Kişisel bilgilerinizden, mesleğinizden, İtalya'daki yaşamınızdan bahseder misiniz? Ne zamandır İtalya'dasınız?

Merhaba ben 'da 1994 yılından beri yaşıyorum, doktorum.  ve  uzmanıyım. Nadir hastalıklar üzerine çalışıyorum. Federico Emre isminde 19 yaşında bir oğlum var. İtalya'ya İtalyan Dışişleri Bakanlığı'nın verdiği bir araştırma bursunu alarak geldim. Daha sonra da Tubitak ve Nato burslarıyla burada kalmaya devam ettim. Daha sonra da torunlara anlatmaya değecek bir aşkla, oğlumun babasına aşık oldum. Ben yine de Türkiye'ye döndüm. Ama o İzmir Havaalanı'na geldi, diz çöktü, cebinden bir yüzük çıkardı ve bana evlenme teklifi etti. İyi ki evlenmişim çünkü bütün bunlar beni Federico'ya götürmek için çizilmiş bir yolun başlangıcıymış diye düşünüyorum. Yeniden doğsam hepsini yeniden yaparım eğer ucunda Federico varsa...

İtalya'da koronavirüs vakaları başladığında neler düşündünüz? Süreç nasıl devam etti?

 başladığı zaman biz de herkes gibi hastanede çalışmama ve günü gününe, saati saatine ilgileniyor olmama rağmen biraz yanıldık. Sanki her seneki grip salgını gibi düşündük ama sonra işler ciddiye binmeye başladı. Devletin aldığı kararları halk uygulamadığı için bugün bu aşamaya geldik ama kuzeyde yaşanan bu yoğunluğun nedenini, daha sonra bize bunları epidemiyologlar anlatacaklar her şey sakinliğine kavuştuğu zaman. Fakat orada çok ciddi bir endüstriyel kirlilik olması, şehirlerin birbirine çok yakın olması, insanların küçük şehirlerde yaşayıp büyük fabrikalara çalışmaya gitmeye devam etmesi, bu virüsün orada çok yoğunlaşmasına ve salgının çok büyümesine neden oldu diye düşünüyorum ama bu benim şu anda kendi düşüncem... Zaman içerisinde göreceğiz ne olduğunu...

Karantina altına alınan bir yerde yaşamak size neler hissettiriyor?

Ben tabii karantinayı hissetmiyorum. Tam tersi her zamankinden daha çok hastanede, çok uzun saatler boyunca çalışmak durumundayım ama yaşam birden bire bir kabus dönüştü. Yaptığımız en basit küçük keyifli şeyleri bile yapamaz hale geldik. Evde kalan zamanı, artık şu anda bize yardım edecek ev işlerinde kimse olmadığı için, ev işleri yaparak, alışverişe giderek değerlendiriyorum. Yiyecek depolamaktan hiç hoşlanmıyorum ama yaklaşık bir hafta idare edecek kadar alışveriş yapmak için çıkıyorum. Onun dışında da okumak için biriken kitapları okumaya çalışıyorum. Sosyal medyada da çok fazla vakit geçirmek istemiyorum çünkü çok korkunç bir bilgi kirliliği var. İnsanı şaşırtacak, ürkütecek, gözüne ışık tutulmuş tavşanlar gibi şaşkınlaştıracak, hatta aptallaştıracak kadar çok bilgi bombardımanı var ve bunların büyük bir çoğunluğu malesef doğru değil ya da doğruluğu gösterilebilecek bilgiler değil.

Oğlum Federico evde. Bilgisayardan internet üzerinden derslerini yapıyor ama haftada 3 kere spor yapan, onun dışında arkadaşlarıyla buluşan sosyal 20 yaşında bir çocuk, eve kapatıldığı zaman ne kadar sinirli olabilirse o kadar sinirli. Onun için onunla birlikte bir şeyler yapmaya, onun gerginliğini azaltmaya çalışıyorum. Beraber daha önce izlemediğimiz filmleri izliyoruz, şimdi bütün müzeler online olarak açık, bütün sezon filmleri yine internetten izlenebiliyor. Onun için bu şekilde vakit geçiriyoruz. Bir de ben çok yıllardır İspanyolca da öğrenmeyi istiyordum. Arada sırada bedava kanallardan, birkaç kelime İspanyolca öğreniyorum.

Hangi ürünleri stokluyorsunuz?

Hiçbir besin stoklamıyorum. İhtiyacımız kadar şeyleri alıyorum. Abartmamaya çalışıyorum.

İtalya'da virüs neden bu kadar hızlı yayıldı?

Bunun da sebebini, yine dediğim gibi epidemiyologlar, sosyologlar ve psikologlar, bütün bu korkunç kabus sona erdiği zaman iyice araştıracaklar ama yayılmanın en büyük nedeni, bence insanların gereken 'sosyal mesafe' dediğimiz mesafeyi birbirlerinin arasında bırakmamaları. Evden çıkmamak tavsiye edildiği halde buna pek uyum göstermemeleri... Bugün biz artık pandemi yaşıyoruz ama dün hala Roma'da birçok kişiye, gerçekten binleri aşan sayıda kişiye cezalar yazıldı çünkü bazı parklarda insanlar hiçbir şey yokmuş gibi piknik yapmaya, beraber spor yapmaya, şezlonglarını koyup güneşlenmeye ve sohbet etmeye devam ediyorlar. İşin ciddiyetini anlamayan bu insanlara gerçekten çok kızıyorum çünkü onlara bir şey olmayabilir, hastalığı çok rahat geçirebilirler ama hiç suçu günahı olmayan ve bu hastalığı atlatamayacak ya da çok büyük hasarlarla atlatacak kişilere hastalığın bulaşmasına sebep olabilirler. Onun için bizim yapmamız gereken şey bu zinciri kırmak. Bundan başka yapabileceğimiz hiçbir şey yok. Sıkılabiliriz, keyifsiz olabiliriz, canımız dışarıya çıkmak isteyebilir. Şimdi dışarıda o kadar pırıl pırıl bir hava var ki... İlkbaharın ilk günü ama kendimizi de, başkalarının sevdiklerini de düşünüyorsak evde kalmak konusunda çok dikkatli olmak zorundayız.

Hayatını kaybedenlerin defin işlemleri nasıl yapılıyor?

Şu anda özellikle Kuzey'de Bergamo şehrinde, artık kaybedilenleri defnedecek yer yok. Mezar yeri yok. Yine dini törenler yapılarak, özel giyimli kişiler tarafından yakılıyor. Yakma makinelerinin günde 24 saat çalıştığı haberi verildi. Onun dışındaki şehirlerde, kaybedilenleri, aile bireyleri katılmaksızın, hiçbir dini tören düzenlenmeden, çünkü İtalya'da biliyorsunuz kilisede, vefat eden kişi giydirilir, üzeri açık bir tabutta bekletilir. Ailesi ve arkadaşları, uzun bir süre ziyaret edip dualarını ederler. Son selamlarını verirler ve daha sonra defin işlemi gerçekleştirilir. Bunların hiçbirisi yapılmıyor, aile bireylerinin olmadığı, sadece özel korumalı giysilerle hazırlanmış görevliler tarafından ve onun duasını yapacak yine özel giyimli bir din görevlisi tarafından defin işlemi gerçekleştiriliyor. Çok hüzünlü ama zaten kaç yaşında olunursa olunsun, bir insanın yaşama veda etmesi her zaman hüzünlü... Özellikle bizim gibi hedefi insanları yaşatmak olan kişiler için kabul edilmesi zor...

Virüs salgını etkisini yitirdiğinde, hayat normale döndüğünde ilk yapacağınız şey nedir?

Günlerdir oğluma sarılmıyorum, önce ona sımsıkı sarılacağım. Sonra önce bir kuaföre gidip saçlarımı kestirip boyatacağım. Aynı gün uçağa binip anneme gideceğim. Anneme de sımsıkı sarılacağım. Bunun dışında başka hiçbir şey yapmak istemiyorum. Hepsi olur, tatillere de gidilir, sinemalara, tiyatrolara da gidilir ama önemli olan bu dönemi hep birlikte aklımızla, sosyal bilincimizle, uygarlığımızla aşabilmek... Lütfen kendinize çok dikkat edin. Çünkü insana her şey yakışıyor ama en çok yaşamak yakışıyor.

.