AYDINLIK / ANKARA

Avusturya’daki İslam dışı Alevilik projesinin yürütücüleri ‘Avusturya’da Aleviler ne kazandı’ başlığıyla bir toplantı daha yaptı. 12 Mayıs Perşembe akşamı sosyal medya uygulaması Twitter’ın sohbet odasında HDP Alevi Masası Sorumlularından Turgut Öker ile Avusturya Alevi Birlikleri Federasyonu (AABF) Başkanı Özgür Turak baş konuşmacı olarak soruları yanıtladılar.

Önceki açıklamalarında Aydınlık’ı ve kendilerine karşı çıkan Alevi kurumlarını manipülasyon yapmakla suçlayan İslam dışı Alevilik projesi sözcüleri itiraf gibi açıklamalarda bulundu. AABF destekçilerinin Alevilik içindeki Hz. Ali ve 12 İmam gibi İslami öğeleri toptan çıkarma çağrısını cevaplayan Özgür Turak, Avrupa’da hukuken tanınıp Alevilerin temsilcisi olduktan sonra Hz. Muhammed ve Hz. Ali ile ilgili tartışmalar yapacaklarını belirtti. Toplantıda HDP’li Turgut Öker’in, Alevileri ABD’nin Türkiye’de uygulamak istediği kaos planına çekecek kışkırtıcı ifadeler kullandığı görüldü.

‘AABF, AVUSTURYA İLE 50 SAYFALIK ANLAŞMA YAPTI’

Buluşmada ilk söz HDP Alevi Masası Sorumlularından Turgut Öker’e verildi. Öker, İslam’ın reddinin AABF’nin tüzüğünde yer aldığını aktardı, şunları kaydetti: “Avusturya’nın mevcut tüzüğünde belirgin şekilde ‘Biz İslamcı bir çatı örgütü değiliz. Biz İslam değiliz. Bizim uzaktan yakından İslam’la teolojik anlamda da tarihsel anlamda da alakamız yok. Ama içimizde Aleviliğin bütün eğilimleri kendisini ifade edebilir.’ tanımlaması var. O anlamda bir ilk. 13 yıl boyunca tırsmadan, geri adım atmadan mücadele eden arkadaşları sizlerin de huzurunda bir kez daha kutluyorum. Avusturya’da özgün, bağımsız Aleviliği kabul ettirmek büyük bir başarıdır.”

Bir dinleyicinin “Ehlibeytin resimlerini, İslami söylemleri kaldırabiliyor musunuz? Siz de insanları kandırıyorsunuz.” tepkisine Öker, AABF ile Avusturya Devleti arasında 50 sayfalık anlaşma olduğunu ve orada her şeyin açık olduğunu bildirerek yanıt verdi. Öker şöyle devam etti: “AABF ile Avusturya Devleti’nin anlaşmasının 50 sayfalık içeriği var. Anlaşmanın içeriği henüz Türkçe’ye çevrilmedi. Dinleyicilere yalan yanlış bilgi vermeyelim. İftira etmeyelim.”

‘İSLAM MASKESİNİ ÇIKARINCAYA KADAR…’

Öker’in ardından AABF Başkanı Özgür Turak söz aldı. Turak, Avusturya’da Alevilerin İslam Yasası altında tanınarak birtakım haklara sahip olduğunu ancak kendileri için bunun yeterli olmadığını anlattı. Turak, İslam Yasası altında tanınmak istemediklerinin altını çizdi. “Bize göre İslam Yasası’nın Türkiye’deki Diyanet İşlerinden hiçbir farkı yoktu… İslam Yasası’nda üç grubu tanıdılar. Sunniler, Şialar, Aleviler. Türkiye’de nasıl kırmızı çizgimiz Diyanet’se, Avusturya’da da bunu kabul etmemiz mümkün olamazdı. Bizim inancımızın olmadığı, kendisini bulamadığı, yani o İslam’ın dar kalıpları içinde kendisini tanımlayamayan bir inançtan bahsediyoruz.” dedi.

Turak sözlerini şöyle sürdürdü:

“Şu anda Avusturya’da Hristiyanlık, İslamiyet, Yahudilik ne ise; mevcut Avusturya’da bilinen 17 din var, onlar ne ise biz de bu ölçülerde tanınmış kendine özgü bir inancız. Bunun Türkiye’ye ışık tutması lazım. Alevilik Avusturya’da şimdi İslami bir yapılanma değil, kendine özgü bir inanç… 5 adet bilirkişi raporu hazırlandı. Bu raporlarda Ali kültüne rağmen Aleviliğin kendine özgü bir inanç olduğu ortaya koyuldu. Biz çatı örgütü olarak Alevi inancına mensup tüm insanları barındırmakla yükümlüyüz. Avrupa’da olsun Türkiye’de olsun Alevilerin örgütlenme tarihi 30 yılı geçmiyor. Bu süre içerisinde yüzyıllardır kendisine İslam maskesi takmış olan bir inancın ya da toplumun, o maskeyi yüzünden çıkarıncaya kadar belli ölçekte aydınlanması, onun da gerekli ortamlarda zamanında aktarılması gerekiyor. Bunun için de gereken en bariz en net şey yasal zeminde Alevi inancının hukuki anlamda kazanımlarıdır. Bu kazanımların üzerine adım adım çalışmalar yürütülecektir. Akademisyenler, tarihçiler ve inanç önderleriyle beraber, tabi toplum da rızalığını verdiğinde bütünlüğü sağlayacağız.”

‘RİTÜELLER AYRI DİN OLDUĞUNU GÖSTERİYOR’

Turak’ın ardından AABF Onursal Başkanı Mehmet Ali Çankaya da düşüncelerini bildirdi. Çankaya, “AABF iki şey başardı. Bir Avusturya’nın Alevileri İslam Yasası’na alıp Müslüman ülkelerle arasını bozmaması. İki Avusturya’daki Millî Görüşçülerin de desteğiyle Aleviliği İslam’ın yedeğine düşürme hedefi. Siyasal İslam yenildi. Avusturya Devleti de hatasını anladı, yanlışını düzeltmeye çalışıyor… Birileri hala biz İslam kırıntılarından kurtulmak isterken illa İslam varmış gibi sözler söyleniyor. Bizim tüzüğümüz de açık, yaptığımız işler de açık. Bu başarı ülkelere emsal teşkil edecektir.” ifadelerini kullandı.

Bir dinleyicinin “Ali’nin mücadelesi gerçek bir adalet mücadelesi miydi? Niçin Kureyş aşiretinin peşinden gidiyoruz? Kerbela vakasını mazlumun hakkının arandığı bir olay gibi iddia ediyorsunuz. Bu İslam güzellemeleriyle devam ederseniz siz Avusturya’da fazla da bir şey kazanamazsınız.” yorumunu da Özgür Turak değerlendirdi: “Alevi ritüellerinin başında gelen çerağ yakma ritüeli zaten İslamiyet’e karşı apayrı bir din olduğunu göstermektedir. Sen İslamiyet’te çerağ yakarsan, sen İslamiyet’in nefeslerini bağlama eşliğinde yürütürsen, zaten sen o dine mensup olmadığını göreceksindir. Belki Türkiye’de bunu göremeyen arkadaşlarımız var. O coğrafyada yaşadıklarından dolayıdır ama Avrupa’da ve diğer demokratik ülkelerde bu böyledir.”

‘EHLİBEYT, HZ. ALİ, 12 İMAM HEPSİ KONUŞULMALI’

Özgür Turak, İslam dışı Alevilik projesinin önce hukuksal kazanımlarını tamamlaması gerektiğini, inanç tartışmasının sonrasının işi olduğunu vurguladı. Turak şöyle bitirdi: “Az önce birçok arkadaşımız teolojik ve teososyolojik olarak konular açtılar. Evet bunların konuşulması lazım, hem fikiriz. Aleviliğin içindeki Ali kültünün ne olduğunu, Ehlibeyt’in ne olduğunu, 12 İmamların ve diğer 7 ulu ozanın bunların hepsinin konuşulması lazım. Ama bunları konuşacak yerin zeminini, haneyi oluşturamadığınız zaman; siz bu haneyi İslam teolojisi üzerinde konuştuğunuz zaman o zaman siz bu inancı hiçbir yere getiremezsiniz.”

“İlk önce bu zemini oluşturacaksınız. Bu zemin nedir, kendi evinize alacaksınız. Kendi eviniz nedir, Aleviliğin kendine özgü olduğu konusunda mutabık olduğunu söyleyeceğiz. Ve bunun üzerine Aleviliğin tüm ülkelerde özerk bir şekilde temsil edilmesini sağlayacağız. İlk önce bu hakkı elde edeceğiz. Bu hakkı elde ettikten sonra akademisyenlerin, tarihçilerin, inanç önderlerinin alan çalışmaları Aleviliğin içindeki temel teolojik konuları belirleyecek kişiler olacaktır. Yani yapacağımız ilk şey yasal zemini kazanmak. O yasal zeminle adım adım Aleviliğin gerçek anlamda yaşanması gereken değerlerinin kazanılması mücadelesine destek olmaktır. Bizler bugün itibariyle sizin tüzüğünüzde ve çalışmalarınızda şu var, bu var, Ali var, Muhammed var, Hünkâr var, Pir Sultan var olgularına girdiğimiz zaman bu işin içinden çıkamayız. Herkes bu ölçekte şapkasını önüne almalı.”

HDP’Lİ ÖKER'DEN KIŞKIRTMA SÖZLERİ

AABF toplantısının kapanışını HDP Alevi Masası Sorumlularından Turgut Öker yaptı. Öker, ABD’nin raporlarına yansıyan, Türkiye için planladığı kaos planına hizmet edecek benzetme ve çağrılarda bulundu. Öker, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı Kerbela’da Hz. Muhammed’in torunu ve Hz. Ali’nin oğlu Hz. Hüseyin’i ve taraftarlarını öldüren Emevi Sultanı Yezit’le bir tuttu. Olmayacak senaryolar öne sürdü. Öker, “Biz Aleviliği herhangi bir devletin yedeğine sokmamayı esas aldık. Devleti kutsamayan bir çizgi geliştirdik. Çalışmalarımızda bu devletin Avrupa’daki Aleviler üzerindeki hegemonyasını ortadan kaldırdık… Türkiye’dekilerin, baştaki ‘Yezit’ dahil kudurduğu nokta göbek bağımızı kesmiş olmamızdır. Bize yönelik hiçbir söz söyleme hakkına sahip olmamaları onları kudurtuyor.” diye konuştu.

‘BU YEZİT ZİHNİYETİ KAZANIRSA…’

Öker şu ifadeleri kullandı: “Yani bizim konfederasyonumuz Aleviliği İslam dışı görüyor, bütün üyelerimiz de böyle görecek gibi bir faşizan yaklaşıma yönelmedik. Fakat hepimizin kişisel olarak teolojik değerlendirmelerimiz var. İslam içi görenleri devletin kucağına itecek bir sorumsuzluğa giremezdik, girmememiz de gerekiyordu. İyi ki de girmedik… Türkiye açısından Alevi toplumu olarak bir ölüm kalım yılına girdik. Önümüzdeki bir yıl final yılı. Eğer bu Yezit zihniyeti önümüzdeki seçimlerde tekrar bir 5 yıllığına iktidarını sürdürürse Türkiye’de normal koşullarda bizim Aleviler olarak kalma şansımız yok. Bütün arkadaşlarımızın haklı olarak tepki gösterdiği Dersim’deki Diyanet levhası, sadece Dersim’le sınırlı kalmaz. Türkiye’nin dört bir tarafında nerede Alevi yaşıyorsa devletin gücüyle, faşizan gücüyle, kolluk kuvvetlerinin gücüyle bütün cemevlerinin kapısına bunlar asılır.”

“O nedenle de teolojik bir tartışmaya girip Alevi toplumunu binbir parçaya bölüp bu Yezit zihniyetinin ekmeğine yağ sürme yerine hiçbir Alevi’yi dışarıda bırakmaksızın, hiçbir Alevi’yi bu Yezit zihniyetinin tuzağına düşürmeksizin topyekûn Alevilerin temel sorunlarında bir arada mücadelesini örgütlememiz lazım. Diyelim kim ki bugün Alevi toplumun bin bir parçaya bölünmesine hizmet ediyorsa bence hainlik yapıyor… Alevi toplumunu bugün bu Yezit iktidarını alaşağı etme konusunda, kendi dışındaki bütün toplumsal dinamiklerle, nasıl bu karanlığı aydınlığa çevirebiliriz ona kafa yormamız lazım.”

NE OLMUŞTU?

Avrupa’da Alevileri bölmek ve Türk milletinden koparmak için devreye sokulan ‘İslâm dışı Alevilik’ projesine Almanya’nın Kuzey RenVestfalya Eyaleti’nden sonra Avusturya da katılmıştı. Alevilik, Avusturya’da İslam’ın bir kolu olarak görülüyor ve Alevi cemaatinin talepleri doğrultusunda oluşturulmuş özel haklarla İslam Yasası hükümlerine tâbî tutuluyordu. Avusturya’da Aleviler için belirlenmiş haklar olmasına rağmen AABF, mevcut statünün Aleviliği İslâmiyet’in içinde kabul etmesine karşı çıkıyordu. 21 Nisan’da AABF girişimlerinin sonuç verdiğini, Avusturya Devleti’nin Aleviliği İslâm dahil tüm dinlerin dışında ‘kendine özgü bir inanç’ olarak tanıyacağını duyurmuştu. AABF yöneticileri kararı “Aleviliğin inanç ve yaşam alanı hiçbir dinle doğrudan kesişmez. Alevi mitolojisi, felsefesi ve ritüel dünyası İslam dahil birçok dinle ayrışır.”, “İslam kırıntılarından kurtulacak bir Alevi hareketinin öncülüğünü yaptığımızdan dolayı gururluyuz.” cümleleriyle değerlendirmişti. AABF’ye ve Avusturya Devleti’nin kararına 264 Alevi kuruluşu ve onlarca Alevi Dedesi tepki göstermişti.