1. Narboğa: Çocuk Edebiyatında LGBT; Cinsel eğilim, farklılıklara saygı, özgürlük, hümanistlik gibi ‘tehlikesiz’ görünen ifadelerle ‘yeni dünya’nın yapı taşları döşeniyor!

ÇOCUK ŞEHRİ DERGİSİNİN GENEL YAYIN YÖNETMENİ AYŞENUR NARBOĞA, DÜNYADA ÇOCUKLAR ÜZERİNDEN YAPILAN LGBT, FEMİNİZİM, CİNSİYET EŞİTLİĞİ, ÇOCUK KİTAPLARINDA İŞLENEN ‘CİNSİYET DEĞİŞTİRME’, KONULARINA İLİŞKİN ÇEŞİTLİ ARAŞTIRMALARIN YER ALDIĞI BİR YAZI KALEME ALDI.

Çocuk Şehri Dergisi‘nin Genel Yayın Yönetmeni Ayşenur Narboğa, dünyada çocuklar üzerinden yapılan LGBT, Feminizim, cinsiyet eşitliği, çocuk kitaplarında işlenen ‘cinsiyet değiştirme’, konularına ilişkin çeşitli araştırmaların yer aldığı bir yazı kaleme aldı.

Narboğa yazısında, KAOSGL Dergisi’nin 154. sayısında işlemiş olduğu ‘çocuk’ konusunda, LGBTli çocuk ve gençlere yer verildiğini, dergisinin çizimlerinin Tarlabaşı Toplum Merkezi’ne katılan çocuklar tarafında yapıldığını söyledi.

Narboğa, ‘Çocuk edebiyatında yetişkin edebiyatında olduğu kadar rahat ele alınamıyor bu konu.Hassas ve pedagoji gerektiren çocuk edebiyatı alanı lgbt gibi bir konuyu Türkiye’de çok aleni işleyemiyor. Ancak kimi kitaplarla ülkemizde lgbt farkındalığının oluşturulmaya başlandığı da aşikar…Yapı Kredi Yayınları’nın “Kız Çocuk Hakları Bildirgesi” ve “Erkek Çocuk Hakları Bildirgesi” isimli kitaplarında da kız ve erkek olmanın hiçbir kalıba sokulmaması gerektiği, isteyenin istediği hayatı yaşayabileceği, zevklerin ve yaşamın tartışmaya kapalı olduğu gibi mesajlar yer alıyor.’ ifadelerinde bulundu.

Hariri: Geleceğin bilimi doğuştan pedofili, zoofili, nekrofili durumlarını mümkün kılacaktır

Narboğa yazısında, Hariri’nin Ocak 2018’de Davos’taki konuşmasına değinerek, ‘Harari, ilginçşeyler söylüyordu. Harari’ye göre gelecekte insan türü sona erecek ve yeni bir tür ile karşılaşacağız. “Beden, beyin ve zihin” tasarımı yapabilen bu yeni türün tüm dünyayı yönetecek. Gelecek “veriler”e sahip olan bu türlerin egemenliğinde devam edecek. Dolayısıyla veriyi kontrol edebilen tüm yaşamı da kontrol edecek.

Verilere sahip olmak ve kontrol etmek biyolojik algoritmaları çözmekle mümkün. Yeni dünyanın bunu başardığını söyleyen Harari “10 ya da 20 yıl içinde herhangi bir gence, algoritmaların, bu durum ne kadar hassas olsa bile, tam olarak ne olduğunu ‘gay ya da değil’ spektrumu içinde söylediğini bir düşünün. Algoritma göz hareketlerinizi, kan basıncınızı, beyin faaliyetlerinizi takip edip size kim olduğunuzu söyler.” ifadeleri ile cinsiyet kimliklerinin epey bir bozulacağının da sinyalini veriyor. Şimdilik sadece internet üzerinden kişileri kontrol edebilen bu sistem çok yakında reel ilişkilerde de egemen olacak.

Yani kısaca Harari: “Örneğin, sizin cinsel yöneliminizi, sizi sizden daha iyi bilenin fotek ve biyotek karışımı bir makine size söyleyecektir ve makinenin söylediği sizin söylediğinizden daha kesin ve dolayısıyla daha güvenilir olacaktır ve siz bu makinenin sizin hakkınızda vereceği karardan kaçamayacaksınız. Artık Tanrı’nın kanunları içinde hareket etmeyeceğiz. Yaşamın ve canlılığın kanunlarını biz kendimiz yapacağız” diyerek Tanrı’ya meydan okuyan bilimin sözcülüğünü yapıyor.’ ifadelerinde bulundu.

Yazının tamamı şu şekilde:

Önce birkaç haber:

Yayınlandığı günden bu yana ilk kez kapağında bir trans birey ile okur karşısına çıkan National Geographic “Cinsiyet Devrimi” adını verdiği dosya konusunda çocuklarla lgbt üzerine konuşmuştu. Kapak görselinde yer alan Avery Jackson dört yaşında cinsiyet değiştirmeye karar vermiş bir çocuktu. Erkek olmaktan kurtulan Jackson “Kız olmanın en iyi yanı, artık erkek taklidi yapmak zorunda olmamam” ifadelerinde bulunmuştu. Dergi dünyanın farklı pek çok ülkesinden 9 yaşındaki çocuklarla cinsiyet ve translık üzerine başka röportajlara da yer vermişti. [1]

154. sayısında KAOSGL Dergisi’nin dosya konusu “çocuk” idi.Çocuk olmak, çocuk hakları gibi konuların yer aldığı dergide lgbtli çocuk ve gençlerin deneyimlerine yer verildi. Ailenin “antisosyal bir kurum” olduğu fikri üzerinden toplumsal sınıf ve cinsiyet rolleri eleştirildi. Çocukların cinsiyet haklarından ve cinsel tercihteki özgürlüklerinden bahsedildi. Derginin çizimleri Tarlabaşı Toplum Merkezi’ne katılan çocuklara ait. Merkez uzun zamandır çocuk hakları üzerine yürüttüğü çalışmalarda lgbt’yi de işliyor.

LGBT Aileleri İstanbul Grubu olan LİSTAG çocukları lgbt olan ailelerin dayanışma amaçlı kurduğu bir platform. “Benim Çocuğum” belgeselinde yer alan ailelerden biri çocuğunun cinsel tercihini, doktorun “bu bir varoluş şekli, hastalık değil’ açıklaması üzerine nasıl kabul ettiğini v sonrasında da erkek çocuğunu ameliyatla kıza çevirme kararını anlatıyor.[2] Çocuklarını “kızım” ya da“oğlum” diyerek değil sadece “çocuğum” diyerek sevdiklerini söyleyen bir grup aile…

New York’taki Desmond Napoles 5 yaşından beri Barbie bebeklerle oynamayı çok seven, hep prenses elbiseleri giymek isteyen , kız gibi davranmayı seven ve şu an artık bir trans olan on yaşında bir çocuk. Terapistin bu doğal(!) durumu destekleme önerisi üzerine aile Desmond ile birlikte bundan sonraki yıllarda onun lgbt mücadelesinde aktif yer aldı. Desmond uluslararası lgbt platformlarının çocuk yüzü olarak meşhur edildi. [3]

Gerek şiddet, gerek nefret ayrımcılığı gerek feminizm konuşmalarının bir yönü cinsiyette geliyor ve isteyenin istediği gibi yaşayabildiği bir dünyanın, tüm sorunları ortadan kaldıracağı varsayılıyor.

Türkiye, bu konuda son yıllarda ciddi bir imtihan veriyor. Sosyal medya ortamlarından lgbt konusu düşmüyor. Ama lgbt’yi açıkça savunanlardan ziyade bu zihniyete zemin hazırlayan söylemin daha etkili olduğu ortadadır.Düşünce dünyamızı şekillendiren kavramlarla bu zeminin oluşturulmaya çalışıldığı çok açıktır.

Bu kavramlar daha çok kadınların da erkeklerin de özgür olduğu ve istedikleri şeyi yapabilecekleri fikrinden besleniyor. Özgürlük başat kavram ve herkesin sıkıştığında ilk önce sığındığı en sağlam kale! “Bana kimsene yapacağımı söyleyemez” argümanı kendi özgürlük sınırlarını belli ettiği gibi her türlü yaşamın mümkün olduğunu da ileri sürer. Günlük hayatta dışarı çıkan ortalama her vatandaşın çok rahat gözlemleyebileceği kıyafet değişimleri de bu özgürlük ve cinsiyet formlarının başka bir yüzü. Ekranların giyim programlarında otorite kabul edilen trans eleştirmenler, size nasıl daha iyi giyinmenizi yani aslında nasıl düşünmeniz gerektiğini söylüyor. Cinsiyet eşitliğini savunan, hatta bazen cinsiyet ayrımlarının gereksiz olduğu ve türler arası ayrım yapmamayı savunan bazı feminist yaklaşımlar da oldukça etkili.Edebiyatta da bu alanda çok güçlü bir temsil alanı yakalayan lgbt lobisi, yarışmalar düzenleyerek bu grubun temsil alanını görünür kılmayı hedefliyor.[4] Yurt dışında pek çok ülkede romanlar bu konuya eğliyor hatta neredeyse bu konuyu işlemek moda oldu. Ülkemizde de bu alanla ilgili literatür epey genişliyor.[5]

Çocuk Edebiyatında LGBT

Çocuk edebiyatında yetişkin edebiyatında olduğu kadar rahat ele alınamıyor bu konu.Hassas ve pedagoji gerektiren çocuk edebiyatı alanı lgbt gibi bir konuyu Türkiye’de çok aleni işleyemiyor. Ancak kimi kitaplarla ülkemizde lgbt farkındalığının oluşturulmaya başlandığı da aşikar.

Önce yurt dışı örneklerini inceleyelim. En çok okunan 20 lgbt çocuk kitabında gayonur yürüyüşünün ilk örneği, kendini deniz kızı gibi hisseden Julian’ın hikayesi,kendisine tercihinden dolayı saygı duyacakları Mars’a giden siyahi çocuğun hayali yolculuğu, iki eşcinselin nasıl da toplumu inşa ettiğini anlatan mücadelesi, iki anneli ve iki babalı aileler gibi kurgular yer alıyor. Örneğin“Ben Jazz” isimli kitapta iki yaşındaki bir erkek çocuğun kendi bedeninde bir kızın beynini taşıdığı ifadesi yer alıyor.[6]

Ülkemizde bu şekilde aleni yazılmış kitap sayısı çok az. Muhafazakâr ülkelerdeki direnç biraz daha fazla olduğu için öncelikle “kadın” üzerinden geliştirilen bir söylem var. Kadınların özgürlüklerine kavuşması, her türlü norm karşısında eşit kabul edilmesi ve bir özne olarak varlık sahnesindeki hak ettiği yeri almasını elbette ki destekliyorum. Yüzyıllardır sadece ülkemizde değil tüm dünyada hiç azalmadan süregelen ataerki, zulme varan uygulamalarıyla mücadele edilmesi gereken bir düşüncedir. Bu konuda referans alınan İslam’ın sınırları iyi anlaşılmalı ve fıtrat gerçeğimiz unutulmamalı diye düşünüyorum.

Son yıllarda çokça artan kadın biyografilerinin yer aldığı çocuk kitaplarında sözü edilen kadınlar bu konuda nerede duruyor? Sürekli olarak kız çocuklarına“tabuları” yıkmaları söylenerek hak ettikleri adaleti tesis etme çabası acaba nerelere varıyor? Tüm bu çaba adalet savaşı mı yoksa fıtrata karşı açılmış bir savaş mı karar vermek gerekiyor.

Tüm dünyada kısa sürede onlarca baskıya ulaşan ve ülkemizde de yüksek rağbet gören “Asi Kızlara Uykudan Önce Hikayeler” kitabında feminist terminoloji çok etkin kullanılmış. Kitapta çeşitli alanlarda başarı yakalamış güçlü kadın isimlerine yer verilirken bir de bir ilkokul öğrencisinin hayatı ekleniyor. Coy Mathis[7]adındaki bu öğrenci ailesine “ne zaman doktora gidip beni kız yapacağız” diye soran bir erkek çocuğudur. Doktor, Coy’un bir erkek bedenine sahip ama içinde bir kız çocuğunun var olduğunu söyleyerek, onun transseksüel olduğunu aileye açıklar. Okulun kızlar tuvaletini kullanmak isteyen Coy çeşitli sorunlar yaşar ve mahkemeye taşınan konu Coy’un lehine sonuçlar. Evde ailecek yapılan kutlamada pembe pasta yenir. Bir başarı hikâyesi olarak Coy’un yaşamı bu kitapta kendine yer bulur.

Yapı Kredi Yayınları’nın “Kız Çocuk Hakları Bildirgesi” ve “Erkek Çocuk Hakları Bildirgesi” isimli kitaplarında da kız ve erkek olmanın hiçbir kalıba sokulmaması gerektiği, isteyenin istediği hayatı yaşayabileceği, zevklerin ve yaşamın tartışmaya kapalı olduğu gibi mesajlar yer alıyor. Çocuk Şehri 8.sayısında yer verdiğimiz ayrıntılı değerlendirmede bu kitapların homofobik düşünceyi ortadan kaldırmayı ve kuir düşünceyi yaygınlaştırmaya çalıştığını söyleyebiliriz. Çocuk kitapları dergisi İyi Kitap’ın Toplumsal Cinsiyet isimli dosyasında Pippi karakterinin anarşist feminist açıdan önemi yer alıyor.[8]Yine aynı derginin Ekim 2018 dosyasında “Dilediğiniz Kişiyi Sevin!” başlığı ile Safter Korkmaz, “İki anne ya da iki baba ileç ocuklarının resmedildiği aile tabloları bir hayli ezber bozacak” ifadesiyle YKY’nin serisi olan Anne Hakları Bildirgesi ve Baba Hakları Bildirgesi’ndeki mantaliteyi savunuyor.[9]

LGBT alanında kitaplara listesinde yer veren Güldünya Yayınları’nın “Küçük Feministin El Kitabı” küçüklere feminizm kitabı olarak üstüste birkaç baskı yaptı. Yayınevi, geçtiğimiz ay “Morris Micklewhite ve Turuncu Elbise” isimli bir kitap yayımladı. Kitapta süslenmeyi ve elbise giymeyi çok seven küçük bir erkek çocuğunun hayatı anlatılıyor.[10]

Son zamanlarda Frida Kahlo ismini duymayan yoktur.Hakkında en çok çocuk kitabı yazılan kadın karakter herhalde Frida Kahlo’dur. Peki Frida bu ününü neye borçludur? Yaşadığı korkunç trafik kazasının ardından yaşam mücadelesi veren Frida uzun yıllar hastane yatağına bağlı yaşamak zorunda kalır. Hastane odasında yatağının tam üstüne, tavana ayna taktıran Frida bu yolla başarılı otoportreler çizer. Resimde oldukça başarılı olan Frida bir azimve sanat öyküsünün başkahramanıdır. Çocuk kitaplarında bu haliyle tanınan Frida hayatında birkaç kez evlilik yapmış, evli olduğu sıralarda birkaç kişiyle eşini aldatmış, hatta eşcinsel ilişkiler yaşamış biridir. Bundan sonra çoğu bayanlarla olmak üzere Frida’nın yaşamında birçok cinsel ilişkiye tanık olunur.[11]Anarşistfeminist Frida duygu dolu sözleri, varoluşçu ifadeleri ve sanatıyla olduğu kadar bu cinsel hayatıyla da çok konuşulan bir isim olur. Bugün bu kadar revaçta olan Frida Kahlo yüceltmesi ile ne amaçlanıyor dersiniz? Frida’nın hayatını ilk Nota Bene Yayınları’ndan okudu çocuklar. Bunu daha sonra diğer yayınevleri takip etti.[12]

Çocuk edebiyatında yer almayan başlayan bu örnekleri ileride daha fazla okuyacağız gibi görünüyor.

Aile ve Din Mücadele Edilmesi Gereken İki Kurumdur

LGBT gruplarının genelde karşı durduğu iki kurum vardır. Biri din diğeri aile. Din ve aile onlar için yıkılması gereken tabulardır. Din muhafazakar yapısı ile belli kalıpların korunmasını gerektiğini söyler, aile de dini ve ulusal değerleri korumak için en ilkel formdur. LGBT zihniyetindeki çoğu kişi ailede yani özel alanda yaşanan baskı, zorlama, şiddet ve taciz gibi durumlar nedeniyle aile kurumuna olumlu yaklaşmaz. Toplumsal cinsiyet rolleri en başta ailede geliştiği için bu kurumun yok edilmesiyle özgür ortamın doğacağını düşünürler.[13]

Bilinci Okuyan Yeni Tür

Ocak 2018’de Davos’ta konuşan Harari[14] ilginçşeyler söylüyordu. Harari’ye göre gelecekte insan türü sona erecek ve yeni bir tür ile karşılaşacağız. “Beden, beyin ve zihin” tasarımı yapabilen bu yeni türün tüm dünyayı yönetecek. Gelecek “veriler”e sahip olan bu türlerin egemenliğinde devam edecek. Dolayısıyla veriyi kontrol edebilen tüm yaşamı da kontrol edecek.

Verilere sahip olmak ve kontrol etmek biyolojik algoritmaları çözmekle mümkün. Yeni dünyanın bunu başardığını söyleyen Harari “10 ya da 20 yıl içinde herhangi bir gence, algoritmaların, bu durum ne kadar hassas olsa bile, tam olarak ne olduğunu ‘gay ya da değil’ spektrumu içinde söylediğini bir düşünün. Algoritma göz hareketlerinizi, kan basıncınızı, beyin faaliyetlerinizi takip edip size kim olduğunuzu söyler.” ifadeleri ile cinsiyet kimliklerinin epey bir bozulacağının da sinyalini veriyor. Şimdilik sadece internet üzerinden kişileri kontrol edebilen bu sistem çok yakında reel ilişkilerde de egemen olacak.

Yani kısaca Harari: “Örneğin, sizin cinsel yöneliminizi, sizi sizden daha iyi bilenin fotek ve biyotek karışımı bir makine size söyleyecektir ve makinenin söylediği sizin söylediğinizden daha kesin ve dolayısıyla daha güvenilir olacaktır ve siz bu makinenin sizin hakkınızda vereceği karardan kaçamayacaksınız. Artık Tanrı’nın kanunları içinde hareket etmeyeceğiz. Yaşamın ve canlılığın kanunlarını biz kendimiz yapacağız” diyerek Tanrı’ya meydan okuyan bilimin sözcülüğünü yapıyor.

LGBT örgütleri küçük bir azınlık olmalarına rağmen tüm dünyada nasıl bu kadar etkili olmayı başarıyorlar sorusunun cevabı da işte burada yatıyor. Yapay zekâ, düşünceleri okuma, insan klonlama, genetik müdahale gibi yeni bilimin söz sahibi olduğu alanlarda LGBT örgütlerini görmek mümkün.Bu iki mekanizma aynı projenin paydaşları.[15] Bilince hükmetmek isteyen ve kişiye yeni kimlikler bahşedecek(!) olan geleceğin bilimi doğuştan pedofili, zoofili, nekrofili durumlarını mümkün kılacaktır. Ya da mesela heteroseksüel bir ilişki dışında yani normal yollarla sağlanan üreme dışında başka bir üreme alanı yakalarsa üreme ve haz iki ayrı konu olacaktır. Bunun nelere mal olabileceğini bir düşünün!

Sonuç

Gelecekte öngörülen bu yeni dünyanın yapı taşları şimdiden döşeniyor. İnsanlar yavaş yavaş gelecekte olması planlanan bu kurguya hazırlanıyor. Cinsel eğilim, farklılıklara saygı, özgürlük, hümanistlik gibi“tehlikesiz” görünen ifadelerle küresel dünyaya soft bir giriş yapan bu zihniyetin planlarını oldukça gizli yürüttüğünün farkına varmamız gerekiyor.Toplumu ifsad edenlerin ve fıtrata savaş açanların en büyük hedefi masumiyettir ve çocuklar en masum varlıklardır.

[1]http://www.nationalgeographic.com.tr/makale/ocak_2017/dokuzyasgozuylecinsiyet/3866 

[2] http://www.agos.com.tr/tr/yazi/4205/lgbtailelerianlattioglumkizimdegilbenimcocugum

[3] https://www.dailymail.co.uk/femail/article5228857/A10yearolddragqueenfoundeddragclubkids.html

[4] http://www.edebiyathaber.net/14kadinkadinaoykuyarismasibirdostluktannelerdogartemasiylabasladi/

[5] https://onedio.com/haber/turkedebiyatindaneniyi10lgbtromani432907 ayrıca bakınız: http://www.sabitfikir.com/dosyalar/gokkusagialtindakiedebiyat

[6] https://medium.com/@katieishizukastephens/21childrensbooksupliftinglgbtqiavoiceshistoryandculture3b16accc4beb

[7] http://gmag.com.tr/netflixkucuktransseksuelkizi190ulkeyetanitacak/

[8] http://www.iyikitap.net/index.php/2016/06/01/cocukedebiyatindatoplumsalcinsiyet/

[9] http://www.iyikitap.net/index.php/2018/10/02/dilediginizkisiyisevin/

[10] http://kaosgl.org/sayfa.php?id=26812

[11] http://www.ayorum.com/haber_oku.asp?haber=4062

[12] http://www.felahkitap.com/2018/11/cocukkitaplarindakifridakahlo/

[13] https://dusunbil.com/erkeklereyasamonerileri/  (Bu anlamda “aile” işkencenin odağıdır ve bu kurum veya yapısı yok edilmedikçe klon insanlar yetişmeye devam edecektir. )