Türkiye ile ABD arasında S400 ve F35 konusunda sürdürülen müzakereler ve tartışmalar, S400 parçalarının 12 Temmuz 2019 tarihinden itibaren Rus ulaştırma uçakları tarafından Türkiye'ye taşınmasının başlamasıyla, yeni bir döneme girmiş bulunmaktadır. Başkan Trump çeşitli tarihlerde "Türkiye'de F35'ler ile S400 sistemlerinin bir arada görev yapmasını kabul edemeyiz" şeklinde beyanlarda bulunmuştur. S400 sistemine ait parçaların Ankara / Mürted Üssü'ne taşınmaya başlamasından beş gün sonra, ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) tarafından yapılan bir basın toplantısında, Türkiye'nin F35 JSF programından çıkarılacağı resmen açıklanmıştır. ABD Savunma Bakanlığı Tedarik ve İdame Başkan Yardımcısı Ellen M. Lord, 17 Temmuz günü Pentagon'daki basın toplantısında, "ABD ve diğer F35 ortak ülkelerinin müşterek kararıyla, Türkiye'nin F35 programının askıya alındığını ve F35 programından resmen çıkarılması işlemlerinin başlatıldığını" açıklamıştır. (Açıklamanın İngilizce metni şöyledir: Undersecretary of Defense for Acquisition and Sustainment Ellen M. Lord stated, "The United States and other F35 partners are aligned in the decision to suspend Turkey from the program and initiate to process to formally remove Turkey from the program.)
NOT: Konuyla ilgili son iki gündür basında çıkan haberlerde ve yapılan konuşmalarda, Türkiye'nin F35 programının askıya alındığı ifade edilmektedir. Oysa Pentagon'un yaptığı açıklamanın İngilizce metninde, "Türkiye'nin F35 programının askıya alındığı ve F35 programından resmen çıkarılması işlemlerinin başlatıldığı" yazılıdır. Bu ifade, Türkiye'nın F35 programından çıkarıldığına kesinlik kazandırmaktadır.
Pentagon Tedarik Başkan Yardımcısı Ellen Lord, Türkiye'nin F35 programından çıkarılması kararının ardından ortaya çıkacak boşluğu, diğer üye ülkeler ve bu ülkelerde üretim yapan firmalarla dolduracaklarını ve bu konuda bugüne kadar gerekli görüşmeleri yaptıklarını dile getirdi. Ellen Lord, Türkiye'nin toplamda 900 civarında parça ürettiğini, bu parçaların artık Türk firmalarından alınmayacağını bildirdi. Ellen Lord, söz konusu sürecin 2020 Mart ayına kadar tamamlanmasını öngördüklerini, ABD'de F35 uçuş eğitimi gören Türk pilotların da 2019 Temmuz ayı sonuna kadar ABD'yi terk edeceklerini sözlerine ekledi.
17 Temmuz günü Pentagon'un bu açıklamasından bir saat kadar önce de Beyaz Saray web sitesinde şu açıklama yer almıştır: "Türkiye'nin Rus S400 hava savunma sistemlerini satın alma kararı, F35 ile olan katılımını ne yazık ki imkânsız kılıyor". Metnin İngilizcesi şöyledir: "Unfortunately, Turkey's decision to purchase Russian S400 air defense systems renders its continued involvement with the F35 impossible".
S400 Hava Savunma ve Füze Sistemi parçalarının Türkiye'ye taşınmasını takiben Beyaz Saray, ABD Kongresi ve Savunma Bakanlığı tarafından yapılan resmi açıklamalarla, Türkiye'nin F35 programından çıkarılması kararı kesinlik kazanmıştır. ABD Savunma Bakanlığı, ABD'nin Türkiye'nin F35 programından çıkarılması kararının F35 JSF programının kurucu ortak ülkeleri (Avustralya, Kanada, Danimarka, İtalya, Hollanda, Norveç ve İngiltere) ile müşterek alındığını açıklamıştır.
TÜRKİYE DAVET EDİLSE DE GERİ DÖNMEMELİDİR
Türkiye herhalde Cumhuriyet tarihinde müttefik ülkeleriyle beraber ortak olduğu bir programdan çıkarılması gibi onur kırıcı bir olayla ilk defa karşılaşmaktadır. İlerde politik veya diğer nedenlerle F35 programı ortak ülkeleri Türkiye'yi yeniden F35 programına kabul etmek isteseler bile, Türkiye bir daha F35 programına asla geri dönmemelidir. Gelinen bu noktada F35 JSF programı Türkiye için tamamen kapanmıştır. Artık bu noktadan sonra Türkiye'nin F35 programına dönüş yolunun tamamen kapandığının hepimiz tarafından bilinmesi, kabul edilmesi ve Hava Kuvvetlerimizin de muharip uçak ihtiyaçlarını planlarken F35 uçağının envanterinde olmayacağını dikkate alması gerekmektedir. Türkiye F35 programı için bugüne kadar bütçesinden 1.2 milyar dolar ödemiştir. Programın karşılıklı mali anlaşmaları hakkında bir bilgim olmadığı için bu konuda bir fikir yürütemiyorum.
Son aylarda S400 ve F35 konuları Türkiye'nin devamlı gündeminde kalırken ben görüşlerimi ilgili makamlarla paylaşmak üzere iki makale kaleme almış ve bu makaleleri ayrıca internet ortamında yayınlamıştım.
21 Nisan 2019 tarihinde yayınlanan "ABD'NİN F35 AMBARGOSUNA KARŞI NELER YAPILABİLİR" başlıklı makalemin linki:
http://www.kokpit.aero/f35ambargosunakarsineyapilabilirirfansarp
29 Haziran 2019 günü yayınlanan "F35 JSF PROGRAMI VE TÜRKİYE" başlıklı makalemin linki:
http://www.kokpit.aero/f35ucagigenisdegerlendirme
Bu makalemin sonuç cümlesinde, "F35 UÇAĞI PROBLEMLİ DOĞMUŞTUR" şeklinde bir hükme varmıştım. Bu hükme varırken konuyu hem uçağın performansı açısından hem de uçağın imalatçı ülkesi ABD ile Türkiye arasında yaşanan siyasi gerginlik ve problemler açısından analiz etmiş ve değerlendirmiştim.
Konuya önce siyasi açıdan bakalım: ABD ile Türkiye arasında geçmişte pek çok siyasi kriz yaşandığı bilinmektedir. Yaşanan bu siyasi krizleri madde başlıklarıyla şöyle özetleyebiliriz?
SON 60 YILDA ABDTÜRKİYE ARASINDAKİ KRİZLER
1960 İncirlik Kalkışlı U2 Casus Uçağı Krizi.
1962 Jüpiter Füzeleri Krizi.
1964 Lyndon B. Johnson Mektubu Krizi.
1974 Haşhaş Ekimi Krizi.
1974 Kıbrıs Barış Harekâtı Krizi.
1974 ABD Silah Ambargosu Krizi.
1975 Türkiye’nin 21 Üs/Tesisi ABD Kullanımına Kapatması Krizi.
1975 Ermeni ASALA Terör Örgütünün Desteklenmesi Krizi.
1984 ABD’nin PKK Terör Örgütüne Desteği Krizi.
1991 Birinci Körfez Savaşı ve Çekiç Güç Krizi.
1992 TCG Muavenet Muhribimizin vurulması ve 5 denizcimizin şehit edilmesi krizi
2003 1 Mart Irak Tezkeresi’nin Reddi Krizi.
2003 İkinci Körfez Savaşı ve Irak’ın İşgali, Irak’ın Kuzeyi ile PKK Desteği Krizi.
2003 Süleymaniye Olayı ve Askerlerimizin Başına Çuval Geçirilmesi Krizi.
2011 Suriye İç Savaşı ve PKK/KCK, PYD/YPG Desteği Krizi.
2013 Türkiye'nin Çin'den FD2000 Hava Savunma Sistemi Tedariki Krizi.
2016 15 Temmuz Darbe Girişimi ve FETÖ/PDY Krizi.
2016 Rahip Andrew Craig Brunson’ın Tutuklanması Krizi.
2017 ABD Büyükelçilik/Konsolosluk Çalışanlarının Tutuklanması Krizi.
2017 Halk Bankası Genel Müdür Yardımcısı Hakan Atilla’nın Tutuklanması Krizi.
2017 Türk Vatandaşlarına Uygulanan Vize Krizi.
2017 Rus S400 Bölge Hava ve Füze Savunma Sistemi Tedariki Krizi.
2019 ABD Savunma Bakan Vekili Patrick Shanahan Mektubu Krizi.
Bu krizlere ilave olarak ABD Başkanı Donald Trump'ın Türkiye'nin S400 alımıyla ilgili televizyon kameraları önünde söylediği, "Türkiye'nin ekonomisini mahvederiz!" şeklinde, bir devlet adamına yakışmayan beyanatı ise, krizin zirveye çıktığı noktadır!
Bu krizlerin içinde Hava Kuvvetlerimizi derinden etkileyen ve büyük lojistik sıkıntılar yaşatan kriz, 1974 Kıbrıs Harekatı'ndan sonra ABD'nin Türkiye'ye uyguladığı silah ambargosudur. Bu silah ambargosundan en çok etkilenen kuvvet de Hava Kuvvetlerimiz olmuştur. 18 Ekim 197426 Eylül 1978 tarihleri arasında yaklaşık dört yıl süreyle uygulanmış olan bu ambargoyu ben bizzat yaşayan havacılardan biriyim. 1976 Ağustos1979 Ağustos tarihleri arasında üç yıl süreyle Mürted 4'ncü Üs F104 birliği Harekât Komutanı olarak görev yaparken çektiğimiz sıkıntıları anlatsam, bu sayfalara sığmaz. Bu dört yıla yakın süren silah ambargosu sırasında uçuş birliklerinde görev yapan ikmalci, bakımcı, silahçı ve tüm yer personelimizin bütün güçlüklere rağmen uçaklarımızı, radarlarımızı, yer destek teçhizatımızı faal halde tutabilmek için nasıl büyük bir özveriyle, canla başla çalıştıklarına şahit olduğumu bu vesileyle burada belirtmeliyim.
"F35 UÇAĞI PROBLEMLİ DOĞMUŞTUR" şeklinde verdiğim hükmün ilk bölümü olan, ABD ile krize varan siyasi gerginlikleri bu şekilde belirttikten sonra uçağın problemli olan performansıyla ilgili müşahedelerimi şöyle sıralayabilirim.
1. F35 uçağının problemli doğduğunu, bu uçağı en fazla sayıda kullanan ABD Muharip Hava Kuvveti Komutanı ile ABD Deniz Kuvvetleri Komutanı TIME dergisinin 25 Nisan 2013 tarihli sayısında verdikleri beyanatlarla açıklamışlardı. O iki komutan verdikleri beyanatlarda F35 uçağının en önemli iki problemini belirtmişlerdi. Problemlerin birincisi F35'in kısa harekât yarıçaplı bir uçak olması idi. Amerikalı komutanların belirttiği ikinci problem, Stealth özelliğinin elektronik sensörlerin gelişen teknolojisiyle beraber, giderek değerini kaybedeceği idi. Çinliler ve Ruslar yaptıkları açıklamalarda Amerikanın Stealth kabiliyetli F22 ve F35 uçaklarını radarlarında takip ettiklerini açıklamışlardır. Çinliler de Stealth uçakları takip ettikleri VHF frekansla çalışan yeni teknoloji ürünü radarlarını Hong Kong yakınlarındaki bir havacılık fuarında sergilemişler ve isteyen ülkelere bu radarları satabileceklerini söylemişlerdir.
2. Avustralya ve Kanada'nın F35'e karşı çok isteksiz davrandıkları bilinmektedir. Birkaç yıl önce bir Avustralyalı Hava Pilot Tümgeneral, Avustralya Parlamentosu'na F35'ten büyük şikayetlerini belirten bir mektup göndermişti. O generalin ismini bir yere not etmeyi unutmuşum. Uzun yıllar F18 Hornet savaş uçaklarında pilotluk ve birlik komutanlığı yapan o havacı general Avustralya Parlamentosu üyelerine tek tek adreslediği mektubunda :"Baylar, daha fazla geç kalmadan, sizlerden Avustralya'yı F35 uçaklarından kurtarmanız için yalvarıyorum" demiştir. Cümlenin İngilizcesi şöyledir::"Gentlemen, I beg of you to drop this F35 program before it's too late". Yani Avustralyalı Hava Generali, kendi Hava Kuvvetlerinin F35'ten kurtulması isteğini parlamento üyelerine "BegYalvarırım" kelimesiyle ifade etmişti. Kanada Hava Kuvvetleri ise, servis dışı bırakacağı F18A/B Hornet muharip uçakları yerine, ülkesinin de ortak üretimde payı olduğu halde, F35 uçaklarını almak istememiş ve F18A/B Hornet'lerin bir üst modeli olan F18E/F Super Hornet uçaklarını temin etmeye karar vermiştir. Kanada Başbakanı Justin Trudeau 2016 Haziran ayı içinde Kanada Parlamentosu'nda yaptığı konuşmasında, F35 uçağının bir işe yaramadığını ve ilerde de işe yaramayacağı cümlesini kullanmıştır. Cümlenin İngilizcesi şöyledir: "The F35, the Canadian Prime Minister Trudeau asserted to the parliment this week, is an aircraft that does not work and is far from working".
3. F35 uçağının problemli doğduğu, ilk imalat hattından çıktığı tariften bugüne kadar geçirdiği safahattan da belli olmaktadır. Şimdi şöyle bir hesap yapalım. İlk F35A uçağı Şubat 2006'da imalat hattından çıkmış ve Aralık 2006'da ilk uçuşunu yapmıştır. Prototip modellerin uzun süren yer ve uçuş testleri tamamlandıktan sonra ilk üretim (production) modeli Şubat 2011 yılında, yani ilk uçuşunu yaptıktan 5 yıl sonra uçuş birliklerine teslim edilmeye başlanmıştır. Uçağın imalat hattından çıkışı, test uçuşları ve birliklere teslim takvimine bakıldığında, zaman sürelerinin ne kadar uzun olduğu hemen dikkati çekmektedir. Eğer F35 uçağı problemli bir uçak olarak doğmasaydı, ilk uçuşunu yaptığından itibaren birliklere teslimi arasında 5 yıl gibi uzun bir süreye ihtiyaç duyulur muydu? 2011 yılında uçuş birliklerine teslim edilmeye başlanan uçaklar bugün birliklerde uçuşunun 8'nci yılını doldurmuştur. Bir havacılık dokümanında F35'le ilgili sorunların önümüzdeki 5 yıl içinde giderilebileceği yazılmıştır. Bu hesaba göre F35 uçağının sorunların giderilmesinin 13 yıl alacağı sonucuna varılmaktadır. Sorunların giderilmesinin 13 yıl gibi uzun bir süre alacağı da bu uçağın başlı başına sorunlarla dolu olarak doğduğunun en belirgin ispatıdır.
4. F35 uçağından duyulan memnuniyetsizlik ve şikayetler ABD'nin resmi devlet kuruluşu olan Savunma Bakanlığı GAO (Government Accountability Office) tarafından hazırlanan resmi rakamlarla da belgelenmiştir. Bizdeki SAYIŞTAY kuruluşunun ABD devletinde muadili olan GAO'nun 25 Nisan 2019 tarihli resmi raporunda F35'lerle ilgili şu bilgi yer almaktadır:
* F35 uçaklarının performansı harekât ihtiyaçlarının gerisinde kalıyor. Uçak çok fazla görevi gerçekleştiremiyor veya gerektiği kadar uçamıyor.
* F35 Filoları Uçak Performansı istatistiği: Mayıs 2018 Kasım 2018:
a) Harekât ihtiyacı minimum hedef %60. Mevcut tüm görevleri yapma kapasitesi %27.
b) Emniyetle tek görevi yapma kapasitesi minimum hedef %75. Gerçekleşen %52.
F35 uçaklarının performanslarının istenen seviyede olmadığı yönünde en üst makamlar tarafından dile getirilen şikayetlerin yanında ABD'nin devlet kurumu GAO'nun raporunda bu uçakların tüm görevleri yapma kapasitesinin %27 gibi çok düşük bir seviyede olması, F35 kullanıcı ülkeleri açısından düşündürücü ve endişe vericidir.
* F35 uçaklarının yaklaşık %30'u geçen yıl aylarca süren yedek parça sıkıntısı nedeniyle uçamamıştır.
Savunma Bakanlığı Pentagon Operasyonel Test ve Değerlendirme Direktörü'nün (DOT & E) 2018 yılı raporu F35’in hemen hemen her temel alandaki ilerleme eksikliğini ortaya koymaktadır. DOT&E raporunda ALIS sisteminden sıkıntı yaşandığı belirtilmektedir. Pentagon raporunda ayrıca, uçak üzerinde ALIS ile beraber isimleri belirtilen 9 ayrı sisteminde problemlerin devam ettiği açıkça belirtilmiştir.
5. Daha önce kaleme aldığım makalelerde de bahsettiğim gibi, dünyada uçan ve konsept safhasında olan toplam 14 adet 5'nci nesil Stealth uçaktan sadece F35 uçağı tek motorlu, geriye kalan 13 adet Stealth uçağın hepsi çift motorludur. Bazı havacılık çevreleri Amerikalıların F35 uçağını F16 uçaklarının yerine kullanılacağı için tek motorlu imal edildiği şeklinde bir görüş savunmaktadırlar. Hepimizin bildiği gibi her uçak birçok kriter yanında en başta kullanılacağı coğrafyadaki tehdit ortamı ile bu tehdidi karşılayacak harekât ihtiyaçlarına göre planlanır ve imal edilir. F16 uçağı 4'ncü nesil, F35 uçağı 5'nci nesil uçaklardır. Bunların görev sahaları ve görev fonksiyonları birbirinden ayrıdır. Dolayısıyla F16 uçağı tek motorluydu, onun yerine kullanılacak F35 uçağı da tek motorlu imal edilmiştir şeklinde bir yaklaşım gerçeğe uygun bir yaklaşım olamaz.
6. Amerikalılar muharip uçak imalatında geçmişte de benzer hatalar yapmışlardır. Bunlar arasında P80, F84G, F86, F4 ve F102 uçakları ilk planda benim aklıma gelen uçaklardır. Aslında F16 uçağı da başta hava alığı dar ve zayıf iniş takımlı olarak imal edilmiştir ama uçağın ana çatısı müsait olduğu için iniş takımları güçlendirilmiş ve hava alığı genişletilerek ve daha sonra da radarı geliştirilerek kendi sınıfında mükemmel bir muharip uçak haline getirilmiştir. Başta yapılan bu hataların düzeltilmesinin epey maliyeti olmuştur. Ancak P80, F84, F86, F4 ve F102 uçakları hatalı olarak imal edildikleri konfigürasyonlarıyla görev ömürlerini tamamlamışlardır.
Yapılan bu hatalardan birkaç çarpıcı örnek vereyim. 1950'lerdeki Kore savaşlarında kullanılan P80 ve F84G uçaklarını Amerikalılar 12.7 mm.lik makineli tüfekle teçhiz etmişlerdi. Bu uçaklar Rus Mig15'lere karşı fazla zayiat verince kısa süre içinde F86 uçağını yaptılar. Ancak F86 uçağında da P80 ve F84G'lerde yaptıkları hatayı tekrarlayıp uçağı 12.7 mm.lik makineli tüfekle teçhiz ettiler. Ben Amerika'da pilotaj eğitimimi tamamlayıp uçuş brövemi kazandıktan sonra üç ay süren Harbe Hazırlık eğitimimi F86 uçaklarında yapmıştım. Sonra tayin olduğum Merzifon Üssü'nde de dört yıl bu uçaklarla uçtum ve bu uçağı çok iyi tanırım. F86 uçaklarında 12.7 mm.lik makineli top varken Rus Mig15 uçaklarında iki adet Surenov 23 mm.lik top ve bir adet Nudelman 37 mm.lik makineli top bulunuyordu. Amerikalılar F86 uçaklarının MİG Killer diye reklamını yapmışlardı. Ancak Kore savaşından sonra anılarını yazan Rus pilotları, F86'ları alay konusu yapmışlar ve F86'nın 12.7 mm.lik makineli tüfek mermilerinin MİG15 uçaklarının sırtlarını kaşıdığını söylemişlerdi!
Benzer hata F102 Delta Dagger AWX (All Weather Intercepter) Her Hava Önleme uçağının imalatında da yapılmıştır. F102 uçaklarına makineli tüfek veya makineli top yerleştirmemişler, gövde içinde taşınan 24 adet 2.75 inçlik roket ile 6 adet Falcon füzesini yeterli görmüşlerdi. F102 pilotlarının uçtukları av uçağında bir makineli top olmamasından büyük şikayetleri olunca F102'nin bir üst modeli ve tıpa tıp benzeri F106 uçağına 20 mm.lik makineli top yerleştirilmişti. Ben Mürted'de F104 Filo Komutanı iken Üs'de iki F102 filosu bulunuyordu. Bir keresinde F102 Filo Komutanı arkadaşım ile çift kişilik TF102 uçağında bir sorti uçuş ve önleme görevi yapmıştım. Bizim F102'ci arkadaşların hepsi de bu F102 uçağının bir makineli topu olmamasından şikayet ederlerdi. (NOT: Sırası gelmişken, Hava Kuvvetlerimizde atandığım uçuş birliklerinde ben F86, F84F, F104 ve F4E uçaklarıyla; ayrıca tatbikat ve eğitim amacıyla F5, F100 ve F102 modellerinin çift kumand uçaklarında uçmuştum. Türkiye'de düzenlenen NATO tatbikatları sırasında yabancı hava kuvvetlerinden Alman Alpha Jet, Belçika Mirage 5, ABD Hv.Kv.nin F15D, F111A ve ABD Fort Worth'de, F16 uçak fabrikasının test pilotuyla bir sorti çift kumand F16B modeli olmak üzere toplam 12 değişik tipte muharip jet uçağıyla uçmak fırsatı bulan şanslı pilotlardan biri olduğumu söylemeliyim.)
Amerikan uçak sanayisi tarafından en büyük imalat hatalarından biri de F4 uçaklarında yapılmıştır. F4'erin ilk modeli olan F4A uçağını Amerikalılar ayni F102 uçakları gibi makineli topsuz imal etmişlerdir. Bu uçağa yükledikleri havadan havaya füzelerin av rolünde yeterli olacağını düşünmüşlerdir. Ancak F4A uçakları Vietnam savaşında Mig17'lere karşı sapır sapır döküldüler. Daha sonra F4'lerin bir üst modelinin burun kısmına 20 mm.lik top monte ettiler. F4A uçağı başta aynen F84, F86, F100, F102, F104 uçaklarında olduğu gibi düz kanatlı imal edilmişti. Bu kanat şekliyle uçağın dönüş yarıçapı çok geniş olunca, kanadının uçlarını yukarıya doğru kıvırarak tadil ettiler. Bu sefer de uçak istikrarsız olunca, yatay kuyruk stablizesini aşağı kıvırarak tadil ettiler.. F4 uçağı bu acayip aerodinamik yapısıyla, aşırı ve koordinesiz yatış/çekişlerde yüksek AOA dediğimiz bir hareketle anormal duruma girmek gibi kötü bir özelliğe sahip bir uçak olmuştur. Düşünün ki Türk Hava Kuvvetlerimizde meydana gelen 21 adet ölümle sonuçlanan F4E kazasından 7 adedi, yüksek AOA sebebiyle anormal duruma girilmesi ve anormal durumdan çıkılamamasından olmuştur. Ne yazık ki yüksek AOA sebebiyle iki pilotumuzun şehit olmasıyla sonuçlanan bir kaza da benim Eskişehir'de 1'nci Üs Komutanı olduğum yılda meydana gelmişti. Bunlar Amerikalıların muharip jet uçaklarının imalatında yaptıkları yanlışlardan aklımda kalanlar. Son Boeing 737MAX uçaklarında yaptıkları hatayla iki uçağın düşmesi olayı da havayolu uçakları kategorisinde yapılan yanlışlardan bir örnektir.
Amerikalılar geçmişte P80, F84, F86, F4, F102 gibi muharip uçaklar üzerinde yaptıkları imalat hatasının benzerini, Stealth olarak imal ettikleri F35 uçağını çift motorlu yerine tek motorlu yapmakla tekrarlamışlardır. Buna bağlı olarak F35 uçağı kısa harekât yarıçaplı, gövde içi dahili silah yuvasında az mühimmat yükü taşıyan, uçuş MACH sürati, akselerasyonu, ve tırmanış açısı diğer benzer Stealth modellerine kıyasla düşük ve dönüş yarıçapı geniş, şişman gövdeli bir uçak olarak ortaya çıkmıştır. F35'in sözünü ettiğim bu performans zafiyetlerinden ayrı olarak, uçağın lojistik desteğiyle ve her şeyiyle ABD'ye %100 bağımlı olunacağının da altını kalın bir çizgiye çizmek gerekmektedir. F35 kullanıcı ülkeleri uçağın üzerindeki bilgisayarlar ve ALIS (Autonom Logistics Information System) sistemiyle adeta BBG (Biri Bizi Gözetliyor) durumu yaşayacaklardır. Söylendiğine göre herhangi bir kullanıcı ülkedeki F35 uçağı bir göreve kalktığında, uçağın üzerindeki silah ve yakıt yükleri bilgileri dahil, uçağın rotası, hangi hedefe gittiği, görev dönüşü hangi meydana indiği, uçağın sistemlerindeki o andaki arızalar, imalatçı firmanın ABD'deki merkezinde kaydedilmektedir. Diyelim ki bizim bir F35 uçağımız Güneydoğuda, Kandil'de bir göreve kalktı, ABD'deki merkez bunu takip edecektir. Neyse ki F35'ten kurtuluyoruz!
Şimdi şu soru akla gelmektedir. Eğer Stealth özelliğinde imal edilen F35 uçağı dünyadaki diğer Stealth model uçaklara kıyasla bu kadar performansı düşük ve problemli bir uçaksa, nasıl oluyor da halen dünyada F35 ortak imalatçı ülkeler ve sonradan F35 programına katılan ülkeler bu uçağı satın almak istemişlerdir? Bu sorunun cevabı çok basittir. Çünkü başlangıçta F35 programına dahil olan ülkelerin tek amacı, bir Stealth uçağa sahip olmak idi. Daha önceki makalemde bahsetmiştim. 1'nci Irak Harekâtı'nda ABD Hv.Kv.nin Stealth kabiliyetli F117 uçakları Bağdat ve civarının yoğun füze ve uçaksavar savunmasıyla korunmasına rağmen, Fırat ve Dicle nehirleri üzerindeki 43 adet köprüden 39 adedini ve bölgede başkanlık sarayı ve komuta kontrol merkezleri dahil diğer hedefleri tek bir uçak kaybı olmadan tahrip etmişlerdi. ABD, F117 Nighthawk Stealth uçağını ve sonradan imal ettikleri F22 Raptor Stealth uçağını en yakın müttefiki İngiltere dahil hiç bir ülkeye satmamıştı.
F35 uçağını diğer ülkelerle ortaklaşa imal edip satma kararı alınca Türkiye dahil, bir Stealth uçağa sahip olmak isteyen ülkeler hiç bir ön koşul düşünmeden, hemen programa dahil oldular. Öyle anlaşılıyor ki, F35 programına katılan ülkeler, programa katıldıkları tarihte, uçağın performansının ne olacağına dair bir bilgiye sahip değillerdi. Bir bilgiye sahip olmaları da zaten mümkün değildi.
Basında ve havacılık çevrelerinde Türkiye'nin F35 programından çıkarılması durumunda kısa ve orta vadede muharip görevlerimizin nasıl yerine getirilebileceği sorusu sorulmakta ve değişik fikirler ortaya atılmaktadır. Ben Hava Kuvvetlerimizin F35 uçağı olmadan da MMU uçaklarımızın filolarda yerini alacağı tarihe kadar geçecek dönemde, muharip görevlerini yerine getirmenin çarelerini bulacağına inanıyorum. Açık kaynaklarda ve internet sitelerinde yer alan bilgilere göre halen envanterimizde ilk modeller Block 30'ların dışında, Block 40 ve Block 50 model F16'lardan 200 civarında uçağımız bulunmaktadır. Bu uçaklardan büyük kısmı üzerinde modernleştirme/ yenileme / geliştirme uygulamaları yapılmıştır. Bu uçaklarımızın MMU uçağımızın filolarda yerini alması planlanan 2028 yılından ileriye doğru daha 810 yıl görev yapabileceği uzmanlar tarafından değerlendirilmektedir. F16 uçaklarımıza ilave olarak belli ortam ve şartlarda muharip görevlerde kullanılabilecek Silahlı HÜRKUŞC uçaklarımız ile TAI, Vestel ve Baykar firmalarının ürettiği silahlı insansız hava araçlarımız (SİHA) da bulunmaktadır.
SONUÇ
ABD Savunma Bakanlığı tarafından 17 Temmuz 2019 tarihinde yapılan resmi açıklamada, Türkiye'nin F35 programının askıya alındığı ve programdan resmen çıkarılması işlemlerinin başlatıldığı; Türkiye'nin ürettiği 900 civarında F35 parçasının artık Türk firmalarından alınmayacağı, söz konusu sürecin 2020 Mart ayına kadar tamamlanmasını öngördükleri, ABD'de F35 uçuş eğitimi gören Türk pilotlarının 2019 Temmuz ayı sonuna kadar ABD'yi terk edecekleri bildirilmiştir.
Ben bütün kalbimle inanıyorum ki, ABD Türkiye'yi F35 programından çıkarmış olmakla, Türkiye'ye çok büyük bir iyilikte bulunmuştur. Böylece Türkiye baştan problemli doğan F35 uçağından kurtulmuştur. ABD Türkiye'yi F35 programından çıkarma kararıyla, sadece Hava Kuvvetlerimizin bir nesil boyu kısa harekat yarıçaplı ve düşük performanslı, problemli ve ABD'ye %100 bağımlı bir uçaktan kurtarmakla kalmamış; aynı zamanda yerli uçak sanayimizin ve yan kuruluşlarının geleceğe yönelik başarılarının önünü açmıştır. Şimdi Türkiye, varını yoğunu ortaya koyarak bütün gücünü ve imkânlarını, kendi Milli Muharip Uçağımızı yapmaya teksif etmelidir. Milli Muharip Uçağımız MMU'nun imal edileceği TAI, mükemmel tesisleri; yetişmiş, tecrübeli, yetenekli mühendisleri ve insan gücüyle MMU uçağını dünya ölçülerinde imal edebileceğini ispat etmiş bir kuruluştur. 15 Mayıs 1984 tarihinde kurulan TAI, bugüne kadar F16 muharip uçaklarını, CN235 hafif nakliye uçaklarını, SF260D ve KT1, eğitim uçaklarını, Cougar AS532 genel maksat, arama/kurtarma helikopteri ve ATAK A129 silahlı helikopterleri, A400M ulaştırma uçağının ortak üretimini yaparak uçak ve helikopter imalatı konularında büyük deneyim kazanmıştır. TAI'nin en büyük başarıları arasında, kendi tasarımı olan ANKA insansız hava aracı, HÜRKUŞB eğitim uçağı ve HÜRKUŞC silahlı hafif taarruz uçağı ve son olarak da T625 genel maksat helikopterini imal etmesi sayılabilir. Türkiye'de TAI ile beraber F35 uçağının bazı seçilmiş parçalarını üretmekte olan Alp Havacılık, Aselsan, Ayesaş, Havelsan, Kale Havacılık, Mikes,, Roketsan ve TubitakSage gibi kuruluşlar F35 ile 5'nci nesil bir uçağın parçalarının üretilmesinde büyük deneyim kazanmışlardır. Bu firmalar herhalde bu deneyimlerini, MMU uçağının imalatında da kullanabileceklerdir. Şimdi TAI ile beraber bu ilgili kuruluşlar ve benim aklıma gelmeyen diğer kuruluşların bütün imkanlarını, insan gücünü, deneyimlerini ortaya koyarak MMU uçağını F35 uçağından çok daha mükemmel bir performansta imal edecekler ve böylece Türk insanına büyük bir gurur yaşatacaklardır. Bundan hiç kimsenin şüphesi olmamalıdır.