Serbest kur rejimini en rahat uygulayan ülkelerden biri olduğumuzu belirten Serhat Latifoğlu, 'Enflasyonist ortam, dövizin kaçışını daha da teşvik eder; ihracatçıların, ithalatçıların döviz tutma eğilimlerini daha da artırır. Bundan dolayı kontrolü artırmak çok yararlı.' dedi.
Bazı ihracatçılar gönülsüz olsa da öğrendiğimize göre Başkan Kavcıoğlu durumu anlatınca yüzde 40'a kimseden itiraz gelmedi.
İhracat gelirlerinin belli bir yüzdesinin Merkez Bankası’na satılması zorunluluğu yüzde 25’ten yüzde 40'a çıkarıldı. Aynı gün yapılan bir başka düzenlemeye göre, turizm başta olmak üzere hizmet ihracatından sağlanan gelirin bankalara döviz olarak satılması durumunda da dövizin yüzde 40’ı Merkez Bankası’na gidecek. Ekonomi alanında çalışmalar yapan fon yöneticisi, yazarımız Serhat Latifoğlu, uygulamanın devletin döviz varlıkları üzerinde kontrolü artırmasını sağlayacak olumlu bir hareket olduğunu söyledi. Latifoğlu, uygulamanın önümüzdeki dönem dövizde dalgalanma olasılığına karşı bir önlem olduğunu söyledi. İhracat gelirlerinin ne kadarının TL’ye çevrildiğinin belli olmadığını belirten Latifoğlu, bu adımla Merkez Bankası’nın döviz varlıkları üzerinde kontrolü artırmasının sağlanacağını ifade etti.
‘SERBEST KUR REJİMİ İÇİNDE KONTROLLER UYGULANIYOR’
Rusya da merkez bankasına satılması gereken ihracat gelirlerinin oranını, 28 Şubat’ta yüzde 80’e çıkarmıştı. “Rusya savaşta, biz niye yükseltiyoruz.” eleştirilerine karşılık Latifoğlu “Biz de savaş sürecindeyiz.” diye yanıt verdi. Latifoğlu sözlerini şöyle sürdürdü: “İthalatımız, dolayısıyla döviz ihtiyacımız çok yüksek. Bu nedenle döviz hareketlerinin istikrarlı hale getirilmesi lazım. En doğrusu sabit kur rejimine geçmektir. Geçmiyorsanız, başka yöntemler uygulayacaksınız. KKM (Kur Korumalı Mevduat) uygulaması bu yöntemlerden biri; Döviz Tevdiat Hesaplarında, ikiüç ayda yüzde 1015 çözülme oldu. Serbest kur rejimi içinde kontroller uygulanıyor. Türkiye serbest kur rejimini en rahat uygulayan ülkelerden biri. Bu da zarar veriyor. 2000’lerin neoliberal politikaları doğrultusunda, sıcak parayı teşvik etmek için kurulan bir sistemdi. Şu anda sıcak para büyük oranda kaçmış durumda: 130 milyar dolardan 40 milyar dolara düşmüş. Bunun bu kadar serbestlikle sürdürülmesi ekonomiye zarar verir.”
‘AMAÇ YURT DIŞINA ÇIKIŞLARI ÖNLEMEK’
Döviz Tevdiat Hesaplarında büyük miktarlarda döviz tutulduğuna dikkat çeken Serhat Latifoğlu, “Döviz Tevdiat Hesaplarındaki varlıkları kontrol etmek, olası bir yurt dışına çıkışını önlemek, TL’ye dönmesini sağlamak amacıyla atılmış bir adımdır.” dedi. Latifoğlu şöyle konuştu:
“İhracat gelirlerinin ne kadarı TL’ye dönüyor, bilmiyoruz. Büyük çoğunluğu dönmüyor olabilir. Enflasyonist ortam, dövizin kaçışını daha da teşvik eder; ihracatçıların, ithalatçıların döviz tutma eğilimlerini daha da artırır. Bundan dolayı kontrol etme gereği duymuş olabilirler. Devlet döviz varlıklarına ne kadar müdahil olursa fiyat anlamında o kadar istikrar gelir. Serbest bırakmanın sonuçlarını geçen yılın son 34 ayında gördük, yaşadık.”
‘REZERV SORUNU YOK’
Uygulamayla MB’nin döviz likiditesini güçlendirmek istediği yorumlarına karşılık Latifoğlu, “MB döviz rezervlerinin artması, dolaylı etkidir. Asıl amaç döviz tevdiat hesapları üzerinde kontrol sağlamaktır.” ifadelerini kullandı. Latifoğlu şu görüşleri dile getirdi: “Türkiye’nin rezerv sorunu yok. MB rezervleri büyük krizleri dahi atlatabilecek güce sahip. Burada çok büyük dezenformasyon yapılıyor; SWAP anlaşmaları sanki sanal yapılıyormuş gibi anlatılıyor; bu doğru değil. SWAP anlaşmaları fiziki varlığa dayalı olarak yapılır. MB’nin 110 milyar doların üzerinde bir rezervi var. Gayri Safi Yurtiçi Hasıla'nın yüzde 15’ine denk gelen bir miktar. Uluslararası ortalamalar da böyle. Serbest kambiyo rejimi uygulayan bir ülke için makul bir seviye.”
Türkiye’de ihracatın ithalata bağımlılık oranının yüksek olduğu, uygulamanın ihracatçıların döviz likiditesini daraltacağı, bu nedenle ihracatı sekteye uğratacağı belirtilerek eleştiriliyor. Latifoğlu “Yüzde 40, ithalatı etkileyecek bir şey değil. Kalıcı bir el koyma değil, ihtiyaç duyulduğu anda şirketler bu paraları çekebileceklerdir.” bilgisini verdi.
‘YÜZDE 10’LARA ÇEKİLMELİ’
İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamulleri İhracatçıları Birliği (İKMİB) Yönetim Kurulu Başkanı Adil Pelister, TCMB’ye satışın artırılmak bir yana, yüzde 10’a düşürülmesi gerektiğini savundu.
Adil Pelitser, Aydınlık’a şunları söyledi:
“Bizim ihracatçılar olarak aslında yaptığımız ihracatların karşılığında dövizimizin tamamını 6 ay içinde ülkemize getirme zorunluluğumuz bulunuyor. Dolayısıyla Merkez Bankası’nda bozdurma zorunluluğu sebebiyle kurlarda oluşan aradaki farktan ihracatçılarımız negatif etkileniyor. Bununla birlikte işlem yoğunluğu getirmiş oluyor.”
‘İTHALATA BAĞIMLIYIZ’
“Biz kimya sektörü olarak yaklaşık yüzde 70 oranında ham madde bakımından ithalata bağımlıyız. Bu oran plastik ve mamullerinde yüzde 90’lara çıkıyor. Dolayısıyla ihracat yaptığımız ürünü alıp üretebilmek için yüzde 70 ile yüzde 90 arasında dövize ihtiyaç duyuyoruz. Bu sebeple bizim daha sade, daha net ihracatımızı artıracak nitelikte yapısal iyileştirmelere ihtiyacımız var.”
‘YILBAŞINA KALMADAN KALKACAĞINI ÖNGÖRÜYORUM’
“Bu durumun bankalarla Merkez Bankası arasında yapılacak anlaşmalarla çözülebileceğine inanıyoruz. Yüzde 25’lik satışın yüzde 10’lara geri çekilmesinin daha doğru olacağını düşünüyorum. Ayrıca, uygulamanın yılbaşına kalmadan kalkacağını öngörüyorum. Bizim Merkez Bankası ve bakanlıklarımızdan beklentimiz sade, net ihracata dönük çalışmaların yapılması. Döviz kurunda oynaklığın olmadığı, dövizin stabil olduğu, öngörülebilirliğin olduğu, finansmana kolay ulaşabilecek bir yapının olmasını bekliyoruz. Bu şekilde ihracatımızın da artması açısından daha iyi olacağına inanıyoruz.”
'BÖYLE BİR DÖNEMDE FEDAKARLIK ŞART'
RECEP ERÇİN
TCMB Başkanı Şahap Kavcıoğlu, yüzde 25'lik oran yüzde 40'a çıkarılmadan önce Türkiye İhracatçılar Meclisi yönetimi ve ihracatçı birlik başkanları ile bir araya geldi. O toplantıdan bazı notları sizlere aktarmıştık. Sonrasında konuştuğumuz ihracatçı başkanlar da oldu. Birçok ihracatçı ve birlik başkanı ihracat gelirlerinin Merkez Bankası'na satım yoluyla TL'ye çevrilmesinin bir miktar kur riski yaratacağını belirtiyor. Ancak öğrendiğimize göre Başkan Kavcıoğlu, ihracatçılarla yapılan toplantıda ülkenin döviz ihtiyacını anlatan bir tablo ortaya koyunca, o toplantıda yüzde 25'lik oranın yüzde 40'a artırılmasına bir itiraz gelmedi. Yerli girdisi yüksek olan bazı birliklerin başkanları ise 'gerekirse yüzde 100'e çıkaralım' ifadesini kullandı. Bunları toplantıda bizzat yer alan isimlerden aktarıyorum. Başkan Kavcıoğlu, özellikle KİT'lere sağlanan döviz desteğine işaret etti ve bir anlamda bütün dünyada enerji fiyatları alıp başını gidiyorken devletin elinden geldiğince bu zamana kadar sağladığı sübvansiyonlara değindi. Sohbet ettiğim ihracatçılar özetle şunları söylüyor: Evet ithal girdisi yüksek olan bazı sektörler için bu döviz bozdurma işlemi bir miktar sıkıntı yaratıyor gibi ama ülkenin ve dünyanın durumunu göz önüne alınca o kadar da fedakarlık yapmamız lazım. Şu dönem iyi kazanıyoruz. Bunu ülke menfaati için kullanmak gerek. Başkan Kavcıoğlu durumu net anlattı. Hepimiz oradaydık. Her şeye de peşinen itiraz etmek doğru değil. Şu anda elektrik, gaz zamlandı ama rakiplere bakınca döviz bazında biz sübvanse ediliyoruz. Ayrıca bu dövizleri bozdurunca ham madde alımı durumunda ihtiyaç halinde yeniden temin edebiliyoruz. Aktarılan görüşler ve alınan tedbirlere bakınca şöyle bir durum ortaya çıkıyor: Devlet kısa vadeli döviz ihtiyacını yönetmek için, teşviklerle ve 'rekabetçi kur ile desteklenen ihracatçının gelirlerinden istifade ediyor. Böylece kısa vadeli ihtiyaçlar için piyasadan döviz çekilmemiş, dövizle iç borçlanma yapılmamış ve kamu tarafından kuru yukarı yönlü baskılayacak bir adım atılmamış oluyor. Bu tedbir alınmamış olsa piyasada döviz kıtlığının yaşandığı şu dönemde özel sektörün inisiyatifinde kalacak dövizler kamu yararına kullanılamayacak. Merkez'in bu adımlarıyla devlet bir anlamda, “Zor dönemde dövizi benim kullanımıma bırakın, ben zaten bunu sizin için harcıyorum.” demiş oluyor. Şunu da not düşelim: yüzde 40 bozdurma zorunluluğu 30 bin dolar ve üzerindeki beyannameler için geçerli. Yani mikro ve küçük ihracatçıları kapsamıyor. Öte yandan öğrendiğimize göre hizmet sektörü ihracat döviz gelirlerine yönelik adım bir miktar rahatsızlık yaratmış. Özellikle hava yolu şirketlerinin gelir ve giderlerinin büyük kısmının yurt dışı operasyonlardan kaynaklandığı gerçeğinden hareketle ciddi bir komisyon yükü ortaya çıkabileceği not ediliyor. Bu anlamda düzenlemenin detaylandırılması şart.
Aydınlık