Ailesinin gücü, tarihe olan merakı ve derin isimlerle ilişkileri Gertrude Bell'in "sınırları aşan" hayatını şekillendirmeye başladı. Gertrude Bell, Oxford Üniversitesi'ni başarıyla tamamladı. Artık tek amacı Londra'nın dışına çıkmaktı. Yolunu ise üvey annesi Florance açacaktı. Florance'in kardeşi Mary'nin kocası Frank Lascelles, 1887'de Romanya'nın başkenti Bükreş'e büyükelçi olarak atandı.
Florance, üvey kızı Gertrude için en uygun adresin Bükreş olduğu sonuca vardı. Gertrude 1888'de soluğu üvey teyzesinin yanında aldı. Elçilik davetlerinde çok önemli isimlerle tanıştı. Onlardan arasında Charles Harding de vardı. Bu isim, İngiliz sömürgesinin yolunu açan Doğu Hindistan Kumpanyası'nın önde gelen valileri arasındaydı.
Ancak Gertrude'nin en iyi arkadaşı bir yazardı. The Times için yazılar yazan gazeteci Valentine Chirol, özellikle Osmanlı İmparatorluğu, Ortadoğu ve Doğu sorunu ile ilgili yazdığı yazılarla Gertrude'nin dikkatini çekmeyi başardı. Chirol'un yazılarını okuyan, Harding'le Asya'yı tanıyan Gertrude, 1889'da Osmanlı topraklarına giriş yaptı. Arkeolojiye olan merakı da o zaman ortaya çıktı. İlk olarak Çanakkale'ye gidip Truva Antik Kenti'nde incelemeler yaptı.
Ardından İzmir'e geçip Efes Antik Kenti'ni dolaştı. Sonrasında Bursa ve çevresindeki camileri ziyaret etti. Gertrude, tarihler 3 Mayıs 1899'u gösterdiğinde ise ilk kez İstanbul'la ayak bastı. Pera Palas Otel'de kaldı. Bu süre zarfında tüm tarihi yerleri dolaştı.
Nargile ve Türk kahvesiyle tanıştı. Hatta Londra'ya dönerken yanında bir miktar kahve götürmeyi de unutmadı. Gertrude'nin Türkiye ziyareti ne ilk ne de son oldu. Daha sonra özellikle Ortadoğu ziyaretlerinin tamamında mutlaka Türkiye'ye uğradı.
TÜRK DÜŞMANI BİR DEDE
Gertrude Bell'in ailesinin zenginleşmesi, büyümekte olan İngiltere'yle paralel gerçekleşti.Bell'in dedesi, demirin üçte birini üreten Isaac Lowthian Bell'di. Maden Mühendisi Isaac Lowthian, Osmanlı karşıtı olan Başbakan Gladstone'un liderliğindeki liberallere destek verdi.
Öte yandan Gertrude'nin çocukluğunun geçtiği yıllar Türkİngiliz ilişkilerinin bozuk olduğu bir dönemdi. Britanya, kendisine ciddi bir tehlike olarak gördüğü Rusya'ya karşı Kırım Harbi'nde (18531856) Osmanlı'yı desteklemişti. Ancak William Ewart Gladstone'un 1880'de tekrar başbakan olarak iktidara gelmesiyle kırılma yaşandı. Şiddetli bir Türk düşmanı olan Gladstone, 1876 yılındaki Bulgar İsyanı'nı kullanarak Türkler aleyhine karar propaganda yaptı.
ÜVEY ANNESİNİN ETKİSİ
Gertrude Bell, çağdaşı olan kadınlardan çok farklıydı. Bunun temelinde ise üvey annesi Florance'ın etkisi vardı. Florance, üvey kızındaki öğrenme hırsını çok yakından takip ediywordu. Çünkü Gertrude kafasını kitaplardan kaldırmıyor, neredeyse her hafta birkaç kitap bitiriyordu. Kitapları üvey annesi ile paylaşmaktan da büyük keyif alıyordu. 9 yaşındayken en sevdiği ders felsefe ve tarihti.
6 DİL BİLİYORDU
İngiltere sömürge siyasetiyle farklı kıtalara açılmıştı. Bu nedenle okullarda öğrencilere, Latince, Grekçe, Fransızca ve Almanca da öğretiliyordu. Bu nedenle Gertrude Bell, İngilizce'nin yanı sıra Almanca, Grekçe, Latince, Fransızca ve İtalyanca biliyordu.
İNGİLİZ KADIN CASUSUN SIRA DIŞI HİKAYESİ RABUN GÜRBÜZ ARAŞTIRDI 2