Çocukluğumda, Güney Rusya’daki yaşlı babuşkalar (büyükanne) çocukları uyarırdı: “Eğer kötülük yaparsanız sizi Türklere köle olarak satarım.” Gençliğimde SSCB’nin düşüşünden sonra sınırlar açıldığında ve Ruslar yurtdışı seyahatleri için bir fırsat edindiğinde pek çok Rus erkeği, Türk erkeklerini bir tehdit unsuru olarak gördü çünkü bu koyu saçlı adamlar, Rus kadın yolcuları cezbetti ve birçok zengin kadın dinlenmekten ziyade romantik maceralar için Antalya’ya gitti. (Aslında, Türk erkekleri ve tatil problemi, Rus milliyetçilerini vergi politikasından ya da diğer iç problemlerden bile daha çok endişelendirdi.)
ANKARA VE MOSKOVA İTTİFAKI BİR HAYALDİ
Ve yetişkinliğimde, Kasım 2015’te Su24 uçağımızın düşürülmesi nedeniyle tüm Rus halkı ateş püskürüyordu. Bu sebeple karşılık olarak uygulanan yaptırımlardan sonra, Rus işadamları arasında bulunan arkadaşlarım, bana eğer devlete ait müşterilerle etkileşimde bulunmak istiyorlarsa, herhangi bir Türk oluşumuyla bağlantı kurmayı reddeden özel bir beyan imzalamak zorunda olduklarını söylediler. Bu sırada, bazı Rus başıbozukları (bu kelime tarihi olarak dilimize pek çok RusTürk savaşı sayesinde girmiştir) Türkiye’ye karşı en güçlü tedbirleri alma çağrısı yaptılar onların Hava Kuvvetleri'ne karşı roket bombardımanı yapmak dahil.
Bu yüzdendir ki bir gün Ankara’nın, Moskova’nın en yakın müttefiklerinden biri olacağını ve en büyük Rus gazetesinden bir gazetecinin en eski Türk gazetelerinden birinin sayfasında bulunan bir fikri destekleyeceğini hayal dahi edemezdim.
Çağdaş Rusya için Suriye’de kendini göstermek, en az Türkiye’nin İstanbul Boğazı ve Çanakkale Boğazı’nda kontrolü sağlaması kadar önemli.
Rusya’nın Vladimir Putin’i, yaklaşık yirmi yıldır ülkesinin gücünü, hakimiyetini ve uluslararası duruşunu geri kazanmak için teşebbüslerde bulunuyor. Bu amaca ulaşırken, dikkatli ve tedbirli bir davranış sergiledi. Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa, Ortadoğu sorunlarında yüzde 10 gerçek eylemlerde bulunup yüzde 90 gürültü yaparken, Putin tam tersi bir rol oynadı.
RUSYA’NIN DOĞALGAZ STRATEJİSİ
İşe ekonomi gibi sıkıcı şeylerle başladı.
Türkiye için, doğalgaz tüketimi 2005’te 27 milyar metreküp (m3)’ten 2013’te 45 milyar m3’e yükseldi. Şu anda, ekonomik durgunluk ihtimali nedeniyle gaz tüketimi düştü ancak herhangi bir kriz bir gün kâra dönebilir.
Avrupa Birliği’nde, yeşil enerji yaptırımı ve “iklim histerisi” nedeniyle, gaz tüketimi azalıyor. Ancak 2018’de, Avrupa Birliği’nin kendi gaz üretimi yüzde 3,7 düşmüştü ve gaz ithalatı yüzde 4,5 artmıştı: 311,5 milyar m3’ten 325,5 milyar m3’e.
Bu miktar dahilinde, 201,8 milyar m3 (AB gaz ithalatının yüzde 62’si ve toplam tüketiminin yüzde 35’i) Rusya’nın Gazprom kurumu geçen sene gelişme gösteren tek Avrupa boru hatlı doğalgaz tedarikçisi tarafından sağlandı (yüzde+3,8). Bu nedenle Rusya, Avrupa gaz teminatında kendi kişisel rekoruna ulaştı. RusAlman Nord Stream 1 boru hattı yüzde 100’ün üzerinde kullanımla işliyor. Nord Stream 2 doğalgaz boru hattının açılışından (2020’nin başlarında olması planlanıyor) sonra ise RusAvrupa “gaz bağı” her zamankinden daha da güçlü olacak.
TürkAkım doğalgaz boru hattının açılışından sonra Rusya ve Türkiye birbirinin ekonomisinde eşit rol oynayacaklar, tıpkı Rusya ve Almanya’nın yaptığı gibi.
Ve şimdi Rusya’nın Eski Dünya aktörleriyle hiçbir enerji bağı olmadığını düşünün. Onu eşit bir partner olarak görürler miydi? Liderler, Başkanıyla (Rusya’nın) yeni dünya düzenini tartışmak için Rusya’yı ziyaret ederler miydi? Alman, Fransız ve İtalyan parlamentolarındaki ana partiler Rusya’ya karşı Amerikan destekli yaptırımları geri çekme çağrısı yaparlar mıydı? Ancak Rusya hem dünyanın en büyük doğalgaz rezervlerine hem de en iyi doğalgaz transfer yeteneklerine sahip olduğuna göre başka bir seçenek yok, değil mi?
Şimdi Suriye meselesine dönersek (ki bay Putin’in uzun süreli Büyük Enerji Oyunu’nun ana parçalarından biriydi), öncelikle Rusya, Suriye krizine 2013’te (Batı’nın Libya adına işlere karışma teşebbüsünü veto ederek) dahil olmuştu.
Bölge ülkeleri arasında, en büyük doğalgaz alanları İran, Katar ve Suudi Arabistan’da bulunuyor. Bu ülkeler sırasıyla 33,7, 24 ve 8,9 trilyon m3 rakamlarıyla, dünya doğalgaz rezervlerinde ikinci, üçüncü ve beşinci sıradalar. (Tabii ki Cezayir de var ancak doğalgaz rezervleri kısıtlı: 4,5 trilyon m3 ölçülerinde. Dünyada 11. sırada ve Rusya’yı tehdit edemez.)
ENERJİ SAVAŞLARINDA SURİYE’NİN ÖNEMİ
Bu Ortadoğu doğalgazını Türkiye’ye ve Avrupa’ya transfer etmenin en iyi ve en etkili yolu geniş ve düz Suriye arazileri içinden bir doğalgaz hattı döşemektir ki bu Rusya’nın partnerlerine karşı tek doğalgaz sağlayıcısı olma rolüne zarar verir. Şam, Moskova için çok yakın bir müttefik olduğundan, böyle bir doğalgaz hattı asla olmayacak ve Rusya bu mavi enerji tahtında bir Tsarina(Çariçe) olarak kalacak. Türk Boğazları Türkiye için neyse, Suriye de Rusya için o, derken, kastettiğim buydu. Kişisel bir şey değil, sadece jeo stratejik konular.
Tabii ki tüm bu sıkıcı sayısal veriler, Amerika’nın işlere karışması, kaçan IŞİD hayranları, Suriye sınırındaki ortak RusTürk devriyeleri, karmaşık ErdoğanEsad ilişkileri ve PutinErdoğan görüşmelerinin (bariz şekilde gerçekleşen) gizli kısımları kadar ilgi çekici değil.
Dünya liderlerinden biri olan Rusya, Ankara’yla ilişkilerde, yaptırımlar uygulayarak, nükleer bombalarla tehdit ederek ve askeri darbeler düzenleyerek, zora başvurabilirdi.
Ancak bu tarz hamleler Rus değil, Amerikan tipidir.
Washington’un aksine Moskova, diğer milletlerin kendi çıkarlarına sahip olma haklarını onaylar: Ankara’nın Suriye sınırında bir güvenli bölge kurma hakkı ya da Kürtlerin IŞİD benzeri gruplardan korunma veya Suriye’nin kendi tek parça devletine sahip olma hakkı gibi.
Bu yüzdendir ki gözlerimizin önünde kurulan yeni dünya, eski ve tek kutuplu olandan çok daha adil ve güvenli olacaktır.