Dün gece Nevizade'den geçtim, daracık mekanlar ve ağzına kadar açılmış müzik, gürültünün şiddetinden düşüp bayılabilirsin, bir çok mekan dip dibe gelmiş, o sırada bir şey dikkatimi çekti, adam birasını bu taraftan alıyor hesabını buraya ödüyor ama sandalyesini döndürmüş yandaki barın müziğiyle eğleniyor!
Soner Yalçın'ın bugünkü 'kim kazandı kim kaybetti' yazısı, seçim sonrası tarihi bir dönemeçte çok köklü ideolojik bir kırılmaya uğradığımızın tanığı bir yazı.
Oysa kim kazandı kim kaybetti mütalaası için çok acele etmemek lazımdı.
Çünkü bu sütunlarda onlarca yıl upuzun makalelerle derdini anlatmaya çalışan Nihat Genç'in kaybedenleri ve kazananları çok farklı, çünkü kaybeden ve kazananların sosyolojisi ve tasarımı çok farklı.
İMAMOĞLU'NU CANI GÖNÜLDEN ALKIŞLAYAN KİTLELER 'MUSTAFA KEMAL'İN ASKERLERİYİZ' DİYE BAĞIRIYOR
İşte dün İmamoğlu'nun mazbata almasını haklı ve gururlu bir sevinçle kutlayan kalabalıklar 'Mustafa Kemal'in askerleriyiz' diye bağırıyor, ama, İmamoğlu, 'Buğra Kavuncu'ya teşekkür ediyorum' (CIA ajanı Enver Altaylı'nın yeğeni) diyor. Yine kitleler 'Mustafa Kemal'in askerleriyiz diye bağırıyor, İmamoğlu: 'Canan Kaftancıoğlu'na teşekkür ediyorum' diyor.
İmamoğlu'nun etrafına bakıyoruz, CHP üst yönetimi, meşrepleri ve siyasi pozisyonlarını kitlelerin gayet iyi bildiği Erdoğan Toprak, Mahmut Tanal, Oğuz Kaan Salıcı, Seyit Torun, Sezgin Tanrıkulu, vs, ama İmamoğlu'nu canı gönülden alkışlayan kitleler 'Mustafa Kemal'in askerleriyiz' diye bağırıyor.
Dönüp Soner Yalçın'ın yazısını okuyoruz, Eren Erdem, İhsan Eliaçık gibi, ne kadar 'açılımcı' var kazanmış!
Bir soru da benden acaba FETÖ de kazandı mı?
Ancak İYİ Parti'nin parti programını ve üst düzey yapısını iyi bildiğimiz için nafile sorularla yazıyı uzatmayalım.
OY VEREN YÜZDE KIRKLIK GİBİ MUSTAFA KEMAL'İN ASKERLERİ NİYEYSE ES GEÇİLİYOR
Mesela Halk TV de kazanmış, oysa Halk TV'ye can vermiş kan vermiş Semra Topçu, Lale Arslan neden kovulmuş, yerlerine kimler niye getirilmiş malumunuz.
Cumhuriyet Gazetesi de 'kazananlar' arasında, ki, daha bir hafta önce, Cumhuriyet Gazetesi Olaylar Görüşler köşesinde CIA ajanının yeğeni Buğra Kavuncu Cumhuriyet yazarlarına 'demokratik ittifakın' kazandığını 'demokratik' kazanım(?) olarak yazmış.
Uğur Mumcu'nun gazetesi kimlerle ittifak yapıp gazetesinde yazılarını yazdırıyor, geçelim, nedir bu CIA ajanı yeğenleriyle Atatürkçü aydınları yan yana getiren ittifak?
Bir 'ittifak' olduğu kesin, bu ittifak'a hürmet için FETÖ’cü ve PKK'lı meselesine girilmeyip deşilmediği kesin, çünkü, kazanmak için bu ittifaklar olmazsa olmaz göründü, ittifakçılar haklı da çıktı, ama AKP'den yılmış yorulmuş kitlelerin önüne başka bir aday koyulsaydı ne olacağını da hiç bir zaman bilemeyeceğiz, ve şimdi ne olacak, çünkü kitle hala Mustafa Kemal'in Askerleriyiz diye bağırıyor.
O halde, ittifaka katılanlarla Mustafa Kemal'in Askerleriyiz, diyenler arasında Sözcü, Halk TV ve Cumhuriyet ve Odatv'nin yazıp söylemediği bir 'karanlık' bölge var.
Mesela Odatv de haber ve yayınlarıyla baş kazanan olmalı.
Çıban burada patlayacak, seçim öncesine kadar Odatv Mustafa Kemal'in Askerleriyiz sloganının arkasındaydı. Peki bundan sonra Odatv 'demokratik ittifak'ın mı yanında, yoksa yoluna Mustafa Kemal'in Askerleri olarak mı devam edecek.
Soner Yalçın'ın yazısı bu açıdan çok önemli, Soner Yalçın kazananın 'Demokratik İttifak olduğunu ortaya koyuyor! Oy veren yüzde altılık yüzde birlik kesimler dahi haklı olarak kritik önemde görüldü kazanıldı ve ama oy veren yüzde kırklık gibi Mustafa Kemal'in askerleri niyeyse es geçiliyor.
Özetlersek, yani ya yolumuza demokratik ittifak'ın (açılım vs.) beklentileriyle devam edeceğiz ya da Mustafa Kemalin Askerleriyiz sloganı atan geniş kalabalıkların umutlarıyla.
Bu ittifak sandıkta olur, oldu da, peki siyasi arenada nasıl olacak, çünkü siyaset programlarla yoluna devam eder, mesela, Kılıçdaroğlu'nun PKK açılımını ilan ettiğini unutmayın.
ÇÜRÜMÜŞ AKP'Yİ ARTIK MEDYASI EN YÜZSÜZ YANDAŞI DAHİ SAVUNAMAZ HALE GELDİ
Bence bu küçük yazıyla önümüzdeki yıllarda siyasi çatışmanın kimler arasında verileceğini basitçe herkesin anlayacağı şekilde anlattım, süslemeye, derinleştirmeye, detaylandırmaya gerek yok.
Kumanda odasında lokomotiftekiler 'demokratik ittifak' diyor, vagonlara 'Mustafa Kemal'in Askerleri' doldurulmuş.
Kumanda odasındakiler Türkiye'yi FETÖ ve PKK beklentilerine doğru ittifak sözleşmesine uygun olarak sürükleyecek açıklamalar yapmaya başladı bile, peki, Mustafa Kemal'in Askerleriyiz diyen kitlenin bir dinleyeni sahipleneni bir partisi var mı?
Mustafa Kemal'in Askerleri ne diyor Tamburam ne çalıyor!
Zor bir soru değil.
Tambur kimin elindeyse o çalıyor o oynuyor!
Kabul edelim çürümüş AKP'yi artık medyası en yüzsüz yandaşı dahi savunamaz hale geldi. Bence doğru sevinmenin yolu, sevincimizi iki parsele ayırmaktır, birinci parselde gidenler için sevinelim, ikinci parselde gelenler için teyakkuzda tetikte sorgulayıcı bekleyelim.
Ölen biziz aç kalan biziz, itilen horlanan biziz ama Soner Yalçın'ın kazanlarını ve İmamoğlu'nun teşekkür ettiklerini toplarsak siyaset kimlerin elindeki kartlarla açıla açıla yürüyecek, bilemiyoruz.
Seçimlerde ittifak olmaz mı pekala olur, en aykırılar yan yana gelmez mi, pekala gelir, ama, ittifaklar programlarla olur, beklentilerini tek tek kağıda dökerek olur, şimdi, ittifaka katılan herkes kazancını beklentisini biliyor ona göre seviniyor.
Mustafa Kemal'in Askerleriyiz diyenler yani ittifakın çoğunluğunu oluşturanlar hangi beklentilere neye seviniyor, söyleyeyim, AKP'nin gitmesine seviniyor. Mustafa Kemal'in Askerleri bu yüzden koç başı gibi kullanıldı. Ve elinde AKP'nin gitmesinin haklı sevincinden başka ne kaldı?
Oysa Mustafa Kemalin Askerleri'nin yanında 'onurlu' 'bilge' aydınları kalmalı, Mustafa Kemalin Askerleriyiz diyenlerin umutlarının beklentilerinin takipçileri olmalı, kazanan bilançosunu programla ittifaka girmedikleri için ya hiç yazmamalı ya da hesabı yanlış mahallelere yazıp bu haklı sevinci havaya atılan konfetiler gibi havada bırakmamalı.
Havaya atılan konfetilerle göz gözü görmez ama beş on saniyede konfetiler yere doğru düşer ve bu sevince katılan bizler göz göze geliriz!
Sevinç zafer büyük, bu kadar yüksek bir basınç gitmiş, insan ister istemez seviniyor, ama bu seçimin kazananı olmak istiyorsanız konfetiler düştükten sonra ne olacağını bugünden Mustafa Kemalin Askerleri yanında yer alıp sorabilmektir.
Nevizade'den tekrar Taksim'e çıktım, Beyoğlu kalabalık olarak Mekke'yi geçmiş, milyonlarca Arap sel olmuş akıyor, Beyoğlu'nda Arap ağzına uygun baklavacılar tatlılıcılar kuyumcu dükkanları gibi ışıl ışıl açılmış. Araplar parayı dökmüş kitapçılar gazeteciler mizahçılar tiyatrocular edebiyatçılar Beyoğlu'nun her sokağından gitmiş yerine Şam şekerleri gelmiş.
Arap turistler çok ama çok para getiriyor, insan laf etmek istemiyor, ama bunu Trabzon'da da gözlemledim, Arap turistler hiç kimseyle 'göz teması' kurmuyor. Taksicilere otel çalışanlarına sordum, niye Araplar göz teması kurmuyor. Görüştüğüm Türkler 'paranın' gücüne inanmışlar ağbi, parayla her şeyin olacağına inanmışlar, kimsenin yüzüne bakmıyorlar, dediler.
Aramızdan sert bir seçim geçti, çok para aktı çok, artık gözümüze bakmayan bizimle göz teması kurmayan keşke sadece Araplar olsa.
Nihat Genç