Değerli sanatçı Erdal Beşikçioğlu, Kasım 2018’de Sabah Gazetesi’nden Tuba Kalçık’a verdiği röportajda PKK’ya karşı tavrını, kendi yaşamından yola çıkarak ortaya koymuştu. Şunları anlatmıştı:

“Askerliğimi yaparken her an ölümle burun burunaydım. Hakkâri Yüksekova, Çukurca ve Dağlıca’da askerlik yaptım. Kurşunun nereden geleceğini bilemezdiniz, bastığınız toprağın altında mayın olup olmadığını da. Zaten bunları bilerek gittim askere. Devletim bana ‘Güneydoğu’da yapacaksın askerliğini’ dedi, gittim, yaptım. ‘Bu vatan için öl’ deseydi de ölürdük. Türkiye’de herkes bana göre içinde vatan sevgisi ile doğuyor çünkü anne veya babasından geçiyor bu sevgi, miras gibi. Beş yaşında Andımız ile tanışıyor. Türk’ün ne demek olduğunu bu yaşlarından itibaren anlamaya başlıyor. Annem Arnavut, babam Laz, Türkiye Cumhuriyeti’nin vatandaşıyım ve Türk olarak görüyorum kendimi. Misaki Milli sınırları içindeki her birimiz, vatandaş olarak ülkemizin daha ileriye gitmesi için ne gerekiyorsa yapmalıyız.”

SAHTE DEMOKRAT LİNÇ ÖRGÜTÜ

Terörle mücadelede “aynı gemide” olduğumuzu da söyleyen Beşikçioğlu’nu Sahte Demokrat Linç Örgütü militanları hedef aldılar. Orhan Aydın’dan, Barış Atay’a, Mine Kırıkkanat’tan, Barış Yarkadaş’a, Enver Aysever’e bütün Linç Örgütü harekete geçti. Konu PKK/PYD olunca övgüden vazgeçmeyenler bir Türk sanatçının “Mehmetçik” olmasına tahammül edemediler. O artık onlara göre “yandaş” olmuştu. Kim bilir ne “menfaat” sağlanmıştı? İlginçtir tümü CHP’li belediyelerden yemlenen bu takım, namuslu insanları da kendilerine benzetmeye çalışıyorlar. O zamanlar Aydınlık’ta şöyle yazmıştık:

“Hâlbuki Erdal Beşikçioğlu’nun 'sanatçı' unvanını alabilmesi için erimiş asfalt gibi vıcık vıcık olmuş, vatansızlaşmış sahte solcu liberallerden icazet alması gerekirdi. Mesela şöyle röportajlar vermeliydi:

‘Güneydoğu’da içim yanarak askerlik yaptım. Keşke vicdani ret hakkım olsaydı.’

‘Vatan kavramına inanmıyorum, benim vatanım bütün dünyadır.’

‘Vatan için ölmek, dünyanın en aptalca eylemi. Mesela aşkım için ölebilirim, ama vatan?’

‘Annem Arnavut, babam Laz. Neden bizleri Türk kimliğine sıkıştırmak istiyorlar? Bu düpedüz faşizm. Birleşmeyelim, ayrışalım. Andımız da zaten tipik bir üçüncü dünya ritüeli.’

‘Bir gerillanın babası rolünü oynamayı çok isterdim, iyi bir proje gelirse neden olmasın?’”

SON HEDEF KIRAÇ

Zaman içerisinde Beşikçioğlu’nun akıbetini paylaşan çok sayıda sanatçı oldu. Sadece vatansever oldukları için, Sahte Demokrat Linç Örgütü’nün meşhurlar tarikatına katılmadıkları için çok sayıda başarılı sanatçının hedef alındığını gördük. Son hedef ünlü müzisyen Kıraç oldu.

Kıraç, Erkek A Millî Futbol Takımımız için hazırladığı marşı, İtalya maçı öncesi paylaştı. Marşın müziğini, bestesini, temposunu, coşkusunu eleştirseler, zevk meselesi deriz, geçeriz. Kimse beğenmek zorunda değil. Ama oradan saldırmadılar. Marşta millî futbolculara “sen de askersin, sen de Mehmetsin” diye seslenilmesi Linç Örgütü militanlarını çileden çıkardı. Yetmezmiş gibi bir de “ay yıldızın neferleri” gibi “militarist” ifadeler geçiyor marşta.

MİLLİYETÇİLİK BİR TEK TÜRK’E YASAK

Böylece yasak elmayı ısırmaktan bile daha büyük bir günah, milliyetçilik günahı işlenmiş oldu.

Hâlbuki bizim oyuncularımız zaten Mehmetçik sınır içinde ve dışında terörle mücadele ederken her golden sonra topluca asker selamı veriyorlardı. Sadece onlar da değil, cimnastikçi de, judocu da, güreşçi de… Çünkü Türkiye’nin millî takımı o. Emperyalistler envai çeşit terör örgütüyle darbe dâhil tonla tertibe girişmişken, Türk milleti ve devleti direnirken, millî takım bunların dışında mı kalacaktı?

Linç Örgütü kusura bakmasın, sadece Türkiye’nin değil, dünyanın bütün millî takımları o ülkelerin karakterlerini taşırlar. İzlanda’nın, Norveç’in, İsveç’in, Danimarka’nın, Finlandiya’nın (yani bizim Linç Örgütü’nün taptıkları İskandinav ülkelerinin) tribünlerinde bol bol Viking savaş kostümlerini görüyoruz. Neden acaba? Vikingler, dünyanın en savaşçı halklarından. İngiltere ile Batı Avrupa’nın belalıları. İzlanda tribünleri Vikinglerin savaşta düşmanlarını korkutmak için kılıçlarını, baltalarını kalkanlarına vurduktan sonra çıkardıkları “huh” sesini tribünlerine taşıdığında pek folklorik, çok sempatik bulduk. Bugünlerde dünyanın en demokratik toplumu olarak kodlanan Yeni Zelanda’nın millî takımı sahaya bir savaş ritüeli olan “haka dansı” ile çıkıyor. 

Dünyanın her yerinde millî takımlara millî ve çoğunlukla tarihi sembollerle destek verilir. Fakat Linç Örgütü için dünyada sempatik ve folklorik bulunan unsurlar konu bize gelince “militarist” ilan edilir ve güya alaya alınır.

Kıraç’ın kalbi Mehmetçikle attığı için, milletiyle birlikte nefes alıp verdiği için millî ruhla marş yazıyor. İyi de yapıyor. O’nun gibi sanatçılarımız sayesinde bilinçlerimiz açılıyor, ruhlarımız coşuyor. Kendisinden olimpiyat kafilemiz için de bir çalışma bekliyoruz.

Diğerleri mi? Onları boş verin. Yüreklerinde vatan sevgisi kalmamış, milletlerinden kopmuş, kendilerini batının kozmopolitizmine bağlamış bir grup gönüllü köleden ibaretler.

Utku Reyhan

Aydınlık