IŞIKGÜN AKFIRAT / SEDA ANIK
Aydınlık gazetesi ve Ulusal Kanal adına Rusya’nın İstanbul Başkonsolosu Sayın Başkonsolos Andrey Buravov’un misafiri olduk. İstiklal Caddesi’nde bulunan tarihi Başkonsolosluk binasında bizi ağırlayan Başkonsolos ile Ukrayna krizine ve TürkiyeRusya ilişkilerine dair kapsamlı söyleşimizi sunuyoruz.
‘BATI KIŞKIRTMASINA ALET OLDULAR’
- Rusya tarafından, Ukrayna toprakları üzerinde NATO kuşatması ve neonazilere karşı askeri operasyon başlatıldı. Operasyon hedeflenen şekilde ilerliyor mu?
24 Şubat’ta askeri harekat başladı. Bu özel harekatın nedenleri Devlet Başkanımız başta olmak üzere ilgili yöneticilerimiz tarafından etraflı ve detaylı bir şekilde anlatıldı. Bu sebeplerin başında Donbass’ta yaşayan ve uzun bir süredir baskılara, taarruzlara maruz kalan Donetsk ve Lugansk Halk Cumhuriyetleri yönetimlerinin başvurusu üzerine ve Donbass halkına yardımcı olmak için başlatıldı.
‘KONU, RUSYA İLE NATO ARASINDA’
Son dönem içinde Ukrayna, Batı ülkelerinin kışkırtmasıyla Rusya’nın güvenliği açısından açık bir tehdit haline gelmeye başladı. Ve bu konu sadece Ukrayna’yla ilgili değildir. Daha geniş bir planda, Rusya’yla Batı bloku veya NATO arasındaki ilişkiler çerçevesinde değerlendirmek gerekiyor.
Uzun süre zarfında ciddi bir problem oluşmaya başladı. Bütün çabalarımıza rağmen şu ana kadar NATO’nun doğuya doğru genişlemesini engelleyemedik. Ukrayna’yı kastederek söylüyorum, NATO tamamen kapımıza geldi. Halbuki Ukrayna’nın bağımsızlığı sırasında imzaladığı deklarasyonda ülkenin askerî açıdan tarafsız kalacağı konusunda hükümler vardı. Bütün bunlar ihlal edildi.
Rusya özel askeri harekata bütün bu durumları göz önünde bulundurarak başladı. Ve harekât bugün itibariyle söylemek gerekirse planlı bir şekilde devam ediyor. Savunma Bakanlığımız tarafından gelişmelerle ilgili detaylı bilgiler verilmektedir.
‘NEONAZİLER, SİVİLLERİ CANLI KALKAN YAPIYOR’
Askeri harekâtı gerçekleştirirken hiçbir şekilde Ukrayna halkına zarar vermek istemiyoruz. Dolayısıyla bunu yaparken bazı “problemler” de bazen bundan dolayı çıkıyor. Örneğin yavaş ilerleme oluyor. Çünkü birliklerimiz Donetsk ve Lugansk Halk Cumhuriyetleri’nin birliklerine yardım ederken sivil halka veya sivil altyapıya zarar vermemek için azami gayret gösteriyor. Genellikle modern silahları kullanarak askeri altyapıya veya yoğun olarak biriken askeri birliklere nokta vuruşlar yapılıyor. Bunlar da daha çok Azak, Aydar gibi neonazi taburları ve birlikleridir. En aktif mukavemeti de zaten onlar gösteriyor. Bunu yaparken de zaten sık sık yerel halkı canlı kalkan olarak kullanıyorlar.
Kendi silahlarını nüfusun yoğun olduğu bölgelere, evlerin yanına yerleştiriyorlar, oradan bizim askerlere ateş açıyorlar. Bu şekilde canlı kalkan oluyor orada yaşayan insanlar. Diğer taraftan da zorla şu veya bu kasaba ya da şehir bloke edildiğinde sivil halkın çıkışları için insani koridorların oluşturulmasını engelliyorlar. Bizim bu tahliyelerin nereden olacağına dair bir önyargımız yok. Asıl önemli olan oradaki sivil halkın güvenli yerlere gidebilmesidir.
Bazen bu neonazi taburlar, sahte haberler yaratmak için bazı eylemlerde bulunuyor. Mesela son eylem olarak Mariupol’deki bir tiyatro binasının infilak ettiği söyleniyor. Hiçbir şekilde Rus askeri birlikleri tarafından o tiyatro binası hedef alınmadı. Bizim varsayımımız, o binanın patlayıcılarla havaya uçurulduğu şeklindedir. Bunun arkasında, o patlamanın Rus askeri saldırılarının sonucu olarak gösterme gayreti yatmaktadır.
Buna benzer çok şey gördük. Donetsk’teki sokaklardan fotoğrafları alıp Rusya saldırısı gibi gösteriyorlar. Örneğin geçen gün DoçkaU dediğimiz silahlarla Donetsk şehrinin merkezine saldırı gerçekleştirildi ve çocuklar dahil olmak üzere 21 sivil insan hayatını kaybetti. 35’ten fazla kişi yaralandı. Bu fotoğrafları alarak sanki Kiev’deki fotoğraflar gibi gösteriliyor.
‘SOMUT NETİCELERİ OLAN GÖRÜŞMELERE AÇIĞIZ’
- Antalya Diplomasi Forumu’nda Rusya ve Ukrayna Dışişleri Bakanları ilk defa bir araya geldi. Bu görüşmeden sizce nasıl bir sonuç elde edildi? Lavrov’un Ukrayna tarafına yazılı bir öneri sunduğu açıklanmıştı. Bu önerinin içeriği nedir?
Türkiye’de yapılan görüşme Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Devlet Başkanımız Putin’e teklifi üzerine gerçekleşmiştir.
Başa koyduğumuz bir prensip var. Görüşmeler sırf görüşme ya da temas olsun diye yapılsın istemiyoruz. Bunlardan somut bir ilerleme, netice almak istiyoruz. Böyle bir katma değer görüyorsak bunun yapılmasını istiyoruz ve buna katılıyoruz.
Ana görüşme formatı, bizim direkt olarak Ukrayna tarafıyla yaptığı görüşmelerdir. Üç toplantı Belarus’ta yapıldı. Dördüncü toplantı çevrimiçi yapıldı. Görüşmeler devam ediyor.
Şimdilik fazla ümit vermeyerek konuşuyoruz. Yine de bazı konuların görüşülmesi açısından eskiye nazaran bazı olumlu sinyalleri görüyoruz. Ukrayna tarafından da bildiğimiz kadarıyla buna benzer değerlendirmeler yapılmaktadır. Rus tarafı bu tür görüşmeleri devam ettirmeye hazırdır.
Rusya’yla Ukrayna arasındaki doğrudan görüşmelerde bazıları yazılı olan teklifler Ukrayna tarafına sunulmuştu. Çarşamba günü Dışişleri Bakanımız Lavrov’un RBC televizyonuna verdiği bir saatlik mülakatında Ukrayna tarafından Antalya’daki görüşme sırasında maalesef önceden sorduğumuz sorulara ve teklif ettiğimiz konulara somut cevapların bu görüşme sırasında gelmediğini söyledi.
Müzakere heyetimize başkanlık eden Bay Medinski her görüşme turu bittikten sonra açıklamalar yapıyor. Kendisi tarafından Rusya tarafının tutumu olarak zikredilen hususlar arasında Lugansk ve Donetsk Halk Cumhuriyetlerinin bağımsızlığı ile Kırım’ın Rus toprağı olarak tanınması konuları da vardı. En başta Ukrayna’ya tarafsızlık statüsünün kazandırılması yer alıyor. Ayrıca Ukrayna’nın ağır ve taarruz silahlarından arındırılması var. Bundan sonra da Ukrayna’da uzun süre içinde Nazi ideolojisi ve kurumlarının bertaraf edilmesi ve gelecek açısından da bunun yeniden doğmayacağına dair garantilerin sağlanması geliyor.
‘TÜRKİYE’NİN YAPTIRIMLARA KATILMAMASI ÇOK OLUMLU’
- ABD ve Batı’nın Rusya’ya yönelik yaptırımları oldu. Türkiye katılmadı, hava sahasını da kapatmadı. Türkiye’nin tutumunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Moskova’nın Türkiye’nin bu süreçteki politikalarına bakışı nasıl?
Ukrayna krizi konusunda mevcut olan görüş ayrılıklarına rağmen Türkiye’nin bu olaylarla ilgili tutumunu önemli buluyoruz. Dengeli ve tutarlı bir tutum olarak değerlendiriyoruz.
Bir taraftan Türkiye ilkeli tutumunu devam ettirerek herhangi bir yaptırıma katılmayacağını resmi olarak bildirdi. Bu da bizim açımızdan çok olumlu bir faktördür. Tabii bizim ikili ilişkilerimizin geliştirilmesine mutlak surette katkıda bulunacak bir faktör olarak değerlendiriyoruz bunu.
Bundan sonra Ukrayna krizinin çözümüne yönelik olarak Türkiye’nin sarf ettiği gayretleri de olumlu bir şekilde değerlendiriyoruz. Olumlu sonuçlara varmak için, barışın tesisini sağlamak için katkıda bulunabileceğini düşünüyoruz.
‘MONTRÖ’NÜN UYGULANMASI OBJEKTİF TUTUM’
Son gelişmelerle ilgili Türkiye’nin bize de haber vererek Montrö Sözleşmesi’nin hükümlerini yerine getirilmesiyle ilgili adımları biz Türkiye’nin tutarlı ve objektif bir tutumu olarak değerlendiriyoruz.
‘İLK YÖNELDİĞİMİZ ÜLKELERDEN BİRİ TÜRKİYE’
- Türkiye’nin yaptırımlara uymaması, Türkiye ile Rusya arasında çeşitli ekonomik gelişmelerin yaşanması açısından bir fırsat yaratabilir mi?
Son gelişmeler, ikili ilişkilerimizin gelecekteki geliştirme imkanları açısından yeni pencereler açmaya elverişli oluyor. Bu yaptırımlar söz konusu olunca birtakım ülkelerle ilişkiler kesilmiş ya da önemli ölçüde sınırlandırılmıştır. Halbuki ekonominin çalışması gerekiyor. Ticaretin yapılması gerekiyor. Ulaşım sistemlerinin çalışması gerekiyor. Sanayi üretiminin yapılması gerekiyor. Dolayısıyla burada engeller söz konusu olunca, yoğun bir şekilde diğer istikametlerde nasıl telafi edebileceğimiz üzerine çalışmaya başladık.
Bu noktada biz, ilk başta gelen ülkelerden biri olarak mutlak surette yaptırımlara hayır diyen Türkiye'yi görüyoruz. Bu durum ikili ilişkilerimizin siyasal olarak gelişmesine de katkıda bulunacaktır. Ayrıca nitelik olarak da ilişkilerimizin çeşitlendirilmesi için ilerlemeler sağlayabiliriz. Bununla ilgili bazı ön çalışmalar yürütülüyor. Mesela yeni lojistik yolların açılması konusunda ve finansal ödemelerle ilgili...
‘YAPTIRIMLAR, TÜRK İŞ İNSANLARI İÇİN FIRSAT’
Yaptırımlar arasında ödeme yeteneklerimizin sınırlandırılmasına yönelik birtakım tedbirler alınmıştır. SWIFT sistemi ve diğer bankalarla ilişki konusunda... Burada da çeşitli yöntemler düşünülüyor. Bu açıdan da hem milli ödeme sistemlerinin geliştirilmesi geliyor hem de milli paralarla daha geniş bir şekilde ikili ticaretin geliştirilmesi gerekiyor. Birkaç sene içinde de alternatif ödeme sistemlerinin geliştirilmesi, MİR kartlarını kastediyorum, SWIFT'e benzeyen bir finans bilgi sisteminin kurulması ve milli paralarla ticaretin geliştirilmesi önem taşımaktadır. Bizim Türkiye ile geçen yıl ikili ticaret hacmimiz yüzde 60 arttı. 33 milyar dolar civarında bir ticaret yaptık. Bunun artırılması için de yeni imkanları denemeliyiz. Özellikle yaptırımlarla ilgili koşullar altında, Türk iş insanları için de yeni imkanlar açılıyor. Hem malların sevkiyatı açısından, hem yaptırım uygulanan malların yerinde üretimi konusunda birtakım adımlar atılabilir. Bizim de bu noktada gördüğümüz, Türk iş insanları heveslidir. Yerinde yatırım konusunda yeni olanakları görüşmek için yoğun çalışmalar devam ediyor. Çinlilerin söylediği gibi kriz sözü iki anlama gelir: Birincisi tehlike, ikincisi ise yeni imkân. Biz de yeni imkanları bulup onları geliştirmeliyiz.
Zaten 2014 yılından beri uygulanan yaptırımların tecrübesine sahibiz. Başarılı bir şekilde bunu yapabiliyoruz. Diğer yandan da yeni iş ortaklarının bulunması gerekiyor. Türkiye gibi ülkelerle ilişkilerin daha da geliştirilmesi gerektiriyor. Bu yaptırımlar bu konuda teşvik edici olacaktır.
‘BÜYÜK AVRASYA ORTAKLIĞI DERİNLEŞECEK’
- Rusya lideri Vladimir Putin, Kış Olimpiyatları için Çin'deyken Xi Jinping ile beraber ortak bir bildiri ilan etti. Bu bildiri Büyük Avrasya Ortaklığı'nı içerdi. “Ortaklığımız sınırsızdır” denildi. Bu bildirinin dünyaya ve bölgeye etkileri nasıl olacak?
Bu aslında yeni bir inisiyatif değil. Zannediyorum ilk kez 2010 gibi dile getirilmeye başladı. Devlet Başkanımız çeşitli konuşmalarında daha geniş çerçevede bu konuyu anlattı. O dönem Lizbon'dan Vladivostok'a kadar ortak bir ekonomik alandan bahsediliyordu. Gayretlerimiz de bu istikametteydi. Yani Asya Pasifik ile Avrupa'yı bir araya getirme ve çeşitli ortaklıklar ve anlaşma sistemleri altında çok taraflı ilişkilerin geliştirilmesi düşüncesi...
Maalesef 2014'ten sonra yaptırım ideolojisi kazanınca, AB ile ikili ilişkilerimiz en düşük seviyeye düşünce, bu düşüncenin görüşülmesi açısından koşullar da elverişli değildi.
Bu durumda Doğu’yla ilişkilerin daha yoğun bir şekilde geliştirilmesi konusu ön plana çıktı ve çeşitli formatlar gündeme geldi. Bu konuda birtakım büyük kurumlar ve kuruluşlar var: Mesela Avrasya Ekonomik Birliği, Şanghay İşbirliği Örgütü, KuşakYol İnisiyatifi gibi.
Bütün bunların senkronize edilmesi ve aynı büyük çatı altında birleştirilmesi düşüncesi ön plana çıkıyor. Bu görüşmelerde de Büyük Avrasya Ortaklığı şeklinde Rusya ve Çin'in lokomotif olabileceği bir ortaklıktan bahsediliyor. Eğer diğer ülkeler ilişkilerin geliştirilmesine engel oluyorlarsa, o zaman başka çaremiz kalmıyor. İlişkiler, mutlak bir suretle karşılıklı yarar temeli üzerinde ilişkileri geliştirmek isteyenlerle gelişecektir ve bu noktada boşluk olmayacaktır. Bundan zarar görenler de yaptırım uygulayanlar olacaktır.
‘İSTANBUL HAVALİMANI VE THY’NİN ROLÜ ÇOK ÖNEMLİ’
- Havacılık konusunda yaptırımlara karşı Rusya ne önlemler alıyor?
Havacılık konusu bizim başkonsolosluk olarak günlük çalışmalarımız açısından da çok titiz şekilde denetlediğimiz bir konudur.
İlk başta bizim de aldığımız bir karar vardı. Yani belirli hava sahası ile bazı havalimanlarını sivil uçuşlara kapadık. Bu da kısmen sınırlayıcıydı. Ama buna bir de Batı tarafından uygulanan yaptırımlar eklendi ve bu da çok büyük bir etki yaptı. Hava sahalarını kapattılar.
Dolayısıyla Rusya da karşılıklılık temelinde aynı kararı almak durumunda kaldı. Bu durum kendiliğinden birtakım zorlukları yaratıyor. Buna daha sonra uçaklarla ilgili problemler eklendi. Uçakların bir kısmı leasing yöntemiyle çalışıyor. Leasing antlaşmaları sonlandırılınca, bu uçaklarla ilgili sorunlar çıktı. Çeşitli havalimanlarında uçaklara el konuldu. İnsanlar da havayolu şirketleri de zor durumda kaldılar. Bu durumda başka uçaklar bulmak gerekiyor.
Ayrıca risklerin sigortalanmasıyla ilgili işleri daha çok Batı yapıyordu. Onlar da bu garantilerini geri çektiler. Bütün riskler havayolu şirketlerine kaldı. Bu durum yeniden yapılanmayı gerektiriyor.
Bu sınırlamaların olduğu dönemde, İstanbul Havalimanı’nın rolünü çok önemli görüyoruz. Hem Rusya’ya gitmek açısından hem diğer ülkelere gitmek açısından önemi var. Türk Hava Yolları’nın kendi uçuşlarını yapmasını çok önemli buluyoruz. Diğer hava yolu şirketleri de uçuyor ama sınırlamalar var. Ümit ediyoruz gelecekte de bu rolü sürdürecektir.
‘RUSLAR İÇİN MİLLİ BİR İSTİRAHAT YERİ’
- Türk turizminin can damarlarından biri Rus turistler. Türkiye’nin büyük turizm şirketleri Maliye Bakanı ile görüşerek Rusya’dan Türkiye’ye daha fazla turist gelmesini beklentilerini dile getirdiler. Bu konuda Rusya nasıl bir politika izleyecek?
Buraya gelen ve yabancı ülkelere giden turistlerimizin önemli bir kısmı, yüzde 90’dan fazlasının uçakla seyahatı söz konusu olduğunda, Türkiye açısından da öyle, en iyi ulaşım yolu hava yolu. Onun için problemler olunca turistler açısından da sınırlamalar ortaya çıkmakta. Diğer koşulları da göz önünde bulundurarak özellikle son birkaç sene içinde Rusya’da kendi iç turizmini geliştirme yönünde bir takım önemli adımlar atılmıştır, atılmaya devam edilmektedir. Yurt dışındaki zor koşulları göz önünde bulundurarak geliştirilmesi gereken bir alandır iç turizm.
Tabii ki 90’li yılların ortasından başlayarak Türkiye bizim için bir “milli istirahat yeri” rolü oynamaya başladı. Çünkü hem güzel, hem hesaplı. Özellikle deniz kenarında tatili geçirmek için bir cazibe merkezi. Gelişmiş altyapı da söz konusu olunca bunlar bizim Rus turistlerin cenneti haline geldi Türkiye. En fazla 2017 yılında zannediyorum 7 milyon turist geldi. Normal koşullar altında bunun devam etmemesi için hiçbir neden görmüyorum. Bunun yanında sizin ülkenizin de Rusya’da turizmin geliştirilmesine katkıda bulunabileceği hafızada tutulmalı.
‘UMARIM BİR TÜRK KOZMONOTU UZAYA BİRLİKTE YOLLAYACAĞIZ’
- Son olarak Türkiye’ye, Türk halkına yönelik bir mesajınız varsa onu da almak isteriz.
Türkiye’yi çok seviyorum. Türkiye’de benim iş hayatımın büyük bir kısmı geçti. Toplam 20 seneden fazladır Türkiye’de çalışıyorum. Daha önce birkaç defa bizim Ankara’daki Büyükelçiliğimizde çalıştım. Son iki buçuk seneyi de burada, İstanbul’da büyük bir zevkle geçiriyorum. Bu şehirden, burada yaşayan insanlarla etkileşimden büyük memnuniyet duyuyorum.
Tabii Türklerin çalışkan ve sevecen olduğunu biliyorum. Onlarla her zaman güzel ilişkilerimiz ve temaslarım oldu.
İkili ilişkilerimizin geliştirilmesine ne kadar imkânım olursa katkıda bulunmak için çalıştım. Ümit ediyorum ki ikili ilişkilerimizi yeni ufuklar, umut verici ve olumlu ufuklar bekliyor.
Çeşitli yeni işbirliği alanları açılmaktadır. Mesela son olarak üzerinde durduğumuz konular arasında uzay çalışmaları yer alıyor. Türkiye açısından da biliyoruz ki önemli bir konu. Uzay çalışmaları konusunda da çalışmalar büyük bir tempoda devam etmepktedir.
Bu alanda Rusya’nın da büyük bir tecrübesi var. Uzaya ilk insan Sovyetler Birliği’nden gönderilmişti. Uzay istasyonları yapıldı ve çeşitli önemli atılımlar oldu.
İşbirliğimizin geliştirilmesi için büyük imkanlar mevcuttur. Heyetlerimiz gidip geliyor, bu konuları görüşüyor. Ümit ediyoruz ki belki bir iki sene sonra bir Türk kozmonotu bizim uzay istasyonumuza götürme imkânımız olacaktır.