Zbigniew Brzezinski misali Siyonist dostları onu ‘Özü bir kömür yığını olan, basınç altında iyi hale getirilen elmasa’ benzetir. İran Şahı Muhammed Rıza Pehlevi misali iş birlikçileri ve memurları onun için ‘gerçekten üstün bir zekâya sahip bir dahi, birçok büyük adamda bulunmayan iyi bir dinleyici ve çok ince bir mizah anlayışına sahip etkili bir diplomat’ olduğunu söyler. Buna mukabil Mao Zedong onun için, ‘Kokuşmuş bir akademisyendir. Diplomasi hakkında hiçbir şey bilmeyen bir üniversite profesörüdür’ demiştir. Tarihçi Christopher Hitchens onu tanımlarken, ‘İyi bir yalancının iyi bir hafızası olmalıdır: O olağanüstü bir hafızaya sahip muazzam bir yalancıdır’ diye yazmıştır. Muhalif yazarlar, tarihçiler ve emperyalizme karşı savaşanlar onu yüzyılın tanıdığı en acımasız katil, soykırımcı, masum bir görüntü veren bir yüzün arkasına saklanmış iblis olarak anlattılar.

‘Kendi halkının sorumsuzluğu yüzünden bir ülkenin komünistleşmesini neden beklememiz ve izlememiz gerektiğini anlamıyorum. Sorunlar, Şilili seçmenlerin kendi kararlarına bırakılamayacak kadar önemli.’ diyerek Şili ve Arjantin’de ölüm mangalarını iktidara taşıdı. “Komünist avı” adı altında on binlerce insanı katlettiler. Kaçırdıkları muhalifleri okyanusa attıkları kana toplanan onlarca köpekbalığının içine attılar. Parçalanan insanları seyrettiler. Bağırışlarından haykırışlarından keyif aldılar. Bu ölüm mangaların hamisiydi. Amerikalı Şef Aşçı Anthony Bourdin, onun Başkan Nixon’dan habersiz gizli emriyle bombalanan sadece Kamboçya’da katlettiği binlerce insanın fotoğraflarına isyan etmiş ve ‘Onu çıplak ellerinizle ölümüne dövmek isteyeceksiniz…O hain, yalancı, cani pisliğin Kamboçya'da ne yaptığına tanık olun ve onun neden Lahey'deki iskelede Miloseviç gibi oturmadığını asla anlamayacaksınız’ demiştir. Neden oturmadığını gayet iyi anlıyoruz. Lahey Adalet Divanı, Nobel Ödülleri, Lahey’de sanık sandalyesine oturmak yerine 1973’te Noel Barış Ödülüne layık görülmüştür. Komite; başkan, başkan yardımcısı ve üç üye olmak üzere toplam 5 kişiden oluşuyor. Ödül komitesinden iki üye bu kararı protesto ederek istifa etmiştir.

SİYONİSTLER HARİÇ HERKESİ SATTI

Doğduğunda Almanlarda yaygın olan Heinz ismini verdiler. İster Heinz isterse Adolf olsun Nazi Almanyası’nda bir Yahudi aşireti mensubu olarak kendisi ve ailesi ırkçıfaşist saldırılardan nasibini fazlasıyla aldı. Benliğinde travma oluşturan bu olaylar onu kendi aşiretine daha çok bağlı kalmayı, hizmet etmeği ve çok muktedir olmayı dayattı. Alman Heinz, ABD vatandaşı olunca İngiliz ismi olan Henry’e döndü. Her mekân, zaman ve topluma uygun isim ve kimlik almış olsa da bugün 98 yaşında olan yaşlı sırtlan Kissinger bir konu hariç her konuda topaç gibi döndü. Sırtını dönmediği, ihanet etmediği tek güç Siyonist kabilesidir. Hayatı boyunca Siyonist ideallere uygun yaşadı. Siyonist aşiretine, tarihine, kültürüne, Siyonist ailevi ilişkilerine, Siyonist İsrail’e hizmette kusur etmedi. Hizmetlerinden dolayı, derin bir muhabbet ve itikatla bağlı olduğu aşireti tarafından heykeli dikilmeli.

Paranın tanrısı olan Rockfeller hanedanlığının Dünya için öngördüğü politikaların sarsılmaz savunucusu oldu. “Amerika olarak (siz Siyonist aşiret olarak okuyun, Y.N.) neden güçlüyüz biliyor musunuz? Bizler aramızdaki vatan hainlerini (siz bunların vatanını Siyonist aşiretin çıkarları olduğu her mekân olarak okuyun, Y.N.) öldürürüz. Diğer ülkelerdeki vatan hainlerini (siz Siyonist aşiretin işbirlikçileri ve cariyeleri olarak okuyunuz, Y.N.) ise kahramanlara dönüştürürüz.” sözünün ona ait olduğu iddia edilir. Ona ait olmasa da şahsına münhasır bir ifade. Zira Siyonist aşiretinin temel zihniyeti ve karakterine uygun düşmektedir.

Kissinger 26 yaşındayken 1949’da Yahudi Ann Fleisher ile evlendi. İki çocuğu oldu. 1964’te boşandı. 10 sene sonra Rockfeller hanedanlığının işarete ettiği ve onay verdiği emsali olan Siyonist Nancy Sharon (Meginnes) Kissinger ile evlendi. Kissinger’in üniversitede hoca iken Nancy’nin öğrencisi olduğu ve Rockfeller ailesine onu kendisinin tavsiye ettiği iddia edilir. Önemli olan Rockfeller’in tenceresi Rockfeller’in kapağını bulmuş. 87 yaşındaki Nancy ile 98 yaşındaki Kissinger gölge hükümet olarak bilinen Rockfeller’in Dış İlişkiler Meclisi adlı örgütte (Council of Foreign RelationsCFR) Money God Rockfeller için hizmet vermeye devam ediyorlar. Rockfeller, Kissinger’in Nizamı Âleminde Siyonist İsrail’in korunması, güçlenmesi ve tüm bölgeye hegemonya kurması için evladır.

Bu hedefe giden yolda tüm araçlar mubahtır zihniyeti ile hareket eden bu odaklar her etnik ve mezhep grubunu, siyasi yapıyı, Mustafa Kemal’i, Türk milliyetçiliğini, solu, sağı, muhafazakârı ve özellikle din eksenli hareketleri suiistimal ve istismar etmektedir. Nihai hedefe ulaşılabilmesi için başta Mısır ve Irak’ın zayıf tutulması gerekir. Merkez konumda olan Suriye’nin ise muhakkak bölünmesi elzemdir. 100 sene önce Suriye’nin güneyi (Filistin) koparıldı. 100 sene sonra şimdi sıra Suriye’nin kuzeyine ABD yardımı ve YPG/PKK eliyle İkinci Siyonist İsrail’in inşa edilmesidir. Ardından Suriye’nin kalbine hançerin indirilmesi ve Şam’ın hasta, muhtaç, miskin bir felçli yapılmasıdır. Bu planda istihdam edilen en önemli kuvvetler Türkiye’nin Türkçe konuşan ama kalbi Siyonist Rockfeller için atanlardır. Bunların başında Amed Davudoğlu ve halen onun yanında görüntü verenlerdir. Onun önünü açan, medyada parlatan ve onunla siyasi işbirliğini kabul edenlerdir.

‘ERDOĞAN MUHALİFİ’ DİYE DAVUTOĞLU’NU DESTEKLEYENLER…

Hatay, Samandağ’da onu Hz. Hızır makamına götürüp kendisine Allah’ın kılıcı Zülfikar’ın bir kopyasını hediye edenlerdir. “O şimdi artık Erdoğan’a karşı bir muhalif” palavrasıyla asli görevini ve Libya’daki, Irak’taki, Mısır’daki Suriye’deki suçlarını aklayanlardır. Hayatı boyunca ama en az 10 senedir Siyonist İsrail’in Suriye’nin Fırat boylarına oradan Irak ve Türkiye’ye musallat olacak olan Siyonist Nizam’ın hizmetkârıdır. En nihayet uğruna yaşadığı, siyaset yaptığı amaç edindiği projeyi yeniden ve aleni olarak tedavüle soktu. Suriye’de Kürtlerin federasyon kararı alması halinde Türkiye’nin buna saygı göstermesi gerektiğini belirtti… Kürdistan Bölgesi ile ilişkiler benim dönemimde gelişti” diyen Davutoğlu, Türkiye'nin mevcut durumda Kürdistan Bölgesi'ne yaklaşımını eleştirdi.

Bu korku ve şiddet filmin başrol oyuncusu Kissinger, IŞİD için "gazaba gelmiş ama daha sonra raydan çıkmış bir kitle" demişti. Kissinger misali aynı söylemi Davutoğlu da yapmıştı. Siyonist müziğe hızlıca adapte olan politikacılar, dinidarlar ve başlarındaki efendileri bu söylemin tahakkuk etmesi bıkmadan, yorulmadan mezhepsel fitne söylem ve eylemleri içinde oldular. Kissinger, Mayıs 2007'de İstanbul'da yapılan Bilderberg Konferansı esnasında, "Yeni Dünya Düzeni’ni kabul etmeyenler teröristtir" ifadesini kullanmıştı. 2009'da "Obama'nın görevi Yeni Dünya Düzenini kurmaya yardımcı olmasıdır" demişti. 2013'te "Yeni Dünya Düzeni planımız şimdiye kadar iyi gidiyor. Son basamak olan İran kaldı. Ortadoğu'nun yarısı İsrail'in olacak" diyen Kissinger'in plan ve hülyalarına tercüman olan Davutoğlu'nun Suriye'yi neden hedef tahtasına koyduğunu göstermektedir.

DAVUTOĞLU’NUN ‘AMED’ SEVDASI

Amed Davudoğlu, “Diyarbakır’a büyük önem veriyorum. ‘Amed’ ismini de memnuniyetle kullanabilirim” demektedir. BOP da Diyarbakır’ı merkez yapmayı planlıyorlardı. Başaramadılar. Şimdi Amed Davudoğlu yanına muhalefetin diğer oğullarını alarak yarım kalan işi tamamlamak ister. İyi oku Amed Bey: Tarih boyunca birçok isimle bilinen Amid(a), Arabi, Kürdi, Türki, Süryani, Ermeni, Ezidi ve daha nicesini bağrında taşıyan senin bölmeye çalıştığın ElSuriler (Asurlular) tarafından M.Ö. yaklaşık 3. binde kurulmuştur. Amida'da bulunmuş en eski kalıntı M.Ö. yaklaşık 3. bine ait olduğuna inanılan ElSuri Kralı NaramSin'e ait ünlü yapıttır.

İsme ister Memed ister Amed ister Bekir’in Diyarı (Diyarbekir) ister Bakırın Diyarı (Diyarbakır), olsun ister ElSuri ister elKürdi ister elTürki diyarı olsun Diyarbakır Misakı Millinin bağrından doğan tüm bu etnik ve mezhepleri bağrında taşıyan Türk Milletinin Vatanıdır. Kuzey Suriye ise ister ElArabi, ister ElSuri ister elKürdi ister elTürki diyarı olsun tüm bu unsurları bağrında taşıyan Arabi Milletin vatanıdır. Kürt kardeşlerimiz bu milletin ayrı bir milleti değildir. Ama ola ki bir gün kendi başına buyruk olmak ister bunu da bir elinde ABD, bir elinde İsrail, başında Siyonist Rockfeller Kissinger Tanrısı yanında federasyon, yerinden yönetim, Konfederasyon, halkların hükümeti pazarlayan Amed Davudoğlu ve bilumum oğulları olmadan yapar.

Hani İnönü’nün söylediği bir söz vardır; “Bir memlekette namuslular en az namussuzlar kadar cesur olmalıdır.” Aslında İnönü 5 Temmuz 1931’de TBMM’de şöyle demiş: “Eğer bir memlekette erbabı namus, laakal eşşira kadar sabur olmazsa, o memleket behemahal batar.)” Eğer bir ülkede Namus Erbabı olanlar en az Şer Erbabı kadar sabırlı olmazlar ise o memleket kesin olarak batar.” Bugünün şartlarında hükümetin icraatlarını ve söylemlerini şiddetle eleştiren erbabı namus muhalif partiler ve şahsiyetler kendi genel merkezlerindeki erbabı şer odaklarına karşı sabur ve cesur olmazlar ise bu memleket behemehâl (kesin olarak) bölünür ve batar.

Aydınlık