İki ülke, Suriye savaşının başladığı günden bu yana en somut adımları atabildi, savaşı planlayanların ellerini boşa çıkarabildi. Suriye üzerinden harita hesapları yapanlar, Suriye üzerinden Türkiye’yi çevrelemek isteyenler, terör kartı ile büyük bölgeye tuzaklar kuranlar, en önemlisi de “Türkiye’yi durdurma” senaryosunun bir ayağını Suriye’den yürütenler çok ciddi boşluğa düştü.

Savaşı Suriye’den Türkiye’ye taşımak istediler. Hesap buydu

İdlib meselesi ve Afrin operasyonu dahil, Türkiye’nin bölgesel kaygılarını hafifletecek bütün girişimler ErdoğanPutin zirveleriyle somutlaştı ve sahaya yansıtıldı. Türkiye’nin bir güç olarak öne çıkması, Atlantik çevresi, dünyanın yeni yükselen ve merkez güçleriyle kurduğu karmaşık ilişkiler ağını yürütebilme yeteneği ile birebir ilgiliydi. Rusya ile ilişkiler bu anlamda Türkiye’nin elini güçlendirdi, güneyden gelen tehditleri hafifletmesinde çok ciddi rol oynadı.

Suriye savaşı Suriyelilerle ilgili, Şam rejimiyle ilgili bir savaş değildi. 1991 Körfez Savaşı’ndan beri devam eden bölgesel planlamanın parçasıydı. 2003 Irak işgali bunun en önemli adımıydı. Ardından başlatılan Suriye krizi, savaşı Türkiye’ye taşımanın en önemli adımıydı. Bütün bunlar Türkiye’nin yanılgılarıyla, zorlanmasıyla, içeriden meşruiyet kazandırma projeleriyle yürütüldü.

Türkiye için en büyük tehdit Atlantik ekseninden geliyor! Bizi PKK ve DEAŞ’la vurdular..

Türkiye Antlantik İttifakı’nın en önemli üyelerinden biriydi ve bölgesel ana cephesi ve gücüydü. Ama zamanla bu ittifakın bölgesel tasarruflarının Türkiye için en büyük ve en yakın tehdit haline geldiğini gördük. Irak savaşından sonra bunu hissettik. Suriye savaşından sonra asıl hesabın bu ülkeyi parçalayıp yeni bölge haritası olduğunu anladık.

Bu haritanın Türkiye’yi de içine aldığı netleşti. Müttefiklerimizin DEAŞ ve PKK ile ülkemizi vurması, sınırımızın güneyinde yüzlerce kilometrelik “Türkiye Cephesi” kurması, bunu bütün pervasızlıkla ve açıklıkla yapması, Türkiye’nin güvenlik önceliklerini yeniden düşünmesine ve belirlemesine yol açtı.

Rusya ile soğukluk istiyorlar

İşte ülkemizin bu tehditleri savuşturmasında Rusya ile yakınlık etkili oldu. ABD’ye, İsrail’e ve bölgedeki müttefiklerine kaysaydık, Fırat Kalkanı, Afrin müdahalesi, İdlib operasyonu mümkün olmayacaktı. Türkiye’deki baskın ABD lobiciliği zihinleri ne kadar bulandırırsa bulandırsın, ErdoğanPutin’in yakın anlayışı, Türkiye’nin güvenlik kaygıları için en önemli süreçtir, en belirgin sonuçlar bu görüşmelerde alınmıştır.

Şimdi Trump’ın “çekilme” açıklamasından sonra yeni bir durum oluştu. ABD yerleşik sistemi, İsrail ve bazı bölge ülkeleri, içeride bazı çevrelerle birlikte, bu çekilmeye sulandırmak, etkisizleştirmek için olağanüstü bir gayret sarfediyor. Bunu yaparken de, fırsatı kullanıp, TürkiyeRusya arasında yeni bir soğukluk oluşturmaya, yarın ABD’den yeni bir darbe gelince de, Rusya ile iletişimin işlemez hale gelmesi için ortam oluşturmaya çalışıyor.

ErdoğanPutin, bölgenin geleceği için güvencedir…

ABD Suriye konusunda Türkiye’ye hiçbir taahhüdünü yerine getirmedi. ABD, bu bölgede Türkiye’yi vuran, tehdit eden her tasarrufun başındadır. Yine öyle olacak, Münbiç ve Fırat’ın Doğu’sundaki tehditlerin ortadan kaldırılması için hiçbir yardımı dokunmayacak. Tam aksine zarar vermeye devam edecek. Şu anki bütün manevralar yeni bir oyalama taktiğinden başka bir şey olmadığını da yakında göreceğiz.

AnkaraMoskova arasındaki güvenin güçlü tutulması bizim için esastır. ErdoğanPutin bu bölgede bütün düğümleri çözecek iki liderdir. Sadece Suriye’de değil, diğer bölgesel konularda da somut sonuç alabilecek iki lider. Bu yüzden Erdoğan’ın Moskova ziyareti çok önemli. Özellikle de ABD ile yeni süreç işletilirken.

Hiçbir hesap bunun üstünde değildir..

Sanırım sadece biz değil, Batı dünyası da buradaki eğilimi yakından izliyor olacak. Zira alınan kararlar doğrudan sahaya yansıtılacak.

Kim; “ABD ile ilişkilerimiz düzeldi, artık Rusya’ya ihtiyacımız yok” diyorsa, bilin ki onlar, yarın Türkiye’nin başına çorap örecek yeni planlamanın parçasıdır. Önceliğimiz Türkiye’nin güney sınırlarıdır. Esas olan budur ve hiçbir bölgesel hesap, hiçbir iç politik amaç bunun üstünde değildir. Bakalım yarın ne olacak? Biz de Moskova’dan izleyeceğiz.

İbrahim Karagül

Yenişafak