Adnan Pelvanlar yazdı
1981 yıllında Garanti Bankası’nın sistem değişikliği çalışmalarında Ege Bölgesi sorumlusu iken adım İzmir’de ön plana çıkmıştı.
O tarihlerde Garanti Bankası çalışanlarından birinin babası olan Veli Bey, hakkımdaki olumlu düşüncelerinden dolayı beni Mason Locası’na teklif etmek istediğini söyledi.
Masonluk teklifim, locada altı ay askıda kalacak, bu süre içerisinde loca üyelerinden herhangi birinden gerekçeli veya gerekçesiz bir itiraz gelmezse üyeliğim kesinlik kazanmış olacaktı.
Veli Bey, kısa zamanda önemli şirketlere genel müdür olmuş Mason birkaç kişiden de örnekler vermişti.
Bu teklife evet demem mümkün değildi. Ben her zaman halkıma yakın olmuş, yoksulluk çeken insanların, işçilerin yanında olmayı seçmiş ve Atatürk’ün kurduğu Halkevi (1980 öncesi İst. G. O. Paşa) Şube Başkanlığı yapmıştım.
Veli Bey’e hemen hayır demedim. Hemen hayır diyerek çok karşıt bir tavır içinde görünmek istememiştim.
Aynı yıl, eşimin annesi Muazzez Özaras (Garanti Bankası’ndan emekli eşi üzerinden) guatr ameliyatı için Ege Üniversitesi Hastanesi’ne yatmıştı. Ben İstanbul’da idim. Veli Beyin haberi olunca, Kayınvalidemin ameliyatını Ege Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Sermet Akgün yaptı. Kayınvalidem kendisine ayrılmış özel odada yattı, her sabah da kendisine çiçekler geldi.
Derken, Garanti Bankası’nda çalışan eşimin İstanbul’a tayininde istediğim şube olmasında Personel Müdürü kapris yapıyordu.
Veli Bey’i aradım, durumu anlattım. Hemen ertesi gün Koç Holding Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Can Kıraç, Garanti Bankasının Genel Md. Yrd. Altan Edis’i telefonla bizzat arayarak eşimin, istediğimiz Gaziosmanpaşa Şubesi’ne tayinini istedi.
Hiçbir masonun ricası, bir başka mason tarafından geri çevrilmiyordu. Masonlara karada ölüm yoktu.
İş yaşamımda tanıdığım Rotaryen işadamlarının yurtdışı bağlantılarını, yakınlıklarını ve dayanışmalarını görmüş ve kendilerinden dinlemiştim.
Bana masonluk/rotaryenlik nedir diye sorarsanız, yanıtım şudur; topluca yurt içinde ve yurt dışında sadece kendi kişisel çıkarları peşinde koşan, ülke ve dünya çapında elde ettikleri çıkarları aralarında paylaşan ve koruyan bir çıkarlar zümresidir derim. Dış bağlantıları nedeniyle ulusal bir yapıları yoktur, olamaz. Dolayısıyla, Mason ve/veya Rotaryen bir kişiden ulusal hizmet beklemek mümkün değildir.
Masonluktaki bu yapı benim yaradılışıma, düşüncelerime uygun değildi. Bir yerlere geleceksem kendi çabamla, hakkımla gelmeliydim. Bu düşüncemi Veli Bey’e aktardım, Masonluğu düşünmediğimi söyledim, teşekkür ettim.
Fetullah da gençlerimize dershanelerde, yurtlarda olanaklar sağladı, kendine borçlu kıldı ve sonra da ABD’yi yöneten Siyonist/Evangelist küresel tefecilerin Türkiye Cumhuriyeti’ni yıkma, parçalama projelerinde kullandı. ABDİsrail’in casusu FETÖ örgütü, sınav sorularını çalıp müritlerine dağıtınca, yüz binlerce gencin geleceğini çalmış ve fırsat eşitliğini de yok etmişti. Türkiye’nin kalkınmasına katkı yapacak yetenekli gençler saf dışı bırakılmıştı.
Tabi iktidarların da atamalarda, ihalelerde bilgi ve deneyim gözetmeden kendine yakın kişileri seçmesi, Masonlukta da sadece loca üyelerine öncelik verilmesi aynı sonuçları doğurmaktadır.
Bir ülkenin milli gelirinin büyümesi, etkili ve dengeli gelir dağılımı ancak ekonomideki verimlilik ile mümkündür. Ekonomide verimlilik ve sürdürülebilir büyüme sağlamanın en önemli koşullarından birisi fırsat eşitliğinin yaratılmasıdır. Bu aynı zamanda ahlakın ve hukukun egemenliğini sağlamaktır. Fırsat eşitliğinin sağlanması, tüm insanlarımızın yeteneklerinin en iyi şekilde değerlendirilmesi ve beraberinde verimliliğinin, yeniliklerin ve buluşların ortaya çıkması demektir. Bunlar, ekonomiyi kısa süre içinde olumluya çevirecek, gelir dağılımında denge sağlayacak unsurlardır
Mustafa Kemal Atatürk, kişisel çıkarlarını kollamayı ilke edinmiş Masonluğu 1935’te boşuna yasaklamamıştı. Ama Masonluğu tekrar canlandıranlar ABD’ye ilk yanaşan İsmet İnönü ve Amerikancı Menderes ile Demirel oldu. ABD, Marshall Yardımı için Köy Enstitülerini kapatma koşulunu dayatırken Mason Localarına izin verilmesi tesadüf değildir.
İzmirli Masonlardan biri de Büyükşehir Bld. Bşk. Tunç Soyer çıktı!
Tunç Soyer, İBB Bld. Başkanı olduğu günden itibaren genel başkanı, SorosTESEV kurucu üyesi Kılıçdaroğlu gibi Türkiye karşıtı ve toplumumuzu ayrıştırıcı konuşma ve eylemlerine başladı.
Tunç Soyer’le İmamoğlu’nun ilk işleri, koşa koşa Türkiye’yi parçalamayı hedefine koymuş Avrupa Parlamentosu’nda konuşmaya gitmek oldu. İmamoğlu ve Soyer, yaptıkları görüşmelerde Ülkemizin parçalanması demek olan yerel yönetimlere özerkliği savundular…
Tunç Soyer, Fransa'da Ermeni diasporasının çatı örgütlenmesi olan CCAF'nin gönüllü çalışanı Paris Belediye Başkanı Anne Hidalgo ile görüşmeyi ihmal etmedi.
Tunç Soyer, basın açıklamalarında Türkiye'nin bekası demek olan Doğu Akdeniz politikamızı 'fillerin tepişmesine' benzetti. “…Kıbrıs’ı Kıbrıslılara bırakırsak, en doğrusu bu olacak… Ancak hiç bırakmıyoruz… Kıbrıs’ın jeopolitik önemini falan bir kenara koyup, adayı Kıbrıslılara bırakmak lazım… Ben iki halkın barış içinde yaşamalarından, birlikte karar üretmesinden yanayım…” dedi…! Yani, Kıbrıslı Türkleri katil Rumların önüne atın dedi!
Şimdi, Soros beslemesi TESEV’in kurucu üyesi Kılıçdaroğlu ile eylemde ve düşüncede uyuşmuş Mason Tunç Soyer’den ulusal bir hizmet beklemek mümkün mü?