Bakan 30 Ağustos kutlamalarının yasaklandığı yalanına böyle isyan etti

30 Ağustos yasaklandı iddiasına yanıt: Yasaklama yok/Genelge 15 Temmuz, Kurban ve Ramazan bayramlarıyla aynıdır

Gaffar Yakınca yazdı


“Cumhuriyetin kurucu partisi” CHP toparlansın, memleketin sorunlarına sahip çıksın diye bekliyoruz ya hani, CHP’den hep ve inatla “daha çok beklersiniz” sinyali alıyoruz. Biz her defasında “bu kadar da olmaz yahu” diyoruz, CHP “durun bunlar bir şey değil, daha beterlerini yapacağım” diye devam ediyor.

ŞİMDİKİ CHP

Mavi Vatan’a Yunan’dan çok CHP karşı çıkıyor, Libya ile anlaşma Fransa’dan çok CHP’yi üzüyor, S400 füzeleri sanki Genel Merkez’in bahçesine kurulacakmış gibi, ABD’den çok CHP’nin canını sıkıyor.

DHKPC’ye operasyon yapılıyor, CHP “türkülerimiz” diye ortaya düşüyor. FETÖ’cüler tutuklanıyor, CHP “adalet” diye kendini yollara vuruyor. SİHA’lar PKK’yı vuruyor, derdi CHP’yi alıyor.

CHP’nin sözcüleri adeta cenaze levazımatçısı gibi, “millet Kovid'den ölmüyor” diye bunlara dert oluyor, deprem felakete dönüşmedi diye CHP’yi sıkıntı basıyor. Devlet hastane açsa CHP “açma” diyor, olmadı yolunu yapmıyor, suyunu kesiyor; insan, “toplanıp camları kıracaklar” diye endişe ediyor!

Döviz yükseliyor CHP ellerini ovuşturuyor, para haydutları Türkiye’yi tehdit ediyor CHP’nin keyiften dişleri ışıldıyor. Ana muhalefet partimiz cevval tefeciler gibi felaket pazarlıyor, IMF’nin Türkiye ofisi gibi çalışıyor.

CHP’nin görevlileri, iş yapacaklarına ev dikizliyor. Kelli felli vekiller sırf küfür etmek için basın toplantısı düzenliyor. Danışman koltuklarına kurulmuş at tüccarı kılıklı devşirmeler, her gün bir yalan, bir iftira üretemezlerse vazifeleri eksik kalıyor. Bu esnada Genel Başkan yüzünde sürekli bir hayret ifadesi ile “olabilir mi yahu” deyip dolaşıyor, “diğer Başkan” sel basınca Bodrum’a tatile, deprem olunca Palandöken’e kayağa gidiyor. Sorana da “kayak ..tüne girsin” diye “cevap” veriyor!

CHP, 15 Temmuz’a tiyatro diyor, terörü kınarken bile teröristin adını anmamak için kırk takla atıyor, belediyeyi PKK yuvası yapanlara desteğe koşuyor, Diyarbakır analarına sırtını dönüyor. Hangi taşı kaldırsan, altından terörle, ABD ile, finans baronları ile sarmaş dolaş bir CHP çıkıyor…

MEĞER SORUN BAŞKA İMİŞ

Bunca yıldır CHP düzelsin diye yazıp çiziyoruz, bir arpa boyu yol alamadık. CHP’ye kızdık olmadı, sevdik olmadı… Şahsım adına söyleyeyim, “CHP kurtulmadan memleket kurtulmaz” diye başladığımız iş, beş yıl sonra geldi “memleketi CHP’den kurtarmak lazım” noktasına dayandı. “Nerede hata yapıyoruz, neyi yanlış söylüyoruz” diye düşünürken, siyaset teorisi kitaplarından çıkmayan cevap, küçük bir mizah romanından çıkıverdi.

Meğer sorun ne delege yapısı imiş, ne koltuk hırsı, ne NATO baskısı, ne FETÖ sızması… Asıl sorun “böncüklenme” tabir edilen basit ama az görülen bir hastalıkmış. Salih Tuna’nın yalancısıyım, Kafasını Kaybeden Adam kitabında gayet güzel, etraflıca anlatmış. Böncüklenme belası CHP genel merkezinde almış yürümüş. Durumun bu olduğunu daha önce bilseydim, bunca yıl boşu boşuna “düzelsin” diye uğraşmazdım. Kızıp köpüreceğime bir doktora yönlendirmeye çalışırdım… Heyhat, belli ki iş işten geçmiş.

Tuna’nın aktardığına göre “bilinç böncüklenmesi” insanın herhangi bir organını kaybettiğini sanması. Baş kahramanımız Kemal Bey de öykünün başında kafasını kaybettiği sanrısına tutuluyor. Sonunda, kahramanımızın kafasını bulmasına dair ciddi bir umut belirse de “kafasını bulunca bir daha Genel Merkez'e gitme ihtimali kalmayacağından” kafası yokmuş gibi yaşamaya devam ettiğini görüyoruz. Vah ki ne vah…

KEŞKE SADECE MİZAH OLSAYDI

Biz siyaseti çok ciddiye alan bir millet olduğumuzdan, siyasetin mizahını da ciddiye alırız. Salih Tuna bize bir “mizah öyküsü” gibi sunsa da ben, ciddi bir vaka ile karşı karşıya olduğumuzu düşünüyorum. Bu hastalığın orijinal adı Kotard Sendromu’dur. Fransız nörolog Jules Cotard tarafından 1890’larda tespit edilmiştir. Belirtisi, insanın bazı uzuvlarını veya iç organlarını kaybettiği hissine kapılmasıdır. Çok nadir görüldüğünden, hekimlerin ruh hastalıkları kılavuzu DSM’de ayrı bir başlık olarak tasnif edilmemiştir, ancak çok dikkatli doktorlar tarafından teşhis edilebilir. İleri safhalarında kişi tamamen yok olduğunu veya öldüğünü düşünür. Bunun için hastalığa Azerbaycan’da “gezen cesed sindromu” denilir.

Bu tuhaf hastalık, bugünkü CHP ile Atatürk’ün kurduğu CHP arasındaki tezadı açıklamamıza da yardımcı olabilir. CHP ya kafasını kaybetmiştir ya da daha ilerisi, “gezen ceset” haline gelmiş, bir tür zombiye dönüşmüştür.

Yaşam açısından insanın sadece kafası değil, her organı önemlidir. Kotard Sendromu ile ilgili elimizde pek fazla bilgi yok, ‘muayyen bir organı yok sanmanın özel bazı sonuçları var mıdır’ bunu bilmiyoruz. Kemal Bey’in kafasını kaybetme sanrısı CHP’nin durumunu az çok izah ediyor, peki ya hala CHP’nin peşinden koşanların durumunu nasıl açıklayacağız? Salih Tuna bir mizah romanı yazdığı için bunu söylemeye dili varmamış olabilir ama, öyle sanıyorum ki bir adamın kafasını kaybetmesinden daha vahim bir şey varsa o da yüreğini kaybetmesidir.


Milletin sevincini paylaşmadılar

Kafayı kaybetmek, yüreği kaybetmek

CHP'de yeni Kürt açılımı hazırlığı

İstanbul Sözleşmesi ve 6284


Aydınlık