Yine bir 30 Ağustos Zafer Bayramı ve yine Atatürk’ü sevenler ile Atatürk’e düşmanların tartışması… Elbette bu hal sadece 30 Ağustos Zafer Bayramı’na has bir durum değil. Neredeyse Allah’ın her günü bu manzara ile karşı karşıyayız. Atatürk ismi; hem sözde sevenleri tarafından hem de lüzumsuz karşıtları tarafından yıllardır toplumda ayrışma yaratmak, kaos, kriz çıkarmak, olayları maskelemek için sık sık kullanılıyor.

30 Ağustos Zafer Bayramı sebebiyle Atatürk isminin “Rahmet duası” ile Cuma hutbesinde yine anılmaması, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da katıldığı Kara Harp Okulu mezuniyet töreni sonrasında teğmenlerin "Mustafa Kemal'in askerleriyiz" sloganları atarak yemin etmesi, CHP’nin ise her olayda terör örgütü PKK’nın yanında alenen duran Suavi isimli sözde sanatçı ile 30 Ağustos Zafer Bayramı kutlaması yapması son günlerde Atatürk üzerinden kutuplaşmayı artıran güncel hadiseler olmuştur.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Atatürk konusunda yaptığı açıklama ve konuşmalarda çok ölçülü, saygılı ve attığı adımlarda miraslarını korumada oldukça titiz davranırken; sözde iktidarı savunduğunu sanan bazı yazar, yorumcu, sosyal medya kullanıcılarının ve din adamlarının Atatürk’e yapmış olduğu hakaretler, abuk sabuk yorumlar ile diğer yandan da Türkiye Cumhuriyeti’ni yıkmak isteyen terör örgütü PKK’nın her şeyine sahip çıkıp Atatürkçülük nutukları atan CHP’nin üst düzey yönetimi, işte bu sürecin tetikleyicisi durumundadır.

Benim bir türlü anlamadığım bir meselede şu ki: Sözde iktidarı savunduğunu sanarak yahut kendi figüranlığını yerine getirmek için Kemal Kılıçdaroğlu, Ekrem İmamoğlu ve Özgür Özel gibi siyaset tiplemeleriyle mücadelenin Atatürk’e hakaret etmekten, ona saldırmaktan geçtiğini sanan idrak özürlülerin halidir. Terör örgütü PKK’nın siyasi uzantılarıyla, mensuplarıyla iç içe geçmiş CHP’nin, vatana ihaneti asla affetmeyen Atatürk ile ne alakası var ki; bir de İslam maskesini altında Atatürk düşmanlığı yaparak bu garabeti ortaya koyuyorsunuz?

Sizin gibilere MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli, 2021 yılında çok anlamlı şu cevabı vermişti: 

“Atatürk’ün manevi hatırasını hezeyanla ilzam etmek İslam’a katkı mıdır?

Mukaddesatımıza sahip çıkmak, ona refik olanlara, ona refakat edenlere sahip çıkmaktır.

Atatürk’e hakaret mukadderatımıza da husumettir.

Allah için söyleyiniz, Atatürk’e dil uzatanlar daha iyi Müslüman olduklarını mı sanıyorlar?

Atatürk’e en ağır sözleri reva görenler, Türk milletinin ruhunu okşadıklarını mı düşünüyorlar?

Ey kendini bilmez akılsızlar, Atatürk’ümüzden ne istiyorsunuz?

O tarih sahnesine çıkmasaydı, Türklüğün kıvancı, İslam’ın bekçisi olmasaydı, doğduğunuzda kulağınıza ezan mı okunur, yoksa bir kilise de vaftiz mi edilirdiniz?”

***

Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın da “Milletimizin Gazi’ye hürmeti sonsuzdur. Milletimizin Mustafa’ya saygısında en küçük bir tereddüt yoktur. Milletimizin Kemal’le de en küçük bir sorunu bulunmuyordur. Milletimizin soyadı olarak kendisine verdiği Atatürk konusunda da hiçbir sıkıntısı olmadığını gayet iyi biliyoruz.”  dedikten sonra, sözde onu desteklediğini söyleyenlerin Atatürk’e yönelik düşmanlığı, aynı zamanda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu sözlerini zayıf düşürme çabası değil midir? Zaten aynı kişiler, üstü kapalı Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu duruşunu da eleştirmektedir.

Atatürk ismini duyunca cinnet geçiren soysuzlarla, Atatürk ismini kullanarak vatana her türlü ihaneti gerçekleştiren kansızların bu toplumda tesirsiz hale getirilmesi demek, Türkiye’deki kutuplaşma, kaos arayanların elinin boş kalması demektir.

Her iki tarafın bu amaçlarını diri tutma çabaları engellenmeli ve onlara istismar alanı açacak hiçbir malzeme verilmemelidir.

Mustafa Kemal Atatürk’ün vizyonuyla ve kendisinin görevlendirdiği aydın din adamlarının desteğiyle birlikte; toplumu İslam dininin sevgisiyle, bilgisiyle, kutsiyetiyle yetiştirmek için kurdurduğu Diyanet İşleri Başkanlığı’nın artık Atatürk üzerinden yapılacak her türlü tartışmalardan uzak tutulması gerekiyor. 2008 yılına kadar milli bayramlarda Atatürk ve silah arkadaşları Cuma hutbelerinde rahmet ve minnetle anılırken, ondan sonraki süreçte niçin bu hal kesintiye uğramıştır? O tarihten önceki Diyanet İşleri Başkanları mı işini bilmiyordu yoksa ondan sonra gelenler mi? Bu tartışmaları bitirmenin sorumluluğu da elbette hükümetindir.

Yedi düveli ezerek Türkiye Cumhuriyeti’ni, İslam dininin aydınlığını ve faziletini doğru kaynaklardan yaymak için ise Cumhuriyet yönetimi içerisinde Diyanet İşleri Başkanlığı’nı kuran Atatürk’e Cuma hutbesinde bir rahmet okumayı hangi kanun, hangi ölçü, hangi değer yargısı engelleyebilir? Her milli bayramda yaşanan bu istismar, her türlü tartışmalardan uzak durulmalıdır. Mustafa Kemal Atatürk, her daim rahmet ve minnetle anılmayı hak eden bir komutan ve devlet adamıdır. Bağımsız vatanımızda okunan ezanlar, dalgalanan Türk bayrakları bunun şahididir. Diyanet İşleri Başkanlığı bunun şuurunda kadrolaşmalı, iç eğitimini ve yapılanmasını buna göre düzenlemelidir. Atatürk düşmanlığı yapan, Atatürk’e saygısızlık yapan hiç kimse bu yapının içinde barındırılmamalıdır.

Kara Harp Okulu mezuniyet töreni sonrasında teğmenler tarafından atılan "Mustafa Kemal'in askerleriyiz" sloganlarına da değinmek istiyorum. Türkgün gazetesi yazarı Bahadır Çoban kardeşim de bugün kaleme aldığı yazısında, bu konuyu çok güzel değerlendirmiştir. Okumanızı tavsiye ederim.

Türkiye Cumhuriyeti’ndeki bir Türk askerinin "Mustafa Kemal'in askerleriyiz" sloganını atması kadar doğal ve meşru bir durum yoktur. Bu sloganlar üzerinden darbe paranoyası içine girmek doğru değildir. Elbette bu ülkede yaşanan askeri darbelerin geçmişine bakarak dikkatli ve her daim uyanık olmak zorundayız. Din maskeli FETÖ’nün TSK içinde nasıl yapılandığı ve 15 Temmuz’da nasıl darbe girişiminde bulunduğu da Türk tarihinin arşivine kara gün olarak girmiştir. FETÖ’nün Atatürkçü, solcu, milliyetçi maskesini çok iyi kullandığı da bilinen bir gerçek.  Unutmamalıdır ki; “Sü uyur, düşman uyumaz.” 

Olması gerektiği gibi Atatürk’e sevgi, saygı, sadakat duyan her Türk askerinin "Mustafa Kemal'in askerleriyiz" haykırışını, hiç kimse toptancı mantığıyla darbenin ayak sesleriymiş gibi değerlendiremez. 

"Mustafa Kemal'in askerleriyiz" sloganlarını duyup cinnet geçirerek Atatürk düşmanlığı yapan soysuz ve kansızların yaratmaya çalıştığı atmosfere de kimse yenik düşmemelidir.

Hava Harp Okulu Dönem Birincisi Teğmen İkra Kuyumcu’nun konuşmasındaki "Mete Han'dan Alparslan'a, Fatih Sultan Mehmet'ten Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e uzanan 2200 yıllık Türk Devlet geleneklerine dayanan milli yolda yürüyeceğimize söz veriyoruz." sözleri de her Türk askerini bu milli şuurda birleştirmelidir. Bu birleşimi ve bütünlüğü sağlayamayana da zaten Türk askeri denilemez!

Bir taraf din istismarı üzerinden Atatürk’ü bahane ederek saldırırken, Atatürk istismarcısı CHP durur mu?

Başta CHP Genel Başkanı Özgür Özel ve birçok CHP’li yönetici de "Mustafa Kemal'in askerleriyiz" tartışmasında da yine sefilleri, yine istismarları oynuyor.

Özgür Özel bu konuyu istismar etmek için demiş ki: 'Mustafa Kemal'in askerleriyiz' demişler. Ne diyeceklerdi. Ne diyeceklerdi, "Hepimiz Trikopis'in askerleriyiz" mi? Elbette Mustafa Kemal'in askerleri onlar. 'Mustafa Kemal'in askerleriyiz' demeyen bir teğmen varsa beka sorunu oradadır.  Mustafa Kemal'in askeriyim demeye itiraz edecek bir teğmen mezun ediyorsak işte yandığımızın resmi oradadır. 

Kim bu sözlerin sahibi? 

Siyasetini “Bir lafa bakarım laf mı diyebir de söyleyene bakarım adam mı diye.” şeklinde değerlendireceğimiz PKK DEM’liğinin can ortağı Özgür Özel…

Peki, bu Özgür Özel’in yoldaşı kim? 

İt sürüleri, siz Mustafa Kemal'in değil askerleri generali olsanız ne yazar.” diye hakaret eden PKK’lı Sırrı Sakık… 

Ekrem İmamoğlu da bu Sırrı Sakık ile Diyarbakır’daki bir programda yan yana poz veriyordu.

"Mustafa Kemal'in askerleriyiz" gibi bir sloganı doğru bulmuyorum. Militer bir dil olmasından öte, birey olmanın önüne geçen bir ifade” diyen PKK’lı terörist Selahattin Demirtaş’ın zihniyet ve eğlence arkadaşı olan birini yani Canan Kaftancıoğlu’nu Türkiye’nin en büyük şehri İstanbul’a İl Başkanı yapan CHP’nin, bu konuda yaptığı her yorum ikiyüzlülüktür.

Terör örgütü PKK’nın siyasi uzantısıyla her türlü iş birliği içinde olan CHP’de herhangi birinin Atatürk üzerinden nutuk atması gerçekten büyük iğrençliktir.

Yerel seçimlerden sonra DEM’li belediyelerde Atatürk’e, Türk bayrağına, İstiklal Marşı’na, Türkçe’ye her türlü alçaklık gerçekleştirildi. CHP içinden bir tane Allah’ın kulu çıkıp da tepki göstermedi.

Daha geçtiğimiz gün DEM Eşbaşkanı PKK’lı Tuncer Bakırhan "Abdullah Öcalan ve arkadaşlarına selam olsun." dedi. Bu alçaklığa tepki gösteren CHP’li gören var mı?

Böyle bir partinin "Mustafa Kemal'in askerleriyiz" sloganlarını istismar etmesi onursuzluktur çünkü CHP’nin siyasetteki konumu "Mustafa Kemal'in askerlerini” şehit eden alçaklarla yoldaşlık yapmaktır.

Mustafa Kemal Atatürk her şeyden önce CHP’nin elinden, dilinden ve istismarından kurtarılmalıdır. Atatürk’ün en büyük düşmanı CHP olduğu gibi, bu düşman üzerinden din maskeli Atatürk düşmanları da besleniyorlar. PKK’nın siyasetteki militanı olanlardan, "Mustafa Kemal'in askerleri" zaten olmaz.