Bahçeli'nin açıklamaları şöyle:

Bazı maksatlı cahiller Türkiye Cumhuriyetinin reddi mirası ile kurulduğunu söylese de tarihsel gerçeklere aykırıdır.

Şunu açıklıkla söylemeliyim ki tarihte kurulan her türk devleti bir diğerinin nizam eseridir. 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı'nı kutlayacağız. Cumhuriyet korunup kollanması gereken bir emanettir.

100.yıla şunun şurasında 2 yıl kalmıştır. Cumhuriyet, demokrasi sistemi ile devletin yönetimidir. Rejim ile hükümet sistemi arasındaki farkı çarpıtmak için kara propaganda yapanlar sürekli olarak Cumhurbaşkanlığı sistemini hedef tahtasına koymuştur. Rejim değişti diyenler iflah olmaz iftira hastalığına yakalanan gafiller. Rejim başka, hükümet ve yönetim sistemi başkadır. Rejimin adı Cumhuriyettir, hükümet sistemi ise Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemidir.

Cumhuriyet zalimlerin hunhar baskıları altında, emperyalistlerin saldırısı altında ortaya çıkmıştır. Cumhurbaşkanlığı sistemi ise başkentimizin bombalandığı, parlamenter sistemin duvara tosladığı bir dönemde milli diriliş ruhu olarak ortaya çıkmıştır.

Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine itiraz edip güçlendirilmiş parlamanter sistem peşinde koşanlar 15 Temmuz'un rövanşını almak isteyen FETÖ ve PKK'nın suyuna giren yozlaşmış partilerdir. Bunlar emperyalistlerin kurşun askeri haline gelmiştir. Dün Ali Kemaller vardı bugün de aynıları ortadadır. 29 Ekim 1923'ün mihmandarı büyük Türk Milleti'dir. Cumhurbaşkanlığı sistemi halk oylaması ile gerçekleşmiş, Milletimiz Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini tasdik etmiştir. 4 yıl önce Cumhurbaşkanlığı sistemine dünya üzerinde çok az şekilde karşılaşılan şekilde kansız ve kavgasız geçilmiştir. Cumhurbaşkanlığı sistemi yönetim sisteminde muazzam bir reformdur. Sonumuzu hazırlamak isteyen çevrelere milli bir cevaptır.

Sistem krizine oynayan suyu bulandırarak devleti ve milleti aciz düşürmek için fırsat kollayanlar yabancı muhbirleridir. Kılıçdaroğlu, Türkiye'de demokrasi olmadığını, gerçek demokrasiyi getireceklerini söylüyor. Kılıçdaroğlu'na kim ne söylüyor ise yanlış söylüyor, komik düşürüyor, yanlışa sürüklüyor. Bu gidişle dost gördükleri postuna samanı dolduracaklardır.

"KILIÇDAROĞLU DEVLETE KAZA KALDIRMIŞTIR"

Kılıçdaroğlu hem devlete hem de millete kazan kaldırmıştır. Böyle bir şahsın CHP Genel Başkanı olması inanılmayacak bir talihsizliktir. Türkiye'de milli irade vardır, egemenliğin sahibidir. Kılıçdaroğlu'nun gözü ile bakınca her şey rezalettir. Geçmişini unutan mankurttur.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün CHP ile yalnızca kuruluş yılları ile ilgili bağlantısı kalmıştır. CHP o eski cHP değildir.

Herkesin iş ve aş sorunlarını çözmüş bir milli ekonomiyi, terörün kökünü kazımış ve felç etmiş bir bünyeyi, dünyaya Türkçe bakan bir dış politika mimarisini el birliği ile, Cumhur İttifakı ile sağlayacağız. İrademiz ve gücümüz Büyük Türk Milleti'dir. Türkiye Cumhuriyet toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet içinde, Atatürk Milliyetçiliğine bağlı, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir. Laikliğin tahribatı ve tenkisatı imkansızdır. Bu milletin devletin varlığı ile kimin sorunu var ise bizim de onlarla sorunumuz sonuna kadar olacaktır. Alayını her cephede karşılayacağımız iyi bilinmelidir. Cumhurşiyet kolay kazanılmadı, işbirlikçi kalpazanlara bırakılmayacaktır.

Cumhuriyete düşmanlık, cumhura düşmanlıktır.

Cumhurbaşkanlığı sistemi milletin tercihidir. Buna meydan okuyanlarla mücadelemiz andolsun ki heyecanla sürecektir.

Türkiye Cumhuriyeti yaşayacaktır, devletimiz ve milletimiz baki kalacaktır. Bir kere yükselen bayrak bir daha düşmeyecektir.

Bizim mutabakat zeminimiz Türkiye'dir. Aziz Milletimizin 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı'nı bugünden ve yürekten kutluyorum.

“KAVALA SOROS’UN KURYESİDİR”

ABD'nin resmi hesabından seviyesiz bir açıklama yapıldı. Devam eden bir davanın faili ile ilgili hukuksuz bir çağrıda bulunmuşlardır. Demokratik teamüller çiğnendi, Türkiye 10 büyükelçi tarafından hedef alındı. Yürüyen bir yargısal sürece müdahale gibi bir skandala imza atmışlardır.

Kısaca söylersek bu 10 büyükelçi Osman Kavala'nın serbest bırakılması için açıklama yapmıştır. Kılıçdaroğlu da aynısını seslendirmiş, İP Başkanı da yeşil ışık yakmıştır. Zalim bir üst akıl hem büyükelçileri ve Millet İttifakı'nı dürte dürte harekete geçirmiştir. Şirret bir oyun ve tehlikeli bir rol paylaşımı söz konusudur. Türkiye'yi sıkıştırmak, bir sonraki tehditvari adımları tetiklemek için yapılmıştır. Emeller ortaya çıkmıştır. Bu harcın içinde CHP'den İP'ine kadar siyasi partilerin varlığı utanç kaynağpıdır. Kavala Soros'un kuryesi, Gezi Parkı olaylarının azmettiricisidir.

Soros uşağı olan Kavala 4 Ağustos 2015'te yapılan bir röportajda PKK'yı rasyonel politika üretmekle ifade etmiş, bu kadar gözü dönmüştür.

ANAYASA MAHKEMESİ’NE 'DEMİRTAŞ VE KAVALA' TEPKİ

29 Aralık 2017'de AYM'ye daha sonra da AİHM'e başvuru yapmıştır. AYM 22 Mayıs 2019 tarihinde hukuka aykırı demiştir. AYM öyle bir hale gelmiştir ki, Türkiye'nin ne kadar kuyusunu kazan çapulcu varsa yanındadır. Osman Baydemir ile ilgili hak ihlali kararı veren, 30 bin TL tazminat ödenmesi kararını da AYM vermiştir. Şu adaletsizliğe bakın ki hem canımızı alıyorlar hem paramızı alıyorlar. Çünkü failin, katilin, teröristin hak ihlaline kaldığını iddia eden bir mahkemenin şehitlerimize, gazilerimize, yetimlerimize söyleyecek tek bir sözü olamaz. Sorarım sizlere AYM kapanmasın da hak ve hukukun itibarı mı yok olsun. AYM kapanmasın da terörle mücadeleye sünger mi çekilsin. Sözde hakimler gelsin bunu külahıma anlatsınlar. Haydi buyursunlar, FETÖ'cüler ile bölücüler ile ilgili süren mahkemeler kısa süre içinde sonuçlandırılmalıdır. Teröre yardım ve yataklık yapan vekillerin dokunulmazlıklarının süratle görüşülmesi gerekmektedir.

"CUMHURBAŞKANIMIZIN CESUR VE KARARLI DURUŞU ABD'NİN GERİ ADIM ATMASINDA ÖNEMLİDİR"

Büyükelçiler Türkiye'ye bir nevi muhtıra vermiştir. Ahlaksızlıktır, bağımızlığımıza kumpastır, gayri kanunidir. Kimse hakimlere emir ve talimat veremez. Yargı bağımsızlığı lekesiz ve gölgesizdir. Büyükelçi,ler yargı bağımsızlığına sabotaj yapmıştır. Dün ABD Büyükelçiliği'nden yapılan açıklamada, Viyana sözleşmesinin 41.maddesine teyit ettiklerine yer verilmiştir. Diğer büyükelçilerde aynı açıklamayı yapmıştır. Cumhurbaşkanımızın cesur ve kararlı duruşu tarihi bir yanlışın düzeltilmesinde önemlidir. Türkiye kum torbası değildir. ABD'nin 18 Ekim bildirisinden geri adım atması önemlidir. Kavala ile ilgili hüküm verilirse cezasını burada çekmesi, daha sonra da serbest kalsın diyen 10 büyükelçiden birinin ülkesine vatandaşlıktan çıkarılarak gönderilmesi artık zarurettir. Herkes haddini bilsin, saygısızlığa tahammülümüz yok.

IRAK VE SURİYE TEZKERESİ

Dikkatle takip ediyoruz ki, AsyaPasifik Bölgesi kaynayan, dolayısıyla kapak tutmayan kazan gibidir.

Çin Halk Cumhuriyeti’nin, Güney Çin Denizi’ndeki tartışmalı sularda inşa ettiği yapay adaların üzerine askeri üsler kurması, bu sulardaki deniz yetki alanının yüzde 80’ninde hak iddia etmesi gerilimleri arttırmaktadır.

Kıyıdaş ülkelerle birlikte HintPasifik’te çıkarları olan ülkeler bu gelişmelerden oldukça rahatsızdır.

Arkası arkasına süpersonik füze denemeleri yapılmaktadır.

Tayvan, Kuzey Kore, ÇinJaponya, ÇinABD ilişkilerinin ağırlaşan sorun başlıkları hızla derinleşmektedir.

Ülkeler silahlanma rekabeti içindedir.

Asimetrik çatışmalar, terör saldırıları, Kovid19’un belirsizlikleri, insani felaketler, darbeler, sınır aşan göçler, yoğunlaşan ekonomik çarpıklıklar, ticaret kanallarındaki tıkanıklıklar dünyayı buhrana sürüklemektedir.

Bölgesel ve küresel açmazlar yaygınlık kazanmaktadır.

Türkiye’nin terörle mücadelesi ise şehadetler pahasına devam etmektedir.

Sınır ötesinden kaynaklanan terör eylemleri, teröristlerin üreme, barınma ve ikmal kaynakları sınırlarımızın mücavir alanlarını kapsamaktadır.

Bu şartlar altında, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin gerektiği takdirde sınır ötesi harekat ve müdahalede bulunmak üzere yabancı ülkelere gönderilmesini temel alan tezkereye önşartsız evet diyeceğimizi, bu konunun tartışılacak, konuşulacak, müzakere edilecek bir yanının olmadığını kararlılıkla beyan ediyorum.

Herkes tarafını belirlemelidir, muhalefet partileri sarsak ve sancılı bir duruştan uzak durmalıdır.

Terörle mücadelenin aması, fakatı, eğeri olmaz, olamaz.

CHP samimi olmalıdır, dürüst olmalıdır, duyarlı olmalıdır, İP ise hem nalına hem de mıhına vurmaktan derhal kaçınmalıdır.

Dost ve müttefik pozu veren ülkelerin terörle mücadelede karşımıza çıkmaları abesle iştigaldir.

ABD terör örgütü PKK/YPG’ye silah verirken, Türkiye’nin ödediği F15 uçaklarının parasını iadeye şu ana kadar yanaşmamıştır.

Bu ülke haydut devlet durumuna düşmek istemiyorsa, ya paramızı ya da bedelini ödediğimiz uçakları vermekle yükümlüdür.

Türkiye geldiğimiz bu aşamada, 40 adet son model Blok 70 F16 uçakla birlikte, 80 adet modernizasyon kiti satın alma talebini ABD’ye bildirmiştir.

Bu uçakların ve kitlerin maliyeti 7 milyar dolar civarındadır.

Envanterimizde bulunan F16’ların bir bölümünün Blok30 denilen kısmı miadını doldurmak üzeredir.

ABD yönetimi S400 konusunu Türkiye ile ilişkilerin ağırlık merkezi yapmıştır.

Biden yönetimi, S400 Füze ve Hava Savunma Sistemi konusundaki kararını “2021 Ulusal Savunma Yetkilendirme Yasası” ile tescil etmiş, bu sorun çözülmeden Türkiye ikili ilişkiler bağlamında gündemindeki diğer sorunları ele almayacağını belgelemiştir.

Bildiğiniz gibi, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 5 daimi ülkesi vardır, bunlar; ABD, Çin, Rusya, İngiltere ve Fransa’dır.

Bize Rusya’dan S400 Füze ve Hava Savunma Sistemi almayın, alsanız da kullanmayın dayatması yapan ABD, Güvenlik Konseyi’nde Rusya’yla ortaktır, aynı masayı paylaşmaktadır.

Bu durum dünya üzerinde haklının güçsüz, güçlünün haksız olduğunu bariz bir şekilde teyit etmektedir.

Madem Rusya’dan rahatsızlar, Güvenlik Konseyi üyeliğinden neden ayrılmıyorlar? Neden Türkiye’ye ikide bir aba altından yüzsüzce yaptırım sopası gösteriyorlar.

Türkiye, ABD’nin terör örgütlerine verdiği silahlardan rahatsız ve şikayetçidir.

Her seferinde bu rahatsızlık muhatap ülkeye iletilmiştir.

Ancak ABD’nin bu tepkimizi dikkate almadığı defalarca ortaya çıkmıştır.

Türkiye’nin kimden silah alacağının vize ve onay mercii ABD değildir.

Bağımsız ve onurlu bir devlet başkalarının ağzına ve iradesine asla bakmayacak, buna aldırış bile etmeyecektir.

3031 Ekim 2021 tarihlerinde Roma’da düzenlenecek G20 Zirvesi’nde iki ülke arasındaki anlaşmazlığa neden olan sorun alanlarının Sayın Cumhurbaşkanımızla ABD Başkanı arasındaki temas ve görüşmelerle hafiflemesi, çözüm kulvarına girmesi başlıca temennimdir.

TÜSİAD'A TEPKİ

Türkiye’nin çok cepheli sürdürdüğü mücadeleyi sekteye uğratmak için dönem dönem sivri açıklamalar yapan TÜSİAD’ın, başkanı vasıtasıyla gündeme taşıdığı haksız ve mesnetsiz eleştirilerini de esef karşıladığımızı, artık hükümetlerle uğraşma alışkanlığından, vesayet odağı gibi davranmaktan vazgeçmelerini samimiyetle bekliyorum.

TÜSİAD kendi işine bakmalı, milletin vermediği bir yetkiyi kullanma gayretkeşliğine kesinlikle heves etmemelidir.

Bu duygu ve düşüncelerle konuşmama son verirken, hepinizi bir kez daha saygı ve sevgilerimle selamlıyor, başarılı ve sağlıklı bir hafta geçirmenizi diliyorum.