Çanakkale'de bulunan altın madenine ilişkin görüş ayrılıkları sürüyor. Son olarak TMMOB Maden Mühendisleri Odası, altın madenine ilişkin bir rapor yayımladı. Raporda, ülkemizde yaklaşık 650 ton işletilebilir altın rezervi bulunduğu bilgisine yer verildi. “Yabancı şirketlerin ülkemize ilgileri bu rezervin çok daha fazla olabileceğini göstermektedir” denilen raporda, ülkemizde ağaç kesiminin sadece yüzde 1,3’ünün madencilik faaliyetlerinden kaynaklandığı yazıldı.
Raporun ekonomik veriler kısmında, işletmenin ilk yatırım maliyetinin 492 milyon 382 bin dolar, işletme maliyetinin 814 milyon 682 bin dolar olmak üzere toplam yatırım maliyetinin 1 milyar 307 milyon 64 bin dolar olacağının tespit edildiğini belirtildi. Buna karşın elde edilecek gelirin 1 milyar 854 milyon 826 bin dolar olacağının öngörüldüğü kaydedilen raporda, verilere göre 52 milyon 980 bin dolar devlet hakkı, 22 milyon 287 bin dolar kurumlar vergisi ödeneceği ve bu faaliyetten dolayı firmanın vergilendirilmiş net kazancının 472 milyon 495 bin dolar olacağının tahmin edildiği anlatıldı.
'MADENCİLİKTE YER SEÇME ŞANSI YOK'
Genel değerlendirme bölümünde, her ekonomik faaliyette olduğu gibi madencilik faaliyetlerinde de çevrenin olumsuz olarak etkilendiği belirtilerek, “Topluma ve bilim insanlarına düşen, bu olumsuzlukları en aza indirgeyecek üretim yöntemlerini bulmaktır” denildi. Madenlerin yenilenemeyen, kıt kaynaklar olduğuna dikkat çekilen raporda, “Madencilikte yer seçme şansı yoktur” denildi.
'KAYNAKLAR DEĞERİNİN ALTINDA AKTARILIYOR'
Madenciliğin, emek yoğun bir faaliyet olduğundan istihdamı artırıcı, kırsal kesimden göçleri önleyici ve gelir dağılımını düzenleyici bir etkisi bulunduğu vurgulanan raporda, şöyle devam edildi:
“Bir ülke kendi kaynaklarının yurtiçinde işlenmesine ve kullanılmasına yönelik politikalar geliştirip uygulayamıyorsa; bu ülke sanayileşmiş ülkelere ucuz hammadde sağlamaktadır. Bir başka deyişle ülke zenginlikleri gerçek değerlerinin çok altında yurtdışına aktarılmaktadır.”
YABANCI SERMAYENİN ELİNE GEÇTİ
Madenciliğin riskli olduğu yazılan raporda, “Ne yazık ki ülkemizde maden arama faaliyetleri MTA ve özel sektör tarafından uzun yıllar boyunca ihmal edilmiş ve bu süre içerisinde de ne yazık ki küresel sermaye tarafından yapılan arama faaliyetleri sonucunda değerli metal madenlerimiz yabancı sermayenin eline geçmiştir” denildi.
NEOLİBERALİZMİN YIKIMI
Neoliberal politikaların sert şekilde eleştirildiği raporda, şöyle devam edildi: “80'li yıllardan bu yana izlenen neoliberal politikalar ile sektörler çok büyük yıkım görmüş, özelleştirme uygulamaları ile bu ulusun dişinden tırnağından artırarak oluşturduğu kamu işletmeleri yok pahasına, bir çoğu da amacı ve kaynağı belli olmayan yabancılara, küresel sermaye gruplarına ve yandaş firmalara satılmak suretiyle elden çıkarılmıştır.”
YERALTI KAYNAKLARI EKONOMİNİN DIŞINA İTİLDİ
Özelleştirmelerin ve ham maden ihracatının yanlış olduğuna değinilen raporda, şunlar kaydedildi: “IMF ve Dünya Bankası reçeteleriyle ülkemizde kamu madencilik kuruluşlarının özelleştirilmesi veya kapatılması madencilik sektörünün daralmasına ve yok olmasına neden olmaktadır. Yatırım yapılmayarak üretimden çekilmek zorunda bırakılan kamu madencilik kuruluşlarımız son aşamada yabancı şirketlerin eline geçmekte ve kaynaklarımızın kullanımı da bu güçler tarafından değerlendirilmektedir. Madenlerimizin ham olarak ihraç edilmesi; yeraltı kaynaklarımızı ekonomiye kazandırmak yerine tam tersine ekonomi dışına itilmesi anlamına gelmektedir.”
TOPLUM DOĞRU BİLGİLENDİRİLMELİ!
Üretim artırılırken, hedefin ülke sanayi sektörlerine hammadde temini olması gerektiği yazıldı. Kamu yararının göz önünde bulundurulması gerektiğine dikkat çekilerek, “Kararların sağlıklı alınabilmesi için toplumun doğru bilgilendirilmesi gerekmektedir. Gerçek sahibi halkımız olan, yenilenemez niteliği ve tükenme özelliğinden dolayı gelecek nesillerimizin de hak sahibi olduğu tüm stratejik madenlerimiz kamu eliyle ve kamu yararına işletilmelidir” denildi.