Bir millet, Nagehan'ın rezil kocası Rasih Kütahyalı'nın Orhan Pamuk'un gizli dostukankisi olduğunu faş eden fotoğrafları gördüğü günden beri Orhan Pamuk'a, .ötüyle gülüyor.

Bazıları da çok eğleniyor, .ötüyle gülmeyi geçtik, milletin .ötü bülbül olmuş. 

Doğrusu milletçe kültür şoku yaşıyoruz.

Kibrinden geçilmeyen nobel ödüllü yazarımızın 'özel dostları'yla gizlice buluşmaları, ınıııınnn ınnnnn işte popülüzmin perişan zirvesi!

Bu utanç dolu rezillikler elindekilerle azıyla yaşamayı bilmeyenlerin hazin dünyasıdır, bu fotoğraflar .ötü beyni olmuş yazar ve sanatçıları yeni gençliğe tanıtmak için iyi fırsat!

Kimi şöhret uğruna fetö savcılarıyla dostluklar kurar, kimi başkalarının yazdığı kitaplardan aynen hırsızlıklar yapar, ve sırf ödül için ülkesine küfreder.

Kimi küresel statükonun, kimi sarayın adamı, ve ama yolun başında da sonunda 'kankiler'ahbap çavuşlar aynı çevre aynı adamlar, statükonun iktidarın gözden geçirilmiş yeni baskısı da aynı roman aynı sanatçı gazetecilerdir!

Kütahyalı, Boşnak skandalından sonra, Melih Gökçek'in Beyaz TV'sine sığındı. Melih Gökçek de zaten Ankara Ticaret Odası seçimleri için hazırlanıyor ve kendine saray destekli bir 'tetikçi' arıyordu. Kütahyalı Beyaz Futbol'da görünmeye başlamasıyla tetikçi yazılarına başladı, ve...

Ve kamuoyunun karanlıklara gömdüğü ( Van gölü canavarı) Kütahyalı internet sitelerinde ve TV'lerde tekrar görünmeye başladı. Önce Devlet Bahçeli'yle telefon görüşmeleri. Sonra saraydan Boşnak derneklerine ikaz azar telefonları: Kütahyalı'nın üstüne gitmeyin, diye. Sonra Melih Gökçek'in himmeti.

Veeee, itibarları yerin dibinde gazeteci sanatçıların son durağı Orhan Pamuk'la aile içinde aile sofrasında özel dostluk fotoğrafları. Bu fotoğraf bize ortak bir yapı ortak bir hikaye ortak bir siyasi dili işaret ediyor.

Kütahyalı'nın yanaşık kankilerini toparlayalım: Devlet Bahçeli, Melih Gökçek, Saray, Orhan Pamuk. Ve geçmişteki Fetö savcılarıyla dostluklarını da ekleyin hiç bir müşkilatla karşılaşmadan ülkenizin siyasi denklemini bulursunuz.

Devlet Bahçeli, Melih Gökçek, Saray, Orhan Pamuk, Fetö savcıları, toplayınca asıl şu gerçek çıkıyor: istediğiniz kadar sapıklık istediğiniz kadar rezillik skandal yüz kızartıcı suçlar işleyin artık siz 'derin siyasetin' derin statükonun korumasındasınız. İşte Türkiye'de asıl bu filmi çekecek adam yok!

Ne mi anlatıyorum, günümüzün en yüce gücü, işte budur!

Orhan Pamuk Kütahyalı dostluğunda ne arıyor?

Ya da Kütahyalı Devlet Bahçeli dostluğuyla neyin peşinde?

Ben edebiyatçı olduğum için Orhan Pamuk'un izini süreyim:

Orhan Pamuk şunu arıyor, Nagehan Alçı ve Kütahyalı gibi iki kişiyle tanışıp 'dehşete' kapılmak duygusunu yaşamak istiyor. Çok uzun süredir tatmadığı bu duyguyla kalemini alevlendirmek.

Düşünün Afrika'dan timsah getirip evinde besleyenler var, neden beslerler, 'dehşet' duygusuna yakınlaşmak ve her an yaşamak. Aslında bu safari sosyete sporudur! Sıkıcı hayatlarına gerilim ve heyecan!

Başka? Orhan Pamuk, masumiyet müzesi'ni bu çok sürpriz isimlerle derinleştirmek istiyor, düşünün ülkenin gerçek masumları: Nagehan ve kocası!

İyi bir hikayeci dürüst gerçeğe acımasızca kıyabilendir, şeytan keseleyip taşağından papatya çiçeği çizebilendir.

Bir şöhret manyağı olarak Orhan Pamuk, azimle .ıçıp şöhret için mermeri delen bu aileyi, şöhret için her .ok'u rahatlıkla afiyetle yemelerinden ötürü çok büyük yakınlık ve heyecan duydu.

Başka? Evrensel, küresel, global ve kainat değeri ve doğu ve batı'nın gözbebeği(?!) Orhan Pamuk, bu aile fotoğrafıyla, çok yutmuş, bilmiş, pek yakışıklı, harika güzel konuşan, derin ve muhalif Cihangirli tanımına hiç uygun düşmüyordu, olsun, kusurlu dostluklar sanatı bağlamaz!

Fotoğraf çekilirken yüzlerinde telaş yoksa kimseyi bağlamaz, ancak fotoğraf yayınlandıktan sonra Orhan Pamuk fazlaca gerilip bozulmuşsa o zaman bu fotoğraf siyasi bir kasıtla çekilmiş ve bu dostluk gösterileri ve sahte gülücüklerin alayı kolpa(sahte) demektir.

Orhan Pamuk'un fotoğraf faş olduktan sonraki telaşı da çok acıklı, adamcağız, Samson, Spartaküs, Golyat olmaya giderken Kütahyalı'yla kanki çıktı.

Gerçek, kendisi de kankileri de popüler kültürün 'kedicikleri'.

Orhan Pamuk'un aile fotoğrafındaki o sahte samimiyet nedir öyle?

Doğrusu çok özlediği bir buluşma, çok özel bir akşam yemeğiymiş, gibi. Abidin Dino'yla Nazım Hikmet'in arkadaşlıklarıfotoğraflarına bir özenti gibi mi, tarihi ve sanatsal değeri çok üstün nostaljik bir  fotoğraf mı, yoksa, para güç şöhret nüfuz'un sonunda bir araya getirdiği derin örgütlenme mi?

Sanat tarihine mal edilecek bu eşsiz sanatçı ailelerin fotoğraflarını Türkiye'ye mal eden, işte Cihangir Semti, bu!

Ben bu fotoğrafta TroçkiFrida Kahlo buluşması aşkı gibi sanat tarihini çok etkileyen derin sarsıcı kokular içinde bir hikaye de arar bulurum.

Bakın fotoğrafta görülmeyen bir kobalt mavisi var, gerçekte, o akşam yemeği için, tıpkı Meksika'nın ünlü sanatçısı Frida'nın ev duvarları gibi, kobalt mavisini fona sofraya yemek takımlarına kim yerleştirdi?

Bilmem akşam yemeği fotoğrafından gizlenen bu kobalt mavi için Melih Gökçek ve Devlet Bahçeli beyler ve sarayımızın görüşleri nelerdir?

Böyle büyük bir sanatsanatçıgazeteci buluşmasında tarih gizli kalmış hiç bir noktayı affetmez.

Bir kaç aya kalmaz bu büyük buluşmayı yine bir başka evrensel değerimiz Can Dündar belgeselinden izleyebilirsiniz.

Biz büyük sanatkarlarımıza dönelim, fotoğrafı çeken Orhan Pamuk dahil, sofrada oturanların pırlanta pırıltılı gözlerine iyi bakın, ülkemizin geleceğini muştuluyor.

Sanatın meşalesi gibi parlıyorlar.

Kuşkunuz olmasın o gece Türk Edebiyat Tarihi bütün varlığıyla ruhani şahsiyetleriyle ordaydı, ve Kütahyalı klasisizm nutuk ve hikayeleri anlatıyor Orhan Pamuk daha önce eşi görülmemiş bu üslubu heyecanla binbir gece masalı gibi dinliyordu.

Sanatın gücüne bakın, bir fotoğrafla ülkemizi bütün pisliklerinden yıkayıp temizliyorlar.

İyi bakın fotoğrafa, kıvılcım kıvılcım ışık ışık dökülmüş, sanatın yumuşacık birleştirici gücü semalarda uçuşuyor.

Neşelerine bakıverin, bunun adı: Mutlu, öncü, savaşçı Cihangir!

İsyan başkaldırı ruhlu büyük üstad Kütahyalı ve Orhan Pamuk!

Birlikte gerici kemalistlere karşı gövdelerini koymuşlar.

İki bin yıl boyunca 300 Ispartalı'dan beri Anadolu'nun beklediği Cihangir'in evrensel kahramanları!

Hakkını yemeyelim, fotoğrafın müzikalitesine ayrı mimarisine ayrı kompozisyonuna ayrı ışık yelpazesine ayrı ve ülkemizde yarattığı mucizevi büyüleyici şaşırtıcı beğenisine çok ayrı yönden bakıp didik didik lime lime sanatın masasına yatırıp  incelemek lazım.

Boru değil, büyük yazar Kütahyalı ve Orhan Pamuk, sadece bu iki isim büyük sanat değeri.

Şu an ülkemizde Çankırı cezaevi maltada volta atan Nazım Hikmet şiirlerinden daha çok konuşuluyor.

Narkotik uyarıcı dedikodularına kulak asmayın, o gece büyük elitlerimiz ülkemiz için ne çok acı çektiklerini konuşuyorlar, gerçi böyle bir fotoğraf narkotiksiz de çekilmez, neyse..

Aralarında şöhretin yalı sahibi olmanın yani dünyalığın beş para etmediğini konuşuyorlar, yüzlerini acıtararak ve hepimizi küçümseyerek saraymış, nobelmiş, hikayeymiş diyorlar. 

Şeytanlık ve cinliğin puştluk sahtekarlık değil ne büyük dehaca bir sanatkarlık olduğunu bir türlü halka anlatamadıkları, meyhane dertlisi hikayeler işte.

Ve ama hiç bir zaman paranın şöhretin nüfuzun iktidarın korunmanın imtiyazın sert sınırları olduğunu ve bu duvarların kendilerini kendi varoluşlarına ve insanlığa ebediyyen kapattığını hiç bilemeyecekler!

Fotoğrafa bir başka yönüyle bakalım, uzun yıllar münzevi yaşamdan sıkılmış bir Orhan Pamuk görüyoruz, dayanamayıp flaş diye 'sıkıntı' bombasını patlatıyor.

Münzevilik sanatçımızı yaşlandırmış vur patlasın çal oynasın kankilerle biraz 'gençlik' aşısı vurulmak da istemiş olabilir. Ya da kendi şöhret mirasını ancak bu yeni türedilere emanet edilebileceğine inanıyor ve şöhretin en temel kuralı, ne kadar bayağılaşırsan o kadar yükselirsin, inancına bağlılığını yaşlılığında da sürdürüyor olmalı. Ya da 'acayip' olanın sadece kendisi olmadığını yakından görmek istemiş olabilir.

Yazarımız Orhan Pamuk, bu fotoğrafıyla hayatın 'bütününü' romanına dahil ediyor(!?), günlük arkadaşlarını da romanları gibi 'güven altına' alıyor, artık bu fotoğrafın da bir hayatı var.

Artık fotoğraftaki Nagehan'ı Kütahyalı romanları hepsi büyük sanatın sonsuzluğunda 'koruma' altında, fotoğrafla birlikte uzun bir ömürleri olacak, anılacaklar, edebiyat dergilerinde defalarca yayınlanacak, imrenilen kıskanılan hayatlarıyla medyamızı süsleyecekler!

Bir sanatçıya bütün canlılar ailedir akrabadır. Nagehan Alçıkocası ve Orhan Pamuk dostluğuna ey Cihangir ahalisi tabii ki insancıl yanıyla bakacak. 

Adamcağız bir ihtiyaç hissetmiş.

Açlığını çekmiş.

O da insan, özenmiş.

Melih Gökçek, Saray ve Fetö Savcıları ve Devlet Bahçeli 'kankilerinin' milletçe alkışlanan milletçe beğeni yağmuruna tutulan can ve kadim dostluğundan o da bir nebze yaşamak istemiş. Derin sarhoşluk!

Öyle gece gündüz yeraltı dünyasında izbe arka sokaklarda yaşar gibi bir yazarlık koca romancıya yakışır mı, o gece, Nagehan hanım ve sevgili kocasını çağırırak bu ebedi 'karantina'dan çıkmak istemiş de olabilir, o gece Nagehan'ın ışık saçan yüzünde bütün romanlarının ve ödüllerinin özetini görmüş olabilir!

Belki de kendi yüzünü kimsenin göremeyeceğini görmek istemeyeceğini çok iyi bildiği için, kendi nur yüzünü ancak kendisi kadar kirli karışık şaibeli yüzlere açmış, yüz görümlük hediyesi olarak da güleç bir fotoğraf çekip misafirlerini bu fotoğrafla ödüllendirmiş de olabilir!

Gerçi bu yüz görümlük kendisini klas ve ağır satan hodperest sanatçımızın müstesna tavrına pek yakışmadı, ama, olsun.

Şöhret için cinayet işleyenler intihar edenler şöhret için ülkesini satanları düşününce, düğüm içinde düğüm labirent içinde labirent düşüncelerin bir fotoğraf karesine sığmayacağını büyük yazarımız da iyi biliyor.

Fazla da büyütmeyelim, aşırı 'ilgisizlik' her sanatçıyı, bir zaman sonra şöhretini borçlu olduğu popülizmin kollarına bir daha atıverir, bir daha, bir daha, bir daha.

Unutmayın onlar kendi bedenleri içinde yaşamıyorlar.

Kendilerini başka türlü gösteren hayali simülasyon modelleri içinde bir piyasa edindiler.

Adları yazar ve sanatçı ve ama bu türleri, asla iyileşmezler, çünkü bir kez olsun metinlerindeki derinliklerin içinde saklanabilecek tevazuları hiç olmamıştır, düşüncenin fikrin değil gösteri çağının ürünleri, yani zavallı kuklalar, plastik suratlar, peluş oyuncaklar.