Bu hafta, TRT İzmir Radyosu ses sanatçısı Mustafa Özcan bizlere kıyı türkülerinin farklılığını, çıkardığı albümleri anlattı. Derlediği ve notaya aldığı türkülerin kurul sürecini birlikte dinleyelim.
İ. Can: Ege'de deniz kültürünün türkülerinin araştırılması gerektiğine inanıyorum. Burada bir boşluk var. Her beldede, ilçede büyük balıkçı motorları var. Bunların muhakkak başından geçen büyük hikayeleri var. Büyük fırtınaları vardır. Bunları araştırmak gerekir değil mi üstat? Tabi ki bunlar asıl üniversitelerin işi.
Şimdi biz Marmaris’teyiz. Marmaris'in bir tane türküsü yok. Marmaris'ten Zeybek'in dışında bir türkü çıkmamış. Ne yapıyor orası? Cemilemi, Kerimoğlu’nu dinliyor, oynuyor.
İzmir'e gelince, deniz kıyısı Karaburun'da çok türkü var. Ama beldesi Mordoğan’a geliyorsun türkü çıkmıyor. Çeşme'ye gidiyorsunuz çok türkü çıkmıyor. Oysa Karaburun ile aynı kültür.
Temelde evet, deniz kültürü, kıyı kültürü. Ama türküler farklı farklı. Deniz kültürü, kıyı kültüründeki türküler ayrı bir araştırma konusu yapılabilir. Umarım bunun araştırmasını konservatuarlar kendi gündemlerine alırlar.
İbrahim Can, Mustafa Özcan, Emine Sağlam Akfırat
- O kadar farklı kültürün bir arada yaşadığı bu bölgede hikayesi olan türkü biliyor musunuz?
Var tabi. Bir Türk kızıyla Rum gencin hikayesi var. “Sayıbın toprağı sıcaktır sıcak” türküsünü ben çaldım, söyledim. Karaburun türküsü. Bu türküyü notaya alan Nihat Kaya’dır.
Hikayesi, Türk kızına Rum genci aşık olur. Bu ilişkiyi çevre halk, dini farklılıktan, milli farklılıktan dolayı onaylamaz. Ama onlar buluşmaya devam ederler. Yorgi’nin annesi “gitme oğlum, etme oğlum bu iş olmaz” der. Rum genci annesini dinlemez, bir gün gider ve köyün gençleri onu bıçaklar. Yorgi’nin türküsü diye okudum bu türküyü.
DÖRT ALBÜM ÇIKARDIM
- Albüm çalışması yaptınız mı?
TRT de yapılan müzik kayıtları haricinde müzik piyasasına dört albüm yaptım. Birincisi, 1997 yılında ‘’Yaban Gülüm’’, ikincisi 2009 yılında “TRT arşiv serisi” CD, üçüncüsü de 2010 yılında ‘’Ege TadındaEdremit’in Gelini’’ isimli albümü çıkardım ve 2018 yılında da Ege Türküleri adlı albümünü çıkardım
- Başka derlemeleriniz var mı?
“Alaşar’ın ortasında düğün kuruldu” diye bir Yatağan türküsü var. Derledim, notaya aldım gönderdim kurula, kabul edilmedi. 2018'de çıkan “Ege Türküleri” adlı yeni albümümde “Çay kıyında harım var” diye bir türkü var. Biraz oynak Bodrum, Milas taraflarından bir türkü. Onu da ben yazdım, kaynak kişileri belli. Ama benim yazdığım türkülerden repertuvara giren sadece “İliman Çalıları” ve “Edremit'in Gelini”. Diğer çalışmalarım repertuar dışı kaldı.
İSTEMEDEN EMEKLİ OLDUK
- Bugün çalışmalarınız hala devam ediyor mu?
İrademizle olmayan bir emeklilik süreci geçiriyoruz. Emekli olmayı düşünmüyorduk ama bir süreç gelişti. Siyasi irade böyle bir şey koydu. Olmakla olmamak arasında, iki arada iki derede bıraktı bizi. Biz birikimli, dolu insanlarız. Sanatımızı icra etmek durumundayız. Ben Radyo’da çalıştığım dönem içerisinde hiç bağlama çalıp söylemedim. Neden? İşini iyi yapan, çalan arkadaşlarım var. Onlar çalsın, ben de işimi yapayım söyleyeyim istedim. Ama bugün çalıp söyleyerek işimi bir şekilde idame ettirmek durumundayım. Bildiklerimi ortaya dökmek zorundayım. Bugün tekrar kurumsal bir ortamda çalsam, yine isterim ki Hulki Rıza İpek çalsın, ben söyleyeyim.
Ahmet Günday, Mustafa Özcan, Köksal Coşkun, Yaşar Bildiren (Tulum sanatçısı)
HALKIN ONAYINDAN SONRA TÜRKÜ OLUYOR
- Sayın Özcan size göre türkü nedir?
Türkü, toplumun ortak kültürel değerleriyle ürettiği halk yaşantısını anlatan bir müzik türüdür. Asıl amacı sanat üretmekten çok yaşanmış olayların (acı ve sevinç) doğaçlama yoluyla dışa vurumudur. Halk arasında buna türkü yakımı da denir. Halk müziği yeterince tanınıyor. Çünkü zaten halk üretiyor. Evet yaşanmışlıkların müzikle dile getirilişi dedik ama bir tamamlama yapayım. Neden her yaşanmışlık türkü olmuyor? Çünkü süzgeçten geçmiyor. Halkın onayından, kabulünden geçme süreci olması gerekiyor.
- Onaylama süresi var mı?
Günümüzde çabuklaştı. Ama eski türküler elli yılda, yüzyılda geliyor. Ama bugün medya, bilgisayar, internet ortamında kabul görüyorsa, on yıl da yetebiliyor. Hamit Çine’nin türkü derleyip yaktığı tarihi düşünürsek bir 10 yılda okunduktan sonra geçse, şimdi kabul görmüş oluyor.
Mustafa Özcan’ın meşhur ettiği türkü
ÇAY GIYINDA HARIM VAR
Çay gıyında harım var
İçi dolu darım var
Darılırsan darıl var
Senden güzel yarim var.
Ev yaptırdım tuğladan
Bir kız sevdim Muğla'dan
O kız beni öldürecek
Gençliğime doymadan.
Sarı çamın akması
Ne hoş olur lokması
Benim yarim çok güzel
Doyulmuyor bakması.
KIZ EMİNE
Kız Emine,salmış aman saçlarını aman
Omuzundan atıyor.
Emine'nin sinesinde, bilemedim aman,
acep kimler yatıyor.
Nakarat.
Kız Emine Emine kendine gel kendine
Davul bile Eminem
Vurur dengi dengine.
Kız Emine al yanakta gamzelerin beni bir gün öldürür.
Sarı saçlı güzelliğin bir gülüşün aman,
Çok ocaklar söndürür.
Nakarat.
Önümüzdeki hafta iki sevda türküsü:“Göktepe’nin Çanlar” ve “Bahçaların Bamyesi”
Aydınlık