Sayın Üçer, “CHP’deki son operasyonla ilgili olarak Kemal Kılıçdaroğlu ‘Partide korku imparatorluğuna son verdik şimdi sıra Türkiye’de’ müjdesini verdi. Yeni CHP’nin Batıya (AB/ABD) daha başarılı biçimde eklemlenebilmesi için yönetime taşınan yeni yöneticilerinin çoğunluğunun ortak özelliği CHP’nin geleneksel Cumhuriyetçi / Devletçi / Devrimci / Milliyetçi / Halkçı / Laik çizgisi “Altı Ok” dışında olmaları. CHP’nin ekseninin Kemalizm’den Yeni Kemalizm’e (Neo Kemalizm) kaydırılmasında rol alacak yeni aktörlerin tanınması, sürece ışık tutması bakımından da önem taşıyor” diye bir özet yapıp şunları ekliyor... “Süreç o kadar hızlı gelişiyor ki CHP’nin yeni yöneticileri ileri sürdüğüm iddiaları kanıtlamak için adeta birbiriyle yarışıyor!..”
Ali Rıza Uçer’in satırları..
“CHP’nin yeni Genel Sekreteri Süheyl Batum’un BDP’den gelen sol blok (!) önerisine sıcak yaklaşmasının ardından CHP tabanından gelen sert tepki nedeniyle Kemal Kılıçdaroğlu şimdilik ittifakın söz konusu olmadığını söylemek zorunda kaldı..”
Bu noktadan itibaren Yazar bize CHP’nin SHP olduğu dönemlerde, o zaman Abdullah Öcalan’ın uzantısı olan HEP ile, Türkiye’ye açılan gediği hatırlatıyor..
“... 1991 genel seçimlerinde HEP ile yapılan ittifakta SHP oyların yalnızca % 20’sini alarak DYP ve ANAP’ın ardından üçüncü parti olmuş ve yalnızca 88 milletvekili çıkarabilmişti. Erdal İnönü’nün başında olduğu SHP’nin 1989 yerel seçimlerdeki büyük başarısının ardından gelen bu hezimetin temel nedeniyse Cumhuriyetimizin temel değerlerine, ulusal bütünlüğümüze açıkça tavır alan ve PKK ile organik bağı olan HEP ile yapılan ilkesiz ittifaktı...”
Uyarı sadece parti yönetimini değil, daha çok seçmeni ilgilendirmeli..
“Şimdi CHP’nin BDP ile ittifakı için Atlantik ötesi ve AB’den akıl alan yeni CHP yöneticilerinin1991’deki başarısızlık tablosunu hiç unutmamalarını dilerim...”
Ne olmuştu..?
“1991 seçimlerinde DSP’nin % 10 seçim barajını aşarak meclise milletvekili sokmasının, CHP’nin geleneksel seçmeninin sandığa küstürülmesinin ve CHP oylarının DYP’ye kaymasının temel nedeni de CHP’yi rotasından saptıran bu ilkesiz ittifaktı. HEP, bu ittifak ile meclise 18 milletvekili sokmuştu. Leyla Zana’nın TBMM’nin açılışında Kürtçe yemin teşebbüsü, HEP’li milletvekillerinin SHP’nin onayı olmaksızın Paris Kürt Konferansı’na katılmaları ve 21 Mart 1992’deki Nevruz olayları sonrasnda bu talihsiz ittifak kısa süre sonra sona ermiş, başta Erdal İnönü olmak üzere SHP yöneticileri bedelini halka ödettikleri hatalarıyla baş başa kalmışlardı...”
Yazar diyor ki; “Ancak bu ilkesiz girişim günümüze kadar etkisini sürdürerek CHP’ye güven sorununa yol açtı. Deniz Baykal’ın en büyük başarısı CHP’yi böylesi marjinal bir konumdan Türkiye partisi konumuna geri getirmesiydi. Şimdi yeni CHP’nin yeni yöneticileri 20 yıl önce yapılan hataları küresel güç odaklarının telkinleriyle yinelemek için sabırsızlanıyor ne yazık ki. Velev ki böylesi bir ittifak CHP’nin oylarını artıracak olsun (ki asla böyle bir durum söz konusu değildir) sırf oylarımız artsın diye CHP’nin ulusal bütünlük, laiklik gibi temel ilkelerinden gözünü kırpmaksızın ödün vermesi siyasal etiğin hangi ilkesiyle bağdaştırılabilir? Rotasından saptırılan böyle bir CHP, Türkiye Cumhuriyetinin temellerini sarsan ağır sorunlara nasıl çözüm üretebilir?..”
Sayın Üçer’in analizlerini sürdüreceğiz..