“Münih’teki güvenlik konferansı önemliydi.

Zirve için hazırlanan raporda “Westlessness” kavramı ortaya çıktı.

Asya ve Güney’in yükselişine işaret eden bir kavramdı bu.

Almanya Cumhurbaşkanı Steinmeyer, bu kavramı iki sac ayağına dayandırdı.

Birincisi Trump ile ABD’de başlayan politik iç savaş ile küreselleşme karşıtı içe dönük “Jacksonian” eğilim, ikincisi ise Avrupa’da yaşanan büyük sosyoekonomik krizdi.

Türkçede batısızlık, batının izolasyonu gibi bir anlama gelen bu kavram, Münih’te epey tartışıldı.

ABD Dışişleri Pompeo, bu kavrama karşı Avrupa’ya mesajlar verdi.

“Biz kazanıyoruz”u onun için söyledi.

Batı için 3 büyük tehdit olarak da Çin, Rusya ve İran’ı gösterdi.

Münih’te dikkatle dinlenen isimlerden olan Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi ise, geleneksel ılımlı Çin diplomatik dilinin dışına çıkarak, ABD’nin düm dünya için açık bir tehdit haline geldiğini söyledi.

Bu söylemin tam da Kovid 19 sonrası gelmesi bence önemli bir işaretti.

Tam Türkiye ile Rusya’nın Suriye yüzünden savaşın eşiğine geldiği şu günlerde, Münih’te gözlerden kaçan bir başka olayı da burada aktarmakta fayda var.

Münih’te ABD ve Rusya Dışişleri Bakanları bir otel odasında gizlice buluştu.

Aslında gizli kalacaktı ama Ruslar işi bozdu.

15 Şubat’ta Bayerischer Hof Oteli’ndeki PompeoLavrov görüşmesi Amerikalı gazetecilerden saklandı.

Rus gazetecilere ise bilgi sızdırılmıştı.

Amerikan basını bu görüşmeden Rusya Dışişleri Sözcüsü Zaharova’nun Facebook paylaşımı sayesinde haberdar oldu.

Öfkeli Amerikan basınına bunun ayak üstü önemsiz bir görüşme olduğu söylendi.

Buluşmada nelerin konuşulduğu ise muamma.

Ancak Facebook hesabından bir mesaj paylaşan Zaharova, “Pompeo, Lavrov’un yanından ayrılırken tüm koridorda duyulacak şekilde Good Luck (‘İyi şanslar’) dedi. Rusya’ya ait müzakere odasında bulunan Münih Güvenlik Konferansı katılımcıları çok şaşırdı. Zira ABD, çok az kişi için iyi şeyler diler” ifadelerini kullandı.

Dikkat edin, son dönemde ABD, Rusya ile Çin’in arasını açmak için Kissinger politikası uygulamaya başladı.

Felsefi olarak Batı’ya düşman olmayan Putin yönetimi, Sen Petersburg kökenli liberallerden oluşuyor. Lavrov da onlardan biri.

NATO’nun Rusya sınırlarındaki dev tatbikatı kadar, İdlib’deki dehşet dengesi de mutlaka Bayerischer Hof Oteli’ndeki suitte gündeme gelmiş olmalı.

ABD’nin İdlib’de sırtını sıvazladığı Erdoğan’ı, 1980’de İran’a saldırttığı Saddam gibi, Suriye ve Rusya’ya karşı ittirdiği açıkça görülüyor.

O odada bu konu muhakkak görüşüldü.

Farklı düşünceler ve pazarlıklar gündeme gelmiş olmalıdır.

“Good Luck” ifadesi bunun için miydi?

Türkiye’nin metronom gibi bir Avrasya’ya, bir Atlantik’e gidip gelmesi, hayra alamet değil.

NATO vurgunu bir ülkeyiz evet.

18 yıldır, aslen bir Batı projesi olan AKP tarafından yönetiliyoruz.

Çok kandırıldı, tuzağa düşürüldü, gaza getirildi, ya da bize öyle söyledi!

NATO/FETÖ eliyle ordusunu hapse attı.

NATO/FETÖ darbe girişimi bile yaşandı.

Ama şu son dönemeçte şimdiye kadar olmadığımız kadar tehlike altındayız.

Osmanlı’nın Avrupa ve Rusya arasındaki bir asırlık sözde denge siyaseti yüzünden dilim dilim yendiği bir döneme benzer dönemdeyiz.

Beşar Esad ile acilen masaya oturulmazsa, sonumuz da Osmanlı’ya benzeyecek.”

Bu satırları 21 Şubat’taki “Are We NATO” başlıklı yazımın son bölümünde yazmıştım.

Yani tam bir hafta önce.

Olacaklar oldu.

Maalesef hayatının baharında gencecik çocuklarımız hava saldırısında şehit oldu.

Esad ile masaya oturma ihtimalimiz şu anda sıfırın altında.

Rusya ile masaya oturmamız bile bir teselli.

Soçi’de verdiğimiz sözleri tutmadık.

Radikal grupları silahsızlandıracaktık.

Silahlandırdık.

M4M5 karayollarını ulaşıma açacaktık.

Açmadık, açanı da vurduk.

Bir tugay asker gönderdik, havadan koruma olmadan.

Rejim, rejim diye diye savaşın eşiğine geldik.

Halbuki önceliğimiz, PKK ve ABD’nin sınırlarımızdan kovulması olmalı.

Suriye’nin toprağı olan İdlib’de en ufak bir stratejik çıkarımız yok.

Artık kabullenilen Hatay’ı saymazsak, Suriye’nin Türkiye’den toprak talebi de yok.

Tek yapacağımız şey teröristlerin sınırdan içeri girmesine engel olmak.

HTŞ denilen örgüt Türkiye’nin de terörist gruplar listesinde.

Rusya ile masaya oturup, Putin’e özel bir arabulucu payesi ve diplomatik güç tanımak yerine “Rejim” ile doğrudan oturup görüşsek, bunlar olmazdı.

Mültecilere çok daha sürdürülebilir, makul bir çözüm bulunurdu.

Rusya’nın ABD ile olası PYD pazarlığı da önlenebilirdi.

Bu arada NATO’dan destek isteyip, sınırı göçmenlere açmak da tam bir diplomasi dehası.

NATO üyelerinin tamamı neredeyse o göçmenleri istemeyenler.

Şimdi milletçe birlik olmak ve şehitlerimize gözyaşı dökmek zamanı, evet.

Ama neticede siyasi bir emel için oraya gönderilen askerlerimizin neden şehit olduğunu da sorgulayalım.

Çünkü bundan sonra önemli olan, daha çok şehit vermemek.

Bakınız Büyük Atatürk ne diyor:

“Mutlaka şu ve bu sebepler için, milleti harbe sürüklemek taraftarı değilim. Harp zarurî ve hayatî olmalı.

Gerçek kanaatim şudur: Milleti harbe götürünce vicdanımda acı duymamalıyım. “Öldüreceğiz!” diyenlere karşı, “Ölmeyeceğiz!” diye harbe girebiliriz. Lâkin, millet hayatı tehlikeye uğramadıkça, harp bir cinayettir.”

(Mustafa Kemal ATATÜRK1923/Adana)