Büyük Coşkunlar Havai Fişek Fabrikası’ndaki patlamadan ihmal çıktı. Kosova’ya gönderilecek küçük kağıttan torpillerin depoda fazla birikmesi ve kızışması nedeniyle birimlerde çalışanların uyarılarına rağmen önlem alınmayınca büyük patlama gerçekleşti. Patlamanın meydana geldiği jelatin yapılan depo bölümüne yakın mesafede torpil biriminde çalışan işçi Ayşe Arabacı, “2 gündür tedirgindik, patlayacak mı patlamayacak mı diye; sonunda patladı” dedi.
3 KİŞİ HALA ARANIYOR
Fabrikada çalışan toplam 186 işçi vardı. Son verilen resmi rakamlar ise şöyle oldu: 4 kişi hayatını kaybetti, 114 kişi yaralandı, 3 kişi ise kayıp. Sakarya’nın Hendek ilçesinde kurulu havai fişek fabrikasında önceki gün yaşanan facianın ardından hemen olay yerine gittik. Devam eden arama kurtarma çalışmalarından dolayı fabrikaya giremeyince patlamadan zarar gören Yukarıçalıca köyüne, işçilerle konuşmaya gittik. Köylüler, isyan ediyor: “Bu fabrika kapansın artık, bir daha da açılmasın.”
‘OĞLUM BABAN GİTTİ’
Melehat Cihan
Melahat Cihan’ın eşi patlamadan yara almadan kurtulabilmiş. “Allah bana kocamı bağışladı” diyor. Yaşadığı dehşet dolu dakikaları ise şöyle anlatıyor: “Patlama olduğunda çok korktum. Biz oturuyorduk evde. Çocuğuma ‘Oğlum baban gitti’ dedim; orman yanıyor sandım. Hâlâ elim ayağım titriyor. İnşallah kapanır bu fabrika; bir daha da açılmasın.”
Eşi barut bölümünde çalışan Melahat Cihan da bir süre orada çalışmış. 2009’da yaşanan patlamadan sonra işi bırakmış. “O zaman meydana gelen patlamadan kurtuldum, sonra ayrıldım işten. Fişek bölümünde çalışıyordum, patlamada yaralanmıştım. İş güvenliği önlemleri yeterli değildi. Bu kadar patlama niye oluyor? Eşim de hâlâ şokta. Artık orada çalıştırmam onu. Allah bu fabrikayı kuranları da sebep olanları da ne yapsın bilmiyorum… Allah kocamı bana bağışladı.”
Nahide Cancı
Fabrikanın Hendek’ kurulduğu 2007 yılından beri burada çalışan Nahide Cancı yazıhanede çaycılık yapıyormuş. Olay anını şöyle anlattı: “Büyük Patron Ali Rıza (CoşkunYaşar Coşkun’un babası) Bey rejimde, salata yer saat 1212.30 gibi. Ben de malzemeleri hazırladım, salatayı yapacaktım; ayağa kalktım büyük bir patlama oldu. Bir baktım camlar kapılar üstümüze geliyor. Sonra kaçmaya çalıştık, ön kapıdan çıkamadık, arka tarafa camlara gittik, oradan atladık. Öylelikle ormana kaçtık. Arkamızdan fişekler, eternetler geliyordu.”
Patlamada arkadaşlarını yitiren, bir arkadaşının da eşinin kayıp olduğunu, bulunamadığını belirten Nahide Cancı, iş güvenliği önlemlerine ilişkin de şunları söyledi: “Fabrikaya girişimizde herkesin kendi dolabı var, herkes sigarasını telefonunu koyar, içeri öyle girerdik. Kapılarımızda bakır levhalar var, statik elektiriğin alınması için işçiler ellerini orada tutarlar bir süre. Yerler yanmaz yalıtım kaplı, hatta suludur, hafif suyun içinde çalışılır.”
FİŞEKLER AYAKLARIMIZIN DİBİNDE PATLIYORDU
Ayşe Arabacı
Torpil biriminde çalışan Ayşe Arabacı’nın anlattıkları ise ihmali gözler önüne seriyor: “Fabrikada 8 aydır çalışıyorum. Havai fişekteydim, torpil bölümüne yeni geçmiştim. Öğlen arasına yakındık, saat 11’i 10 geçiyordu. Bizim belirli mallarımız vardı, onları çıkarmamız gerekiyordu. Yan binamızda da malların biriktiği bir binamız var. Patlamanın olduğu yerle aramızda 1520 metre falan vardı. O sırada patlama yaşanınca o basınç bizi dışarı fırlattı. Arkadaşımla kalktık arkamızı döndüğümüzde her yer alev almıştı. Havai fişekler patlıyor, kimisi kanrevan içinde yatıyor, kimisi bağırıyor. Yukardan plastik parçalar geliyor ayaklarımızın dibine, fişekler ayaklarımızın dibinde patlıyordu. Fabrikanın arkasındaki fındıklık bahçesine attık kendimizi. Daha önce de bize diyorlardı; ‘böyle bir şey olduğunda ağaçların altlarına gidin’ diye. O yüzden oraya attık kendimizi, oradan da köylere inmeye çalıştık.
3 GÜNDÜR UYARIYORDUK
“İşe başladığımız zaman güzel eğitimler verildi. Kafamızda baret tarzı bir koruyucu vardır her zaman, takıp takmadığımız da kontrol edilirdi. Ayakkabılarımıza önem verirlerdi. Ama bu 3 gündür malların toplandığı yerde bu mallar kızıştı, çok sıkıştığı zaman onlar barut olduğu için patlama yapıyor. Burası da diğer bölümlere yakın bir yer. Ve bu sorunu orada çalışan, biri bayan biri bey, iki arkadaşımız her gün dile getirdi; ‘Burası çok kızıştı, her an bir patlama yapabilir, yaparsa buradaki işçilerin hiçbirini bulamazsınız’ diye. Malların paketlendiği depo gibi bir bölüm burası, orada uyarıyı yapan bayan arkadaş, söylendiği halde önlem alınmadığı için kızdı, ‘İşe gelmeyeceğim’ dedi; dün de o yüzden gelmemişti işe. Ama bunlar dikkate alınmadı. İşçilere kimse önem vermedi. Orada bölümün amiri malların kızıştığını gördü ve patlamanın önüne geçmek için her gün malları yola seriyordu. Tek tek ambalajlar söküldü, güneşte kurutuldu, tekrar ambalajladık onları. Ama bu durum müdürlere çok söylendi. Bu mallar buraya çok fazla, hava sıcak, mallar çok birikti, makinelere yaklaşamıyorsun, yaklaştığın zaman aşırı sıcak. Bunu göz ardı ettiler. İki gündür hepimiz tetikteydik, patlar mı patlamaz mı diye; sonunda patladı.
İşçilerin kızışma yaparak patlamaya neden olduğunu söylediği torpilin bir malzemesi. Fabrikadaki torpiller bu kağıtla yapılıyor. İçine paylayıcı madde ve fitil konuluyor.
MALLAR GİDEMEDİ CANLARIMIZ GİTTİ
“Bölüm amirlerine söylüyoruz, burada bu sıkıntı var onlar da müdürlere, onlar da üst makamlara iletiyorlar. Ama tabii ‘Ya işte bir şey olmaz, bugün gelecekler onları göndereceğiz’ dediler. Mallar gidemedi, canlarımız gitti.
“Depoda bir soğutma sistemi yoktu. Burada kapasiteden fazla mal birikmişti. Dün sevkıyat yapılacaktı. Ücret ödemeleri de daha yeni düzene girmişti. Geçen yıl yılbaşından bu seneye kadar ücretler çok düzensizdi. 1 aylık maaşımızı, 3 kere de zor alıyorduk. Ben ilk girdiğimde de öyleydi. Ben ilk maaşımı 3 ay sonra alabildim. Şimdi toparlamışlardı, konuşma yaptılar, durumu düzelttik diye. Ama tabii ihmal vardı. Yöneticilerin binası bizden, binadan uzakta olduğu için önemsenmedi. Yoksa 3 gündür bu tedbir alınırdı. Hiçbir şey yapamasak o depo boşaltılabilirdi. Koronadan dolayı eve gönderdiğimiz işçileri de o alana topladılar. Orası insan kaynıyordu. Bunu bile bile orada tuttular, hata kimin?
BU SEFER ÇIKAMAYACAĞIM…
Ayşe Arabacı’yla aynı birimde çalışan Fatma Hanım, fabrikanın eski işçilerinden: “2004’ten beri çalışıyorum. Ufak tefek çiziklerle kurtuldum, yara saymıyorum onları. Ama ruhen çok kötüyüm. Patlama oldu, yere düştüm kalkamadım yerimden önce. Sonra kaçmaya başladım ama kaçamıyorsun da hemen. Çıkana kadar 34 kez düştüm, çıkınca da arkama bakamadım fındıklığa koştum.
“Mallar jelatin yapılan tarafta birikiyordu, kızışma yapmıştı. Onları söktük, kuruttuk, tekrar paketledik. Pazartesiden bu yana uyarıyorduk. Nuray Hanım ustabaşımızdı, her zaman bize de uyarılar yapardı. Ben kaçıncı patlamadan çıktım, bir daha yaşamayalım diye uyarı yaptık hep. Bütün patlamalardan çıktım, bu sefer çıkamayacağım diye korktum ama bundan da çıktım.
MASKE DE VERMEDİLER
“Kosova’ya bir teslimat olacaktı, orası için üretim yapıyorduk. Daha önce hiç yapmadığımız bir torpil çeşidiydi. Normalde ilaç (patlayıcı malzeme) bize kapalı gelir, hiç doğrudan temas etmeyiz. Ama bu işte (ramazan topu yapılan patlayıcı malzeme) ilacı doğrudan biz kağıda çay kaşığıyla dolduruyorduk, fitili koyup kapatıp, yapıştırıyorduk. Bazen açılıyor tekrar yapıştırıyorduk. Yüzümüz gözümüz kapkara kalıyordu. Başta normal tıbbi maske verdiler ama yetmiyor ki uzun süre kullanınca ilacı soluyorduk yine. Ben maskenin içine bir de peçete koyup idare etmeye çalışıyordum ama yüzümüzün açıkta kalan kısmı yine simsiyah oluyordu. Torpili her kapattığımda patlayacak diye korkuyordum zaten. Sonra maske de vermediler kendimiz aldık.
“Bu yaptıklarımız, nem yapıyordu, kurusun diye dışarı seriyorduk sonra tekrar paketliyorduk. Patlama olduğu anda, bu yaptığımız torpillerden dışarıda serili olanlar da vardı, depoda da vardı bizim önümüzde de vardı, yan tarafımızda bir kulübe var, orada da vardı. 1000 koli sipariş verilmiş. Her kolide 20 küçük kutu, her küçük kutuda da 100 tane bu torpilden vardı.”
48 İŞÇİ MUAMASI
Resmi rakamlara göre patlamada 114 kişi yaralandı, 4 kişi hayatını kaybetti, 3 kişi ise kayıp. Ancak yetkililer fabrikada toplamda 189 işçinin çalıştığını açıklamış, patlama gününde 20 kişinin işe gitmediğini belirtmişti. Bu durumda patlama sırasında 169 işçinin bulunduğu anlaşılıyor. Hakkında yaralı, ölü ve kayıp olduğu belirtilen 121 kişi var. 48 işçiyle ilgili ise herhangi bir beyan yok..
ENKAZ ÇALIŞMASI YAPILDI
Patlamanın ardından başlatılan bölgedeki çalışmalar dün de devam etti. Sabah saatlerinde iş makineleriyle enkaz kaldırma çalışmaları yapılırken AFAD ekipleri de arama kurtarma köpekleriyle alandaydı. Jandarma ekipleri de güvenlik önlemleri aldı. Patlamanın bölgesindeki yıkım drone ile görüntülendi. Büyüklü küçüklü 21 ayrı yapının bulunduğu alandaki yıkım sabahın ilk ışıklarıyla ortaya çıktı. Depolar bölümünde derin çukurların oluştuğu, çoğu binaların yıkıldığı ve hasar gördüğü görüldü.
İDARİ SORUŞTURMA
Patlamayla ilgili idari soruşturma başlatıldı. İçişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamaya göre, idari soruşturma kapsamda, bakanlık tarafından bir mülkiye başmüfettişi, bir polis başmüfettişi ve bir jandarma müfettişi görevlendirildi.
FABRİKA SAHİBİNE 'MORAL' YEMEĞİ
Coşkunlar Havai Fişek Fabrikası'ndaki patlama sonrası, MÜSİAD Genel Başkanı ve Şube Başkanları, fabrika sahibi olan MÜSİAD Şube Başkanı Yaşar Coşkun'a destek vermek için buluştu. Olay yerinde Coşkun'la görüşen MÜSİAD Yöneticileri daha sonra Bayraktepe'ye geçerek burada yemek yedi. Yemek fotoğrafı MÜSİAD Bursa Şubesi'nin sosyal medya hesabından paylaşıldı. Paylaşım gelen tepkiler üzerine silindi. Yaşar Coşkun daha önce fabrikanın “Avrupa’nın en büyük ve en güvenli havai fişek fabrikası” olduğunu savunmuştu. Coşkun önceki gün yaptığı açıklamada, önceliklerinin kayıpların bulunması olduğunu ifade etmişti: Hiç olmasını istemediğimiz bir olay yaşadık. Canlarımız gitti, yaralılarımız var. Şu anda önceliğimiz kayıp arkadaşlarımızın sağ salim bulunması, yaralılarımızın hızla iyileşmesi. Acımız büyük."
İKİ İŞÇİ DEFNEDİLDİ
Patlamada hayatını kaybeden işçiler Havva Çelik ve Sebahattin Tepeçınar'ın cenazeleri dün toprağa verildi.
Akyazı ilçesi Cumhuriyet Mahallesi'ndeki evinde helallik alınan Çelik'in naaşı, Gazi Süleymanpaşa Camisi'ne getirildi. Tepeçınar'ın cenazesi de Yeni Mahalle'deki evinde helallik alınması sonrası aynı camiye götürüldü. Çelik ve Tepeçınar'ın naaşları, Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş tarafından kıldırılan cenaze namazlarının ardından aile mezarlıklarına defnedildi.
SORUŞTURMADA 3 GÖZALTI
Havai fişek fabrikasındaki patlamanın ardından Sakarya Cumhuriyet Başsavcısı Lütfi Dursun'un talimatları doğrultusunda soruşturma başlatıldı. Soruşturma için görevlendirilen savcılar, patlamanın nedenine ilişkin ayrıntılı teknik inceleme yaptı. Soruşturma kapsamında sorumlu müdür ile 2 ustabaşı hakkında dün gözaltı kararı verildi.
HABER ALAMAYAN AİLELERİN KAYGILI BEKLEYİŞİ
Patlamanın ardından haber alınamayan işçilerden 26 yaşındaki Halis Yılmaz'ın yakınları, bekleyişini sürdürdü. Yılmaz'ın İstanbul'dan gelen teyzesi Leman Özar ve halası Hanife Göktay, bölgede yeğenlerinden gelecek iyi bir haberi bekledi. Hanife Göktay, yeğeni Halis Yılmaz'ın akıbeti hakkında bilgi almak için beklediklerini belirterek, “Henüz iyi veya kötü hiçbir bilgi alamadık. Haber almak istiyoruz. Hastanelere gittik, hep bakıldı. Henüz haber yok” diye konuştu.
'İSİM YOK KİMLİK YOK'
Yetkililerden haber beklediklerini kaydeden teyze Leyla Özar da "Dünden beri buradayız. 26 yaşında gencecik çocuk. Şimdi dayısı gidip baktı, yok. Hastaları alırken söyleyecekler. Ambulanslar hangi hastanelere hasta bıraktılar. Hiçbirinde isim yok, kimlik yok” ifadelerini kullandı.
PATLAMA EVLERİ YIKTI GEÇTİ
Patlamanın ardından fabrikanın iki yakasında bulunan Yukarıçalıca ve Akarca mahallelerindeki evlerin camlarının kırıldığı, kapıların eşiklerinden ayrıldığı, çatı ve tavanlarda açılmalar meydana geldiği görüldü. Mahallelerdeki ekinler de savrulan küller nedeniyle zarar gördü.
'ÖLDÜĞÜMÜ ZANNETTİM'
Patlama sırasında fabrikada bulunan Nahide Cancı, yaşadığı korku dolu anları anlattı. Yukarıçalıca Mahallesi'nde oturan ve fabrikada çaycı olarak çalışan Nahide Cancı, yetkililere yemek hazırlığı yaptığı sırada patlamanın meydana geldiğini ve sarsıntının şiddetiyle duvara savrulduğunu söyledi.
Sarsıntının yerden gelmesi nedeniyle deprem olduğunu zannettiğini ve sebilin arkasına saklandığını anlatan Cancı, "Sonra bizim muhasebeci hanım geldi. 'Nahide hanım ölüyoruz, ne yapacağız' dedi. Yapacak bir şey yoktu, her şey havada uçuşuyordu, kapılar, camlar her şey... Daha sonra tuvalete saklandık. Ardından 3 kere patlama oldu. Patlamadan sonra biraz sakinleştik, hemen arka odadan aşağı atladık" dedi. Olaydan sonra yaşadığı travmanın etkisiyle yürümekte zorluk çeken Cancı, olay yerinde birkaç yaralı çalışanı da yanlarına alarak eve geldiklerini, yaralıları daha sonra hastaneye götürdüklerini belirtti.
Olay anında hissettiklerini dile getiren Cancı, şunları kaydetti: “Aklımdan neler geçmedi ki, yemin ediyorum öldüğümü zannettim. Daha önce de patlamalar oldu ama bu bir başkaydı. Yer oynadı, kalktık kalktık oturduk. Akşam hiç uyuyamadım. Seslerden dolayı kulaklarımız duymuyor. Bir arkadaşım vefat etmiş, Hava Çelik hanım, ona çok üzüldüm. Sebahattin'e çok üzüldüm. Arkadaşımın kocası kayıp, hala haber alınamadı. Bir de bir çocuğumuz vardı Geyve'den 20'li yaşlarda ondan da haber alınamıyormuş, ona da çok üzüldüm. Ne yapacağımızı bilemiyoruz. Dua ediyoruz.”
Aydınlık