Siyonizm Batı Yahudi burjuvazisinin ideolojisidir. Katolik ve Protestan burjuvazi sınıfı misali Yahudi itikadı örtüsü altında kendi hâkimiyetinde bir Siyonist Yahudi rejimi (İsrail) kurmayı amaç edindiler. Avrupa’da kapitalizm ve tekelci kapitalizmin (Emperyalizmin) ideolojik ve finans temellerinin kök salıp yeşermesinde öncü kuvvettir. Sadece kendilerine hizmet eden tanrıları vardır. Hz. Musa’nın tanrısına inanmaz ve güvenmezler. Bu sebeple “Biz Musevi değil Yahudi’yiz” derler. On Emrin kendileri dışındaki mahlûklar için geçerli olduğuna inanır. Tüm günahlardan arınmışlardır. İnsan türü sadece kendileridir. Kendileri dışında kalanlar hayvan ve hayvanlardan daha aşağı mahlûkatlardır. İki ayaklı mahlûklar, çirkinlikleri ve iğrençlikleri kendilerini rahatsız etmesin diye insan suretindedir.
SALTANATLARI İÇİN HER ŞEY MÜBAH
Ama bu suretin arkasında farklı hayvan suretleri saklıdır. Onların öldürülmesi, canları, malları, kadınları, çocukları helaldir. Zira kendi türü dışında kalanlar sadece onlara hizmet etsinler ve onlara kurban olsunlar diye yaratıldılar. Bunu kabul edenler evde beslediğiniz uysal kediler, köpekler, eşekler, atlar misali bakım görür. Efendisi izin verdiği ölçüde özgürdür. Efendisine sadakatle bağlı olanlar, isyan etmeyenler ballı parmaklarını yalamalarına izin verirler. Mesihi ve Müslümanlardan, eşitlik, adalet, hukuk, merhamet, vicdan diyen herkesten nefret ederler. İtiraz ve isyan edeni düşman, tehdit ve tehlikeli olarak telakki eder. Yok edilmesi, iğdiş edilmesi, raydan çıkması için tüm araçları devreye sokar. Zalim saltanatları sürsün diye fitne, fesat, kumpas, komplo, şantaj, terör, soykırım mübahtır.
Batı Yahudi tekelci burjuvazinin zihniyeti Protestan İngiliz, Hollandalı ve diğer batılı tekelci burjuvaziyi ve zaman içinde Katolik kilisesini iğdiş ederek benzer terbiyenin Katolik Batı iktidarlarına da sirayet etmesini sağlamışlardır. Katolik veya Protestan Batı ülkelerin sömürge tarihi ve işgal ettikleri Afrika, Asya, Amerika, Avustralya’da telkin ettikleri eğitim incelendiğinde (Önceleri İspanya, Portekiz ve Fransa’nın Kraliyet ve dini makamların ardından İngilizlerin 1636 Boston Deklarasyonu tümüne emsal teşkil etmiştir) bugün Batının Siyonist İsrail barbarizmine neden dilsiz şeytan kaldığını daha iyi anlayabiliriz. Hâkim olan tekelci hegemonya ve bu hegemonyanın dayattığı eğitim, din, basın, sinema, sanat, müzik sağcı milliyetçi İtalya hükümetinden, sosyal demokratsolyeşil Almanya hükümetine kadar hâkimdir. İstisnalar mevcuttur ve sözümüz bu zihniyete karşı mücadele eden Batının nadir medyası ve aydınları meclisinden dışarıyadır.
‘BİZ TANRININ SEÇKİN TOPLULUĞUYUZ’
Batının Tekelci hegemonyasına en önemli katkıları Siyonist Yahudi Burjuvazisi ve memurları katkıda bulunmuştur. Siyonist Yahudilerin temel itikadı olanı “biz tanrının seçkin topluğuyuz” ifadesi, diğer tüm Batı devletlerinin sömürge politikalarına meşruiyet kazandırması için kullanılmıştır. Âlemin en bereketli, en zengin ve milyonlara insanın yaşadığı Asya, Afrika ve Amerika kıtaları için “geldiğimiz bu vahşi coğrafyalara tanrımızın iradesiyle geldik. Buraları insansız topraklar ve biz topraksız insanlarız. Bu topraklara, Batı medeniyetini inşa edeceğiz. Bu topraklarda yaşayanlar henüz medeni olamamış barbar ve hayvanlardır. Buraları üslerimiz haline getireceğiz. Bu üslerimizden tüm Dünyaya demokrasiyi, medeniyeti, hukuku götüreceğiz. Kabul edenler bizi ve tanrıyı hoşnut etmiş olurlar. Kabul etmeyenler, itiraz ve isyan edenler hem kılıçlarımızın darbelerini hem de tanrının gazabını üzerlerinde görürler.”
MUSEVİLER, YAHUDİLER
Museviler 3500, Yahudiler en az 2300 senedir Arabistan yarım adasının yerlileridir. Yemen’de ve parçası olduğu Arabistan yarım adasının diğer bölgelerinde yaşamış olan tarım ve şehircilikte yerleşik, yarı göçebe ve göçebe hayatı süren birçok kavim vardı. Diğer tüm ümmetler ve milletler gibi Yahudiler de göçebe (bu sebeple Abara geçti, karşıya taşındı kökeninden gelen İbrani veya İbraniler olarak bilindiler), yarı göçebe ardından yerleşik hayata geçen Arabi ve Arapça konuşan bir kavimdir. İbranice Arapçanın bir bedevi lehçesidir. Güney ve GüneyDoğu Arabistan coğrafyasında (YemenUmman) başlayan bu hikaye, rekabet, çatışmalar, itikatlar günümüz Nil Deltası (Sudan, Mısır), Şam (Suriye, Filistin, Ürdün, Lübnan), Mezopotamya (Irak ve Anadolu) buralardan Makedonya, Yunan, Roma, Kafkas coğrafyasına intikal etti.
Tarihte Musa’nın tanrısı ve emirleri dışında tanrı ve buyruklar icat eden Yahuda’nın dinine biat eden Yahudiler, onlar da kendi aralarında daha çok parçaya bölündü, neden ‘biz Yahudi değiliz biz Musevi’yiz, biz Musa’nın tanrısına ve emirlerine itaat ederiz’ demez? Bunun cevabını Türkiye doğumlu Yahudi Erol Celardin vermişti; “Ben Musevi değil Yahudi’yim. Musevi ile Yahudi arasında fark vardır. Yahudi, Yahuda kabilesinden gelenlere denir. Musevi, Musa ve İsrailoğullarının (Hz. Yakub ve zürriyeti Hz. Yusuf ve Oğulları) dinine inananlardır. Ben Yahudi’yim ama Musevi değilim. Ben Ateistim” demişti. Musa’nın da Mesihi’nin de Muhammed’in de ve atalarının Tanrısına inanmaz. Musa ve İsrailoğulların dinine inanan “Yahudiler” Araplarla yüzlerce yıldır, Türkler, Ermeniler ve Kürtlerle onlarca yıldır birlikteler. Arap Müslümanlarla Arap Yahudilerin karşı karşıya geldiği Hayber Savaşı dışında bir ciddi vukuat hasıl olmamıştır.
Yahudiler Arap İslam, Arap Emevi, Arap Abbasi, Memluk, Selçuklu, Osmanlı döneminde dinlerini ve ticaretlerini özgürce yaşamışlardır. Önemli makamlara gelmişlerdir. İlim ve bilimde akranları diğer dinlerden olanlar gibi çığır açan eserler sunmuşlardır. Birinci ve İkinci Dünya savaşlarından sonra da Türkiye Cumhuriyeti, Suriye Arap Cumhuriyeti, Irak Arap Cumhuriyeti, Mısır Arap Cumhuriyeti ve Libya, Tunus, Fas (Marakeş), Etiyopya, Yemen Arap Cumhuriyeti, Sudan Arap Cumhuriyetinde varlıklarını güven içinde sürdürmüşler ve sürdürmektedirler. Yahudilere yapılan zulüm, kıyım ve faşizm Batı barbarizmin eseridir. Bu vahşeti Batının ve daha sonra Doğunun Siyonist Yahudi tekelci burjuvazisi (Rothshild, Rochfeller, Oferler) suiistimal etmiş ve projeleri için kullanmıştır.
Özelde Batı Avrupa Siyonist Yahudi Burjuvazisi ile genelde Batının (özellikle İngiltere ve ABD’nin) tekelci hegemonya sömürge ve askeri hedeflerine hizmet etmek üzere Filistin coğrafyasına, Mısır ile SuriyeLübnan arasına kama gibi giren Siyonist Yahudi devleti ikame edildi. Siyonist Yahudi burjuvazisi ve devleti “İsrail” Arap ve Türk coğrafyasında yaşayan Doğunun Yahudilerini, Afrikalı siyahi Yahudileri, çok geç te olsa nüfusa ihtiyacı olduğu için Etiyopya Fallaşa Yahudilerini kerhen kabul ettiler. Daha zengin, Batı ile münasebetleri güçlü, pasaportu daha makbul, imkânları daha fazla İsrail’e göç etmek, buradan Avrupa, Amerika ve Kanada’ya ulaşmak daha kolaydı. Şüphesiz Filistin’in işgali ve Arapİsrail savaşları esnasında münferit hukuksuzluklar, zulüm ve baskılar hâsıl oldu.
MÜSLÜMANMESİHİMUSEVİ KAVGASI DEĞİL
Yaşadıkları Afrika, Arap, Türk ve Kürt coğrafyalarından İsrail’e göç ettikten sonra İsrail’de Batı Siyonist Yahudi burjuvazisi ve zihniyetinin ırkçılığına, kibrine, hukuksuzluğuna çok maruz kaldılar ve halen kalmaktadırlar. Efendi yahudinin hizmetinde onun tamahlarına memur olarak telakki edilmektedirler. Bununa ilgili onlarca Afrikalı ve Arap Yahudi aydının röportajlarını dinleyebilirsiniz. “Avrupa’ya yabancıları almayın” diyen Siyonist Yahudi tekelci burjuvazisinin sözcüsü Kissinger ile “bizlerin ve bölge halklarının yaşadığı tüm illetlerin, zulmün, savaşların sebebi bunlardır diyen Yahudiler var.
Bu sebeple mesele bir MüslümanMesihiMusevi kavgası ve savaşı değildir. Mesele Museviliği suiistimal eden Siyonist Yahudi tekelci burjuvazi, Mesihi suiistimal eden Protestan ve Katolik tekelci burjuvazi ile İslam’ı suiistimal eden genelde diğer iki tekelci burjuvaziye hizmet eden Vahhabi ve türevleri tarikatlar ile tekelci burjuvazi listesinde yer almak isteyen Vahhabi ve İhvan (Müslüman kardeşler Örgütleri) hareketlerin faşist, ırkçı ve dinidar tanrılarının tekelci tamah ve hegemonya hedefleridir. Filistinİsrail kardeşliği ancak Siyonist Yahudi, Protestan, Katolik, Vahhabi İslam tekelci hegemonyanın yıkılması ile mümkündür. AYDINLIK