Milli Mücadele döneminde daha birçok örneğinin de bulunduğu kadın kahramanlarımız gibi bizim de günümüzde onları rehber edinmemiz gerekmektedir.

Milli Mücadelenin Kadın Kahramanları ve Satı Kadın
Seda Öztürk 
Seda Öztürk

Kadınlar, dünden bugüne uzanan mücadele tarihimizin hep birer parçası olmuşlardır. Kadının tarihini incelediğimizde de görüyoruz ki tarihin en eski (MÖ IV. bin) yazılı devre medeniyetinin kurucusu olan, dilleri Altay köküne dayanan Sümerlerde kadın, ekonomik hayatın vazgeçilmez bir parçası olup üretici konumda olmuştur. Orta Anadolu’da Asur ticaret kolonisi çağında, hür kadınlar yalnız ev kadını olmayıp çeşitli alanlarda özellikle ticaret işlerinde erkek gibi çalıştılar. Asurlu tüccarlarla evli yerli Anadolulu ve Sami kadınların, büyük karum merkezi Kaniş’ten iş mektupları yazarak Asur’daki eşlerine haber verdikleri biliniyor. Anadolu’nun en eski halklarından olan Hititlerde kraliçe, kendi mührüyle bazı kararlarda krala eşlik etti.

Osmanlı Devleti’nin çöküşe geçtiği yıllarda da Türk kadınları topluma kurtarıcı olarak yön verdi. O zamanlardan başlayarak kendilerine “Kara Fatma” diyen mücadeleci kadın kahramanlarımız, Kurtuluş Savaşı yıllarında da cephenin en önünde yer alarak unvanlarını devam ettirdiler.

Birinci Dünya Savaşı yıllarında da Türk kadını, fedakârlık ve yardımseverliğini ülkesi için hiçbir zaman esirgemedi.  Bunalımlı geçen dönemlerde Türk kadınının yaptıkları, Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet döneminin adeta birer provası oldu. Defalarca örneğini de gördüğümüz gibi vatan mücadelesi kadınsız verilemez. Kadınerkek birlikte, bir bütün olarak vatan savaşının üstesinden gelebilir.

Buradan da görüyoruz ki Türk kadını devletinin ve milletinin varlığını sürdürebilmesinin bir teminatı olduğunu, geçmiş dönemlerden günümüze kadar yaptığı fedakarlıklarla, verdikleri mücadelelerle defalarca kez gösterdi. Bugün kadınların ikinci planda olması gerektiği gibi yanlış düşünceler, erkeğin kadından güçlü olduğu, “elinin hamuruyla erkek işine karışma” gibi hatalı söylemlere ya da sadece erkek düşmanlığı yaparak saptırılan günümüz feminizminin çürütülmesi için birer somut örnek niteliğindedir mücadeleci Türk kadınlarımız. 

Mücadele dönemimizdeki en önde gelen kadın kahramanlarımız da diğerleri gibi günümüze birer somut örnek olarak ışık tutuyorlar. Sadece cephede değil evlatlarını, sevdiklerini bırakıp Mehmetçiğimize her alanda destek oldular. Canlarını vatanları için hiçe sayıp yokluğa, yorgunluğa hatta hastalıklara karşı savaştılar. Bu mücadeleci kadın kahramanlarımızdan da birkaç örnek vermek gerekirse;

Fatma Seher, tarihe "Kara Fatma" olarak geçti. Kurduğu milis kuvvetiyle Bursa ve İzmit'in işgalden kurtarılması için mücadele etti. Sakarya ve Başkomutanlık Muhaberelerine de katıldı ve üsteğmenlik rütbesine kadar yükseldi.

Hafız Selma İzbeli, Kurtuluş Savaşı sonrasında Kastamonu'daki kadınları toplayarak asker için çorap, fanila ördürüp cepheye gönderdi. Asker Kastamonu'ya geldiğinde hepsini yolda karşılayıp doyurdu.

Nezahat Onbaşı, babası ile birlikte Kurtuluş Savaşı’na katıldı. 70. Alay Komutanlığında cephede savaştı. 70. Alay Komutanlığı Geyve Savaşı, Konya İsyanının bastırılması ve I. ve II. İnönü Savaşlarında etkili bir komutandı.

Kılavuz Hatice, Adana ve yöresinde Fransızlara karşı verilen mücadelede yer aldı ve milis kuvvetlerine katıldı. 8 Mayıs 1920'de Milli Kuvvetlerin Pozantı'ya taarruzu başladığında, kritik bir duruma düşen Fransızları kandırarak kılavuzluk etti. Boğazda sıkışan Fransızlar, Türk askerine esir düştü.

Gördesli Makbule, kocası ile çete kurarak dağlara çıktı. 17 Mart 1922'de Kocayayla'da bir çatışmada Makbule, geri çekilen çete arkadaşlarını kınayarak cesaret verici bir konuşma sonrası düşmana saldırdı ve başından aldığı kurşunla şehit düştü. Ama silah arkadaşları düşmanı yendi.

Nene Hatun, o zamanlar gencecik bir anne olarak düşmanın Aziziye Tabyası'nı ele geçirdiği haberini cami minarelerinden öğrenince hiç tereddüt etmedi. 3 aylık bebeğini beşikte bırakarak, “Evladım anasız yaşayabilir, ama vatansız yaşayamaz.” düşüncesiyle direnişe katıldı.

Diğer mücadeleci kadınlarımızdan biri de Satı Çırpan’dır. (Asıl adı Hatı Çırpan)

Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk kadın köy muhtarlarından ve ilk kadın milletvekillerindendir. Türkiye'de kadınlara seçme ve seçilme hakkının tanınmasından sonra 1935 Türkiye Genel Seçimlerinde aday olup ilk kadın milletvekilleri olarak meclise girdi. 17 kadın arasında yer aldı ve TBMM V.dönem Ankara milletvekili olarak görev yaptı.

Balkan Harbi sırasında gırtlağından yaralanmış bir askerin eşiydi. Beş çocuk annesiydi. Çiftçilik ve babasının ardından köy muhtarlığı yaptı. 26 Ekim 1933'te kadınlara muhtar olma hakkı verilmesi sonrasında Kazan Köyü’nün muhtarlık seçimlerini kazandı ve Türkiye'nin ilk kadın muhtarlarından biri oldu.

1934 yılında Kızılcahamam'a girerken Halkavun Nahiyesi'nden geçen Mustafa Kemal ile tanıştı. Rivayete göre bu ziyaret sırasında kendisine doğum tarihini soran Mustafa Kemal’e, 1890 doğumlu olmasına rağmen 19 Mayıs 1919’da doğduğunu söylemiş, o tarihten önce yaşamadığını ifade etmişti. Mustafa Kemal’in tavsiyesiyle 1935 Türkiye Genel Seçimlerinde milletvekili adayı oldu. 8 Şubat 1935'te Ankara milletvekili olarak TBMM'ye girdi.

O dönemde Hatti ile ilgilenen Mustafa Kemal'in isteği üzerine Satı adını Hatı olarak değiştirdi. Kamuoyunda Satı Kadın olarak bilinse de TBMM kayıtlarına adı Hatı Çırpan olarak geçer.

Satı Kadın, milletvekilliği görevini tamamladıktan sonra Kazan’a döndü. 21 Mart 1956 günü hayatını kaybetti.

Milli Mücadele döneminde daha birçok örneğinin de bulunduğu kadın kahramanlarımız gibi bizim de günümüzde onları rehber edinmemiz gerekmektedir. Vatanımız ve milletimiz için emperyalizm ve kapitalizm başta olmak üzere birçok iç ve dış tehditlere karşı korkusuzca, tereddüt etmeden en ön safta yer almalıyız. Türkiye ekonomisinin de çıkmaza sürüklendiği şu süreçte, üretim başta olmak üzere gerekli her alanda üzerimize düşeni fazlasıyla ve layığıyla yerine getirmeliyiz.

Seda Öztürk

TGB Antalya Kadın Komisyonu Sekreteri

tgb.gen.tr