Dicle Eroğul yazdı...
Geçtiğimiz hafta,
dünyanın en büyük sosyal medya platformlarından Twitter, Çin, Rusya ve
Türkiye’den 32.242 hesabı, yanlış bilgi yaydıkları iddiasıyla askıya aldı.
Twitter, kapattığı bu hesaplarla ilgili ayrıntıları, Avustralya Stratejik
Politika Enstitüsü ve Stanford Üniversitesi İnternet Gözlemevi ile birlikte
yönettiği 'yanlış bilgi kaynakları arşivi'nde yayınladı. Söz konusu hesaplar,
devlet bağlantılı olarak raporlandı. Bu kapsamda Türkiye'de 'manipülasyonu
engelleme politikalarını ihlal ettikleri' gerekçesiyle kapatılan twitter hesabı
sayısı 7.340 oldu. Bundan 2 ay önce de
Twitter, Mısır ve Suudi Arabistan hükümetleri tarafından desteklenen ve
Türkiye’ye yönelik eleştirel mesajlar paylaşan binlerce Twitter hesabını
sildiğini açıklamıştı.
Twitter, bu gibi
operasyonlarına gerekçe olarak 'kötü aktörleri kaldırmak' ve 'halka açık
sohbete hizmet etmek' iddialarını öne sürüyor. Burada sorun, Amerikan sermayeli
ticari bir işletme olan Twitter'ın, 150 milyonu aşan günlük aktif kullanıcı
sayısıyla çoğu ülkenin nüfusundan fazla kişiyi barındıran bu sosyal medya
platformunu, küresel çapta düzenleme yetkisine sahip olmasıdır. Her gün
neredeyse Türkiye nüfusunun iki katı kadar kullanıcıya ev sahipliği yapan Twitter,
bu sayıyı 'kullanıcılara önerilen tweetlerin yapay zekâ ile belirlenmesi ve
böylece kullanıcıların kendileriyle ilgili tweetleri görmesine' bağlayan
açıklamalarda bulunmuştu. Dolayısıyla çeşitli ülkelerdeki hesapları kapatırken
kullandığı 'manipülasyonu engelleme politikasını' en başta kendisinin ihlal
ettiğini itiraf etmişti. Çağdaş yaşamın siyasal, sosyal, kültürel, ticari tüm
boyutlarında etkinliği her geçen gün artan sosyal medya platformlarında
kuralların kimin tarafından konulacağı ve nasıl denetlenerek uygulanacağı,
bütün ülkelerin önünde çözülmesi gereken bir sorun olarak duruyor.
SOSYAL MEDYA
İnternet'in
yaygınlaşmasıyla birlikte sırasıyla 2004 yılında Facebook, 2005 yılında Youtube
ve 2006 yılında Twitter uygulamaları servise girdi. Kullanıcılarının ücretsiz
hizmet aldığı bu uygulamalar, hızla yayılarak tüm ülkelerde yüksek kullanıcı
sayılarına erişti. Londra merkezli sosyal medya kuruluşu 'We Are Social 2020’nin güncel medya
raporuna göre, Türkiye’nin sosyal medya kullanım oranları oldukça yüksek.
Örneğin tüm dünyada 340 milyon abonesi bulunan Twitter kullanımında, 11.8
milyon kullanıcı ile Türkiye dünyada 6., Avrupa’da ise 2. sırada yer alıyor.
Oysa Ülkemizde yetkili kurumların, Türkiye'deki Twitter kullanıcılarının hak ve
hukuklarını korumak için muhatap alabilecekleri, resmi bir kurumsal yapı yok.
Bazı yorumcular, alınan hizmet bedava olduğu için
kullanıcıların herhangi bir hakka sahip olmadıklarını öne sürüyorlar. Ancak
ekonomide ünlü bir deyiş vardır: 'Bir ürüne para ödemiyorsanız, ürün sizsiniz
demektir.' Ücretsiz hizmet veren sosyal medya platformlarında da, aslında
aldığımız hizmetin bedelini kişisel bilgilerimizle, mahremiyetimizle ödüyoruz.
Kullanıcısı olduğumuz sosyal medya platformu, bizi bizden daha iyi tanıyor.
Sadece kişisel verilerimizi ve ilişkilerimizi saklamakla kalmıyor,
paylaştıklarımızı kaydedip çeşitli algoritmalarla değerlendiriyor. Siz
paylaşımınızı silseniz bile, veri tabanında hiçbir şey silinmiyor. Geçmişimizle
ilgili hafızası ise kendi hafızamızdan daha kuvvetli; kaç yıl önce ne
yaptığımızı, nereye gittiğimizi biz hatırlamasak da, o hatırlıyor. Hiçbir şey
paylaşmasak da bizi izliyor, yapay zeka algoritmalarıyla hangi mesajı beğenip
beğenmediğimizden, hangi mesajın üzerinde ne kadar vakit geçirdiğimize kadar
bizi izleyerek kişiliğimizi, ilgi alanlarımızı, duygularımızı, düşüncelerimizi
çözmeye çalışıyor. Belki de kendi yakınlarımızla ve hatta kendimizle bile
paylaşmadığımız kişisel özelliklerimize vakıf olabiliyor. Ve bu bilgileri siz
farkına bile varmadan manipüle edilmeniz için kullanıyor. Zaten bu nedenle de
söz konusu sosyal medya platformunu işleten şirketlerin piyasa değerleri
milyarca dolara ulaşıyor. Bugün Facebook, dünyanın en değerli şirketleri
listesinde 5. sıraya, kullanıcılarını ürün olarak kullanarak ulaştı.
Sosyal medya platformu kullanıcılarının bilgileri,
pek çok alanda, en başta da yerel ve uluslararası siyaset alanında
kullanılıyor. Facebook, Youtube ve Twitter gibi en yaygın platformların peş
peşe kurulmuş olması tesadüf değil. Bu platformların kuruluşunu hemen izleyen
2008 ABD seçimlerinde Obama, seçim kampanyasında sosyal medya platformlarını
yoğun olarak kullanmıştı. ABD'de son başkanlık seçimi öncesi Facebook kullanıcı
verilerinin özel bir şirket tarafından Donald Trump lehine kullanıldığı da sır
değil. Hatta
aynı şirketin, Türkiye'deki genel seçimler öncesi siyasi partilere seçim
kampanyası teklifi sunmuş olduğu, güvenilir kaynaklarca ifade edildi.
Dijitalleşen dünyamızda sosyal medya, yerel siyasetin yanısıra uluslararası
siyasette de etkisini artırdı ve uluslararası siyasetin en önemli
silahlarından, propaganda araçlarından bir tanesi haline geldi. Sosyal medya
platformlarının hepsi Amerikan sermayeli ticari işletmeler olduğu için kendi
sermayelerinin olduğu ülkenin menfaatleri doğrultusunda hareket etmekteler.
Emperyalizmin yeni sömürü arenası olan sosyal medya dünyasında özellikle ABD,
dünyayı kendi menfaatleri doğrultusunda tasarlamak üzere sermayesi kendi
uhdesinde olan şirketleri aracı olarak kullanıyor. Arap Baharı'nın ve değişik
ülkelerdeki renkli renksiz çeşitli ayaklanmaların, Amerika tarafından sosyal
medya hesapları üzerinden algı yönetimi ile tasarlanmış olduğu, herkesce
bilinen bir gerçek. Ülkelerin kırılganlıkları zemin olarak kullanılıp toplumlar
manipüle edilerek emperyalizm lehine istenilen sonuca ulaşılmaya çalışılıyor.
SİYASİ SÜZGEÇ
Twitter'ın en son operasyonu da,
uluslararası siyasette manipülasyon olarak değerlendirilmekte. Rus parlamentosu
üst kanadı Federasyon Konseyi Uluslararası İlişkiler Komisyonu Başkanı
Konstantin Kosaçev, Twitter'ın Rusya'daki bazı hesapları kapatma kararına tepki
göstererek, "Twitter, siyasi bir süzgece dönüştü" dedi. Nisan 2018'de Twitter'ın, Rus istihbarat
servisleriyle olan bağlantılarını gerekçe göstererek “Kaspersky"
şirketinin resmi hesaplarından reklamları yasaklamasını da hatırlatan Rus
senatör Kosaçev, "Ve üzgünüm ki sonraki gelişmeler en kötü endişelerimi
doğru çıkardı... Bu bir sosyal ağ değil, kullanıcılarının bilincini belirli bir
biçimde şekillendiren politik bir süzgeç olmakta. Twitter tasarımcıları bizi
suçlamaya çalıştıkları şeyin aynısı yapıyor. Sadece, Twitter'ın tarafsız
olduğuna inanarak kullanmaya devam edilmesine şaşırıyorum" şeklinde
tepkisini dile getirdi.
Twitter'la birlikte
çalışan Stanford İnternet Gözlemevi'nin, Türkiye'de kapatılan hesaplarla ilgili
olarak hazırlayıp internet sitesine koyduğu raporu(1) okuduğumuzda,
Rus Senatör'ün, Twitter'ı 'siyasi süzgeç' olarak tanımlamasında ne kadar haklı
olduğunu görüyoruz. Raporun içeriğini özetlersek, Türkiye'nin iç ve dış
siyasetine müdahale, net bir biçimde sergilenmiş olacak:
“Rapora göre, Twitter'ın
kapattığı 7 bin 340 hesap, 9 Haziran 2008 ile 18 Ocak 2020 arasında
oluşturulmuş. Hesaplardan 60'ı, 100
binden fazla izleyiciye sahip. Birçok hesabın ise kullanıcı sayısı fazla değil.
4 bin 534 hesap 500'den az kullanıcıya sahip. Tüm hesapların ortalama izleyici
sayısı 4 bin 274. Kapatılan hesaplardan yapılan toplam paylaşım sayısı ise 37
milyon. Raporun girişinde, "Twitter'daki Türk vatandaşlarını hedef alan ve
iktidar partisinin içeriğini yayan dezenformasyon kampanyasının bir ilk
olmadığı, 2013 yazındaki hükümet karşıtı gösterilerin ardından AKP'nin, sosyal
medya faaliyetleri için 6000 kişiyi işe aldığı ve bu gruba AK troller
dendiği" belirtiliyor. Rapora göre kapatılan hesapların arasında AKP
yanlısı retweet halkaları önemli bir yer tutuyor. Bu halkalar dahilindeki
hesapların aynı içerikleri retweet ettikleri, aynı sahte izleyici toplama
taktiklerine başvurdukları ve sosyal medya etiketlerini yaygınlaştırmak için
birlikte çalıştıkları belirtiliyor. Bu retweet halkalarının genelde siyasi
isimler kullandığı aktarılıyor. Raporda, söz konusu hesapların AKP'ye ve
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a ciddi bir destek verdiklerinin görüldüğü
belirtiliyor. Raporda bu hesaplardan atılan tweetlerin sadece AKP'yi
desteklemek için kullanılmadığı, aynı zamanda muhalefet partileri HDP ve CHP'yi
hedef aldığı da belirtiliyor. HDP ile ilgili tweetlerde bu partinin
"terörle" ilişkilendirildiği ve tahrif edilmiş fotoğraf kullanımı
gibi yöntemlere başvurularak sosyal medya hileleri yapıldığı aktarılıyor.
Rapor, bu hesaplardan paylaşılan yabancı ülkelerle ilgili mesajların içerisinde
en fazla Suriye'nin ele alındığını belirtiyor. Bu tweetler AKP'nin Suriye'deki
politikaları ve askeri müdahaleleri ile Türkiye'deki Suriyeli göçmenlerle
ilgili içeriğe sahip. Daha az sayıda olan Libya ile ilgili mesajlarda,
Türkiye'nin Libya'daki siyasetinin desteklendiği; Katar'la ilgili tweetlerde
ise ambargolara karşı Katar'ın yanında olunduğuna dair içerik paylaşıldığı
bildiriliyor. Birçok hesabın İsrail'i eleştiren, Filistin yanlısı mesajlar da
paylaştığı belirtiliyor. Hesapların dönem dönem İngilizce paylaşımda bulunduğu
aktarılıyor. Rapora göre hesaplardan reform talepleriyle ilgili tweetler de
atılmış. Stanford'un raporunda bu tweetlerin hükümetin bu alanlardaki
değişikliklerine dair meşruiyetini artırmayı hedefleyen bir hükümet yanlısı
kampanyanın parçası mı olduğu yoksa başka organizatörler tarafından mı
yönlendirildiğinin belirsiz olduğu aktarılıyor. Bununla birlikte bir olayda
hükümetin bir reformu tartışmaya açarken meselenin Twitter'da popüler olmasına
işaret ettiği notu düşülmüş.”
Görüldüğü üzere; Twitter
aracılığıyla ABD emperyalizmi tarafından Türkiye'nin iç ve dış siyasetine açık
bir müdahale söz konusu olduğu halde, Türkiye'deki 7.340 Twitter hesabının
kapatılmasına ilişkin tepki, her zaman olduğu gibi ülkemizdeki kamplaşmaya göre
gerçekleşti. İktidar, "Yalan ve iftiralarla bu mecraları kullanılamaz hale
getiren çevreler için eşsiz bir fırsat sunan, teröristlerin kara
propagandalarına kol kanat geren Twitter'ın bu taraflı tutumuna karşı bizler
dijital farkındalık için çalışmayı, ilkeli duruşumuzu korumayı
sürdüreceğiz." diye tepki gösterirken; iktidar karşıtı blok “Twitter, AK
Trol ağını ifşa edip çökertti” mealinde tepkiler gösterdi.
ABD Stanford
Üniversitesi'nin yayımladığı raporu hazırlayan ekibin içerisinde yer alan Türk
asıllı üyelerin Türkiye karşıtı tutumları ortadayken, bazı sitelerde Twitter'da
TT (Trend Topic) olmayı sağlayan sistemler açıkça satılırken, FETÖ/PKK trol
hesapları Twitter'da etkinliklerini sürdürmeye devam ederken, Twitter'ın nasıl
manipülasyon için kullanıldığı kanıtlanmışken, alınan son kapatma kararının
emperyal siyasetin bir parçası olduğu açık bir gerçektir. Demirtaş'ın eşine
yine tweet mesajıyla yapılan iğrenç saldırı da, aynı emperyal siyasetin bir
başka faaliyeti olup; Türkiye'nin Irak ve Suriye'deki operasyonları ve Ülke
içerisinde vekilliklerinin düşürülmesi ile sıkışmış olan ve sokağa dökülmek
için bahane arayan HDP'ye yardım amacıyla düzenlenmiş bir komplodur.
SİBER VATAN
Twitter'ın son
operasyonu üzerine Türkiye'de siber vatanın gündeme gelmesi sevindiricidir.
Sosyal medya platformlarının çok ötesinde bir anlama sahip olan siber vatan,
tüm dünyada gündemde olup uluslararası hukuk açısından eksikliğin doldurulması
için çalışmalar yapılan bir alandır. Siber vatan, çağdaş dünyada hayatın
akışını durdurabilecek olası siber saldırılara karşı güvenlik faktörünü de
içeren çok geniş bir kavramdır. İktidar partisi tarafından hazırlanan “Siber
Vatan Projesi”nin detaylarının açıklandığı bildiride şu ifadeler yer alıyor:
“Türkiye’nin aynen “Mavi
Vatan” stratejik manevrasında olduğu gibi, hava, deniz ve kara kıta
sahanlıklarına, siber bir kıta sahanlığını da eklemesi, bunu egemenlik büyük
başlığının bir cüzü haline getirmesi gerekiyor.”
Konuyla ilgili olarak
hazırlanan “Mobil uygulamaların çoğunluğu dış kaynaklıdır” tespitinin yer
aldığı raporda şu değerlendirmeler dikkat çekiyor:
“Salgın boyunca internet
trafiğinin yüzde 11’inin Netflix’ten, yüzde 15’inin YouTube’dan, yüzde
12,7’sinin de WhatsApp’tan oluştuğu tespit edildi. Yerli teknolojilerle, Siber Vatan’ı koruyarak, kendi
verisini üreten bir toplum mu, yoksa uluslararası dijital düzen tarafından
işlenen veriyi indiren bir toplum mu olacağız? Aksi takdirde zihinleri veri
sömürgeciliğinin bağımlısı olmuş gençlerimiz olacak.”
‘Ana Vatan’ kavramına
son dönemde ‘Mavi Vatan’ı ekleyen Türkiye'nin, güvenlik doktrinini ‘Siber
Vatan’la genişletiyor olması emperyalizme karşı mücadelede önemli bir adımdır.
(1)
https://fsilive.s3.uswest1.amazonaws.com/s3fspublic/20200611_turkey_report.pdf