MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin, 1 Ekim’de TBMM açılışında DEM Partililerin elini sıkmasıyla başlayan ve daha sonraki açıklamalarıyla süren “yeni süreç”te son çağrısı; DEM Partililerin Öcalan ile bir an önce yüz yüze görüşmesinin sağlanması oldu.
Bahçeli, daha önce de Öcalan’ın DEM Parti Grubu’na gelip, terörün bittiğini ve örgütü lağvettiğini ilan etmesini istemişti.
Bahçeli’den bir gün sonra Tayyip Erdoğan partisinin grup toplantısında, “Ülke ve millet hayrına olan her meselede Sayın Bahçeli ile tam mutabakat halindeyiz. Çağrısına ortağız.” diye konuştu.
Erdoğan’ın, “Sayın Bahçeli cesur ve ezberleri bozan teklif ortaya koydu. Biz de Cumhurbaşkanı olarak bu meseleyi siyasi, bölgesel sonuçları ile tüm yönleri ile ele alıyoruz.” diye devam ettiği konuşmasında şu vurgular dikkat çekti:
(PKK) Küresel güçlerin paralı asker rolünden vazgeçmediği sürece nerede olursa olsun başlarını ezeceğiz.
(DEM Parti) Türkiye partisi olmadıkları sürece mahşeri vicdanda ve hukuk önünde hesap verecekler.
Sayın Bahçeli’nin tarihi çağrısından sonra DEM’den gelen açıklamalar aynı kafada olduklarını işaret etmiştir.
Karşımızdaki tablo çok da umutlu olmamıza izin vermiyor. Tüm bunlara rağmen geleceğe odaklanan perspektifle neler yapılabileceğini mütalaa ediyoruz.
(PKK) Silahları gömdüğünüz anda bizim için her şey sizin önünüzü açmaktır.
Milletimiz müsterih olsun, bu tartışmalar terörle mücadelede zafiyete yol açmayacak.
Kimleri arkalarına alırlarsa alsınlar sınırlarımızda bir terör yapısı kurulmasına izin vermeyeceğiz. Bunları yaparken ülkemizi terör yanlışından kalıcı olarak kurtaracak alternatifleri gündemimizde tutacağız.
MAKOVSKY: SURİYE’DE ANLAŞMAYA ZEMİN HAZIRLAYABİLİR
Erdoğan’ın “Çok da umutlu değiliz.” diye nitelediği yeni süreç konusunda ABD’de nasıl değerlendirmeler var? Henüz, ABD resmi makamlarından yapılmış konuyla ilgili herhangi bir açıklama yok. Yıllardır bu işin içinde olan “Kürt uzmanları”nın çoğunun açık kaynaklara yansıyan dişe dokunur bir değerlendirmesi de yok.
ABD’nin “Kürt dosyası”nın 40 yıllık memurlarından Alan Makovsky’nin bir değerlendirmesi bunun istisnalarından. Irak’ın kuzeyindeki “kukla devlet” yapılanmasının mimarları arasında sayılabilecek olan Makovsky, ABD ile Türkiye arasında en temel iki meselenin, PKK/YPG’ye Amerikan desteği ile özel olarak vurguladığı S400 meselesi ve Türkiye’nin Rusya ve Çin ile ilişkilerini geliştirmesi olduğunu belirtiyor.
Makovsky, “Türkiye: Dost olmayan bir müttefik ile başa çıkmak” başlıklı yazsında şöyle diyor: “ABD, Türkiye’yi NATO içinde tutmak için elinden gelenin en iyisini yapmalı, ancak aynı zamanda en kötüsüne, yani gerçek bir kopuşa da hazırlanmalıdır.”
Makovsky’nin “yeni süreç” konusundaki görüşü de şöyle:
“Erdoğan’ın milliyetçi müttefiki Devlet Bahçeli’nin yakın zamanda dile getirdiği Türk hükûmetinin yeni bir Kürt açılımı olasılığı, belki de Ankara ile Suriye’deki Kürtler arasında bir modus vivendi (geçici anlaşma) için zemin oluşturabilir ve Washington bölgedeki askeri varlığını azaltmayı düşünürken TürkiyeABD ilişkilerindeki gerginliğin bir kısmını ortadan kaldırabilir.” (Brookings, 30 Ekim 2024)
KARAVELİ: PKK, ABD’NİN DESTEĞİNE GÖRE KONUMLANIR
“Yeni süreç” hakkında değerlendirmesine rastladığımız bir başka “uzman” Halil Karaveli.
Karaveli, Kemal Kılıçdaroğlu’nun iki yıl sonra CHP Genel Başkanlığı’na seçileceği “kehaneti”ninin yer aldığı Ekim 2008 tarihli raporun Svante E. Cornell ile eş yazarı. ABDİsveç merkezli Orta Asya Kafkasya Enstitüsü adlı kuruluşta çalışıyor.
“Bahçeli, Türk milliyetçiliğinin tabularını yıktı.” diyen Karaveli, ÖcalanMandela benzetmesi üzerinden bir yazı kaleme almış.
“Bahçeli Türkiye’nin de Clerk’i olabilir mi?” başlıklı yazısında ABD’nin dahil olmasının PKK’yı sürece ikna edeceğini savunuyor. Karaveli, yeni süreç hakkında şöyle yazıyor:
“Kürt hareketi, Bahçeli’nin açılımına olumlu yanıt vermenin ve Türk devletiyle güven artırıcı bir sürece girmenin kendi çıkarına olacağı sonucuna, ancak Suriye’deki özerk PKK bölgesine desteğiyle Kürtlere cesaret veren ABD’nin, TürkKürt ihtilafına barışçıl bir çözümün kazançlı olacağına karar vermesi halinde varacaktır. Türklerin ve Kürtlerin Suriye’de ve diğer bölgelerde ortak hareket etmeleri ABD’nin de çıkarınadır. Top seçilmiş Başkan Donald Trump’ın sahasında.” (Foreign Policy, 26 Kasım 2024)
Fikret Akfırat/Aydınlık