15 milyar dolar, yani 75 milyar liraya mal olacak çılgın proje Kanal İstanbul'a itirazlar sürüyor.
Tartışmaların başında Montrö Boğazlar Sözleşmesi yer alıyor. Ancak Kanal İstanbul'un Montrö Boğazlar Sözleşmesi ile ilişkilendirilmesi doğru değil. Konu Rusya'nın Ankara Büyükelçisi Andrey Yerhov'a da soruldu. Büyükelçinin yanıtı, "Kanal İstanbul Montrö Sözleşmesi'nin yükümlülüklerini ortadan kaldırmaz" oldu.
Finansman konusu öne çıkan ikinci başlık. 5 yılda tamamlanması öngörülen projenin “Ya YapİşletDevret'le ya da milli bütçeyle yapılacağı açıklandı. Yeterli kaynağın sağlanıp sağlanamadığı henüz netleşmiş değil. Ekonomik buhranın her hanede hissedildiği bir dönemde uzmanlara göre bu proje Türkiye için bir lüks.
Ülkeye her yıl 1 milyar dolar kazandıracağı ifade edilen kanalın ekonomimize katkısına ilişkin de soru işaretleri giderilemedi. Bu noktadaki en büyük itiraz ise Türkiye'nin kıt kaynaklarının beton ekonomisine değil üretim ekonomisine ayrılmasında.
Proje için ileri sürülen gerekçelerin ilk sırasında "İstanbul Boğazı'nın gemi yükünü taşıyamadığı, kazaları tetiklediği" iddiası yer alıyor. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı'na göre kanal İstanbul Boğazına göre 10 kat daha güvenli olacak, gemilerin bekleme süreleri azaltılarak ekonomik kayıplar önlenecek. Peki argümanlar ne kadar gerçekçi?
Tanker gemilerinin çoğunlukla petrol taşıdığına dikkat çeken uzmanlar bu noktada maliyeti daha düşük olan SamsunCeyhan boru hattının bir an önce devreye sokulması gerektiğini vurguluyor.
Üzerinde 6 köprü yapılacak olan Kanal İstanbul'un her iki tarafında da 250'şer bin kişinin yaşayacağı devasa iki şehir kurulması planlanıyor. 500 bin rakamının gerçekçi olmadığını söyleyen uzmanlar ise Kanal İstanbul'un 2 milyonun üzerinde bir nüfusu İstanbul'a çekeceğini belirtiyor. Kanal'ın geçtiği bölgede yaşayanlar da göç riskiyle karşı karşıya kalacak.
''İSTANBUL'A 2 MİLYON YENİ NÜFUS, KILCAL FAY HATLARIYLA DEPREMİ TETİKLEYECEK''
Kanal İstanbul'un güzergâhı üzerinde aktif fay hattı bulunmasa da deprem uzmanları kılcal hatlar ile bu fayların tetiklenebileceğini ifade ediyor. Deprem veya bir savaş durumunda yeni oluşacak adadan tahliye sorunu yaşanacağına dair de çok sayıda itiraz var.
İstanbul'un su kaynakları da tehidt altında olacak. Aksi bir durumda Karadeniz'in tuzlu suyu yer altı sularıyla tatlı su göllerine kadar ulaşabilir. Küçükçemece'nin dibindeki çamur ise Marmara'ya akacak. Ayrıca 200 metrenin altında canlı yaşamın olmadığı ve azot ve fosfor oranı çok yüksek olan Karadeniz'in suyu da Marmara'yı zehirleyecek. Uzmanlara göre ekolojik denge tamamen bozulacak, balık çeşitliliği yok olacak, hatta Marmara çürük yumurta kokacak.