddesi yurtta bulunmayıp yetiştirilmesi de olanaklı olmayan, fakat üretimlerinin ülkeye önemli kazanımlar getireceği sanayi dallarıdır.

Sümerbank; Yünlü grubu işletmeciliği, Pamuklu dokuma işletmeciliği, Deri ve Kundura grubu işletmeciliği, Halıcılık, Kimya, Porselen, Konfeksiyon, Bankacılık ve Tarım sektörü alanlarında ülkemizde hizmet vermiştir. Bu alanlara şehirişletme karşılaştırması yaparak genel açıdan bakacak olursak:

          1)   TARIM SEKTÖRÜ; kullanılan girdilerin, kullanılan motorlu araçların, ileri tarımsal teknolojilerin sürekli artışı ile her yıl gelişmiştir. Her yıl ortalama % 4 oranında gelişmenin sağlanması ile toplam nüfusun %60’ı bu zenginleşmeden yararlanmıştır. Buğday ve tahıl üretiminde, toplam üretimin her yirmi yılda bir 4 kat kadar artması geleceğe güvenmenin kaynağını oluşturmaktadır. 1940 da 4 milyon ton olan buğday üretimi, 1960 da 8.4 milyon tona, 1980 de 16 milyon tona yükselmiştir. Pirinç, şekerpancarı, ayçiçeği, pamuk üretimindeki artışlar daha da yüksek oranlarda olmuştur.

          2)   PAMUKLU DOKUMA İŞLETMECİLİĞİ; Türkiye pamuk ülkesidir. Sümerbank da pamuklu dokuma ustası. İyi niteliklere sahip Türk pamuğu; toplam iğ sayısı 486.444’e varan 19 tesisinde, dünyaca ün kazanmış Sümerbank pamukluları haline gelmiştir. Yüzyılların bilgi ve kültür mirası üzerine çağdaş teknikler ve uluslararası standartlar eklenerek gelişmiştir. 18 çağdaş pamuklu dokuma tesisinde 24.594 personeliyle 7387 dokuma tezgahında her yıl ortalama 276 milyon metre pamuklu dokuma ve 69.000 ton pamuk ipliği üretebilmektedir. Toplam pamuk ipliği üretimi, Türkiye’nin toplam pamuk ipliği üretiminin % 16.4 ü toplam pamuklu dokuma üretimi Türkiye’nin pamuklu dokuma üretiminin %16’sıdır.

        2.1 ADANA Pamuklu sanayi müessesesi; 1946 yılında Sümerbank bünyesine alınan Adana Pamuklu sanayi müessesesi Türkiye’nin modern pamuklu işletmelerinin başında gelir. İşletme pamuk ipliği ve pamuklu dokuma ünitelerinden oluşur. İplik ünitesinde iplik üretimi minimum 8, maksimum 40 “NE” üzerinden yapılmaktadır. Kullanılan dokuma tezgahlarının tarak eni 130 cm. ile 180 cm. arasındadır. Dokuma ünitelerinde, Dornier, Sulzer ve Ruti tezgahları kullanılmıştır.

        2.1.1 Ürünler; üretilen ürünlerin başlıcaları dokuma ipliği ve hambez’dir.

        2.2 ADIYAMAN Pamuklu sanayi müessesesi; 1967 yılında işletmeye açılmıştır. İşletmede dokuma ipliği trikotaj, penye ve konfeksiyon üniteleri yer almaktadır. İplik ünitesinde iplik üretimi minimum 12 ve maksimum 30 “NE” üzerinden yapılmaktadır. Triko kapasitesi yılda 1.690 tona ulaşmaktadır.

        2.2.1 Ürünler; üretilen belli başlı ürünler arasında dokuma ipliği, atlet, fanila, slip gibi iç çamaşırları ve TShirt’ler sayılabilir. Yılda 14 milyon parça hazır giyim ürünü üretebilmektedir.

        2.3 BAKIRKÖY Pamuklu sanayi müessesesi; 1850 yılında kurulmuş 1933 yılında Sümerbank’a devredilmiştir. Sümerbank’ın en eski ve en köklü müesseselerinden biridir. İşletmede dokuma ve hazır giyim üniteleri bulunmaktadır. Dokuma tezgahlarının tarak enleri 110 cm. ile 130 cm. dir. Kullanılan tezgahların cinsi eksantrik ve armürlü tezgah cinsleridir. Üretilen dokuma ürünlerinin parlaklığını sağlamak üzere dokumalar merserize işlemlerinden geçirilmektedir.

        2.3.1 Ürünler; nevresimlikler, ekmek torbalıkları, mataralıklar, tente bezleri, brandalar, tülbentler ve hambezlerdir. Özellikle kalın tip branda dokumalar askeri ihtiyaçlara cevap vermektedir. Hazır giyim alanındaki ürünler olarak da çeşitli renklerde gömlekler, pijamalar, pantolonlar, ceketler, takım elbiseler sayılabilir.

        2.4 DENİZLİ Pamuklu sanayi müessesesi; Sümerbank bünyesinde 1953 de kurulmuş, 1976 da müessese haline getirilmiştir. Bünyesinde iplik ve ham dokuma üniteleri bulunmaktadır. İplik üretimi minimum 6 ve maksimum 20 “NE” üzerinden yapılmaktadır. Kullanılan tezgahların tarak enleri 102 cm. dir.

        2.4.1 Ürünler; dokuma ipliği, hambez ve toz bezleridir.

        2.5 DİYARBAKIR Pamuklu sanayi müessesesi; 1978 yılında işletmeye açılmıştır. Sümerbank’ın diğer müesseselerinde ortaya çıkan pamuk ipliği gereksinimini büyük oranda karşılamaktadır. İplik üretimi minimum 12 ve maksimum 20 “NE” üzerinden yapılmaktadır.

        2.5.1 Ürünler; pamuk ipliği üretilmektedir.

        2.6 EREĞLİ Pamuklu sanayi müessesesi; 1937 yılında işletmeye açılmıştır. İşletme hazır giyim ve iplik dokuma ünitelerinden oluşmaktadır. Dokuma üretimi minimum 8 ve maksimum 60 “NE” üzerinden yapılmaktadır. Dokuma tezgahlarının tarak eni 180 cm. dir. Dokuma ünitesinde Dornier cinsi tezgah kullanılmaktadır.

        2.6.1 Ürünler; hambez, alpaka kumaş, hasse, gabardin, etamin, trençkotluk kumaş ve dikiş ipliği iplik ve dokuma ünitelerinde üretilmekte, hazır giyim alanında ise; okul önlükleri, iş elbiseleri, iş tulumları, iş ceketleri ve pantolonlar, iş gömlekleri ve kepler üretilmektedir.

        2.7 ERZİNCAN Pamuklu sanayi müessesesi;  müessesenin iplik ünitesi 1954, dokuma ünitesi 1964 de işletmeye açılmıştır. İplik üretim ve dokuma ünitelerinden oluşur. İplik üretimi minimum 8 maksimum 12 “NE” üzerinden yapılmaktadır. Kullanılan tezgahların tarak enleri 105 cm. dir.

        2.7.1 Ürünler; dokuma ipliği ve hambezdir. Üretilen hambez cinsleri arasında en çok kullanılanı büyük ambalajlarda kullanılan çuval bezleridir.

        2.8 ESKİŞEHİR Pamuklu sanayi müessesesi; 195 tarihinde iplik dokuma, 1966 da ise basma üniteleri işletmeye açılmıştır. İşletme iplik üretim, dokuma ve basma ünitelerinden oluşmaktadır. İplik üretimi minimum 8 ve maksimum 36 “NE” üzerinden yapılmaktadır. Dokuma tezgahlarının tarak enleri 115 cm. ile 130 cm. arasında değişmektedir. Dokuma üretiminde kullanılan tezgah cinsi Dornier’dir. Kullanılan baskı tekniği film baskı, rotasyon baskı ve rulo baskıdır.

        2.8.1 Ürünler; polyesterli emprime, poplin emprime, flanel, saten döşemelikler, saten emprimelerdir. Hem iç pazarda hem de dış pazarda ürünler ilgi görmüştür.

        2.9 İZMİR Basma sanayi müessesesi; 1953 yılında işletmeye açılmıştır. Müessese iplik üretim, dokuma ve hazır giyim ünitelerinden oluşmaktadır. İplik üretimi minimum 6 maksimum 30 “NE” üzerinden yapılmaktadır. Kullanılan tezgahların tarak enleri 115 cm. dir. Baskı tekniği olarak rulo baskı, rotasyon baskı, film baskı teknikleri kullanılmaktadır.

        2.9.1 Ürünler; çeşitli renk ve desenlerde emprimeler, döşemelik kumaşlar, flanel, divitinler sayılabilir. Hazır giyim ünitesinde ise; elbise, bluz, pantolon, şort, bermuda, gecelik, eteklik olmak üzere kadın giysileri, erkek pijamaları, gömlekler ve ayrıca çarşaf, nevresim, komple yatak takımları üretilmektedir.

        2.10 KAHRAMANMARAŞ Pamuklu sanayi müessesesi; 1963 yılında işletmeye açılmıştır. 1968 yılında Sümerbank’a geçmiştir. Müessese iplik üretimi, pamuklu dokuma ve konfeksiyon üretimi üniteleri mevcuttur. 20 “NE” üzerinden iplik üretimi yapılmaktadır.

        2.10.1 Ürünler; dokuma ürünleri; hambez ve hasse, konfeksiyon ünitesinde ise; çarşaf, yastık kılıfı, nevresim ve nevresim takımlarıdır.

        2.11 Bu bölgelerle birlikte Sümerbank; Karaman, Kayseri, Malatya, Nazilli ve Nevşehir’de pamuklu sanayi müesseseleriyle hizmet vermiştir.

          3) YÜNLÜ SANAYİ MÜESSESELERİ; Toplam iğ sayısı 40.539, toplam tezgah sayısı 534 olan 5 çağdaş işletmesinde her yıl ortalama 8.824 ton yün ipliği, 7.6 milyon metre has yünlü üretilmiştir. Yünlü sanayi grubundaki 10 müessese, fabrika ve bağlı ortaklığından 5 tanesi yün ipliği ve yünlü dokuma, 5 tanesi ise halı dokuma ünitelerinden oluşmaktadır. Toplam 5.526 kişinin çalıştığı Sümerbank yünlü grubunda kadın erkek kostümlük kumaşları, yün ve tiftik battaniyeler, yün perdelikler, döşemelikler üretilmektedir. Hazır giyim ünitelerinde kadınerkekçocuk giysileri üretilmektedir. Sümerbank’ın yün ipliği ve yünlü üretimi, Türkiye’nin toplam yün ipliği üretiminin % 8’ini, yünlü dokuma üretiminin ise % 14.4’ünü oluşturmaktadır.

       3.1 DEFTERDAR Yünlü Sanayi Müessesesi; Türkiye’nin en eski kurulmuş yünlü dokuma fabrikalarındandır. 1836 yılında FESHANE (fes imalathanesi) olarak kurulmuştur.  Sümerbank’ın kuruluşu ile birlikte 1933’te devralınan fabrika, yakın bir tarihe kadar silahlı kuvvetlerin, çeşitli resmi kuruluşların ve tüm ulusun elbiselik, paltoluk ve şayak kumaş ihtiyacını karşılamış ve bünyesine daha sonra yünlü hazır giyim ünitesi de katılmıştır. Müessese yün ipliği üretimi, yünlü kumaş dokuma ve esas olarak yünlü konfeksiyon ünitelerinden oluşmuştur.

       3.1.1 Ürünler; üretilen yünlü kumaşlar arasında serj elbiselik kumaş, paltoluk kumaş ve şayak kumaş sayılabilir. Yünlü hazır giyim olarak da tek pantolonlar ve ceketler ve ayrıca takım elbiselerdir.

       3.2 HEREKE Yünlü Sanayi Müessesesi; 1843 yılında kurulan ve Türkiye’nin geçmişi en eskilere kadar giden kurumlarından biridir. 1933 yılında Sümerbank bünyesine dahil olmuştur. Yünlü iplik üretimi, yünlü dokuma ve ipekli dokuma üniteleriyle birlikte; ürettiği bu dokumalardan günlük kullanım eşyası imal eden tesislerden oluşmaktadır.

       3.2.1 Ürünler; flanel, blaizer, fresko, tweet, serj gibi fantezi elbiselik kumaşlar, ceketlik, paltoluk, mantoluk kumaşlar ile çeşitli dokumalar sayılabilir.

       3.3 MERİNOS Yünlü Sanayi Müessesesi; Sümerbank Merinos Yünlü Sanayi Müessesesi`nin (Bursa) temeli 28 Kasım 1935 tarihinde atıldı. İşletme, 2 Şubat 1938 tarihinde Atatürk tarafından işletmeye açıldı. Atatürk Merinos Fabrikası`nın şeref defterine şunları yazdı: “Sümer Bank Merinos Fabrikası, pek kıymetli bir eser olarak milli sevinci artıracaktır. Bu eser yurdun, husus ile Bursa bölgesinin endüstri inkişafına ve büyük milli ihtiyacın giderilmesine yardım edecektir.” İşyerinde 1985 yılında 3018 işçi ve 130 memur çalışıyordu. İşletme 23.9.2004 tarihinde kapatıldı. İşletmeye ait arsa, arazi ve üzerindeki gayrimenkuller de 25.10.2004 tarihinde Bursa Büyükşehir Belediyesi`ne devredildi.

        3.3.1 Ürünler; üretimde kullanılan kamgarn iplik dışında tops, %100 yün kumaş, yün polyester kumaş, yün viskon kumaş, yünviskonpolyester kumaş, paltoluk ve pardesülük kumaşlar başta gelenürünleridir. Hazır giyim alanında ise; yazlık kışlık takım elbiseleri, skoç ceketler, yazlık kışlık erkek ve çocuk pantolonları, paltolar üretilmektedir.

        3.4 TAŞKÖPRÜ Kendir Sanayi Müessesesi; Sümerbank Taşköprü Kendir Sanayi 1947 yılında kuruldu. 1985 yılında işyerinde 391 işçi ve 35 memur çalışıyordu. 17.11.1995 tarihinde TEKEL`e devredildi. TEKEL de bu işletmeyi kapattı.

    3.4.1 Ürünler; jüt ipliği

        4) SÜMERBANK HALICILIK MÜESSESELERİ; Sümerbank 4 halıcılık müessesesinde 1487 işçi ve memuruyla 2194 ton halı, el ve makina halısı ipliği ve 560.000 metrekare halı üretmektedir ve ayrıca Türk halıcılığını geliştirme programları; el dokuması halılar; düz desenli makina halılarına yeni nitelikler kazandırmaktadır.

       4.1 BÜNYAN Halıcılık ve Battaniye Sanayi Müessesesi; Sümerbank Yünlü Sanayi Müessesesi Bünyan Fabrikası 1927 yılında Sanayi ve Maadin Bankası`nın iştirakiyle Kayseri Bünyan Halı İpliği T.A.Ş. adıyla kuruldu. Şirket 1933 yılında dokuma üretimine geçti ve 1 Mayıs 1934 tarihinde Sümerbank`a devredildi. 1982 yılında adı Sümerbank Bünyan Halıcılık ve Battaniye Sanayi Müessesesi olarak değiştirildi. İşletmede 1985 yılında 378 işçi ve 37 memur çalışıyordu. İşletme 31.10.1997 tarihinde özelleştirildi.

       4.1.1 Ürünler; yün ve tiftik battaniyeler, muflon ve çeşitli tiplerde el halısı üretimi ile iştigal etmektedir. Müesseseye; Sivas, Kayseri, Kahramanmaraş ve Malatya halıcılık bölge müdürlükleri bağlı olup, bu bölgelerdeki halıcılık atölyeleri, münferit dokuyucular ve halıcılık kooperatifleri kanalı ile yöresel karakterli halıların dokunması ve yaygınlaştırılması sağlanmaktadır.

       4.2 DİYARBAKIR Halıcılık Sanayi Müessesesi; Sümerbank Diyarbakır Halıcılık Sanayii Müessesesi 1954 yılında işletmeye açıldı. İşyerinde 1985 yılında 306 işçi ve 32 memur çalışıyordu. Diyarbakır Halıcılık, Pertek Yün İpliği İşletmesi, Isparta Halıcılık ve Hereke Halıcılık birleştirilerek, Sümer Halı A.Ş. oluşturuldu ve bu işletme de 21.1.1998 tarihinde Sanayi ve Ticaret Bakanlığı`na devredildi.

       4.2.1 Ürünler; düz ve çeşitli desenlerde makina halıları.

       4.3 HEREKE Halıcılık Sanayi Müessesesi;  1 Ocak 1986 da kurulan müessese, kendisine bağlı Çanakkale, Yozgat ve Niksar halıcılık bölge müdürlükleriyle halıcılık faaliyetlerini, atölye üretimi ve kooperatifçiliğin yaygınlaştırılması şeklinde sürdürmüştür.

       4.3.1 Ürünler; el dokuma ipekli kumaş.

       4.4 ISPARTA Halıcılık Müessesesi; Isparta bölgesinde halı ipliği ihtiyacının karşılanması amacıyla 1924 yılında Türkiye Sanayi ve Maadin Bankası ile Isparta halıcılarının ortak girişimiyle bir fabrikanın temeli atıldı ve fabrika 1926 yılında işletmeye açıldı. 1933 yılında bu şirket tasfiye edildi ve 1943 yılında Sümerbank tarafından satın alınarak Sümerbank Isparta Halıcılık Müessesesi`ne dönüştürüldü. İşletmede 1985 yılında 305 işçi ve 106 memur çalışıyordu.

       4.4.1 Ürünler; halı ipliği ve el dokuması halılar.

        5) DERİ VE KUNDURA MÜESSESELERİ; Bu sanayi dalında Sümerbank toplam 3196 personelle yılda 6.9 milyon kadınerkekçocuk kundurası, askeri bot; 750 ton kösele, 100 milyon dm kare vidala, 1200 ton suni kösele, 4 milyon metre sentetik deri ve 9000 ton valeks üretim kapasitesine sahip bulunmuştur.

        5.1 BEYKOZ Deri ve Kundura Sanayi Müessesesi; Sümerbank Beykoz Deri ve Kundura Sanayi Müessesesi 1812 yılında II. Mahmut tarafından özel sektörden satın alındı (devletleştirildi). Fabrika 1925 yılında Türkiye Sanayi ve Maadin Bankasına devredildi; 1933 yılında da Sümerbank`a bağlandı. İşletmede 1985 yılında 1826 işçi ve 102 memur çalışıyordu. İşletmenin kapatılması için 12.10.1999 tarihinde karar çıktı. Ancak Deriİş önderliğinde yapılan direnişler sonucunda kapatma kararı uygulanamadı. İşletme 14.4.2005 tarihinde özelleştirildi.

        5.1.1 Ürünler; kösele, vidala, suni kösele, lastik üretiminden başka, çeşitli tip kunduralar.

        5.2 VAN Deri ve Kundura Sanayi Müessesesi; Sümerbank Van Deri ve Kundura Sanayi Müessesesi 1982 yılında kuruldu. 1985 yılında 292 işçi ve 38 memur istihdam ediliyordu. İşyeri 02.12.2004 tarihinde kapatıldı.

        5.2.1 Ürünler; yılda 1 milyon kapasiteyle, yazlık ve kışlık erkek ayakkabıları, erkek terlikleri üretilmektedir.

        6) ADANA PAMUK SATINALMA VE ÇIRÇIR FABRİKALARI MÜESSESESİ; 1949 yılında Sümerbankca kuruldu. Türkiye’nin pamuk deposu sayılabilecek Adana bölgesindeki kütlü pamuğun satın alınıp işlenerek pamuklu müesseselerinin pamuk ihtiyacını karşılamak amacıyla Sümerbank bünyesi içerisinde yer almıştır. Müessesenin biri Adana’da diğeri Ceyhan’da olmak üzere 2 çırçır tesisi bulunmaktadır.

        6.1 Ürünler; kütlü pamuktan elde edilen çırçırlı pamuk.

        7) GEMLİK SUNGİPEK VE VİSKON MAMULLERİ SANAYİ MÜESSESESİ;Sümerbank Gemlik

Sungipek ve Viskon Mamulleri Sanayii Müessesesi`nin temeli 28 Kasım 1935 tarihinde atıldı ve fabrika Atatürk tarafından 1 Şubat 1938 tarihinde işletmeye açıldı. İşletmede 1985 yılında 626 işçi ve 85 memur çalışıyordu. İşletme 16.3.1998 tarihinde TEKEL`e devredildi. TEKEL de bu işletmeyi kapattı.

        7.1 Ürünler; laklı ve laksız selofan, beyaz, mat ve renkli viskon üretmektedir.

        8) TARSUS MENSUCAT BOYALARI SANAYİ MÜESSESESİ; Sümerbank Tarsus Mensucat Boyaları Sanayi Müessesesi 1966 yılında işletmeye açıldı. İşyerinde 1985 yılında 214 işçi ve 48 memur istihdam ediliyordu. İşletme 10.10.2000 tarihinde kapatıldı.

        8.1 Ürünler; azo ve kükürt boyalarından oluşan mensucat boyalarını üretmektedir.

       9) YILDIZ ÇİNİ VE PORSELEN SANAYİ MÜESSESESİ; 1892 Yılında Osmanlı sarayının çini ve porselen gereksinimini karşılamak üzere Yıldız Sarayının bahçesinde kurulmuştur. Adını buradan almaktadır. Yıldız Çini İşletmesi 10.7.1995 tarihinde TBMM Milli Saraylar Dairesi Başkanlığı`na devredildi.

       9.1 Ürünler; teknik ve el dekorlu porselen süs ve sofra eşyası, çeşitli vazolar, duvar tabakaları, duvar panoları, biblolar, şömineler, yemek takımları, aşurelikler, çorba kaseleri, fincan kaseleri üretilmektedir.

       10) SÜMERBANK BANKACILIĞI; Sümerbank’ın ve fabrikalarının yatırım faaliyetlerinin gereksindiği finansal kaynaklar, Sümerbank’ın bankacılık hizmetleriyle sağlanmıştır. Yurt içinde 29 kente yayılmış 44 şubesi ile Sümerbank, bir yandan kendi kuruluşlarının yurt içi ve yurt dışı bankacılık hizmetlerinin süratle görülmesini sağlarken, beri yandan tüm bankacılık hizmetlerini geliştirmiş, tasarrufların toplanıp değerlendirilmesinde de hizmet vermiştir. Sümerbank’ın bankacılık hizmetinde 629 personel çalışmıştır.

        10.1 Türkiye Düzeyine Yayılmış Sümerbank Şubeleri; Adana, Antalya, Aydın, Bahçekapıİstanbul, Balıkesir, Beyoğluİstanbul, Bolu, CebeciAnkara, CeyhanAdana, DemirciManisa, Denizli, Diyarbakır, Elazığ, EreğliKonya, Erzincan, Eskişehir, Eşrefpaşaİzmir, Gaziantep, Isparta, İskenderun, İstanbul, İzmir, İzmit, Kadıköyİstanbul, K.Maraş, KarabükZonguldak, Karşıyakaİzmir, Kayseri, Konya, Malatya, Manisa, MerinosBursa, MerkezAnkara, Mersin, NazilliAydın, Ordu, Rize, Samsun, Sivas, Şişliİstanbul, TarsusMersin, YenişehirAnkara, Zonguldak.

         11) SÜMERBANK MÜESSESELERİNE BAĞLI FABRİKALAR

         11.1 ÇANAKKALE Sentetik Deri Fabrikası; Çanakkale Sentetik Deri Fabrikası 1982 yılında kuruldu. İşletmede 1985 yılında 181 işçi ve 44 memur çalışıyordu. Fabrika 27.10.2004 tarihinde özelleştirildi.

         11.1.1 Ürünler;  sentetik deri ve bu deriden yapılan okul çantası, valiz, çadır, yağmurluk, otomobil örtüsü gibi sentetik deri mamulleri.

         11.2 PERTEK Halı İpliği Fabrikası; Bünyan Halıcılık ve Battaniye Sanayi Müessesesine bağlı olarak çalışmaktadır.

         11.2.1 Ürünler; fabrika 26 Nm. Strayhgarn iplik üretmektedir.

         11.3 SALİHLİ Palamut ve Valeks Fabrikası; Sümerbank Salihli Palamut ve Valeks Fabrikası 1955 yılında kuruldu ve 1961 yılında Sümerbank`a devredildi. İşletmede 1985 yılında 50 işçi çalışıyordu. Fabrika 29.5.1998 tarihinde özelleştirildi.

         11.3.1 Ürünler; deri ve kösele sanayinde sepi maddesi olarak kullanılan valeks üretmektedir.

         11.4 SARIKAMIŞ Ayakkabı Fabrikası; Sümerbank Sarıkamış Ayakkabı Fabrikası 1983 yılında işletmeye açıldı. Fabrikada 1985 yılında 282 işçi ve 30 memur çalışıyordu. İşletme 02.12.2004 tarihinde kapatıldı.

         11.4.1 Ürünler; askeri ve sivil botlar üretmektedir.

         11.5 TERCAN Ayakkabı Fabrikası; Sümerbank Tercan Ayakkabı Fabrikası 1983 yılında işletmeye açıldı. Fabrikada 1985 yılında 325 işçi ve 26 memur çalışıyordu. Bu işletme de 02.12.2004 tarihinde kapatıldı.

         11.5.1 Ürünler; bayan ayakkabıları, bayan terlikleri, bayan çizmeleri ve hemşire tipi ayakkabılar üretmiştir.

         12) SÜMERBANK’IN BAĞLI ORTAKLIKLARI

         12.1 ANTALYA Pamuklu Dokuma Sanayi T.A.Ş. Genel Müdürlüğü; Antalya Pamuklu Dokuma Sanayii T.A.Ş.`nin hisselerinin yüzde 81,6`sı Sümerbank`a aitti ve şirket 1961 yılından beri Sümerbank bünyesinde faaliyet gösteriyordu. İşletmede 1985 yılında 1025 işçi ve 73 memur çalışıyordu. İşletme 23.09.2004 tarihinde kapatıldı ve malvarlığı 10.2.2005 tarihinde Antalya Kepez Belediyesi`ne devredildi.

         12.1.1 Ürünler; minerpolin, poplin pijamalık, çeşitli renk ve desenlerde kadın erkek mendilleri üretmiştir.

         12.2 BERGAMA Pamuk İpliği ve Dokuma Sanayi T.A.Ş. Genel Müdürlüğü; Bergama Pamuk İpliği ve Dokuma Sanayi T.A.Ş. 1954 yılında işletmeye açıldı. Şirket hisselerinin yüzde 72,3`ü Sümerbank`a aitti. 1985 yılında işletmede 1134 işçi ve 62 memur istihdam ediliyordu. 2005 yılı Temmuz ayında işletme özelleştirilmiştir.

         12.2.1 Ürünler; pamuk ve pamukpolyester karışımı poplin gömleklik, pizamalık üretmiştir.

         12.3 MANİSA Pamuklu Mensucat A.Ş. Genel Müdürlüğü; Manisa Pamuklu Mensucat A.Ş. 1960 yılında işletmeye açıldı. Şirket hisselerinin yüzde 84,5`i Sümerbank`a aitti. 1985 yılında işletmede 1264 işçi ve 56 memur çalışıyordu. İşletmenin özelleştirilmesi çalışmaları 2005 yılı Temmuz ayında başlatılmıştı.

         12.3.1 Ürünler; Pamuk ipliği dışında trençkotluk, parkalık, beyaz subay kumaşı ve iş elbiseliği üretilmiştir. Hazır giyim alanından ise mont, trençkot ve kot pantolonlar üretmiştir.

         12.4 TÜRKİYE Yapağı ve Tiftik A.Ş. Genel Müdürlüğü; Türkiye Yapağı ve Tiftik A.Ş. 1955 yılında kuruldu ve 1984 yılında Sümerbank`a katıldı. Şirketin hisselerinin yüzde 99`u Sümerbank`a aitti. 1985 yılında işletmede 130 işçi ve 217 memur çalışıyordu. İşletme 1995 yılında tasfiye edildi.

         12.4.1 Ürünler; ayrımlanmış, işlenmiş, yıkanmış ve yarı mamul haldeki ürünleri yanında halı ipliği ve tiftik tops en önemli üretimidir.

         13) SÜMERBANK’IN İŞTİRAKI BULUNAN KURULUŞLAR

         13.1 Tekstil

         13.1.1 Aydın Tekstil A.Ş.

         13.1.2 Balıkesir Pamuklu Dok. San. A.Ş.

         13.1.3 SİDAŞ Sivas Dok. San. A.Ş.

         13.1.4 Yifaş Yeşilyurt Tekstil San. A.Ş.

         13.1.5 Güney Sanayi İşl. A.Ş.

         13.1.6 Van Yün ipliği Sanayi A.Ş.

         13.2 Bankalar

         13.2.1 T.C. Merkez Bankası A.Ş.

         13.2.2 T. Emlak Kredi Bankası A.Ş.

         13.2.3 T. Vakıflar Bankası T.A.O.

         13.2.4 T. Halk Bankası A.Ş.

         13.2.5 T. Ticaret Bankası A.Ş.13.2.

         13.2.6 DESİYAB

         13.3 Kimya

         13.3.1 T. Gübre Sanayi A.Ş.

         13.3.2 BasfSümerbank T. Kim. San. A.Ş.

         13.3.3 T. Petrolleri A.O.

         13.3.4 SİFAŞ Sent. İpl. Fab. A.Ş.

         13.3.5 Soda Sanayi A.Ş.

         13.4 Toprak

         13.4.1 T. Çimento Sanayi T.A.Ş.

         13.4.2 Kütahya Porselen Sanayi A.Ş.

         13.4.3 TUGSAN Gemerek Tic. San. A.Ş.

         13.5 DemirÇelik

         13.5.1 Ereğli Demir Çelik Fab. T.A.Ş.

         13.5.2 MannesmanSb. Bor. End. T.A.Ş.

         13.6 Diğer Çeşitli

         13.6.1 Kıbrıs Holding

         13.6.2 GENTAŞ Gen. Met. San. A.Ş.

         13.6.3 Umumi Mağazalar T.A.Ş.

         13.6.4 GİMA

         13.6.5 Oralgim Ort. An. Giy. San. A.Ş.

         13.6.6 Türk Pazarlama A.Ş.

         13.6.7 Güven Sigorta A.Ş.

         13.6.8 T. Şeker Fabrikaları A.Ş.

1987 de 3291 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüslerinin Özelleştirilmesi Hakkındaki Kanun çerçevesi içinde Bakanlar Kurulu kararıyla Sümerbank’ın özelleştirilmesine karar verilerek, kuruluşun bağlı olduğu bakanlıkla ilişkisi kesildi ve idari yönden başbakanlığa bağlandı. Sümerbank’taki devlete ait hisselerin tamamı bedel alınmadan toplu konut ve kamu ortaklığı idaresine devredildi. Şubat 1989 da Sümerbank satışının nasıl yapılandırılacağı konusunda ön danışmanlık anlaşması yabancı danışmanlık kuruluşları Barclays, De Zoete Wedd, Coopers, Lybrand ve Uluslar arası Endüstri ve Ticaret bankası Konsorsiyumu ile toplu konut ve kamu ortaklığı idaresi arasında imzalandı.

Sümerbank; gerek sanayi alanında, gerek tekstil ve bankacılık alanında Türkiye Cumhuriyet’inin önemli bir müessesesi olmuş ve ülke ekonomisine yapmış olduğu katkılar, ülke vatandaşlarına sunmuş olduğu iş imkanları ve ürettiği kaliteli mallar ile farklı işletme alanlarında ve yurdun çok farklı bölgelerinde kurmuş olduğu tesisler ve fabrikalarla, kurulduğu ve geliştiği dönemde dünya ekonomisindeki ihracat payı ile fayda sağlamanın yanında çok önemli bir noktadır ki bir dünya markası haline geldiği kolayca gözlemlenebilmektedir.

Hazırlayan: Ökkeş Narinç, Kilis 2009 Kilis 7 Aralık Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü

Kaynak:

http://www.ydk.gov.tr/kit99/Birinci_Bolum.htm

http://www.ekodialog.com/kamu_maliyesi/kamu_iktisadi_kuruluslari.html

http://www.hukuki.net/kanun/233.45.text.asp

http://www.millidusunce.com/index.php?option=com_content&task=view&id=47&Itemid=1

KOMİSYON, Dictionnaire Larousse Ansiklopedik Sözlük, Sümerbank Maddesi, c. 6.,      Milliyet Basımevi,1993.

KOMİSYON, Büyük Larousse Sözlük ve Ansiklopedi, Sümerbank Maddesi, c. 21, Milliyet Yayıncılık.

KOMİSYON, Türk Ansiklopedisi, Sümerbank Maddesi, c. XXX, M.E.B. Basımevi, Ankara 1981.

KOMİSYON, Meydan Larousse, Sümerbank Maddesi, c. 18, Sabah Yayıncılık, Ekim 1992.

SANAYİ OKULU SÜMERBANK, Sümerbank Dergisi, Kilis 7 Aralık Üniversitesi Mehmet Sanlı Kütüphanesi.

TUNA, Serkan, Türkiye’de Devlet İşletmeleri (19301940), Doktora Tezi, İstanbul 2002.

II

NAZİLLİ KOMBİNASI

Ülke, ulus için işleyen bir eser kazanmıştır.

Tren, sabahtan beri verimli, sulak ve yeşillik vadide ilerliyor. İki taraftan hafif  yükselen dağlar doğanın en çok özenerek işlediği kıvrımlarıyla şekil almış bu yerlerin sahibi olarak da en iyiyi seçmiş. Bu yurt Türk’ün mukaddes toprağı! Nazilli’ye yaklaşıyorduk, Atatürk, H. Reşit Tankut’a sordu:

“Nazilli ne demektir?”

O’nun izahatı bitmeden trenin içini, genç, gür sesliler doldurmuştu. Eski ataların bu günkü çocuklarının sesleri, tarihin engin derinliklerinden gelen sesler gibi uğulduyor ve çınlıyordu:  “Yaşa Atatürk!”

Bu candan gelen seslerle kuvvetlenen heyecan, istasyona indiği zaman Atatürk’ü daha çok sarmıştı. Ülkesine yaptığı büyük işlerin üstünde, iradesini temsil eden adımlarıyla ilerliyordu.

Atatürk etrafını saran Nazilli halkının alkış sesleri içinde Halkevi’ne gitti. Günün büyük meselesi üzerinde konuşuluyordu. Başbakan Celal Bayar, altı yıl önce bu salonda geçen bir konuşmalardan söz etti. Konu serbest rejimle devletçilik prensibi üzerine imiş. O zaman bir fabrikanın Nazilli’de kurulması üzerinde konuşulmuş.

İşte bugün gerçekleşen bu iş için, Atatürk ve  ülke büyükleri bu kasabada bulunuyorlar. Küçük vagonlara binildi, şehrin biraz ilerisinde fabrika kombinasına doğru yol alınmıştı. Cumhuriyet hükümetinin, Birinci Beş Yıllık Endüstri Programı’ndan bir maddeye dayandırılarak gerçekleştirilen bu eseri görmeye   başlamıştık. Fabrika binalarına giden yollar halkla dolu idi. Atatürk’ün yoluna katılan kalabalık, meydanda yer almıştı. İlk binaya giriş, küçük çocukların sepetlerde tuttukları pamuk dalları içinden oldu. Hepimiz yakalarımızı bu pamuk dallarıyla süsledik.

Bu binada fabrika müdürünün değerli açıklamalarını dinliyorduk. İlk basmalardan bir top masa üzerine kondu. Bu top kımızı beyaz kurdelelerle bağlanmış; Türk pamuğunun değerlenen bir parçası olarak ne çok manalar ifade ediyordu. Türk kendi malını kendi topraklarının verimine el emeğini katarak üzerine giyecek, fakat bu emekler bu yüzyılın ileri buluşlarından makineleşen kısmından en çok pay alacaktır. Türkün el emekleri artık sadece el tezgahlarında yer tutmaz. Ona bugünkü yaşam gereklerini karşılayacak elemanlar lazımdır. Nazilli fabrikası bu ihtiyacın bir örneğidir. Kombinanın tamamlandığı vakit alacağı şekil, duvardaki haritada çizgilerle saptanmıştı. Bugün bitmeyen yerler yalnızca bahçe ve park kısımları idi.

Balkondan şehir namına söylenen nutuk dinlendi. Celal Bayar, İnönü hükümetinin uygulamalarından olan bu eseri, mutlak rakamlarla canlandırdı. Bu nutuk, devletçilik prensiplerine dayanarak yapılan işlerin ekonomik ifadeleriyle dolu idi.

Nutuk bitince, Türk’ü giydirecek olan, Türk işçileri  erkekli kadınlı, Atatürk’ün önünde geçit resmi yaptılar. Bir örnek giyinmiş kadın işçiler, Türk yurdunda işbirliğinin canlı sembolleri idi. Kayseri Fabrikası'nın spor klübüde  bu törende yer almıştı.

Elimize verilen planlara göre ilk kısmın önüne geldik. Atatürk kırmızı kurdele ile bağlanmış, sarı madenden Sümerbank harfleri ile yapılmış bir anahtar ile kapıyı açtı. Herkes içeri girdi. Dışarıdaki hava sıcaklığı, bu binada teknik gelişmenin seyrine uyularak, yerini serinliğe vermişti.

Fabrika direktörünün rehberliğinde yürüyoruz… Pamuk, işleyen makinelerde türlü şekiller alıyor; iplikler binlerce makaralar üzerinde kümeleşiyordu… Makaralar çözülerek tezgahlarda yer almış, büyük bir salonda tezgahların bulunduğu yerde her makinenin başında duran bir işçi “Marş” emrini bekliyordu.

Direktör, Atatürk’e hitap ederek “İşlemek için emrinizi bekliyorlar.” dedi.

Büyük yerden gelen emir, 480 makineyi birden gürültülü bir faaliyete koydu.

Bunun üzerine Atatürk şöyle konuştu:

“İşte halka refah verecek sesler.”

Her makine, işçisinin kumandasında işliyordu. Kumaşlar dokunuyor, yıkanıyor, renkleniyor, nihayet kimyanın modern tekniğine ulaşıyor ve renk renk çiçeklerle bezeniyordu. Kırmızı, mavi, gözü okşayan her renk bu basmalarda yer alıyordu.

Burada aynı zamanda bir şey öğrendik. Anadolu’nun her yöresinin bir renk seçişi varmış. Onun için Türk sanatkarı, Türk zevklerine  hitap etmeye mecburdur, gerek renklerinde gerekse çiçeklerinin şeçilişinde... En nihayet basmaların top haline konduğu dairede gezme işi bitti. Herkes bu eser karşısında memnun ve neşeli idi, çünkü ülke, ulus için, onun zevki için ve nihayet pek kaçınılmaz bir ihtiyacı için, işleyen bir eser kazanmıştı.

Kaynak: Atatürk Hakkında Hatıralar ve Belgeler, Afet İnan, 5. Baskıya Hazırlayan Arı İnan, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları 2007, ISBN: 9789944881401. Sayfa: 230233

III

CUMHURİYETİN DEV PROJESİ: NAZİLLİ SÜMERBANK BASMA FABRİKASI

Venezuella’daki “Atatürk Modeli Fabrika’ya”1 esin kaynağı olan fabrika, 1937’de Atatürk tarafından açılan Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası’dır. Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası, Atatürk’ün kafasındaki “Sosyal Fabrika Projesi’nin” ilk uygulaması olması bakımından çok önemlidir. Atatürk’ün kafasındaki fabrika, sadece üretim yapılan bir mekan değil, aynı zamanda “arge” çalışmalarının yapıldığı bir labratuvar, eğitim verilen bir okul, her türlü sanat ve spor imkanlarına sahip bir kültür kompleksi, kısacası adeta dört dörtlük bir “yaşam alanı”, bir kampüstür. Atatürk, işçilerin yüksek standartlarda, her türlü imkandan yararlandıkları bu “sosyal fabrikaları” Anadolu’nun her yanına yapmayı planlıyordu. Ama bu projesini yaygınlaştırmaya ömrü yetmeyecekti.

Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası, genç Cumhuriyetin Birinci Beş Yıllık Kalkınma Palanı’nın ilk önemli eseridir. Sümerbank’ın kurduğu ilk Türk basma fabrikasıdır. Devlet eliyle kurulan ilk basma fabrikasıdır.

Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası, genç Cumhuriyetin Birinci Beş Yıllık Kalkınma Palanı’nın ilk önemli eseridir. Sümerbank’ın kurduğu ilk Türk basma fabrikasıdır. Devlet eliyle kurulan ilk basma fabrikasıdır.

Fabrika, TürkSovyet ortak yapımıdır. Makineler ve teçhizatların çoğu Sovyetler Birliği’nden narenciye karşılığında alınmıştır. Fabrika kuruluşundaki işçi açığını kapatmak için 120 Sovyet montör ve mühendisi istihdam etmiştir.

Fabrikanın temelleri 25 Ağustos 1935’te atılmış, yapımı 18 ayda tamamlanmış ve 9 Ekim 1937’de açılmıştır. Bina ve makineler dahil, 8 milyon liraya mal olmuştur.

Fabrikanın, 28 bin iğ ve 800 otomatik tezgah ile çalışmaya başlaması ve 2.400.000 kilo iplik işlemesi planlanmıştır. Bununla 20 milyon metre basma imal edilecektir.

Fabrika 15 bin ton kömür yakacaktır.

Fabrika her gün en fazla 2400 işçi çalıştıracak ve ücret olarak senede 1 milyon lira ödeyecektir.

Fabrika, beş kısımdan oluşmuştur: Dokuma bölümü, Basma bölümü, Desen bölümü, Gravür bölümü ve Baskı kısmı… Basma, Desen, Gravür bölümünden geçen kumaşlar, Dokuma bölümünde, yarısı elektronik olmak üzere 768 tezgahta dokunacaktır. Günlük dokuma, 62.000 ile 64.000 metre arasındadır. Baskı bölümünde ise 4 baskı makinesi vardır. Burada farklı renk ve desenlerde günlük ortalama 85.000 metre basma yapılacaktır.

Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası, sosyalist ülkeler de dahil, dünyada görülmemiş bir “sosyal” niteliğe sahiptir. Evet, fabrika kurulurken Sovyet modeli esas alınmıştır, ama genç cumhuriyetin genç mühendisleri Türk devrimine has, çok özgün bir eser ortaya çıkarmayı başarmışlardır. Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası, 1930’ların dünyasında bir benzerine daha rastlanmayacak kadar özgün bir “sosyokültürel” ekonomi projesidir.

İşte Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası’nın şaşırtan özellikleri:

1.  Fabrika, balolar, danslar ve partiler düzenlemiştir: 1930’ların ortalarına kadar kadınlı erkekli hiçbir toplantıya katılmamış halk, fabrikanın organize ettiği balolar, danslar ve partilerle sosyalleşmiş, özellikle kadın ön plana çıkmaya başlamıştır.

2.  Fabrikada sinema salonu vardır: 1937 yılında 12 bin kişinin yaşadığı bir kentte, bu fabrika bünyesinde 700 kişilik bir sinema salonu açılmıştır. İki defa memurlara, iki defa işçilere ve iki defa da ustalara olmak üzere haftada toplam altı defa film gösterilmiştir.

3.  Fabrika Halkevi kurmuştur: Fabrika “Sümer Halkevi” adıyla bir halkevi kurarak halkı her konuda bilinçlendirmeye çalışmıştır. Bir fabrika bünyesinde açılan ilk ve tek halkevi Sümer Halkevi’dir. Halkevinin şubelerinde çalışanların büyük çoğunluğu fabrika işçisidir. Halkevinin, hazırladığı oyunları sergilemesi için fabrika içinde bir sahnesi vardır. Sümer Halkevi biçkidikiş kurslarında her yıl birçok genç kız meslek sahibi olmuştur. Halkevi civar köylere geziler düzenlemiş, köylülerin sorunlarıyla ilgilenmiş, köylere ilaç ve sağlık elemanı göndererek hastaların tedavisini sağlamıştır.

4.  Fabrikanın korosu vardır: Fabrika çalışanları arasında bir müzik grubu oluşturulmuştur. Klasik müzik seslendiren grup Nazilli, Aydın ve Denizli’de konserler vererek “çok sesli” müziğin Anadolu’da tanınmasını sağlamıştır. Fabrikada yemek aralarında dünya klasiklerinden eserler okuyan bu koro (grup), işçilerin Beethoven zevke ulaşmalarını sağlamıştır. Fabrikada, çalmayı bilen işçilerin kullanımlarına açık bir de piyano vardır.

5.  Fabrikanın hamamı vardır: Fabrika bünyesinde kurulan bir hamam, hem işçilere hem de Nazilli halkına hizmet vermiştir.

6.  Fabrikanın Ressamları vardır: Fabrika bünyesindeki desinatörler belli zamanlarda fabrika dışına çıkarak Nazilli ve çevresinin güzel resimlerini yapmışlardır. Fabrika ressamlarının yaptığı bu tablolar açık arttırmalarda satılmıştır. Resim heykel sergileri de düzenleyen fabrika Nazilli’de güzel sanatların gelişmesini sağlamıştır.

7.  Fabrikanın spor kulübü vardır: Fabrikanın bünyesinde kurulan lacivertbeyaz renkli Sümer Spor, futbol, basketbol, atletizm, voleybol, bisiklet, güreş, yüzme, boks branşlarında faaliyet göstermiştir. Fabrika bünyesindeki Sümer Spor futbol Sahası Türkiye’nin ilk “alttan ısıtmalı” futbol sahalarından biridir. Ayrıca yine fabrika bünyesinde, basketbol, voleybol sahaları, güreş minderleri, boks ringi, tenis kortu ve paten pisti vardır. Nazilli’de toplumsal kaynaşmayı güçlendiren “paten eğlenceleri” ve” bisiklet yarışları” Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası’nın mirasıdır.

8.  Fabrika halka bedava basma dağıtmıştır: Bir sosyal fabrika olarak tasarlanan Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası, altı ayda bir halka “ıskarta basma” dağıtmıştır.

9.  Fabrikada işçi hakları üst düzeydedir: Çok sayıda işçiyi barındıran fabrika işçi haklarına da çok önem ermiştir. İşçi ve Memur Biriktirme Sandıkları, İşçi Ölüm ve Hasatlık Yardım Sandıkları oluşturulmuş, fabrika içinde işçi sağlığını koruyacak 40 yataklı bir hastane, bir eczane bir de labratuvar kurulmuştur. Nazilli’nin kabusu haline gelen sıtma hastalığı fabrikanın sağlık ekibi tarafından kurutulmuştur. İşçilere mesleki eğitim verilen fabrikada ayrıca işçiler için beş sınıflı bir okumayazma kursu, daha doğrusu bir küçük okul vardır. Sümer İlköğretim Okulu adlı bu işçi okulunun 980 öğrenciye sahiptir. Ayrıca bir işçi radyosu ve işçi çocukları için 26 yatak ve 40 mevcutlu bir kreş kurulmuştur. İşçiler ve memurlar, fabrikanın hemen önünde özel olarak inşa edilen 264 dairelik ve 1000 kişilik lojmanlarda çok uygun bir ücretle kalırken, bekar işçiler için 350 kişilik bir “Bekar İşçi Pavyonu” vardır. Lojmanda kalamayan işçi ve memurları şehirden fabrikaya taşımak için düzenli seferler yapan GIDI GIDI adı verilen mini bir tren kullanılmıştır. Fabrika işçilerinin yiyecek ve giyeceklerini temin etmek için fabrika bünyesinde bir kooperatif vardır. Fabrikanın, işçilere hizmet veren güzel ve temiz bir fırını, işçi yemekhanesi, memur kantini ve bir de hamamı vardır.

10. Fabrikanın arge bölümü vardır: Daha fabrika açılmadan fabrikada kullanılacak kaliteli pamukların çevrede yetiştirilmesi için 200 adet modern tohum ekme makinesi satın alınmıştır. Yine pamuk işinde kullanılmak üzere birçok modern tarım aleti ve makinesi bölgeye getirilerek çiftçilere dağıtılmış ve bunları nasıl kullanacakları öğretilmiştir. Fabrika içinde mekanik odası, fizik labratuvarı, tarım labratuvarı gibi arge bölümlerinde, fabrikada yapılacak üretimin kalitesini arttırmak için çalışmalar yapılmıştır.

11. Fabrikanın atölyesi vardır: Fabrikanın büyük bir atölyesi vardır. Bu atölyenin demirhanesi, marangozhanesi, dökümhanesi, kaynak ve teneke işleri yapan bir kısmı vardı. Diğer fabrikaların ahşap parça ihtiyacı olan makine vurucu kolları burada yapılırdı.

12. Fabrikanın elektrik ve su santralleri vardır: Fabrika, bir dönem hem kendi elektrik ihtiyacını hem de Nazilli kentinin elektrik ihtiyacını kendi bünyesindeki bir elektrik santraliyle sağlamıştır. Dört kazan ve üç türbinli olan bu santral, 2500 kw gücündedir. Fabrikanın su ihtiyacını karşılamak için bir de su santrali vardır.

İşte Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası… İşte Atatürk’ün “Sosyal Fabrika Projesi”nin ilk uygulaması… İşte genç cumhuriyetin, halkına, insanına, işçisine bakışı…

ATATÜRK NAZİLLİ SÜMERBANK BASMA FABRİKASI’NDA

Türkiye’de devlet eliyle kurulan bu ilk basma fabrikasını 9 Ekim 1937’de bizzat Atatürk açmıştır. Atatürk, Ege manevraları için bölgede bulunan ordu komutanlarıyla ve yöneticilerle birlikte açılışa gelmiştir. Genelkurmay Başkanı Mareşal Fevzi Çakmak, İkinci Ordu Müfettişi Orgeneral İzzetin Çalışlar, Genelkurmay Asbaşkanı Asım Gündüz, Jandarma Genelkomutanı Naci İldeniz gibi komutanlar ve Trakya Umum Müfettişi General Kazım Dirik ile İzmir Valisi Güleç, Başvekil Vekili Celal Bayar, İsmet İnönü, Afet İnan, Kütahya Milletvekili Recep Peker, Ziraat Vekili Şakir Kesebir, Dahiliye Vekili ve CHP Genel Sekreteri Şükrü Kaya, Nafia Vekili Ali Çetinkaya, Hariciye Vekili Tevfik Rüştü Aras, Milli Müdafaa Vekili Kazım Özalp, Maliye Vekili Fuat Ağralı, Kültür Vekili Saffet Arıkan, Gümrük ve İnhisarlar Vekili Ali Rana, Orman Umum Muhafaza Komutanı Korgeneral Seyfi gibi nerdeyse devletin bütün askeri ve sivil erkanı tam kadro Atatürk’le birlikte Nazilli’dedir.

Atatürk’ün açılışını yaptığını ilk ve son fabrika olan Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası’nın açılışına verilen önem, askersivil neredeyse bütün devlet erkanın açılışa katılmasından da bellidir.

Nazilli Basma Fabrikası istasyonunda fabrika yetkililerince karşılanan Atatürk’ün ilerlediği istasyondan fabrika müdüriyet binasına kadar parke döşenmiş yolun her iki yanında halk düzenli bir şekilde sıralanmıştır. Sıraya geçmiş küçük kızlar ellerinde pamuk dallarıyla misafirlerini karşılamışlar ve bunları Atatürk’e hediye etmişlerdir. Fabrika binası ve meydanlar bayraklarla süslenmiştir. Atatürk, yanındakilerle birlikte fabrikaya geldiğinde, mahşeri kalabalık tarafından Halkevi Orkestrası eşliğinde büyük sevinç ve tezahüratla karşılanmıştır. Atatürk halkın bu coşkulu karşılamasına fabrikanın girişindeki müdüriyet binasının balkonundan halkı selamlayarak cevap vermiştir.

Açılışta yapılan konuşmalardan sonra Atatürk, fabrikanın yönetim dairesinden çıkarak iplik dokuma ve halı makinelerinin bulunduğu binaların kapısı önüne gelmiştir. Fabrikanın elektrik santralinin önünde elektrikle aydınlanan bir büstünü gören Atatürk, bir süre bu büstü inceledikten sonra “güzel” diyerek fabrika müdürüne iltifatta bulunmuş ve daha sonra açılışı yapmıştır. Atatürk’ün fabrikayı açmasıyla birlikte 480 makine bir anda çalışmaya başlayarak ilk pamuğu işlemiştir. Tören boyunca bir uçak filosu fabrika üzerinde uçuşlar yapmıştır.

Atatürk’ün açtığı Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası, çok kısa bir sürede Nazilli’nin çehresini değiştirmiştir, Daha önce göç veren Nazilli kısa zaman içinde göç alan bir kent haline gelmiştir. Genç cumhuriyetin çağdaşlaşma projesi kapsamında en erken ve en köklü şekilde aydınlanan kentlerden biri, belki de birincisi Nazilli olmuştur. Nazilli’nin “çağdaşlaşmasında” Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası’nın yeri çok büyüktür.

BEDRİ RAHMİ EYÜBOĞLU’NUN İZLENİMLERİ

7 Ekim 1953’te Nazilli’ye gelen şair ve ressam Bedri Rahmi Eyüboğlu, Nazilli’deki değişimi şöyle gözlemlemiştir:

“ … Altı saat içinde altı lunapark geçtik… Bir de ne görelim şehir baştan aşağı neon ışıkları içinde. Nazilli dediğin nedir ki, Anadolu’da küçük bir kaza değil mi? Gecenin on ikisinde ışık, elektrik ışığı içinde yüzen bir Anadolu kasabasını görmek insanı nasıl sevindirmez… Nazilli’nin iki yakasını bir araya getiren bir ışık fermuarı taa Basma Fabrikası’na kadar uzanmış. Sarı yerine hafif yeşilimtırak bir ışık. Bu ışığın altında yürüdük. Gayet nazik bir memur, belediye memuru mu polis mi pek anlayamadım, küçük bir çocuğa seslendi; ‘Bu misafiri Gıdı Gıdı’ya kadar götür…’ dedi. Evvele bir mahalle, bir semt adı sandım. Sonra bir şoför, bir arabacı olabilir dedim. Gıdı Gıdı dedikleri bir küçük, bir maskara dekovil tren imiş. Belli saatlerde işçileri fabrikaya taşırmış… Bir kedim olsa ismini muhakkak Gıdı Gıdı koyardım… Birkaç adım ötede aynı ışıklarla donanmış birkaç otel sıralanmış. Burası kaza değil vilayet merkezi diyorum. Burasını bu hale fabrika soktu diyorlar.

Dükkan önünde bir otobüs duruyor, içinden birçok işçi çıkıyor çoğu kadın. Birkaç erkek var. Fabrika’dan dönüyorlarmış. Gece Postası. Pek yorgun görünmüyorlar, ama kına gecesinden de dönmedikleri belli. Telaşsız adımlarla sokaklara dalıyorlar. Çoğu siyah gömlek üstüne beyaz bir başörtüsü sallandırmış. Geniş yollar, ışıklı yollar, ışıklı oteller, gece yarısı açık dükkanlar, dizi dizi okaliptüs ağaçları.

Kışın kapıya dayandığı bu günlerde Pazar yerindeki sebze çeşidi insanı şaşırtıyor… Eski evlerin dışardan çok kalender göründüğüne bakmayın içleri cennet gibi. Derli toplu tertemiz. Nazilli’de bisiklet bolluğu göze çarpıyor. Motosikletler ve takma motorlu bisikletler de var. Bisikletlerin çoğu Basma Fabrikası’nda çalışan işçilerin olmalı. Fabrikanın bir bisiklet garajı var. Yol dümdüz olduğu için işçiler bisikleti benimsemişler.

Fabrikanın Nazilli’ye bağışladığı nimetlerden birisi de bu olmalı. Ne yalan söyleyeyim, sinemada görsem reklamdır derdim. Bana Anadolu’da bir kaza merkezinde işine bisikletle giden beş yüz işçi gördüm deseler kolay kolay aklım yatmazdı.

Fabrikayı gezdikçe işçiler sağlanan imkanları, kolaylıkları gördükçe şaşırdım kaldım. Sıcak, lezzetli, kuvvetli bir yemek. Boyalarla uğraşanlara süt ve yoğurt, işçiler mahsusu hastane, kreş, kantin, alabildiğince geniş bir bahçe, Kantinin üstünde bir havuz. Havuzun içinde bir heykeltıraşın elinden çıktığını zannettiğim bronz bir heykel, bir kadın heykeli. İşçilerden birisi yapmış. Fabrikada bronz döktürmüş. Aman Allah’ım! Akademide bronza değil alçıya bile dökmek nasip olmaz. Bir de gazoz tezgahı kurmuşlar. Geliri, işçilerin spor kulübüne veriliyor. Futbol takımları var. Denizli’de yaptığı maçlarda kimseden geri kalmamış.

İstanbul’da eşine az rastlanır bir boyda bir tiyatro salonu var. Geçenlerde ‘Soygun’u oynamışlar. Şehirde böyle bir salon olmadığı için bazı düğünler burada yapılırmış. Balolarda eksik değil. Benim tarihime üst üste iki tane düştü. Fabrika kuruluşunun 16. yılı iki balo ile kutlandı. Birisinde, fabrika işçileriyle aileleri, ötekinde şehirden gelen davetliler vardı. Birisinde yerli oyunlar oynandı, türküler söylendi. Ötekinde bol bol dans edildi. Her ikisi de geç vakte kadar uzadı.

Fabrika ailesinin toplantısında hiç görmediğim bir oyun oynandı. Bir tarafta Köroğlu türküsü söyleniyor, ortada iki kişi bu havaya uygun adımlarla bir koyun yüzüyorlar. Koyun dediğim de yere upuzun yatmış, kaskatı kesilmiş bir genç. Sıra koyun yüzmeye geliyor. Adamcağızı parçalamadan bir güzel şişiriyorlar. Seninki gayet güzel ölü taklidi yaparken biçarenin parçalarından içeriye bir bardak da bira dökmezler mi! O zamana kadar oyunun bütün kısımlarına büyük ustalıkla katlanan genç, yıldırım hızıyla doğruluyor. Bu kötü şakanın hesabını soruyor. Meğer oyun içinde bir başka oyun varmış.

Fabrikanın sanatçısı olan bir genç mikrofon başında hiç de bayat olmayan esprileri döktürüyor. Fabrikanın bülbüllerini birer birer, mikrofon başında şakımaya davet ediyor! Nazlanmadan geliyorlar. Kimi gazel söylüyor, kimi en ön moda caz havalarından birini… Kimi Köroğlu’na girişiyor. Kimi harmandalına. Sonra her sene bu gece çıkarılan Gıdı Gıdı balo gazetesi dağıtılıyor. İçerisinde gene fabrikalı çocuklardan birisinin yaptığı karikatürler var…”

İşte Bedri Rahmi Eyüboğlu’nu şaşırtan Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası gerçeği… Genç cumhuriyetin en devrimci adımlarından biri… Üretime, istihdama, yatırıma önem veren, kendi halkına güvenen, kendini ve dünyayı bilen çağdaş bireyler yetiştirmek isteyen genç cumhuriyetin mucize eserlerinden Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası…

ZİHNİYET FARKI

Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası hakkında çok önemli bir makalesi olan, Yard. Doç. Dr. Günver Güneş’in şu değerlendirmesine katılmamak mümkün müdür:

“Fabrika birçok işlevinin yanında Cumhuriyetin temel kavramlarını halka tanıtan bir köprü olmuştur. Sümerbank bir fabrika olmasının ötesinde bir okul, bir eğitim kurumu, Cumhuriyet öğretilerinin yaşama geçirildiği bir alan olmuştur. Dünya üzerindeki herhangi bir şehirde kurulan bir fabrika, elbette o şehir üzerinde birtakım değişiklikler yapmıştır, Ama hiçbirisinin Nazilli Basma Fabrikası’nın Nazilli üzerinde yarattığı sosyal, kültürel, ekonomik değişimler kadar büyük sonuçlar yaratması mümkün değildir. Çalışanlara her türlü imkanı devlet eliyle verip onları ekonomik refaha kavuşturan bu fabrika, çalışanlarına yemek aralarında dünya klasiklerinden eserler okutup Beethoven dinletecek zevke ulaştırabildiyse, işte bu sözü edilen fabrikanın ne kadar değişik bir felsefeyle yola çıktığının ve bulunduğu yerin halkına neler kazandırdığının açık bir göstergesidir.”

1950’li yılların başında tıpkı yine cumhuriyetin dev eseri Köy Enstitüleri gibi bu fabrikalar da ışık saçmaktadır Anadolu’ya…

Düşünsenize, bu fabrikalardan Anadolu’nun her yanına dikildiğini; Edirne’ye, Manisa’ya, Konya’ya, Tunceli’ye, Diyarbakır’a… Türkiye ne duruma gelirdi! Bugün yaşanan ekonomik, sosyal ve siyasal sıkıntılar yaşanır mıydı? En basitinden Türkiye’yi maddi ve manevi bakımdan her geçen gün biraz daha zora sokan “terör belası” olur muydu? Olsa bile bu boyutta olur muydu?

Türkiye’nin bu gün yaşadığı “ekonomik” ve “sosyokültürel” sorunların baş sorumlusu Atatürk’ün ve genç cumhuriyetin kurduğu Köy Enstitüleri, Sosyal Fabrika, Halkevleri, Uçak sanayi, Demiryolu gibi “dev projeleri” ABD istekleri doğrultusuna bir kenara bırakan Atatürk sonrası iktidarlardır.

1950’lerden sonra sürekli kan kaybeden Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası, son darbeyi 14 Kasım 2002’de yemiştir. Cumhuriyetin dev projelerinden Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası, Özelleştirme İdaresi’nce bedelsiz olarak Adnan Menderes Üniversitesi’ne devredilmiştir. Fabrika çalışanları da “gözyaşları” içinde Bursa’ya nakledilmiştir. Kapısına kilit vurulan fabrikanın, üniversitenin kullanımı dışındaki büyük bir bölümü, içindeki tarihi dokuma makineleri, araç ve gereçleriyle çürümeye terk edilmiştir. Dünyanın başka bir yerinde olsa en kötüsü “müze” olarak kullanılacak ve milyonlarca turist çekecek bu dev eser, Cumhuriyetin bu dev projesi, bugün Nazilli’de hayvan ahırından bile kötü bir durumda kaderine terk edilmiştir.

1 Gazeteci Banu Avar'ın Venezuella gezisi sırasında karşılaştığı bir olay kastediliyor. Banu Avar’a kulak verelim: "Şehri göreceğimiz tepeye doğru tırmanırken, Kemal Atatürk tabelasını geçince şaşırdım ki, tepeye geldik. Genç kız rehber heyecanla ‘şu fabrikayı görüyor musun? yanında nikah salonu, şu sağlık ocağı, şu okul onun arkasındaki de bizim ev.’ ‘Eeee, dememe kalmadı’ Rehber ‘Biz buna ATATÜRK modeli’ diyoruz’ diye yapıştırdı.”....

Yazar: Sinan Meydan

31 Aralık 2010

Kaynaklar

1. Aslan Buğdaycı, Dünden Bugüne Nazilli, İstanbul, 2001.

2. Atatürk Aydın’da, Aydın, 1981.

3. Aydın İl Yıllığı, Aydın, 1973.

4. Günver Güneş, “Atatürk’ün Nazilli Seyahatleri ve Seyahatlerin Yarattığı Sonuçlar”, Atatürk Haftası Armağanı, Genelkurmay ATESE Başkanlığı Yayınları, 10 Kasım 2004, s.121135

5. Hulusi Günay, “Nazilli Dokuma Fabrikası”, Yarım Ay, No: 68, 1 İlkkanun 1937, s. 8,9 ve 19.

6. İbrahim Kiraz, Yaşlı Şehir, Nazilli, 2003.

7. L’Ilustration de Turquie, İstanbul.

8. Nazilli Basma Fabrikası Gezi Rehberi, Nazilli, 1937.

9. Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası Arşivi.

10. Saadet Tekin, “Nazilli Basma Fabrikası”, Tarih ve Toplum, C. 39, S.230, Şubat, 2003.

11. Tahir Kodal, “Mustafa Kemal Atatürk’ün Denizli Seyahatleri” Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, C. 19, S.55, Mart 2003.

12. Türkiye Ticaret Postası, Nazilli Basma Fabrikası Özel Sayısı, Ankara, sayfa 350103, 14 Temmuz 1948.

13. Zafer Toprak, Sümerbank, Ankara, 1983.

14. 2010 Yılında Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası’nda bizzat yaptığım incelemeler. (Sinan Meydan)

 

IV

SANAYİNİN MUSİKİSİ NASIL BAŞLADI, NASIL BİTTİ?

SÜMERBANK NAZİLLİ BASMA FABRİKASI’NA TARİHSEL BİR BAKIŞ

Özet

Bu çalışma Sümerbank Nazilli Basma Fabrikası’nın kuruluş nedenleri ile ülkeye olan sosyoekonomik katkılarını konu edinmektedir. Ayrıca makalede 66 yıl ülkeye hizmet eden fabrikanın nasıl kapanış noktasına geldiği irdelenmektedir. Makalenin temel amacı Nazilli Basma Fabrikası örneğinde ülkenin mevcut ekonomik durumu ve gerçeklerine atıf yapmak suretiyle Sümerbank ve Etibank gibi önemli kuruluşların ülkede yüklendiği misyona dikkat çekmektir. Bu anlamda çalışma Ulu Önder Atatürk’ün bizlere emanet ettiği değerler noktasında kendimizi ve her şeyi yeni baştan sorgulamak, gerek işletmeler, gerekse bireyler bazında tarihten ders almak suretiyle geleceğe çıkarımlar sağlamanın önemini vurgulamaktadır.

1. Giriş

9 Ekim 1937 tarihinde Ulu Önder Atatürk Sümerbank Nazilli Basma Fabrikası’nın açılışı için Nazilli’dedir ve savaş alanlarındaki zaferlerden sonra, sanayi alanında başlatılan topyekün mücadelenin bir tanesini daha ziyaretleriyle şereflendirmektedirler. Bu ziyaret sanayileşme, kalkınma yolunda makinalarla, tezgahlarla çalınacak bir musikisinin başlangıcı anlamına gelmektedir. Şevket Süreyya Aydemir (1981:379381) 9 Ekim günü Nazilli’de çalmaya başlayan sanayinin musikisini şu cümlelerle anlatmaktadır:

“Burada fabrika takımların, bölüklerin, taburların, geçit resmi için sıralanıp yerlerini aldıkları bir karargah meydanına benziyordu. Ve bir karargah meydanı gibi, burada da bir kumanda bekleniyordu. Kumanda duyulmadı ama, Atatürk’ün arkasında duran müdürden, sessiz bir işaret verildi… Atatürk, bunu her halde beklemiyordu. O’nu, oraya çıkardıkları zaman, belki etrafı görmesini, belki fabrika halkına bir şeyler söylemesini istediklerini düşünmüş olabilirdi. Ama, öyle olmayıp da, ayağının altındaki dünya ve etrafını saran hava böylesine birden harekete gelince, önce hatta biraz şaşakaldı. Ne yapacağını bilmedi de denebilir. Önce biraz sarsıldı. Biraz etrafından bir şeyler sormak ister gibi yaptı. Ama, işte o anda, belki kendi bile farkında olmadan ağzından şu kelimeler döküldü:

İşte bu bir musikidir!..”

Nitekim Sümerbank Nazilli Basma Fabrikası da bu musikiyi 66 sene hiç susmadan icra edecek, ürettiği rengarenk basmalarla ülkeyi baştan başa süsleyecektir. Ancak Ata’nın bizzat kendi elleriyle açarak ülkeye hediye ettiği fabrikada yarım asırdan daha fazla bir süre çalınan bu musiki, 2000’li yıllara gelindiğinde belki de bir daha hiç duyulmamak üzere kaybolup gidecektir. 2003 yılı Temmuz ayında Sümerbank Nazilli Basma Fabrikası fiilen yaşam sahnesinden silinirken, fabrikanın geride bıraktıkları da tarihçiler, iktisatçılar ve işletmeciler için irdelenmeye değer birer miras olarak kalacaktır (Doğan, 2007: 105109).

Özellikle Ulu Önder Atatürk’ün sanayileşme sürecinde bu fabrikayı neden kurduğu, fabrikanın genel olarak ülke ekonomisine neler kattığı ve 2000’li yıllara gelindiğinde Etibank ve diğer Sümerbank fabrikaları gibi bu fabrikanın da neden kapandığı soruları ülke geleceğine yönelik çıkarımlar yapma noktasında cevap bulması gereken öncelikli konular arasında yer alacaktır. Dolayısıyla bu ve buna benzer çalışmaların Cumhuriyet döneminde kurulan ekonomik kuruluşların önemini ve hedefini bugün çok daha net ve objektif şekilde kavrayıp değerlendirebilmemiz açısından birer rehber, kaynak olabileceği gerçeği de asla gözlerden kaçırılmamalıdır.

2. Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası’nın Kuruluşuna Zemin Oluşturan Unsurlar

Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası’nın kuruluşunu bir ya da birkaç nedenle sınırlamak olanaklı değildir. Ülkenin ekonomik, siyasi ya da sosyal şartlarından, Ege Bölgesi ile Nazilli yöresinin kendine özgü değer, koşul, öncelik ya da avantajlarına kadar birçok unsurun fabrikanın kuruluşunda etkili olduğu söylenebilir. Dolayısıyla Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası’nın oluşumuna zemin hazırlayan unsurları ulus, bölge ve yöre bazında toplamak gerekir.

2.1 Ulusal Etkenler

Ulusal bağımsızlık, hezimetle sona eren I. Dünya savaşı’nın ardından topyekün verilen bir Kurtuluş Savaşı’yla kazanılmıştır. Bu anlamda bağımsızlık için çok ağır bir bedel ödenmiş, yeni Türkiye Cumhuriyeti adeta borç, yoksulluk ve sıkıntılar üzerine kurulmuştur. Ülkenin durumunu çok iyi bilen Ulu Önder “ekonomik bağımsızlık olmadıkça, ulusal bağımsızlık olmaz” diyerek ulusa bundan sonraki hedefini göstermiş ve bir sanayileşme mücadelesi başlatmıştır. Dolayısıyla Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası’nı da bu sanayileşme mücadelesi ve planlarının içerisinde, onun bir parçası olarak değerlendirmek gerekir (Gencosman, 1978: 3839).

2.2 Ülkenin Genel Ekonomik Durumu

Kurtuluş Savaşı sonrasında Türkiye Cumhuriyeti’nin ekonomik durumunun pek de iç açıcı olmadığı bilinmektedir. Savaşlar içerisinde harap olan ve Osmanlı’dan kalan borçlar altında ezilen bir ülke bulunmaktadır. Özellikle 1838 yılında İngiltere ile imzalan Serbest Ticaret Anlaşması, Osmanlı Ekonomisi’ne indirilen öldürücü bir darbe niteliği taşımıştır. Gümrüksüz giren İngiliz gelişmiş makine endüstrisi malları, Osmanlı’nın korumasız el tezgahı endüstrisini kısa zamanda ezmeye yetmiştir (Sabır, 2003: 1). Diğer birçok batılı ülkelerle de yapılan serbest ticaret anlaşmaları neticesinde ülkedeki geleneksel üretici kesim, sanayi devrimini tamamlamış batılı ülke ürünleriyle rekabet edemeyerek ekonomik hayattan silinip gitmişlerdir. Ülke kısa zamanda ihracatın çok üstünde ithalat yapar hale gelmiş, hele savaşların çıkışıyla da devasa finansman açıkları kaçınılmaz olmuştur.

Gerek Birinci Dünya Savaşı sonrası, gerekse 20’li yıllardaki durum da bundan pek farklı değildir. 1919 yılında Batı Anadolu’da çalışmakta olan irili ufaklı 3300 imalat sanayi işyerinin % 73’ü Rumların olup, bu işyerlerindeki 22000 işçinin % 85’i de gayri müslimdir. Yaşanan ekonomik sıkıntıların yanı sıra, sanayileşmede ne derece geri kalındığını göstermesi açısından bir başka gösterge de ülke ekonomisindeki sektörel dağılımdır. 1927 yılında % 78.2 ile tarım kesimi ülke ekonomisinde ilk sırada yer alırken bunu % 14.4 ile hizmet, % 7.4 ile de sanayi kesimi izlemektedir. Ne yazık ki bu değer bile birçok batılı ülkenin 1800’lerin ortasında ulaştığı sanayileşme oranının çok gerisindedir. (Gülerman, 1987: 1718)1

Sonuç olarak yeni Türkiye Cumhuriyeti sanayileşmede batının çok gerisinde kalmış, yokluklar içerisinde verilen bir bağımsızlık savaşının ardından, Osmanlı’dan büyük bir borç mirası devralarak kurulmuş bir ülkedir. Dolayısıyla bir yandan devralınan borçları ödeme, bir yandan yeniden yapılanma ve kalkınma bağlamında bir sanayileşme harbinin başlatılması bu yeni kurulan ülke açısından kaçınılmazdır. Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası da yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin tüm ülke sathında başlattığı bu sanayileşme ve kalkınma mücadelesinin somut bir uzantısı olarak görünmektedir.

2.3 Ülkedeki Dokuma Sanayi

Dünya tarihine baktığımızda sanayileşmenin18. yüzyıl sonlarında tekstil sanayinde başladığını görmekteyiz. Bunu bir rastlantı olarak 25’er yıllık aralarla demirçelik, ulaştırma, kimya, elektrik ve benzinli motorlu sanayindeki gelişmeler takip etmiştir. Kısacası tekstil sanayileşmenin başı, lokomotifi durumundadır. Nitekim pamuk lifinden yapılan dokumanın, beş bin yıl önce Mısır Firavunları zamanında tanınmakta olduğu söylenmektedir (Gülerman, 1987; 3; Cillov, 1949: 1; Turga, 1947: 6). Dolayısıyla yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin Batı için sanayileşmenin temel taşı olmuş tekstilden işe başlaması da rasyonel bir adımdır. Ülkenin geleneksel üretim tecrübesi ile pamuk üretim kapasitesi göz önüne alındığında mükemmel, hatta ülkenin genel ekonomik dokusuna bakıldığında da bunun zorunlu bir seçim olduğu kolaylıkla söylenebilir. Nitekim Osmanlı’nın son yıllarında sayıları iyice azalmaya başlamış olan el tezgahlarında işlenen hammaddenin Avrupa’ya satıldığı, işlendikten sonra ise tekrar Osmanlı pazarlarına sürüldüğü görülmektedir. Nitekim Hıfzı Velidedeoğlu’nun şu hatırası da mevcut durumu çok güzel özetlemeye yetmektedir (Gülerman, 1987: 9):

“Birinci Dünya Savaşı’ndan bir yıl önce 1913’de henüz bir ilkokul çocuğu iken, Orta Anadolu’nun tren uğrağı olmayan bir kasabasında, her gün babamın yanında, başımızda kırmızı bir fes, elimizdeki zembilin içinde çarşıdan taşıdığım yiyeceklerin arasında Rus şekeri; Amerikan unu bulunduğunu ve babamın ayağına ayakkabı; sırtına çamaşır ve giyecek yapmak için Fransız köselesi ve Fransız patiskası, Amerikan bezi; Alman kumaşı ve başımı kapamak için Avusturya fesi aradığını çok iyi hatırlıyorum. Babam bunları arıyordu, çünkü bunların Türk malı olanları yoktu. Hepsi dışarıdan geliyordu”.

Sonuç olarak 1900’lü yılların başında Osmanlı’da halkın tekstil ihtiyacını karşılayacak yeter sayı ve düzeyde fabrika yoktur. Olanlar da genelde ordunun ihtiyacını karşılamaya yönelik çalışmaktadır. Örneğin imparatorlukta ilk kurulan fabrikalardan bir tanesi olan Defterdar Fabrikası sadece ordunun fes ihtiyacını karşılamaktadır. Benzer şekilde Bakırköy Bez Fabrikası da 1850 yılında kurulan ilk mensucat fabrikamızdır. Ancak 1913 yılına gelindiğinde sayısı yedi olan mensucat fabrikalarımızın toplam pamuklu mensucat üretim miktarı sadece 3.618.520 metreden ibarettir. Üstelik 1940’lı yılların hemen başında Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası da dahil olmak üzere, ülkemizdeki mensucat fabrikalarında toplam 6250 adet otomatik dokuma tezgahı bulunurken, yıllık mensucat üretim miktarı da ancak 120.000.000 metreye ulaşacaktır. Oysa 1938 yılında ABD’de 6193 fabrikada toplam 470.000, Fransa’da ise daha 1867 yılında 80 bine yakın dokuma tezgahı olduğu (Cillov, 1949: 1116) göz önüne alındığında, ülkemizin Nazilli Basma Fabrikası’na olan ihtiyacı ve bu fabrikanın kuruluş amacı kendiliğinden ortaya çıkmış olacaktır.

2.4 Genç Türkiye Cumhuriyetinin Ekonomi Politikası

17 Şubat 4 Mart 1923 tarihleri arasında toplanan İzmir İktisat Kongresi’nin açılış konuşmasında Ulu Önder Atatürk, “Tarihin ve tecrübenin süzgecinden arta kalmış bir gerçek vardır. Türk tarihi incelenirse, gerileme ve çöküntü nedenlerinin iktisadi sorunlara bağlı olduğu görülür. Kazanılmış zaferlerin ve uğranılmış başarısızlıkların tümü iktisadi durumla ilgilidir… Milletimiz düşman ordularını mahvetmiştir. Tam bağımsızlık için şu kural vardır: Milli egemenlik, mali egemenlikle desteklenmelidir. Bizleri bu hedefe götürecek tek kuvvet ekonomidir. Siyasi ve askeri muzafferiyetler ne kadar büyük olursa olsun, iktisadi zaferlerle taçlandırılmadıkça payidar olamaz” diyerek genç Türkiye Cumhuriyeti’nde yeni mücadelenin ekonomik düzlemde olacağının altını çizmekte, kongrede alınan şu kararlar da ekonomik alanda izlenecek politikanın temelleri hakkında bilgiler vermektedir (Gülerman, 1987: 3536):

Hammaddesi yurt içinde yetişen veya yetiştirilebilen sanayi dalları kurulması,

El işçiliğinden ve küçük imalattan süratle fabrikaya, büyük işletmeye geçilmesi,

Özel sektör tarafından kurulamayan teşebbüslerin devletçe ele alınması,   Özel teşebbüse kredi sağlayacak bir devlet bankası kurulması,

Yabancıların kurdukları tekellerden kaçınılması,

Yerli malı giyilmesi

Sanayinin teşviki ve milli bankaların kurulması,

Demiryolu, karayolu ağının kurulması,

İş erbabına amele değil, işçi denmesi ve sendika hakkı tanınması.

Sonuç olarak İzmir İktisat Kongresi’nde alınan kararlar yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin iktisadi hareket yönünü çizmiş, bu yönüyle Cumhuriyetin Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı’na (19331937) da altyapı oluşturmuştur denebilir. Bir başka ifadeyle Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı, İzmir İktisat Kogresi’nde alınan kararların eyleme geçiş aşaması olarak da nitelendirilebilir. Nitekim söz konusu planda;

* İthalatımızda yer alan, fakat hammaddesinin yurt içinden sağlanmasının mümkün olması sebebiyle, üretiminde herhangi bir dışa bağımlılığı bulunmayacak olan,

* Bazı hammaddeleri ithal edildiği taktirde üretimin geri kalan kısmı yurtiçinden gerçekleştirilebilecek olan,

sanayi ünitelerinin devlet kaynaklarına dayalı olarak kurulmasına ağırlık verilmiş ve bu kapsamda yapılacak sanayi yatırımları dokuma, maden, selüloz, seramik ve kimya sanayi olmak üzere toplam beş grupta toplanmıştır. Söz konusu plan içerisinde yer alan projelerin hayata geçirilmesi sürecinde de Sümerbank’a önemli görevler verilmiştir. 1933 yılında Türkiye Sanayi ve Maadin Bankası ve Türkiye Sanayi ve Kredi Bankaları yerine iktisadi devlet teşekkülü olarak kurulan Sümerbank, Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı kapsamında olan Kayseri Bez Fabrikası, İzmit Kağıt ve Kimya Sanayi Fabrikaları, Nazilli Basma Fabrikası, Merinos Yünlü Fabrikası, Gemlik Suni İpek Fabrikası ile Karabük Demir ve Çelik Fabrikaları’nın hayata geçirilmesinde önemli roller üstlenmiştir. Sümerbank’ın 1934 yılında ülkemiz tekstil sanayi içerisinde % 9 olan payını 1937 yılına gelindiğinde % 68’e çıkarmış olması, Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı’ndaki rolü ve ülke ekonomisinin gelişmesindeki yerini göstermesi açısından önemli bir kayıttır (Gülerman, 1987: 8390; İlkin, 1984: 1210).

2.5 Bölgesel Etkenler

Yeni Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’nin her alanda olduğu gibi iktisadi yatırımlarla ilgili tüm proje ve kararlarda da son derece titiz ve dikkatli adımlar attığını görmekteyiz. Öyle ki hükümet 1930’lu yılların başında Sovyetler Birliği’nden gelen ve kurulacak tesislerle ilgili çalışmalar yapıp raporlar sunan uzman bir ekiple yetinmeyip, ayrıca Amerika’dan bir başka uzmanlar grubunu ülkeye davet ederek çalışmalarda bulunmasını gerekli görmüştür (Tezel, 2006). Kısacası ülkenin ekonomik geleceğini belirleyecek olan konularda son derece hassas olan Cumhuriyet Hükümeti’nin, yeni kurulacak fabrikaların yerlerini de rastlantılara bırakmış olabileceği asla düşünülemez.

2.5.1 Bölgenin Tarım Altyapısı ve Pamuk

Bakırçay, Gediz, Küçük ve Büyük Menderes, Balıkesir ve Akhisar ovalarıyla Ege Bölgesi’nin bir tarım cenneti olduğu açıktır. İncirden üzüme, zeytininden pamuğa kadar türlü ürünleriyle bu bölge tarih boyunca herkesin gözbebeği olmuştur. Cumhuriyet döneminde de durum bundan farklı değildir. Bölge Osmanlı’da olduğu gibi Çukurova’yla birlikte ülkenin en önemli pamuk yetiştirme alanlarından bir tanesi konumundadır. Ancak üretilen pamuğun büyük çoğunluğu (% 80) ham olarak yurt dışına gönderilmekte, yerli halk ise ancak el tezgahlarında kendi ihtiyacını karşılayacak düzeyde üretim yapmaya çalışmaktadır (Tekin, 2003: 20). Dolayısıyla gerek İzmir İktisat Kongresi’nde, gerekse Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı’nda “hammaddesi yurt içinde yetişen ya da yetiştirilebilen sanayi dallarının kurulması” ilkesi bağlamında, Türkiye’de pamuğun anavatanı olarak kabul edilebilecek Ege Bölgesi’nde bir tekstil kombinasının kurulması hem rasyonel, hem de zorunlu bir adım olarak kabul edilecektir. Sümerbank Nazilli Basma Fabrikasını da bu zorunluluk ve akılcı yaklaşımın bir sonucu olarak değerlendirmek gerekir.

2.5.2 Bölgenin Mevcut Yol Ağı ve Önemi

Hammaddeye ve pazara yakınlık gibi işletmelerin kuruluş yerini belirleyen en önemli etkenlerden bir tanesinin de mevcut ulaşım olanağı, yol ağı olduğu bilinir. Nitekim kurulacak devlet fabrikalarının yer seçiminde, hükümetin bu kriteri göz ardı edebileceği de düşünülemez. Zaten o yıllarda Ege Bölgesi’nin genel anlamda oldukça geniş diyebileceğimiz bir demiryolu ağına sahip olduğunu görmekteyiz. Hatta İzmirAydın hattının Türkiye Cumhuriyeti’nin en eski demiryolu hattı olduğu da bilinmektedir. Daha ötesi 1900’lü yılların hemen başı itibariyle Ege Bölgesi’nin İzmirAfyon ve İzmirEğridir yönlü demiryolu hatlarıyla kuşatıldığı görülmektedir (Yerasimos, 1980: 526). Ege Bölgesi’ni avantajlı kılan bir başka unsur da, bu demiryolu hatlarının İzmir Limanı’na bağlı bulunmasıdır. Kısacası Bölgenin demiryolu hattı, deniz yolu taşımacılığıyla adeta entegre, bütünleşik haldedir. Bir başka ifadeyle dünyadaki iki geleneksel ve en ucuz taşıma yöntemleri bu bölgede birbirine bağlı halde bulunmaktadır.

2.5.3 Bölgenin Sosyal Yapısı: Nüfus

Kurulacak olan Fabrika binlerce insana iş, ekmek kapısı olacaktır. Dolayısıyla işgören istihdamında da sıkıntı çekilmemesi gerekir. Bu açıdan bakıldığında da Ege Bölgesi ve Nazilli’de böyle bir sıkıntı görünmemektedir. Öyle ki Nazilli’nin hemen yanı başında Aydın (45 km), Denizli (81 km), hatta o yıllar itibariyle Türkiye’nin nüfus olarak ikinci büyük ili olan İzmir (175 km) bulunmaktadır. Her ne kadar Nazilli o yıllarda bu illerden nüfus olarak geride bulunsa da, çevre il ve ilçeler, Nazilli’nin merkez noktada olması ve ulaşım altyapısında önemli bir sıkıntı olmaması yönüyle Nazilli’ye istihdam kaynağı olabilecektir. Nitekim Fabrika’nın açılışıyla birlikte Nazilli nüfus olarak Denizli’yi geride bırakacak, bırakınız çevre illeri Karadeniz, Marmara, Akdeniz gibi Türkiye’nin her bölgesinden, her yöresinden insanı hatta yurtdışından gelecek göçmen vatandaşlarımızı bile işgören olarak istihdam edecektir (Tablo 3).

2.6 Yerel Etkenler

Kurulacak yeni fabrikanın yerinin belirlenmesi öncesinde özellikle Aydın, Denizli ve Nazilli’liler arasında bir çekişmenin yaşandığı bilinmektedir. Ancak Nazilli’nin diğerlerine oranla bir dizi avantajlara sahip olduğu da ortadadır. Nitekim bu avantaj o günkü hükümetin gözünden de kaçmamış ve kuruluş yerinin belirlenmesinde önemli ölçüde etkili olmuştur.

2.6.1 Nazilli Pamuk istasyonu

Basma Fabrikası’nın Nazilli’de kurulmasında belirleyici olduğu söylenebilecek en önemli yerel unsurlardan bir tanesi, 1934 yılında burada bir Pamuk İstasyonu’nun kurulmuş olmasıdır. Hükümet, Cumhuriyetin ilanından kısa bir süre sonra tarımda kalite ve verimliliği artırmak, bilimsel proje, araştırma ve uygulamaları devreye sokmak için harekete geçmiştir. Bu anlamda pamuk üretiminde ilk iş olarak 1925 yılında Adana’da bir Tohum Islah Komisyonu kurulmuştur. Amerika’dan 40 çeşit tohum getirtilerek denemelere girişilmiş, bununla da yetinilmeyerek pamuk üretimi alanında uzman olan kişiler, yurt dışından ülkemize davet edilmiştir. Uzmanların Çukurova için Cleveland, Ege bölgesi için Akala türü pamuğun uygun olacağı raporu doğrultusunda ziraat vekaleti de harekete geçerek bir pamuk yetiştirme planı hazırlamış ve bu çerçevede 1934 yılında Nazilli Pamuk İstasyonu’nu kurulmuştur. Bilimselliği, kaliteyi her alanda esas alan hükümet bu noktada da titiz davranmak suretiyle istasyon’a yurtdışından bir kısım gelişmiş makineler getirmekle kalmayıp, kuruluşun başına da eğitimini Amerika’da tamamlamış olan Celal İğriboz’u atamıştır. Celal İğriboz burada yıllarca çalışmış, mücadele etmiş ve Ege Bölgesi’nde pamuk davasının önderi, duayeni olmuştur. Öyleki pamuk tozları ile uğraşa uğraşa nihayet vahim ve korkunç bir hastalığa yakalanmış ve bu uğurda hayatını kaybetmiştir (Tekin, 2003: 2026; Yazman, 1940: 5).

Nazilli Pamuk İstasyonu kuruluşundan kısa süre sonra meyvelerini vermeye başlamış ve 1936 yılında sadece Nazilli ve çevresine 21.000 kilo Akala tohumu dağıtmıştır. Alınan parlak neticeler sonucunda takip eden yıllarda çevre illere de önemli miktarda pamuk tohumu verilmiştir. Sonuç olarak pamuk diyarı olan Menderes Ovası ile bu ova ve çevre illerin tohum ihtiyacına ana kaynak oluşturan pamuk istasyonunun yer aldığı noktada bir tekstil kombinasının kurulması o gün olduğu gibi, bugün de rasyonel bir tercih olarak görünmektedir.2

2.6.2 Kömür, Su ve Enerji Kaynakları

Bir işletmenin kuruluşunda belirleyici olan unsurlardan bir tanesi de hayatımızın temel vazgeçilmezi olan su ve enerji ihtiyacıdır. Yeni kurulacak fabrikada ısıtmasından üretimine, temizliğinden aydınlatmasına kadar her aşamada yoğun bir su ve enerji kaynağına ihtiyaç olacağı açıktır. Bu açıdan bakıldığında da Nazilli’de yeni kurulacak fabrika için sorun teşkil edebilecek bir neden görünmemektedir. Başta Aydın, Manisa, Muğla ve Denizli olmak üzere çevre il ve ilçelerde yeterli kömür kaynaklarının bulunması, ayrıca Menderes Nehri’nin çok yakın olması Nazilli için enerji ve su teminini bir sorun olmaktan çıkarmaktadır (Tekin, 2003: 24). Daha ötesi Fabrika’nın inşası için seçilecek alandaki artezyen kuyuları bile kurulacak işletmenin su ihtiyacını karşılamaya yetecektir. Ayrıca fabrika içerisine inşa edilecek iki termik santral de işletmenin enerji ve buhar ihtiyacını karşılamakla kalmayıp, ileriki yıllarda Nazilli’nin elektrik ihtiyacına bile katkı sağlayacaktır. Fabrika’nın kuruluşuyla birlikte yılda ortalama 2.914 ton pamuk, 12.5 milyon kw elektrik, 37.324 ton kömür tükettiği göz önüne alındığında söz konusu tesisin Nazilli’de kurulmasının ne derece doğru bir seçim olduğu bir kez daha ortaya çıkmış olacaktır (Türkiye Ticaret Postası, 1948: 3). Nitekim Fabrika’nın kuruluşuyla birlikte ihtiyaç duyulan linyit kömürü Soma, Tunçbilek ve Tavşanlı’dan karşılanırken, kuruluşun su ihtiyacı da büyük oranda fabrika alanı içerisinde yer alan altı adet artezyen kuyusundan karşılanmıştır.

2.6.3 Yerel Nüfus

Yukarıda belirtildiği üzere Nazilli çevresinde Denizli, Aydın, Muğla, Afyon, İzmir, hatta Isparta gibi doğrudan işgören temin edebileceği hem nüfus, hem de sosyal açıdan zengin bir bölge içerisinde yer almaktadır. Ayrıca Nazilli ilçesi de o yıllarda hiç de küçümsenemeyecek bir nüfus potansiyeline sahiptir. Örneğin 1927 yılı genel nüfus sayımlarına göre merkez nüfusu 9.325 olan ilçenin, köyleriyle birlikte toplam nüfusu 49.796’dır. Bu sayı Fabrika’nın temelinin atıldığı 1935 yılında merkezde 12.005’e, köylerde yaşayanların toplamıyla da 60.555’e yükselmektedir. 024 yaş arasında olanların nüfus içerisindeki oranı % 49,4 iken, 2549 yaş diliminde yer alanların nüfus içerisindeki payı da % 35,2’dir (Tekin, 1997: 3435). Bu oranlar Nazilli’nin o yıllarda oldukça genç bir nüfusa sahip olduğunu göstermekle kalmayıp, hem kurulacak fabrika, hem de genç Türkiye Cumhuriyeti için aydın bir gelecek anlamı taşımaktadır. Nitekim Nazilli’lere ekmek kapısı olan Fabrika, yurdun dört bir yanından insanı da kısa sürede Nazilli merkezine toplayabilecektir.

2.6.4 Celal Bayar ve Nazilli

Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı’na imza atan ve bunu eyleme geçiren hükümetin İktisat Bakanı Celal Bayar’dır. Celal Bayar’ın da Nazilli ve Nazilli’lilerle daha kurtuluş mücadelesinin ilk günlerinden olan bir yakınlığı, hatıratı vardır. Bilindiği üzere Bayar, Bursa’da Deutsche Orientbank’ta bir memur iken, henüz o sıralarda gizli bir örgüt olan İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne kayıt olmak suretiyle siyasete atılmıştır. Teşkilat içindeki çalışmalarıyla dikkat çeken Bayar yirmili yaşlarda teşkilatın Bursa Katibi Mes’ulü olacak, kısa süre sonra da Talat Paşa’nın referansı ile İttihat ve Terakki Patisi’nin İzmir Katipliği görevine atanacaktır.

Birinci Dünya Savaşı’nın Osmanlı Devleti’nin yenilgisiyle son bulmasının ardından, gerek İttihat ve Terakki Partisi’nin iktidardan uzaklaştırılıp yöneticilerine karşı soruşturma ve sorgulamalar başlatılması, gerekse ülkenin fiilen işgali üzerine Bayar, Milli Mücadelede yer almak amacıyla İzmir’den ayrılacaktır. Bir müddet “İlyas Efe” kimliğiyle Ödemiş civarında, Hüseyin Gökçen Efe’nin yanında bulunan Bayar, siyaseten gelişmemiş halk kitlelerini harekete geçirmede en etkili faktör olan “din adamı” kimliğinde karar kılarak, “Galip Hoca” yeni kimliğiyle Aydın yöresine geçecektir. Bayar eski ittihatçılardan Denizli Müftüsü Ahmet Hulusi Efendi ve Nazilli Müftüsü Salih Efendi aracılığıyla Demirci Mehmet Efe’yle tanışıcak ve “Diplomat ve Bilge Galip Hoca” olarak Efe’ye müşavir olacaktır. Bu O’nun Nazilli ve Nazilli’lilerle olan ilişkilerinde bir ivme anlamı taşımaktadır. O günden sonra Bayar Nazilli’de sıkça bulunacak, özellikle Demirci Mehmet Efe ile bu yörenin diğer önde gelen ismi Yörük Ali Efe arasındaki rekabeti dostluğa dönüştürüp, onları ortak dava etrafında birleştirme görevinde bulunacaktır. Ancak Demirci Mehmet Efe, “Galip Hoca”nın gerçek kimliğini öğrenecek, İttihat ve Terakki’nin bu Mes’ul Katibi’ni bir casus olabileceği endişesiyle önce öldürtmeyi düşünecek, daha sonra da bu fikrinden vazgeçerek O’nu hapsettirecektir. Sonrasında Demirci Efe, Bayar’ı Nazillili Hacı Nuri Efendi’nin araya girip, ricası üzerine serbest bırakacaktır (Bayar, 1967: 19401846; Burhan, 1999: 547557; Bilmez, 2004: 4452; Şakir, 1952: 5054).

İşte bu olay, özetle Demirci Efe’ye karşı Nazilli’nin ileri gelenleri tarafından korunup, yardımlarda bulunulması, bir anlamda ölümden kurtarılması Bayar’ın Nazilli’ye ve Nazillilere bakışında ayrı bir yer tutacaktır. Kısacası bu olay, 1930’lu yıllarda yeni kurulacak fabrikanın AydınNazilliDenizli üçlemesinden hangisinde olacağı yönündeki tartışmada, ibrenin Nazilli lehine dönmesinde etkili olduğu düşüncelerini doğurabilecektir.

Diğer yandan Celal Bayar’ın 25 Ağustos 1935’de Fabrika’nın temel atma töreninde söylediği şu sözler (Toprak, 1983) de kendisinin Nazillilerle olan yakınlığını adeta doğrular niteliktedir:

“Ben Serbest Fırka vakalarından sonra Nazilli’ye gelmiş idim. O vakit, bana mahsülün para etmediğinden bahsetmiştiniz. O vakit, liberalizm denilen iktisadi sistem bilinerek bilinmeyerek münakaşa ediliyordu. O zaman size mahsülü dışarıya satmak müşküldür dedim. Fabrika yapmak lüzumuna işaret ettim. Bu fabrikayı kendi vesaitinizle kurabilir misiniz dedim. Bunun cevabı menfi oldu. Memleketin başka yerlerindekiler gelip de sizin ihtiyacınız için bu fabrikayı kurarlar mı dedim. Bittabi bu büsbütün imkansızdı. Bu büyük işi, ancak, devlet eline alır, bir gün Nazilli’ye gelir, fabrikayı kurar, pamuklarınızı alır, bunun adına devletçilik derler. Böyle bir devletçiliğin taraftarı mısınız: (Kurbanıyız sesleri). O vakit de bana aynı şeyi söylemiştiniz.”

3. Sümerbank Nazilli Basma Fabrikası’nda Üretim ve Sosyal Yapı Analizi

İplik, dokuma ve basma olmak üzere üç kısımdan oluşan ve bedeli narenciye karşılığı ödenmek üzere Ruslardan kredi olarak temin edilen fabrika çevre il ve ilçelerden gelen 4000’e yakın amele grubunun geceli gündüzlü çalışmasıyla hedeflenen tarihten tam 20 gün önce bitirilerek, 9 Ekim 1937’de hizmete girmeye hazır hale getirilmiştir. Ancak 5 milyon Türk Lirasına mal olması planlanan fabrikanın tamamlandığı tarihteki toplam maliyeti 7 milyon lirayı aşmıştır (L’illustration de Turquie, 1950: 55). Bu maliyet artışında fabrikaya sonradan yapılan eklemelerin payı büyüktür. Yaklaşık 120 kadar Sovyet montör ve mühendisin kuruluş ve montaj nezaretinde 28.236 iğ ve 3.189 ton iplik, 768 dokuma tezgahı, 23 milyon metre ham bez ve 4 adet basma makinası ile çalışır kapasitede olan fabrika 9 Ekim 1937 tarihinde yapılan görkemli bir törenle bizzat Ulu Önder Atatürk tarafından açılarak üretime başlamıştır (Tekin, 2003: 25; Sümerbank Nazilli Basma Sanayii Müessesesi Raporu, 1982: 1; Cavid, 1940: 3).

Tablo 1’den de görüleceği üzere fabrikanın ilk yılları üretime geçiş ve bir deneyim dönemi olduğu için basma ve iplik üretim miktarları genel üretim kapasitenin oldukça gerisindedir. Deneyimli işgören istihdamında güçlüklerle karşılaşılması, teknik eleman yetersizliği, işten ayrılma oranlarının başlangıçta çok yüksek olması ve II. Dünya Savaşı nedeniyle ülke genelinde asker alımı bunda oldukça etkilidir. Rus uzmanların fabrikanın inşasında olduğu gibi, makinaların montajı ve üretime geçiş sürecinde de teknik ve mesleki bilgi desteği verdikleri bilinmektedir. Ancak fabrikanın genel bir üretim istikrarını yakalaması 40’lı yılların ortalarında mümkün olmuştur.

Bu yıllarda ortalama % 8090 kapasiteyle çalışan fabrika 60’lı yıllarda adeta bir üretim rekoru kırmakta ve iplik üretiminde yıllık 3.000 tonun üzerine çıkarken, basma üretiminde de 30 milyon metreye yanaşmaktadır. Bu yönüyle 60’lı yıllar fabrikanın tam anlamıyla istikrarı yakaladığı dönem olarak tarihe geçmektedir. 70’li yıllar ise fabrikanın verimlilik ve karlılık açısından zirve yaptığı dönemdir. Özellikle 70’li yıllar fabrikanın altın dönemi olarak da nitelendirilebilir. Nitekim fabrika 1974 yılında elde ettiği 71,5 milyon liralık karla Türkiye’nin o yıl en büyük 100 işletmesi arasında 26. sıraya yükselmektedir (Sümerbank Nazilli Basma Sanayii Müessesesi 1974 Yılı Raporu).

70’li yılların ikinci dönemi ise fabrika tarihinde ayrı bir yer tutmaktadır. Genel olarak üretimde bir düşüş olmasa da bu dönemde fabrika, ilk kez bilançosunu zararla kapatmaktadır. Bu bir anlamda zirveden inişe geçişin habercisi olarak da tanımlanabilir. Nitekim 80’li yıllarda basma ve iplik üretimi üst seviyelerde gerçekleşse de fabrika zarar etmekten kurtulamamaktadır. 90’lı yıllar da fabrikada zararın devam ettiği, hatta kronikleştiği bir dönem olarak tarihe geçmektedir. Fabrikada üretim ve çalışan sayısı düşmüş olsa da zararı önlemek mümkün olamamıştır. Nihayet 2000’li yıllarda üretim miktarı ve çalışan sayısı 70’li ve 80’li yıllara göre dörtte üç oranında düşürülmüş olsa da fabrikanın zararı artık trilyonlarla ifade edilir hale gelmiştir.

Sümerbank Nazilli Basma Fabrikası’nın ülke için taşıdığı önemi yıllara göre üretim, satış ya da elde ettiği kar miktarlarıyla ifade etmek pek de yeterli olmayabilir. Bu anlamda fabrikanın sosyal yapısını analiz etmek, onun ülke insanı ve ülke ekonomisi için taşıdığı önemi ortaya koymak açısından daha etkili ve somut sonuçlar yaratabilir. Nitekim fabrikanın işçi kayıtlarında yaklaşık bir yıl süreyle yaptığımız analiz çalışmaları da bunu doğrular sonuçlar içermektedir.

Tablo 3’de de görüleceği üzere fabrika yurdun her yöresinden, her köşesinden insana ekmek kapısı olmuştur. Bırakınız il ya da ilçeleri yüzlerce, binlerce kilometre uzaklıkta bulunan köylerden insanlar Nazilli’ye, fabrikaya çalışmak üzere gelmişlerdir. Bugün insanlar iş bulmak umuduyla İstanbul’a, İzmir’e giderken 40’lı, 50’li yıllarda bu illerden insanlar çalışmak için Nazilli’ye gelmektedir. Daha ilginci fabrikanın yurtdışından gelecek birçok insana da iş olanağı sağlayacak olmasıdır. Tablo 4’de görüleceği üzere Bulgaristan’dan ran’a, Suriye’den Macaristan’a, hatta Katar’dan Rusya’ya kadar dünyanın dört bir yanından gelecek insanlara fabrika umut kapısı olacaktır. Fabrikanın 66 yıllık yaşam serüveninde kayıtlarına ulaşabildiğimiz 30 binin üzerindeki çalışan arasında da 1.209 işgörenin yurtdışından geldiğini görmekteyiz. Bunların hemen hemen tamamı Türk ya da Türk kökenli vatandaşlar iken, ilginçtir ki 1941 yılında fabrikaya giren 27’kişi Sisam’lı Rumlardır (Sümerbank Nazilli Basma Fabrikası işçi kayıtları).3 Bu, o yıllarda fabrikada işçiye duyulan ihtiyaçla beraber, yabancılara gösterilen hoşgörünün de somut bir delili olarak değerlendirilebilir. Ancak Rum işçilerin fabrikada ne kadar süre çalıştıkları konusunda bir bilgiye ulaşılamamıştır.

4. Sümerbank Nazilli Basma Fabrikasının Kapanışı ve Kapanışa Temel Oluşturan Unsurlar

Özelleştirme Yüksek Kurulu’nun 14.11.2000 tarih ve 2000/83 no’lu kararı doğrudan Sümerbank Nazilli Basma Fabrikası’nın Adnan Menderes Üniversitesi’ne devrini öngörmektedir. Bu karar gereğince fabrika 30.04.2002 tarihinde önce üretim dışı bırakılmış, 31.07.2002 tarihinde de fabrikanın kapanış bilançosu çıkarılmıştır. Bundan tam bir yıl sonra 31.07.2003 tarihinde de fabrikanın fiilen üniversiteye devri gerçekleştirilmiştir. Atatürk’ün açarak Nazilli’ye ve ülkeye emanet ettiği fabrika 66 yıllık yaşam serüvenini bu şekilde tamamlarken, fabrikanın kapanış gerekçesinde sürekli zarar eden ve devlete yük haline gelen bir kuruma dönüşmesi belirleyici olmaktadır. Ancak fabrikanın bu hale gelmesinde etkili olan unsurları da doğru irdelemek gerekir. Bir dönem ülkenin en büyük 100 işletmesi arasında olan bir kurumun kapanışına zemin oluşturan temel nedenler ülke insanı ve yöneticilerinin düşünmesi ve herkesin kendisini bir kez daha sorgulaması açısından bir fırsat, bir kaynak olabilecektir.

4.1 Birikmiş/Ertelenmiş Sorunlar Dizisi: Teknolojiye ve Değişen Pazar Koşullarına Ayak Uyduramama

Sümerbank Nazilli Basma Fabrikası’nda görülen sıkıntılar aslında bir anda ortaya çıkmış değildir. Ertelenmiş hatta bastırılmış sorunlar dizisinin kaçınılmaz dışavurumu, su yüzüne çıkışıdır. 70’li yılların ikinci yarısında bilançoda yer almaya başlayan zararlar da bu sorunların rakamlarla gelen isyanıdır. Bu sorunların en başında da teknolojiye ayak uyduramamak, makine ve tezgahları zamanında yenileyememek gelmektedir. Öyleki 70’li yıllara gelindiğinde bile Nazilli Basma Fabrikası 30’lu yıllarda alınan makinelerle üretim yapmaya çalışmaktadır. Oysa o yıllarda rakip işletmeler geniş enli ve otomatik tezgahlarla üretim yapmaya geçmişken, fabrika hala dar (95 cm tarak) enli, mekikli tezgahlarla üretime devam etmektedir. Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu’nun fabrikaya ait 1980 ve 1981 yılı raporlarında bu gerçek şu ifadelerle dile getirilmektedir:

1937 yılında işletmeye açılan Nazilli Fabrikası’nın makine ve tesislerinin büyük bir kısmı kurulduğu yıllardan bu yana çalışmakta olan eski makinalardır. Oysa Türkiye’de tekstil mamulleri serbest rekabetin geçerli olduğu bir piyasada pazarlanmaktadır. Bu durum sektörde faaliyette bulunan tüm firmaların piyasa şartları doğrultusunda arz ve talep durumuna bağlı olarak gerekli önlemleri zamanında alması ve uygulamaya geçmesi yarışını zorunlu kılmaktadır. Bu yarışı bazı firmalar kazanırken, bazıları da kaybetmektedir. Müessese günde 100 bin metre mamul dokuma üreten tezgahlarını zamanında monte edip üretime geçirememekle bu yarışta kendi kendini saf dışı etmiş ve yılda yaklaşık 30 milyon metre üretim kaybına uğramıştır.

Fabrikada geciken bu modernizasyon işlemi “Rasyonalizasyon ve Modernizasyon” adı verilen bir proje kapsamında 197682 yılları arasında hayata geçirilmeye çalışılmıştır. Ancak projenin uygulanışı da, sonuçları da gerçekten şaşırtıcı, düşündürücü özelliktedir. Söz konusu yıllar içerisinde fabrikaya yeni bir dokuma salonu inşa edilirken, salon Sümerbank’ın diğer Karaman, Kayseri, Eskişehir, Bergama, Adıyaman ve Bakırköy fabrikalarından sökülüp getirilen demode, derleme tezgahlarla donatılmıştır. Bu durum 1980, 1981 ve 1982 yılı raporlarında şu cümlelerle dile getirilmektedir:

Tekstil sanayi bugün tam rekabet şartlarının işlerlik kazandığı bir piyasada pazarlanmaktadır. Bu husus tekstil sektöründe yaşayabilmek için piyasa şartlarına uygun evsafta ve fiyatta mal üretiminin sağlanması ve pazara sunulması problemini ortaya çıkarmaktadır. Kaliteli ve ucuz mal üretimi ise teknolojik yeniliklere ayak uydurmakla mümkün olur. Modern teknolojiye adapte olamayan işletmelerin bu sektörde faaliyetlerine uzun müddet devam etme şansları da azalır. Sümerbank yaşları eskimiş olan ekonomik ömürlerini yitirmiş bulunan dokuma tezgahlarını, diğer fabrikalardan söküp, Nazilli Müessesesine monte etmekte bu bakımdan da piyasanın gerisinde kalmıştır. 55 milyon sarfedilerek inşa edilen modern dokuma salonu, derleme tezgahlardan oluşan bir makine parkı hüviyeti arzetmiştir. Rakip firmalar en modern tezgahları makine parkına kazandırırken, Sümerbank demode haldeki tezgahların montaj ve demontajı ile meşgul olmaktadır.

Daha üzücü olanı ise bu tezgahların hiçbir zaman kullanılmayacak olması, gerek diğer fabrikalardan sökülüp getirilerek Nazilli’ye monte edilmesi, gerekse tekrardan sökülüp götürülmelerinin tamamen devlete, ülkeye maliyet, yük oluşturmasıdır. Raporlarda da bu açıkça dile getirilmektedir:

Müessesenin dokuma kapasitesini % 100 oranında artırmaya yönelik proje uyarınca; teşekküle bağlı diğer müesseselerden sökülüp getirilen 1.008 adet 95 cm tarak enli eski ve demode tezgahtan 948 adedin montajı 1982 yılında tamamlanmış, kalan 60 tezgahın montajından vazgeçilmiştir. Bu tezgahlardan yaklaşık 300 adedi yıl içinde bir süre deneme üretimine alınmış, ancak istenen randıman sağlanamayınca tezgahlar kapatılmıştır...

1982 yılı sonuna kadar 226 milyon lira harcanarak, teşekküle bağlı diğer müesseselerden sökülüp getirilen 1.008 tezgahtan 948 adedinin montajı tamamlanmış, ancak üretimde kullanılmamıştır. Söz konusu salona RMP (Rasyonalizasyon ve Modernizasyon Projesi) uyarınca 480 yeni tezgahın montajı öngörülmüştür. Bunun gerçekleşmesi halinde; montajı yapılmış olan tezgahlardan büyük bir bölümünün sökülmesi gerekecektir. Böylece de milyonlarca lira harcanarak getirilip monte edilen tezgahlar üretimde kullanılmadan demonte edilecek ve büyük bir kaynak israfı yapılmış olacaktır.

Nitekim söz konusu israftan kaçınılmamış ve getirilen eski tezgahlar tekrar sökülerek yerine M.K.E. Kurumundan alınan 445 adet dornier tipi yeni tezgahlar monte edilmiştir (1985 Yılı Raporu, I).

Bu arada aynı yıllar içerisinde Nazilli Basma Fabrikası’na RMP (Rasyonalizasyon ve Modernizasyon Projesi) kapsamında yeni makinaların yanısıra, diğer müesseselerden başka makinalar getirilmeye devam edilmiştir (1984 Yılı Raporu, 68). Kısacası 80’li yılların ortalarında Nazilli Basma Fabrikası eskiler, yeni alınanlar ve başka fabrikalardan getirilen makinalarla birlikte derleme toplama, derme çatma bir işletme görüntüsü vermektedir. Bu şekliyle üniteler arasında bir kapasite dengesi kurulması da artık pek kolay olmayacaktır. Kısacası RMP (Rasyonalizasyon ve Modernizasyon Projesi) rasyonellikten öte akıl, mantık kurallarını zorlayan, israf ve zararlarla sonuçlanan bir proje olarak tarihe geçecektir.

Fabrika bir yandan değişen teknolojiye ayak uyduramazken, pazar koşuları da tüketici zevkleri de hızla değişmektedir. Modern tezgahlarla üretim yapabilen rakip işletmeler tüketiciye farklı alternatifler üretip sunabilirken, ne yazık ki fabrika var olanlarla rekabette tutunmaya çalışmaktadır. Uzun yıllar kalitesi ve fiyatıyla tüketiciler için son derece cazip olan fabrika ürünleri teknolojiden geri kalınması ve artan maliyetler nedeniyle özellikle 80’li yıllardan itibaren bu üstünlüğünü de yitirmeye başlamaktadır. Bir dönem pazarlarda aranır olan fabrika ürünleri artık stokları doldurmaktadır. 1981, 1982 ve 1984 yılı raporlarında bu olumsuz gelişme de şu şekilde dile getirilmektedir:

Müessesenin mamul stoku miktar olarak 1980 yılından bu yana, her yıl bir önceki yılın % 100 oranında artmaktadır; 1980 yılında 3.203 bin metre, 1981 yılında 6.884 bin metre ve 30.6.1982 tarihinde 11.864 bin metre…

Stok problemleriyle karşılaşan müessesenin; ileride daha kârlı ve verimli çalışabilmesi özellikle üretilen basmanın 70 cm’lik dar en dezavantajından kurtarılarak, makine parkının elverdiği enlilikte ve aranan renklerin ağırlık taşıdığı, iyi bir evsafta üretilebilmesinin yanında, iç ve dış satışların artırılarak satış hacminin yükseltilmesine bağlı bulunmaktadır…

Sonuç olarak 2003 yılında kapanıncaya kadar ne fabrikada doğru düzgün bir teknolojik yenilenmeye gidilecek, ne de stok problemi çözüme kavuşturulabilecektir. Kısacası bugün herkesin kabul ettiği “değişime ayak uyduramamanın işletmeleri rekabette saf dışı bırakacağı” ilkesi tüm gerçekliğiyle kendini Sümerbank Nazilli Basma Fabrikası’nda gösterecektir.

4.2 Yönetim Sorunları: Merkeziyetçi Yapı

Yönetim sorunlarının en başında yönetici kadrolarının sık sık değişmesi gelmektedir. Bu değişimin kurumda temel bir hastalık haline dönüştüğü de söylenebilir. Öyleki fabrikanın 66 yıllık tarihinde tam 28 müdür görev yapmıştır. Bu, ortalama olarak her müdürün 2,4 yıl görev yaptığı anlamına gelir. Ancak fabrikada 10 ay, hatta sadece 5 ay müdürlük görevini yürüten yöneticiler de bulunmaktadır. Bu, merkezi yönetimin daha ötesi siyasi otoritenin fabrikaya sıkça müdahale ettiğinin açık bir göstergesidir. Nitekim Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu’nun, Nazilli Basma Fabrikası’na ait 1979 yılı raporunda yönetici kadrolarının sık sık değişmesinin, kurumun zarar etmesinde önemli etkenlerden biri olduğu açıkça vurgulanmış ve fabrikanın ileriki yıllarda daha iyi duruma gelmesinde yönetici kadrolarının uzun süre görev yapmasının önemine ve gereğine dikkat çekilmiştir. Kurumlarda huzur ve güven ortamının sağlıklı ve istikrarlı yönetimlerle oluşabileceği, bunun da işgören motivasyonu ve bağlılığına olumlu yönde tesir edeceği bilinmektedir. Bu açıdan sözü edilen problemin işgören verimliliğine olumsuz etkisi de doğaldır. Nitekim birbirleriyle bağlantılı bu sorunlar dizisi 1979 yılı raporunda şu şekilde vurgulanmaktadır:

Gerek üretim verimliliği, gerekse işgücü verimliliği devamlı düşmektedir. Verimli çalışmanın ilk şartı huzurlu, güvenli bir ortam ve çalışmayı yapacak olan insanın moral gücüdür. Asgariden bu ortamın teessüsü verimli çalışmanın altyapısını tesis edecektir. Bu bakımdan işletmelerin daha verimli çalışmasını temin edici köklü tedbirlerin alınması kaçınılmaz bir durum arz etmektedir. Bunun için de idarenin yönetim hakkına müdahale mahiyeti taşıyan ve idareyi zaafa uğratan dış etkenler tespit edilerek bertaraf edilmeli, idarecinin yetki ve mesuliyetlerini dengeli bir biçimde kullanması sağlanmalı, merkezileşmeden mümkün mertebe uzaklaşılmalıdır. Neticede Müesseselerin hükmi şahsiyete haiz birer kuruluş olarak, kârlılık ve verimlilik esaslarına göre müdebbir bir tüccar gibi çalışmaları temin edilmelidir.

Denetleme Kurulu’nun Nazilli Basma Fabrikası’na ait 1979 yılı raporunda yer alan bu paragraf oldukça düşündürücü, hatta birçok şeyin nedenini açıklar şekildedir. Rapor Nazilli Basma Fabrikası’na ilişkin olmakla beraber paragrafın son cümlesi tüm Sümerbank Fabrikaları’nın kötü kaderini açıklar gibidir. Kurumların karlılık ve verimlilik esaslarına göre çalışmalarının temin edilmesinin altını önemle çizen rapor, bunların hangi esaslara göre çalıştığını da yöneticilerin, bürokratların, siyasetçilerin kısacası tüm okuyucuların takdirine, yorum gücüne bırakmaktadır.

4.3 Ücret Verimlilik İlkesinin İhlali ve İşçi Sendikalarının Artan Baskısı

Gerek siyasilerin geleceğe yönelik kaygıları, gerekse işçi sendikalarının artan baskısıyla fabrikada temel işletmecilik ilkelerinin gözardı edildiği dönemlerle de karşılaşmak olanaklıdır. Bugün işletmelerin temel amaçlarının başında karın gediği, hatta diğer amaçlara ulaşmada da karın en önemli etkenlerden biri olduğu herkesçe bilinmektedir. Kara ulaşmada da işletme içi verimliliğin temel belirleyicilerden bir tanesi olduğu açık bir gerçektir. Verimliliğin olmadığı yerde karın, karın süreklilik göstermediği yerde de istikrarın ve dengeli bir ücret artışının olamayacağı açıktır. Bu anlamda ödülün de, cezanın da verimliliğe endeksli olması rasyoneldir. Ancak bu temel işletmecilik ilkelerinin de türlü nedenlerle fabrikada göz ardı edildiği, uygulanmadığı ya da uygulanamadığı gözlemlenmektedir. Fabrikanın zararla tanıştığı yıllar olması ve geleceğe yönelik çarpıcı uyarılar içermesi bakımından bu gerçek 1979 yılı raporunda çok açık ve kesin ifadelerle vurgulanmaktadır:

Toplu iş sözleşmeleri ile verilen paraya müteallik konularda ücretverim ilişkisi etkili bir biçimde kurulmalıdır. 8. Dönem Toplu İş Sözleşmelerinin 144. Maddesi gereği verilmesi gereken kârdan pay, verim artışına bağlanması gerekirken, kâr esasına bağlanmıştır. Kâr üretim artışı ile temin edilirse, işçinin katkısı ile oluşmuştur. Fakat devamlı fiyat ayarlamaları sonucu hasıl olan kârın işçiye dağıtılmasının pratikte üretimi arttırıcı bir fonksiyonu olamaz.

8. Dönem Toplu İş Sözleşmesinin ilgili maddesi gereği seyyanen her işçiye 5.000 TL değerinde Sümerbank mağazalarından mal alma yetkisi verilmiştir. Bu hükmün de işçinin verimine, randımanlı çalışmasına bağlı hale getirilmesi ve seyyanen değil, muayyen randımanın üzerinde standart kalitede mal üreten işçiye verilmesi, böylece verimli çalışmanın, kaliteli standart mal üretmenin teşvik edilmesi gerekirdi. Ayrıca Sümerbank Mağazasında istediği malı satın alma yetkisi yerine, kendi ürettiği mamulden muayyen bir miktar verilmesi esası getirilse idi işçi onere edilmiş, teşvik görmüş olurdu. Mevcut uygulama ile sadece işçinin satın alma gücüne bir katkı yapılmıştır o kadar. Halbuki bu tür haklar işçinin satın alma gücünün artırılmasına matuf değil, verimli çalışan işçinin hakkının verilmesi çalışanla çalışmayanın tefriki ve çalışmanın teşviki anlamı taşımaya matuftur. Bu madde çalışan işçinin aleyhine olmuştur. Teşvik ortadan kaybolmuştur. Bu bakımdan Toplu İş sözleşmeleri ile verilen bu tür hakların seyyanen verilmesi yerine, esas amacına uygun şekilde randımanlı çalışan, kaliteli mal üreten işçilere verilerek çalışmayı teşvik edici nitelik taşıması ve kendi ürettiği mamulün verilmesi muhakkak sağlanmalıdır.

İşin daha ilginç yanı yapılan toplu sözleşmeler gereğince fabrikanın ileriki yıl ya da yıllarda kar edeceği düşünülerek işçilere avans verilmesidir. Üstelik aynı yıllarda fabrika hammadde alacak kaynağa bile sahip değildir. Bunun için bir yandan faizle yabancı kaynak bulunurken, üretim artışı olmadan ürüne yapılan zamlarla da bir anlamda suni gelir ve kar artırıcı yöntemlere başvurulmaktadır. Bu, işletmenin finansman gücünü zayıflatmakla kalmayıp, ürünlerini de rakipler ürünler karşısında daha pahalı hale getirmektedir. Raporda bu konuyla ilgili olarak da şu cümleler yer almaktadır:

Toplu İş Sözleşmelerinin ilgili maddesi gereği Müessesenin işçisine 1980 yılına ait kârdan paya mahsuben vereceği avansın tutarı 25 milyonu bulmaktadır. Buna rağmen üretim artışı sağlanamamıştır. Çünkü ücretverim ilişkisine dayalı bir sistem getirilmemiştir. Ayrıca 1980 yılı faaliyeti neticelenmeden ileriye müteveccih hasıl olacak bir durum için finansman sıkıntısı içinde bulunan bir kuruluşun büyük meblağlara ulaşan ödemelerde bulunması da kuruluşun nakit sıkıntısını artırıcı bir nitelik taşımaktadır. Para yokluğu nedeni ile ham maddeyi zamanında tedarik edemeyen bir kuruluşun, ileride ne olacağı belirsiz bir sonuç için avans ödeme taahhüdüne girmesinin sıkıntıları ve sakıncaları çoktur. Bu bakımdan Toplu İş Sözleşmeleri ile verilen bu tür hakların muhakkak verimi artırıcı bir nitelik arz etmesi ve kesin müsbet neticelere istinat ettirilmesi, kuruluşu finansman yönünden sıkıntıya sürüklememesi temenni olunur.4

Sonuç olarak toplu iş sözleşmelerinde bilimsel, rasyonel işletmecilik ilkeleri göz ardı edilerek, kurumun verimlilik, karzarar gerçeği pek göz önüne alınmaksızın merkezi otoritenin siyasi güdümle kararlar alması fabrikanın geleceğini belirlemektedir. Siyasi kaygı, kişisel çıkar ya da beklentilere göre o gün alınan tatminkar ve cesur kararlar, gelecekte daha binlerce işçiye, memura ekmek kapısı olacak bir fabrikanın yok olmasına zemin hazırlamaktadır. Oysa bir dizi kararlar Atatürk’ün açtığı bu fabrikanın kapanışını, yabancı sermaye gelsin umuduyla bekleyecek bir ulusun da temelini hazırlamaktadır.

4.4 Serbest Ekonomiye Geçiş ve Küreselleşmenin Etkileri

Mevcut sorunların yanı sıra ülkede 80’li yılların başında serbest ekonomiye geçiş ve devamında küreselleşmenin getirdikleri fabrikayı tam anlamıyla rekabette çıkmaza sokmaktadır. Bir anlamda ticarette kalkan sınırlar fabrikayı dünya rekabeti ve uluslararası pazar koşullarının gerçekleriyle yüz yüze bırakmaktadır da denilebilir. Açıkçası bu durum gizli açık tüm sorunların ortaya çıkması ve fabrikayı her yönden tehdit eder hale gelmesi anlamı taşımaktadır. Serbest ekonomiye geçiş ve küreselleşmenin fabrikaya yansımaları Yüksek Denetleme Kurulu’nun 1998 yılına ilişkin raporunda da şu şekilde açıklanmaktadır:

Günümüzde her yönüyle rekabetin egemen olduğu ve kar marjı göreceli olarak düşük olan pamuklu tekstil piyasasında, işletmelerin varlıklarını sürdürebilmeleri, ancak istenen nitelik ve kalitedeki ürünleri, istenen miktarlarda ve zamanında üretebilmelerinin yanı sıra, üretim kapasitesi ve işgücünden tam olarak yararlanmak ve üretim maliyetlerini düşürebilmeleri ile mümkündür. 1998 yılında tekstil sanayiinde ortalama saat ücreti 2,48 ABD doları olan Türkiye’nin, ortalama saat ücretleri 0,241,09 ABD doları aralığında yer alan Endonezya, Pakistan, Bangladeş, Sri Lanka, Hindistan, Çin, Tayland gibi ülkelerle hatta bazı Doğu Avrupa ülkeleri ile verimliliği yükseltmeden rekabet etmesi mümkün görülmemektedir. Sonuç olarak, Türkiye’deki reel işçilik ücretlerinin 1994 yılındaki düşüşe karşın, artık rakip ülkelerdeki ücretlere göre çok yüksek olması ve ürün standartlarının yükselmiş olması karşısında rekabet edebilmek için, bütünüyle mekiksiz dokuma tezgahları ile çalışılması ve geniş enli ürünlerin üretilmesi zorunlu olmaktadır. Bu bakımdan işçilik ücretleri Türkiye ortalamasının çok üstünde olan Sümer Holding işletmelerinde ve bağlı şirketlerinde bulunan dar enli ve eski mekikli dokuma tezgahlarının, geniş çalışma enlerinde ve çağdaş sistemlerle donatılmış, mekiksiz dokuma tezgahları ile yenilenmeleri gerekmekte ise de, finansman dar boğazı ve özelleştirme süreci karşısında sorunun çözümlenmesi mümkün olamamıştır. 476 milyon m²’si Uzakdoğu ülkelerinden çok düşük fiyatlarla satın alınan kumaşlar olmak üzere Türkiye’nin 1999 yılında ithal ettiği ham bez kumaş miktarının, 740 milyon m²’ye ulaştığı göz önünde tutulursa, sorunun boyutu kendiliğinden ortaya çıkacaktır.

Yüksek Denetleme Kurulu’nun 1998 tarihli raporunda dile getirilen bir başka ilgi çekici nokta ise Nazilli ve diğer pamuklu sanayi işletmelerinde görülen genel çalışma süreleri kaybıdır. Tekstil sektöründe rakip ülkelere kıyasla yapılan bu tespit, işletmelerdeki makina parkurlarının demode hali ve verimlilik düzeylerindeki düşüşü göstermesi açısından önemlidir. Söz konusu tespit, raporda şu cümlelerle dile getirilmektedir:

İşletmeler (Sümer Holding A.Ş.) toplamında yıllık ortalama çalışma süresinin 1993, 1994, 1995, 1996 ve 1997 yıllarında sırasıyla 3.468, 2.732, 2.448, 2.145 ve 1.756 saat düzeyinde gerçekleştiği hesap edilmiştir. Oysa Türkiye için genel kabul görmüş ortalama yıllık çalışma süresi 6.750 saattir. Söz konusu süre 1995 yılında Türkiye’de ortalama olarak 7.456 saat düzeyinde gerçekleşirken, Türkiye’nin pamuklu tekstil sanayindeki rakibi durumundaki Hindistan, Pakistan, Endonezya, Çin, Güney Kore ve Tayvan gibi ülkelerde 8.0558.469 saat aralığında çok yüksek düzeylerde gerçekleşmiştir. Ancak bir yandan Türkiye’de oluşan aşırı üretim kapasitesi, diğer yandan özellikle Hindistan’dan yapılan gümrüksüz ham bez ithalatının yanı sıra, daha önce suni ve sentetik hazır giysilerde Uzakdoğu ülkeleriyle fiyat yönünden rekabet etmekte zorlanan Türk firmaları, pamuk ve iplik fiyatlarındaki artış ile birlikte, pamuklu örme ürünlerinde de pazar kaybına uğramaya başladıklarından, Türkiye’nin pamuk ipliği üretim kapasitesi kullanım oranı süratle düşmeye başlamıştır...

Sonuç olarak başta teknolojiye ayak uyduramama ve bilimsel ilke ve ölçütlerden ödünler verme olmak üzere yıllardan beri birikmiş sorunlar dizisi dünyayı etkisi altına alan küreselleşme süreciyle de fabrikayı kaçınılmaz sona hızla sürüklemektedir. Ülke pazarları başta Uzakdoğu olmak üzere yabancı menşeli tekstil ürünlerinin egemenliği altına girerken hem pahalı hem de değişen tüketici tercihlerini karşılamaktan uzak olan fabrika ürünleri biriken stoklara yeni eklentiler yapmaktan öteye gidememektedir.

Sonuç

Sümerbank Nazilli Basma Fabrikası Gazi Mustafa Kemal Atatürk tarafından 9 Ekim 1937 tarihinde açılan bir tekstil kombinasıdır. O yıllarda Rusya’dan temin edilen kredi ve teknik destekle inşa edilen bu fabrika, öncelikle ekonomide hammaddesi yurt içinde yetişen veya yetiştirilebilen sanayi dallarının kurulması ilkesi gereğince ülke çapında başlatılan mücadelenin somut bir uzantısı olarak yükselmektedir. Askeri zaferlerden sonra ekonomide de ulusal bağımsızlığın ebedi tesisi amacıyla kurulan bu fabrika 66 yıl ülkeye hizmet edecek, gerek yurt içinden gerekse yurt dışından gelecek binlerce insana iş olanağı sağlayacaktır. 30 binden fazla insana ekmek kapısı olacak fabrika ürettiği pazen ve basmalarla da yurdu baştan başa süsleyecektir.

70 yıl önce tezgahların bir anda çalıştırılmasıyla Ulu Önder Atatürk’ün “sanayinin musikisi” olarak nitelendirdiği ses ne yazık ki 2003 yılına gelindiğinde tamamen kesilecektir. 66 yıl çalınıp dinlenen bu musikinin kesilişinin altında yatan nedenler de geçmiş bir döneme ve geleceğe ışık tutması açısından üzerinde düşünülmeye değer nitelikler taşıyacaktır. Öyleki bu nedenler o günlerden bugüne bir ulusun neleri başardığı, neleri kaybettiği özellikle de nerelerde hata yaptığına ilişkin önemli ipuçları içermektedir. Daha ötesi Ulu Önder’in “ekonomik bağımsızlık olmadıkça, ulusal bağımsızlık olmaz” diyerek ne kadar öngörü sahibi olduğu ve bizlere ne derece doğru ve tutarlı bir hedef sunduğuna açık bir işaret, delil olarak değerlendirilecektir. Sonuç olarak Ata’nın ekonomik bağımsızlık sürecinde ülkeye hediye ettiği Etibank, Sümerbank gibi köklü kuruluşlar birer tarih olurken bu değerleri, geride bıraktığımız süreci ve hatta bugün geldiğimiz noktayı objektif şekilde yeni baştan sorgulamamız gerektiği de açıkça ortaya çıkmaktadır.

Son Notlar

(1) Tablo 5. Bazı Yıllar İtibariyle Türkiye ve Birkaç Batılı Ülkede Sektörlerin Ekonomik Yapı İçerisindeki Payları

(2) Nazilli Sümerbank Basma Fabrikasına 45 km uzaklıkta olan istasyonda bugüne kadar yapılan ıslah çalışmaları sonucunda 28 adet pamuk çeşidi tescil ettirilmiştir. Tescil ettirilen Acala 1086, Coker 100 A/2 ve Nazilli 66100 çeşitlerinin her biri 1015 yıl üretimde kalarak Ege Bölgesi pamuk üretiminin artmasına katkıda bulunmuşlardır. 1984 yılında tescil ettirilen Nazilli 84 çeşidi yüksek verim ve çırçır randımanı değeriyle Ege Bölgesinde yaklaşık 20 yıl süreyle % 9095 ekim alanında çiftçi tarafından tercih edilmiş ve milli ekonomiye büyük oranda katma değer sağlamıştır. İstasyon 1988 tarihinden bugüne Nazilli Pamuk Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü ismi altında çalışmalarına devam etmektedir (Bkz. Nazilli Pamuk Araştırma Enstitüsü Tarihi, Nazilli Pamuk Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü, 11.09.2006). (3) Tablo 6. 1941 Yılında Sisam’dan Gelerek Nazilli Basma Fabrikası’nda Çalışan Rumlar

(4) Ücret artışlarının verim artışına bağlanması gerekliliği hemen hemen her raporda vurgulanmakla birlikte 01.10.1979 tarihinden geçerli ve 01.10.1981 tarihine kadar sürecek olan 8. Dönem Toplu İş Sözleşmesi, 7. Dönem Toplu İş Sözleşmesinden farklı olarak şu maddelerin kabulünü kapsamaktadır:

Günlük ücretlerin 200210 liraya yükseltilmesi,

3.000 lira net izin harçlığı ödenmesi,

Ayda net birinci yıl için 1.000 lira ikinci yıl için 1.500 lira yakacak yardımı yapılması,

500 lira aile yardımı yapılması,

Yılda 65 yevmiyeye kadar pay verilmesi,

12 lira olan yemek bedelinin 40 liraya çıkarılması,

Eş ve geçindirmekle mükelleflerin ölümü halinde 2.500 lira yardım yapılması,

Yıllık izinler 2025 ve 30 güne kadar çıkarılması,

Evvelce 90 gün olan kıdemli işçiliği teşvik ikramiyesinin 130 güne çıkarılması,

Teşvik priminin maksimum 92,10 TL’den 204,23 TL’ye çıkarılması,

Mahallinde kaydıyle Sümerbank mağazalarında yıllık 5.000 liralık alış veriş çeki verilmesi,

Çocuk zamları 50 liradan, okula gitmeyenler ve ilkokullar için 100, orta öğrenim için 200 ve yüksek öğrenim için 400 liraya çıkarılması,

Kıdem tazminatlarının 35 gün yerine 37 gün olarak kabul edilmesi,

Tabii afetlerde yapılan yardımın 5.000 liradan 15.000 liraya çıkarılması,

Fazla mesai ücretlerinin ödenmesinde zam miktarının % 50’den % 75’e çıkarılması.

(Bkz. Sümerbank Nazilli Basma Sanayi Müessesesi 1979 Yılı Raporu, T.C. Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu, s. 1617).

Yazar: Yrd. Doç. Dr. Hulusi DOĞAN, Adnan Menderes Üniversitesi, Nazilli Meslek Yüksekokulu, Ege Akademik Bakış, 7 (2) 2007: 661689

Kaynakça

1990 Yılı Faaliyet Raporu (1991), Sümerbank Holding A.Ş. Eğitim ve Organizasyon Müdürlüğü, Ankara.

1992 Yılı Faaliyet Raporu (1993), Sümerbank Holding A.Ş. Araştırma Planlama Koordinasyon Müdürlüğü, Ankara.

1993 Yılı Faaliyet Raporu (1994), Sümerbank Holding A.Ş. Araştırma Planlama Koordinasyon Müdürlüğü, Ankara.

1994 Yılı Faaliyet Raporu (1995), Sümerbank Holding A.Ş. Araştırma Planlama Koordinasyon Müdürlüğü, Ankara.

1995 Yılı Faaliyet Raporu (1996), Sümerbank Holding A.Ş. Araştırma Planlama Koordinasyon Müdürlüğü, Ankara.

1996 Yılı Faaliyet Raporu (1997), Sümerbank Holding A.Ş. Araştırma Planlama Koordinasyon Müdürlüğü, Ankara.

1997 Yılı Faaliyet Raporu (1998), Sümerbank Holding A.Ş. Araştırma Planlama Koordinasyon Müdürlüğü, Ankara.

2001 Yılı Faaliyet Raporu (2002), Sümerbank Holding A.Ş., Ankara.

2002 Yılı Faaliyet Raporu (2003), Sümerbank Holding A.Ş., Ankara.

Aydemir, Şevket Süreyya (1981), Tek Adam, Remzi Kitabevi, İstanbul.

Bayar, Celal (1967), Ben de Yazdım, C. IVIII, İstanbul.

Bilmez, B. (2004), “Ege’de Milli Direniş Bilincinin Uyanmasında ve Milli Direniş Hareketinin Başlamasında Celal Bayar’ın Katkıları”, Celal Bayar Üniversitesi SBE Dergisi, S. 2: 4154.

Burhan, S. (1999), Yörük Ali Efe, Nesil Basım Yayın, 3, Baskı, C. 2, İstanbul.

Cavid, S. (1940), “Nazilli Kombinası”, İktisadi Yürüyüş, Y. 1, S. 21.

Doğan, H. (2007), Sanayinin Musikisinden Bilginin Türküsüne: Her Yönüyle Sümerbank Nazilli Basma Fabrikası, Detay Yayıncılık, Ankara.

Faaliyet Raporu’ 89, (1990), Sümerbank Holding A.Ş. Eğitim ve Organizasyon Müdürlüğü, Ankara.

Gencosman, Z. (1978), “Nazilli Basma Fabrikası Atatürk’ün Açtığı Son Tesis Oldu: İşte Bu Bir Musikidir”, Sümerbank, C. 17, S. 197: 3839.

Gülerman, A. (1987), Türkiye’nin Ekonomik ve Toplumsal Yapısı, Anadolu Matbaacılık, İzmir.

İlkin, A. (1984), “Sümerbank”, Ekonomi Ansiklopedisi, Paymaş Yayınları, C. 3, İstanbul.

L. Illustraion de Turquie (1950), “Nazilli Şehri”, Ege Özel Sayısı, İstanbul.

Özelleştirme Yüksek Kurulu’nun 14.11.2000 Tarih ve 2000/83 No’lu Kararı.

Sabır, H. (2003), “Atatürk’ün İktisat Zihniyeti”, www.foreigntrade.gov.tr/ead/DTDERGİ (29.08.2006).

Sümer Holding A.Ş. 1998 Yılı Faaliyet Raporu (1999), Yüksek Denetleme Kurulu, Ankara.

Sümer Holding A.Ş. 1999 Yılı Faaliyet Raporu (2000), Yüksek Denetleme Kurulu, Ankara.

Sümer Holding A.Ş. 2000 Yılı Faaliyet Raporu (2001), Yüksek Denetleme Kurulu, Ankara.

Sümerbank 1948 Senesi İdare Meclisi Raporu ve Bilançosu (1949), Sümerbank Umum Müdürlüğü, İzmit Selüloz Basımevi, İzmit.

Sümerbank 1955 Senesi İdare Meclisi Raporu ve Bilançosu (1955), Selüloz Basımevi, İzmit.

Sümerbank 1956 Senesi İdare Meclisi Raporu ve Bilançosu (1958), Mars T. ve S.A.Ş Matbaası, Ankara.

Sümerbank 1957 Senesi İdare Meclisi Raporu ve Bilançosu (1957), Işık Matbaacılık, Gazetecilik ve Kağıtçılık Limited Şirketi, Ankara.

Sümerbank Aylık Faaliyet Raporu (1979), Sümerbank Araştırma Planlama ve Koordinasyon Müdürlüğü, Ankara.

Sümerbank Holding A.Ş. Sümerbank Nazilli Basma Sanayii Müessesesi 1988 Yılı Raporu (1989), T.C. Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu, Ankara.

Sümerbank Holding A.Ş.’ne Bağlı Pamuklu İşletmelerin İplik Kalite Değerleri 19861989 (1990), Sümer Holding A.Ş. Bursa Araştırma Geliştirme ve Eğitim İşletmesi, Bursa.

Sümerbank Müessese ve Fabrikalarının 1957 Yılı İş Programları (1956), Sümerbank Genel Müdürlüğü, Ankara.

Sümerbank Müessese ve Fabrikalarının Devre Toplantısı Protokolü (1947), Sümerbank Genel Müdürlüğü, Sümerhanİstanbul.

Sümerbank Nazilli Basma Sanayii Müessesesi 1966 Yılı Raporu (1967), T.C. Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu, Ege Matbaası, Ankara.

Sümerbank Nazilli Basma Sanayii Müessesesi 1967 Yılı Raporu (1968), T.C. Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu, Ege Matbaası, Ankara.

Sümerbank Nazilli Basma Sanayii Müessesesi 1968 Yılı Raporu (1969), T.C. Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu, Ege Matbaası, Ankara.

Sümerbank Nazilli Basma Sanayii Müessesesi 1971 Yılı Raporu (1972), T.C. Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu, Şenyuva Matbaası, Ankara.

Sümerbank Nazilli Basma Sanayii Müessesesi 1974 Yılı Raporu (1975), T.C. Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu, Ege Matbaası, Ankara.

Sümerbank Nazilli Basma Sanayii Müessesesi 1975 Yılı Raporu (1977), T.C. Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu, Fon Matbaası, Ankara.

Sümerbank Nazilli Basma Sanayii Müessesesi 1976 Yılı Raporu (1976), T.C. Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu, Ankara.

Sümerbank Nazilli Basma Sanayii Müessesesi 1978 Yılı Raporu (1978), T.C. Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu, Ankara.

Sümerbank Nazilli Basma Sanayii Müessesesi 1979 Yılı Raporu (1980), T.C. Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu, Ankara.

Sümerbank Nazilli Basma Sanayii Müessesesi 1980 Yılı Raporu (1981), T.C. Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu, Ankara.

Sümerbank Nazilli Basma Sanayii Müessesesi 1981 Yılı Raporu (1982), T.C. Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu, Ankara.

Sümerbank Nazilli Basma Sanayii Müessesesi 1982 Yılı Raporu (1983), T.C. Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu, Ankara.

Sümerbank Nazilli Basma Sanayii Müessesesi 1983 Yılı Raporu (1984), T.C. Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu, Ankara.

Sümerbank Nazilli Basma Sanayii Müessesesi 1984 Yılı Raporu (1985), T.C. Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu, Ankara.

Sümerbank Nazilli Basma Sanayii Müessesesi 1985 Yılı Raporu (1986), T.C. Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu, Ankara.

Sümerbank Nazilli Basma Sanayii Müessesesi 1987 Yılı Raporu (1988), T.C. Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu, Ankara.

Sümerbank Pamuklu Sanayii Müesseselerinin 1954 Yılı Bilanço, Kâr ve Zararları ve İdare Meclisi Kararları (1955), Sümerbank Genel Müdürlüğü, Ankara.

Sümerbank Pamuklu Sanayii Müesseselerinin 1954 Yılı Bilanço, Kâr ve Zararları ve İdare Meclisi Kararları (1955), Sümerbank Genel Müdürlüğü, Ankara.

Sümerbank Pamuklu Sanayii Müesseselerinin 1961 Yılı Bilanço, Kâr ve Zararları ve Müdürler Kurulu Kararları (1961), Sümerbank Genel Müdürlüğü, Ankara.

Sümerbank Pamuklu ve Basma Sanayii İşletmeleri 1990 Yılı Bilanço KârZarar Tahlil Raporları (1991), Sümer Holding A.Ş., Ankara.

Sümerbank Pamuklu ve Basma Sanayii İşletmeleri 1991 Yılı Bilanço KârZarar Tahlil Raporları (1992), Sümer Holding A.Ş., Ankara.

Sümerbank Teşekkül Merkezi, Müessese ve Fabrikaları 1951 Yılı Dördüncü Üç Aylık Faaliyet Durumu Raporu, (1952), Sümerbank Genel Müdürlüğü, Ankara.

Sümerbank Teşekkül Merkezi, Müessese ve Fabrikaları 1952 Yılı Dördüncü Üç Aylık Faaliyet Durumu Raporu, (1953), Sümerbank Genel Müdürlüğü, Ankara.

Sümerbank Teşekkül Müessese ve Fabrikalarının 1952 Yılı Dördüncü Üç Aylık Faaliyet Raporu (1953), Sümerbank Genel Müdürlüğü, Ankara.

Sümerbank Teşekkül, Müessese ve Fabrikaları 1949 İkinci Üç Aylık Faaliyet Durumu (1949), Sümerbank Genel Müdürlüğü, Ankara.

Sümerbank Teşekkül, Müessese, Fabrikalar ve İştirakleri Devre Faaliyet Raporu (1982), Sümerbank Genel Müdürlük Araştırma Planlama ve Koordinasyon Müdürlüğü, Ankara.

Sümerbank X uncu Yıl 19331943 (1943), Sümerbank Umum Müdürlüğü, Cumhuriyet Matbaası, İstanbul.

Sümerbank: Sanayi Okulu Sümerbank (1986), Sümerbank Genel Müdürlüğü, Alaş Matbaacılık, Ankara.

Şakir, Z. (1952), Celal Bayar’ın Hayatı ve Eserleri, İstanbul.

Tekin, S. (1997), Tanzimat’tan Cumhuriyete Nazilli, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Dokuz Eylül Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü, İzmir.

Tekin, S. (2003), “Sanayileşmenin İlk Örneklerinden Biri: Nazilli Basma Fabrikası”, Tarih ve Toplum, C. 39, S. 230.

Tezel, Y. (2006), “1934 Sanayi Program ve Türkiye’de İktisadi Devletçilik Tarihindeki Yeri”, www.geocities.com (29.08.2006).

Toprak, Z. (1983), Sümerbank, Ankara.

Turga, F. (1947), “Tarih Boyunca İnsan ve Pamuk”, Türk Tekstil Mecmuası, S.2, İstanbul.

Türkiye Ticaret Postası (1948), “Nazilli Basma Fabrikası Özel Sayısı”, Y. 2, S. 350103, İstanbul.

Yazman, E. (1940), “Nazilli Pamuk İstasyonu”, İktisadi Yürüyüş, 15 Birinci teşrin, Y. 1, C. 2, S. 21.

Yerasimos, S. (1980), Azgelişmişlik Sürecinde Türkiye, Gözlem Yayınları, 3. 2(1): 1537.