“ Şu an sen ne hissediyorsun?

Büyünce zalim olacağım mı dedin?

Büyümeyi hayal eden ve rüya gören bir çocukken istediğin bu muydu?”


Meryem El Afifi

Bu sorular, 7 Mayısta İsrail’in Mescidi Aksa’ya yaptığı alçak saldırıya karşı vatanı için direnen, işgalci İsrail askeri tarafından darp edildikten sonra kollarının kelepçelenişini gülümseyerek izleyen, Filistinli sanatçı Meryem El Afifi’ye ait.

Bir yanda hakkı olmayan topraklarda, insanlığını ayaklar altına alan, Meryem’in sorularına cevap veremeyen bir işgalci, diğer yanda emperyalizmin bütün zorbalığına rağmen, işgal altındaki vatanını her koşulda savunmanın eşsiz mutluluğu. Emperyalizmin vahşi piyonu İsrail’in zulmüne karşı, Filistin’in direnişi, Meryem’in gülüşünde büyürken, bu gülüş insanlığa da en ağır dersini veriyor. İnsanlığımız, Filistin halkının uğradığı zulümle birlikte kendini sorguluyor.

Filistin’in Direnen Kadınları

Meryem El Afifi, Filistin’de en önde direnen, Filistin’in kahraman kadınlarından sadece biri. Filistin mücadelesinin önderi Yaser Arafat’ın “benim küçük generallerim” dediği, İntifadaların yıldızı çocuklar gibi, kadınlar da bu kutsal direnişin en büyük neferleriydi. Filistin tarihi, 1967’deki işgalden günümüze, kadın kahramanlarının, emperyalizmle mücadeleye damga vurduğu kadim topraklardır. Filistinli kadınlar, vatanlarının uğradığı zulüm karşısında ilk yıllardan itibaren en önde mücadele verdiler.

Filistin Halk Kurtuluş Cephesinin ilk liderlerinden olan Shadia Abu Ghazaleh, İsrail İşgaline karşı silahlı direnişin ilk kadın militanlarındandır. Shadia, kız okulundan mezun olduktan sonra Mısır‘da sosyoloji eğitimi alır. Fakat 1967 ‘de Batı Şeria işgal edilince, ülkesi saldırı altındayken üniversite eğitiminin bir anlamı olmadığını düşünerek ülkesine döner. Shadia, Filistin özgürlük mücadelesinin kadın ve erkeklerin ortak mücadelesiyle başarılacağına inanmış ve hayatının sonuna kadar bunun için mücadele etmiştir. Çok sayıda militanın örgütlenmesini sağlayan Shadia, silahlı gruplara teorik ve pratik eğitimler veren önemli bir komutandır. Shadia, emperyalistlere karşı savaşırken ayakta ölen , Filistin direnişinin simge kadın kahramanlarındandır.

Shadia Abu Ghazaleh

Filistin Halk Kurtuluş Cephesi Siyasi Büro Üyesi Meryem Ebu Dakka, geçtiğimiz yıllarda AA muhabiriyle yaptığı röportajda "Direniş tarihine baktığımızda kadın şehitler, esirler görürüz. İsrail'in Filistinlilere yönelik ihlalleri ve işgali devam ettiği sürece kadınlar da mücadeleye devam edecek. Mücadele yolunda erkeklerle omuz omuza olmaya devam edecek" sözleriyle Filistinli kadınların mücadelesinin, Filistin’i kanlı postallardan temizleyene kadar süreceğinin müjdesini verir.

Terör devleti İsrail’in askerine dünyanın gözü önünde tokat adan Filistin’in cesur kızı olarak tanınan ve Filistin direnişinin kahramanı 17 yaşındaki Ahed Tamimi, küçük yaşından itibaren vatanın için mücadele ediyor. 2015'te Nabi Salih köyünde Yahudi yerleşimlerine karşı yapılan gösteride taş atarak İsrail işgalini protesto etti. Ayrıca o sırada 12 yaşında olan kardeşi Muhammed Tamimi'yi kıskaca alan İsrail askerlerinin elinden kurtardı. İstanbul'da "Hanzala Cesaret Ödülü"ne layık görülen Tamimi, 2017 yılında işgal altındaki Batı Şeria'nın Ramallah kenti yakınlarındaki evine gelen askerlerce gözaltına alındı. 17 yaşındaki Ahed Tamimi cezaevinde geçirdiği yaklaşık 8 ayın ardından serbest kalmıştı.

Ahed Tamimi

Filistin Halk Kurtuluş Cephesine bağlı askeri bir grubu yöneten Şadiye Ebu Gazale, 1968 yılında İsrail’e yönelik bir eylem sırasında şehit oldu. Henüz 20 yaşındayken, başarılarıyla düşmanını bile şaşkına çeviren, 1978 ‘de şehit olan kahraman komutan Delal elMağribi, ölmeden önce silah taşıyan bütün kardeşlerine, tüfeklerini baş düşman siyonizme doğrultmalarını, Filistin’in bağımsızlık kararlılığını tüfekleriyle sürdürmelerini vasiyet eder. Çok sayıda torunu olan 57 yaşındaki Fatıma enNeccar, ileri yaşta İsrail'e yönelik operasyon düzenleyen ilk kadın olur. Meryem Ferhat, Filistin Yasama Konseyi'nde Hamas milletvekili iken, 2002 yılında 17 yaşındaki oğlunu İsrail'e karşı operasyona göndermiş ve o tarihten itibaren "Direnişin annesi" olarak anılmıştır. Daha nice kahraman Filistinli kadın, geçmişte olduğu gibi bugün de Siyonistlerin kurşunları altında Meryem’in gülüşüyle direndi, direnmeye devam ediyor.

İşte Meryem El Afifi’nin gözaltına alınırken, İsrail askerlerinin suratlarına ve bütün dünyanın gözlerinin içine bakarak gülüşünün arkasındaki büyük gururun, dik duruşun nedeni, ona miras olan bu büyük mücadele geleneğidir. Çünkü onların henüz çocukken hayallerinde, Meryem’in İsrail askerine sorduğu soruda olduğu gibi, büyünce zalim olmak değil özgür, bağımsız bir vatan toprağında kardeşçe yaşamak vardı. Başlayan yeni İntifada, bugün sadece Filistin topraklarında değil, bu coğrafyada var olan bütün mazlum ulusların ortak kaderidir.

Doğu ulusları, emperyalizmle mücadelesine sadece yaşadığımız yüzyılda tanık olmuyor. Kökleri Haçlı Seferlerine dayanan sömürgeleştirme süreci, Doğu’ya medeniyet götürme ve Hristiyanları kurtarma yalanlarıyla başlatılmıştı. Bu yalanlar günümüzde emperyalist saldırganlığın ideolojik ve siyasal boyutu, neoliberalizm şemsiyesi altında insan hakları, demokrasi, kadın hakları gibi kılıflar altında sürdürülüyor. Bir yanda da emperyalizmin PKK, FETÖ gibi silahlı araçları ve İsrail gibi faşist devletlerin somut saldırılarıyla devam ettiriliyor. Ülkemizde bu saldırılara karşı mücadele Diyarbakır’da HDP il binası önünde evlat nöbeti tutan, “Başlarım sizin Kürdistan davanıza” diyen annelerin mücadelesinde somutlaşıyor. 15 Temmuz’da evladını bırakıp kendini tankların önüne atan kadınlarımızın direnişinde somutlaşıyor. Gençlerimizi zorla dağa kaçıranlar, 15 Temmuz’da vatandaşlarımızın üzerine tankla yürüyenler şimdi Filistin’de yüzlerce kardeşimizi katletmektedirler. Diyarbakır annelerimizin evladının hayatına kelepçe takanlar, Filistin’de Meryem’in koluna da kelepçe takmışlardır. 15 Temmuz’da yurttaşlarımızın üzerine yürüyen tankları kullananlar, Irak’ta binlerce kadına tecavüz edip katledenler, Filistinli kardeşlerimizin de katilidir.

Mazlum milletlerin kadınları bir yanda bedenlerini yok eden bombalara maruz kalırken, bir yandan da sözleşmelerle ideolojik “bombalara” maruz kalıyorlar. Emperyalistlerin sözleşmeleri ile bombaları aynı hedefe, aynı amaçla yollanmaktadır. “İstanbul Sözleşmesi” gibi sözleşmeler kadınımız üzerinden Batı’nın neoliberal politikalarının, FETÖ ve PKK eliyle, Türkiye’yi bölme projelerinden biridir. Emperyalizm, İstanbul Sözleşmesi bombasıyla Türk kadınına ulusal azınlıkları, tarikatları, cinsiyetsizliği ve kimlik siyasetini dayatıyor. Özel olarak yetiştirdiği aktivistleri eliyle, mücadeleyi gerçek zemininden kopararak, kadınımızı tarikatların kucağına iterek, vatansızlaştırmaya çalışmaktadır. Sözleşmeyle “toplumsal cinsiyeti” kışkırtan ve “kadına hakları” perdesi altında toplumun emperyalist kültürle çözülmesini öngören siyasetler sürdürülürken, ideolojik saldırılarla kadınlar aşağılanıp, çocuklar saldırıya maruz kalırken Filistin’de de İsrail ve Amerikan bombalarıyla katlediliyor.

Meşrutiyetlerden bugüne gerek eylemiyle, gerek fikirsel anlamda 20. yy’da emperyalizmin baskısına karşı olan Türk kadını bağımsızlık mücadelesinin simgelerinden olmuştur. Emperyalizmi alt eden, onu başarısızlığa uğratan rolüyle Türk Kadın, dünya kadın hareketinde de eşsiz bir yere sahiptir. Türk kadının mücadelesini her zaman vatan mücadelesiyle bir arada yürütmüştür. O, vatanının olmadığı yerde, hiçbir hakkının olamayacağının bilincindedir. Tarih boyunca da mücadelesini bu zeminde yürütmüştür. Milli Kurtuluş Savaşında, evladının üzerinden battaniyesini alıp taşıdığı cephanesinin üzerine örten, kilometrelerce yolu yürüyerek giden Şerife Bacı’nın, mücadeleleriyle destan yazan Kara Fatmaların, Tayyar Rahime’nin, Halide Onbaşı’nın, Çete Emir Ayşe’nin, Gördesli Makbule’nin hayali de yedi düvelin işgal ettiği yurdunu, düşman çizmelerinden kurtarmak değil miydi? Köklerini böylesine şanlı bir tarihten alan, milli kadın hareketinin temsilcisi Cumhuriyet Kadınları Derneğimizin Genel Başkanı Sayın Tülin Oygür, “ Bir ülkenin kadınları, emekçi olacaksa, erkekle beraber başı dik, onurlu yaşayacaksa önce ülkesinden emperyalizm denen pisliği kovması lazım” diyerek, kadın mücadelesinin parolasını, Diyarbakır HDP il binasının önünden haykırmıştır. Cumhuriyet Kadınları Derneği, bugün kadın mücadelesini vatan mücadelesiyle birleştiren tek kadın örgütü olarak, Diyarbakır annelerimizle kol kola, emperyalizme karşı mücadelemizin köklü geleneğini sürdürmektedir.



ABD mazlum milletler üzerindeki kirli projelerini çeşitli terör örgütleri ve piyonlarıyla her ülkede farklı araçlarla sürdürüyor. Ellerine ABD’nin her türlü bombalarını alanlar, Diyarbakır annelerimizin direnişini görmezden geldikleri gibi Filistin’de katledilen kardeşlerimizi de yok sayıyorlar. Bu bakımdan emperyalizmin insanlık dışı saldırıları, tüm bölge uluslarına yönelik ortak kaderin bir parçasıdır. ABD’nin bölgeyi ablukaya alma projesidir. O nedenle İsrail’in son saldırıları sadece Filistinlilere değil, tüm bölge halkına yönelik yapılmaktadır. Emperyalizm var olduğu günden bugüne, doymak bilmediği yenilgilerini, bu milletlerin birliğiyle yaşamıştır. Günümüzde de Karabağ’ da, Irak’ta, Suriye’de, Akdeniz’ de arka arkaya uğradığı yenilgiler, yükselen Batı Asya’nın birliğiyle gerçekleşmiştir. Filistin’in zaferi de bu birliğin tekrar ayağa kalkmasına bağlıdır. Saldırı Batı Asya uluslarınadır. İşte bu nedenle darp edilen, işkence gören, gözaltına alınan sadece Filistinli Meryemler değil, Batı Asya’nın bütün kadınlarıdır. Direnme ve mücadele etme görevi hepimizindir. Gün Amerikan emperyalizmine ve Siyonizme direnerek, topraklarını vatan yapan bütün mazlum ülkelerin kadınlarının birlik olma günüdür.

Ortadoğu’yu kan gölüne çeviren ABD İsrail ittifakının insanlık dışı zulümlerine karşı Filistinli kardeşlerimizin yanındayız. 100 yıl önce emperyalizme diz çöktüren, bağımsızlık hayallerini gerçekleştiren ve davasından hiçbir zaman vazgeçmemiş Türk kadınları olarak, Filistin’in direnen kahraman kadınlarını selamlıyoruz. Mazlum milletlerin bütün kadınlarını, emperyalizme ve Siyonizme karşı mücadelemizin zafer şarkılarını, direnen Filistinli kadınları yanımıza alarak, Meryemlerin gülüşleriyle söylemeye çağırıyoruz.

Işıl ÇETİN

EğitimciYazar