Ercan Dolapçı

Amiral Soner Polat’ı kaybedişimizin üçüncü yılı… Türk denizciliğinin yıldızı olan Polat, 30 Eylül 2019 günü amansız hastalık sonucu aramızdan zamansız ayrıldı. Polat, İstanbul Zincirlikuyu’daki mezarı başında silah arkadaşları, partili arkadaşları ve aile yakınlarının katılımıyla bugün anılacak. Aynı zamanda Aydınlık yazarı olan Polat’ı biz de saygı ve özlemle anıyoruz.

Stratejik düşünceleriyle yakın zamandaki gelişmelere yön veren emekli Tümamiral Soner Polat, özellikle ABD’nin Irak ve Suriye üzerinden Türkiye’yi kuşatarak bölme girişimlerine karşı “Suriye’nin kuzeyine mutlaka müdahale edilerek kararlılık gösterilmesi gerektiğini” savundu. Polat bu isabetli öngörüsünde haklı çıktı ve Türkiye bölgeye üç büyük operasyon yaparak ABD’yi geriletti. 24 Temmuz 2015 tarihinden bu yana süren operasyonlarda 36 bin terör örgütü üyesi etkisiz hale getirildi. Yurt içinde süren operasyonlarda da 100’e yakın terörist kaldı. Doğu’ya huzur geldi. Halk kendini buldu… Türkiye bu hamlelerle yurt dışında Rusya ve İran ile stratejik işbirliğine yöneldi. Mavi Vatan’da ise dosta düşmana kararlılığını gösterdi. Akdeniz’de yeni hamleler yaparak Münhasır Ekonomik Bölgeyi belirleyen Libya anlaşmasını imzaladı. Bununla Akdeniz’de bir anlamda sınır taşı koydu. Bu ölçü alınarak Mısır yanımıza çekildi. Bölgede ABDİsrail ve Yunanistan planları bozuldu. İşte Polat, yıllardır bunun savunuculuğunu yapmıştı. Türklerin denizci olduğunu ve gelecek yüzyılda daha fazla denizcileşmemiz gerektiğini belirterek bu konuda Aydınlık’ta köşe yazıları yazdı, Ulusal Kanal’dan Türk Milletine seslendi. Yetmedi bu konuda üç önemli kitap kaleme aldı.

MUSTAFA KEMAL’İN ASKERİ

Soner Polat 1958 yılında, Van’da dünyaya geldi. Deniz Harp Okulu’ndan 1979 yılında mezun oldu. Çeşitli harp gemilerinde görev aldı. Turgutreis fırkateyninin komutanlığını yaptı. Burak sınıfı korvetlerin komodoru oldu. Genelkurmay karargâhında istihbarat görevlerinde çalıştı. Roma Deniz Ataşesi olarak İtalya’da bulundu. Deniz Kuvvetleri Komutanı’nın özel sekreterliğini yaptı. Deniz Kuvvetleri İstihbarat Daire Başkanı oldu. Deniz Harp Akademisi, Silahlı Kuvvetler Akademisi ve NATO Savunma Koleji’nden (Roma) mezun oldu. Tuğamiralliğe 2005 yılında terfi etti. Bu rütbede iken, 20052007 yıllarında Ankara’da Genelkurmay İstihbarat Daire Başkanı, 20072009 yıllarında Mersin’de Akdeniz Bölge ve Garnizon Komutanı olarak görev yaptı. Tümamiralliğe 2009 yılında terfi etti ve Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Lojistik Başkanlığı’na atandı. Bu görevini sürdürürken, 11 Şubat 2011 tarihinde Balyoz tertibi nedeniyle tutuklanarak Hasdal Askeri Cezaevi’ne konuldu.

2013 Ağustos ayı Yüksek Askeri Şûrası’nda emekli edildi. Emeklilik sonrasında, 6 Eylül 2013 tarihinde Hasdal’dan Silivri Cezaevi’ne gönderildi. Balyoz davasında özel yetkili 10. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 18 yıl hapis cezasına çarptırıldı ve bu hüküm Yargıtay tarafından onandı. Anayasa Mahkemesi’nin Balyoz davasında hak ihlali yapıldığına yönelik oybirliğiyle aldığı kararı neticesinde 19 Haziran 2014’te tahliye edildi.

Soner Polat, Şubat 2015’te Vatan Partisi’ne üye oldu. Kongre sonrası Genel Başkan Yardımcılığı görevine getirildi. Sevgi Polat ile evliydi… İstiklâl Harbi’nde Bahriyemiz, Yeniden Kazanmak ve Türkiye İçin Jeopolitik Rota, Mavi Vatan için Stratejik Rota adlı kitapları bulunuyor...

YUNANİSTAN UYARISI: MAVİ VATAN’I ÇALMAK İSTEYENLER, ÇOK AĞIR YANIT ALACAK

Amiral Soner Polat, Mavi Vatan stratejisinde Kıbrıs ve Yunanistan’a ayrı bir önem verir. Yunanistan’ı Batı’nın uzantısı olarak görür ve şu önemli saptamayı yapar: “Batı Yunanistan'ı, özel olarak Osmanlı devletine, genel olarak Türklere set çekmek için kurdurmuştur. Yunanistan, Kıbrıs da dâhil, kıta sahanlığı, karasuları, hava sahası, münhasır ekonomik bölgesi, arama kurtarma ve uçuş malumat bölgeleri ile birlikte Avrupa'nın doğal bir parçası kabul edilmektedir. Bu nedenle, Yunanistan ile olan sorunları çözmek sanıldığından çok daha zordur! Çünkü Yunanistan ile aramızda olan her sorun, aynı zamanda özel olarak Avrupa, genel olarak Batı dünyası ile aramızda olan bir sorundur. Batı dünyası Ortodoks ailenin bir parçası olmasına rağmen, jeopolitik ve kültürel nedenlerle Yunanistan'ı öz evladı olarak görmektedir. Çünkü Batı uygarlığı, başlangıç noktasına Helen'e dayandırmıştır. Adım atmak için sadece Yunanistan ile anlaşmak yetmez; Batı'nın da onayı alınmalıdır.”

ADALAR SORUNU

Polat, Yunanistan ile aramızda hava sahası, kara suları, MEB ve özellikle adalar sorununun bulunduğunu belirterek bu konuda şunları belirtir: “Uluslararası antlaşmalar gereğince Yunanistan, Anadolu'yu batıdan kuşatan Ege adalarını silahlandıramaz! Türkiye bu konuda hukuken çok kuvvetlidir. 13 Şubat 1914 tarihli Altı Büyük Devlet Kararı (Lozan'ın 12'nci maddesi ile onaylanmıştır.), Lozan Barış Antlaşması'nın 13'üncü maddesi, Lozan Barış Antlaşması'na ek Lozan Boğazlar Sözleşmesi'nin 3, 4 ve 6'ncı maddeleri uyarınca Yunanistan Limni, Taşoz, Semadirek, İpsara, Midilli, Sakız, Sisam ve Ahikerya'da deniz üssü ve askeri tesis inşa edemez! Sadece emniyet hizmetleri için sınırlı sayıda polis ve jandarma istihdam edebilir!”

SORUNLARA GENEL BAKIŞ

Polat iki ülke arasındaki sorunları ise genel olarak şöyle ele alır: “Tarihsel olarak baktığımızda, Yunanistan'ın Türkiye'ye karşı değişmez politikası olan 'Salam Stratejisinden' hiç vazgeçmediğini görürüz. Yunanistan, bu yöntemle kurulduğu 1829 yılından bugüne kadar topraklarını ve deniz egemenlik sahalarını sürekli olarak büyütmüştür.

“Yunanistan bu çerçevede ana gövdeyi hedef almadan, küçük dilimler seçmiş ve bu dilimleri birer birer midesine indirmiştir. Türkiye'ye karşı milli hedeflerini parçalara ayırmış, her bir parça için bir zaman dilimi belirlemiş ve bir parçayı kopartmadan diğerine yönelmemiştir. Eğer bir direnç oluşmuşsa, taktik olarak geri çekilerek oyalama muharebeleri vermiş, direnç noktaları yıpratma kampanyaları ile yumuşatılmış ve karşı atakla o dilim de afiyetle yenilmiştir.

“Türkiye'nin, askeri ve ekonomik olarak güçlü olduğu dönemlerde, geri çekilerek barış ve dostluk kavramları, kamuoyu kampanyaları ile öne çıkarılmış, Türkiye'nin sıkıntıya düştüğü durumlarda ise, arkasına Batılı emperyalist devletleri alarak sert ve düşmanca politikalar izlenmiştir.

“Yunanistan, yukarıda sıraladığım sorunlara, bizim ülkemizde olduğu gibi, 'Ben çözerim!' kolaycılığı ile değil, tarihsel bir çerçeveden yaklaşmaktadır. Sorunun çözüm süresi Yunanistan için önemli değildir.

“Unutmayalım, Türkiye dış ticaretinin yüzde 90'dan fazlasını denizler yolu ile gerçekleştirmektedir. Ege'deki yapısal sorunların yanı sıra Doğu Akdeniz'de de Batı'nın lütfedip bize bırakmayı düşündüğü denizalanı Antalya Körfezi ile sınırlıdır. Karaya hapsedilen Türkiye kolayca diz çöker! Bu hayati sorunların doğasını iyi kavramalıyız!”

YUNANİSTAN’DA TÜRK KORKUSU

Yunanistan’ı yeni maceralara girmemesi için de uyaran Polat bu konuda geçmişteki olayları hatırlatarak şunları vurgular: “Yunanlılar iliklerine kadar sinmiş Türk korkusu ile yaşar. 'Küçük Asya Bozgunu' olarak isimlendirdikleri Başkomutanlık Meydan Muharebesi'nin izleri hâlâ silinmemiştir. Yunanistan, Türkiye'nin karşısına tek başına çıkmayı asla göze alamaz. Kesin güvenceler ve garantiler almadan askeri olarak Türkiye'ye meydan okuyamaz. Kıbrıs'ta da Yunanistan saklanmayı tercih etmiştir. (…)

'ADA VE ADACIKLARI ALMAMIZ EN FAZLA 3 SAAT'

“Yunan Bakan ve Genelkurmay Başkanı'na harita çalışması yapmasını şiddetle tavsiye ederim. Askeri strateji konusunda ciddi çalışmalar yapmaları gerekiyor. Türkiye'ye yakın ada ve adacıkların geri alınması her bir ada için en fazla üç saat sürer. Kıyılarından uzaktaki geniş deniz sahasında Yunanistan ancak sirtaki oynar. Coğrafi avantaj bariz olarak Türk tarafındadır. Bir konunun altını kalın kalemle çizelim. İş tırmanırsa, Türkiye uluslararası anlaşmalara aykırı olarak silahlandırılan Midilli, Sakız, Sisam gibi adalarda da gereğini yapar. Bu nedenle şu aşamada yüksekten uçanlar, bu sürecin sonunun serbest düşme ile sonlanacağını unutmamalıdır. Aslında çok uzağa gitmeye de gerek yok! Kardak Krizi bir çatışmaya dönüşseydi, Yunanistan ağır bir bedel ödeyecekti. Zaten krizden sonra Başbakan Simitis, Genelkurmay Başkanı Ora. Limberis ve Kuvvet Komutanları birbirine girdi. Yunanistan, sistemini tepeden tırnağa değiştirdi. Bu nedenle Türkiye söz konusu olunca, Yunanistan 100 defa düşünüp, bir defa konuşmalı!”

 

MEİS'LE MAVİ VATAN'A SALDIRI!

Amiral Polat son olarak Meis adasının önemine değinerek MEB konusunda hassas olunması gerektiğini belirtir:

“Meis'te MEB ilan etmek Yunanistan'ın başını belaya sokar. Çünkü Türkiye de aynı uygulamayı, kendisine ait 152 üzerindeki ada, adacık ve kayalık üzerinde yapar. Yunanistan Ege'de ağır kayıplara uğrar. 7 kilometrekarelik küçücük bir ada ile Türkiye'nin 50 bin kilometrekare Mavi Vatanı'nı çalmak isteyenler, Türkiye'den çok ağır bir cevap alır. Meis konusunda Türkiye, değil Yunanistan hiçbir ülkeyi tanımaz. Çünkü uluslararası hukuktan kaynaklanan bütün haklarından vazgeçmiş olur. Türkiye böyle bir durumda her şeyi göze alarak harekete geçer. Meis, Yunanistan için ateşle oynamaktır.

“Yunanistan aklını başına toplamalıdır. Batı'ya yanaşarak, ABD'ye sığınarak Türkiye düşmanlığına soyunmak Yunanistan'a hiçbir şey kazandırmaz. Sonuçta tarih tekerrür eder. Son aşamada herkes kenara çekilir, Yunanistan Türkiye ile baş başa kalır. Türkiye ile sorunlarını iyi niyet ve diyalogla çözmek Yunanistan'ın yararınadır. Emperyalist Batı ve İsrail hiçbir yardımı karşılıksız yapmaz. Kaynakları dostça paylaşmak her iki ülkeye de barış, huzur, istikrar ve refah getirir. İki ülke de hızlı bir kalkınma sürecine girer. Yunanistan mevcut yetenekleriyle, Türkiye ile uzun soluklu bir rekabete dayanamayacağını çok iyi bilmelidir. Türkiye'nin Mavi Vatanı'ndan vazgeçeceğini düşünmek Yunanistan için büyük bir hesap hatası olur.

“Türkiye, gerginliği kriz ve çatışmaya dönüştürmeden Yunanistan'a gerekli mesajları, anlayacağı dilden vermelidir. Gerekirse, işgal edilen adalara yönelik seri askeri tatbikatlar planlanmalıdır. Bu tatbikatlara kara, deniz, hava unsurları ve amfibi birlikler de katılmalıdır. Türkiye, iş askeri çözüme dönerse, bunu kısa zamanda halledeceğini hissettirmelidir. Türkiye Ege ve Doğu Akdeniz tezlerini açık ve net bir şekilde ortaya koymalıdır. Meis'teki bir oldubittinin kıyamet koparacağını ilan etmelidir.

 

'TÜRKİYE AVRASYA'DAN DESTEK ALMALI'

“Türkiye, aynı zamanda Ege, Kıbrıs ve Doğu Akdeniz politikalarına destek olacak üçüncü ülkeleri, özellikle Avrasya ülkelerini süreçlere dâhil edecek yol ve yöntemler aramalıdır. Türkiye'nin deniz sorunları yaşamsal önemdedir. Eğer bu alanda bir zafiyet içine düşülürse, Türkiye'nin ana kıtasının savunmasında da ciddi sorunlar ortaya çıkar.” (Soner Polat, Mavi Vatan İçin Jeopolitik Rota, 8. Baskı, Kaynak Yayınları, İstanbul, 2020, s.168183.)