Milliyet'ten Abdullah Karakuş'a konuşan Oktay, Ege adalarının silahsız olmasının Türkiye’nin kırmızı çizgisi olacağını belirterek, "Bununla ilgili girişimler başladı. Ege adalarının silahlandırılması Türkiye açısından asla kabul edilemez. Bunun için ne gerekiyorsa yapılacaktır. Hukuki girişim için yasal anlamda çalışmalar fiilen başladı" dedi.
İlgili yazı şu şekilde:
Doğu Akdeniz ısındı.
Bölgede ABD, Rusya, Avrupa ülkeleri ve bazı Arap ülkeleri oyunlar peşinde.
Ege adalarıyla ilgili de kırmızı çizgileri olacağını belirten Oktay, yeni adımlarını şöyle anlattı:
“Bununla ilgili girişimler başlamıştır. O da 100 yıl önceki anlaşmalardan kaynaklanan Ege’deki adaların silahsızlandırılmasıdır. Yani yapılan anlaşmalara aykırı olarak baktığımızda Ege adaları silahlandırılmıştır. Bu Türkiye açısından asla kabul edilemez. Bunun için ne gerekiyorsa yapılacaktır. Şu anda da zaten bu çerçevede hukuki girişim için yasal anlamda çalışmalar fiilen başlamıştır.”
Girit ile ilgili de konuşacakları çok konu olduğunu belirten Oktay, “Girit, Müslüman halkın yok edildiği soykırıma uğratıldığı bir yerdir. Girit birçok illegal oyunlarla Yunanistan’a ilhak girişimlerinin olduğu yerdir” dedi.
YUNANLILARIN OYUNU TUTMAZ
- Akdeniz’de oyunlar oynanıyor, şu anda tablo nedir?
Bir Kıbrıs boyutunda bir de Doğu Akdeniz genelinde oynanmaya çalışılan bir oyun var. Türkiye bugün bölgesel bir güç haline geldi. Dolayısıyla Akdeniz’de bize ne oyun oynamaya çalışırlarsa çalışsınlar tutmayacağı aşikâr. Oynanan oyunun özeti bu harita (haritada anlatıyor). Düşünün Mersin’den yola çıktınız Akdeniz’den direk geçme şansınız yok. Hatay, Suriye’den dolanıp öyle gideceksiniz. Lübnan’dan Mısır’dan İsrail’den açık denizlere çıkacaksınız, yapabilirseniz. Türkiye’nin böyle bir şeye evet demesi mümkün mü? Diğer tarafa baktığınız zaman da zaten 100 yıldır oynanan başka bir oyun var. Şöyle Ege adalarına baktığınız zaman neler yaptıklarını çok net görüyorsunuz. Sonrasında da Yunanlılar aracılığıyla oynanmaya çalışılan ikinci bir oyunu yıllarca Türkiye görüyor ve mücadelesini veriyor. Bütün bunlar gösteriyor ki hem Akdeniz’de hem Ege’de Türkiye’yi bir ana karaya hapsetme, Doğu Akdeniz’den dışlama projesini görüyoruz. Girit ve Kıbrıs oyunları da aynı. Ege adalarına ve Kıbrıs’a baktığınızda doğal bir sürecin olmadığını çok net görüyorsunuz. Kuşatma harekâtı olarak görüyorsunuz. Girit’teki Müslüman Türk varlığının yok edilmesi. Soykırımı görmek istiyorlarsa Girit’e baksınlar. Soykırımı görmek istiyorlarsa 1960 ve sonrasındaki Kıbrıs’a baksınlar. Türkiye bu oyunu gördü, bugünlerde Türkiye’nin yaptığı, Cumhurbaşkanımızın liderliğinde zaten olmayan bu haritanın yırtılıp atılmasıdır. Libya ile imzaladığımız anlaşma ile bu haritanın fiilen yırtılıp atılmasıdır. Bir hat çizmemizi sağlayan bir olay sadece Türkiye ve Libya ile ilgili de değil onun doğusunda da Rum kesimi üzerinden oynanmaya çalışılan enerji politikaları üzerinden oynanmaya çalışılan diğer bazı ülkelerin de iştirak ettiği oyunların tamamının bozulması anlamına geliyor.
FRANSA, RUMLARIN VE YUNANİSTAN'IN OYUNCAĞI
- Libya’da sonuç alabilirler mi bu ittifaklar?
Türkiye’nin olmadığı bir senaryonun uygulamaya dönüşmesi mümkün değil. Bir darbeci ve diktatörle ile sonuç almaya çalışıyorlar. Meşru hükümet karşısında bir diktatörü desteklediler. Onun aracılığıyla Libya’da özellikle bizim yaptığımız anlaşmadan sonra bu anlaşmanın iptali anlamına gelecek kafalarınca bir şeyi uygulayabileceklerini düşündüler. Türkiye buna müsaade etmedi, etmeyecek de zaten. Fransa akla hayale gelmeyecek oyunlar peşinde, Yunanistan ve Rumların oyuncağı olmuş durumda. Mısır başka ülkelerin oyuncağı olmuş durumda. BAE’nin Rusya’nın oyuncağı olmuş durumdalar. Fransa coğrafyası olarak nerede olduğunu da bilmeyen bir ülke konumunda şu anda. AB’nin de kafasını karıştırmıştır Fransa. Bir NATO müttefiki olan bir ülkenin hemen sınırlarının karşısındaki oluşumu göremeyecek kadar Türkiye korkusu gözlerini kör etmiştir Macron’un ve Fransa’nın. Yani bir an önce kendilerine gelmesi AB’nin de çıkarınadır. Dolayısıyla Türkiye orada olacaktır, 500 yıldır yaşamışlığımız ortak değerlerimiz var. Ayrıca meşru hükümetin daveti var. Türkiye elindeki yetkileri gerektiği zaman tereddüt etmeden kullanır.
KENDİ OYUNLARININ ALTINDA KALIRLAR
- Şimdi de Ermenistan gelişmeleri var, farklı noktalarda farklı sorunlar mı çıkarılıyor?
Yapsınlar. Biz her olayı kendi çerçevesi içinde yönetmeyi çok iyi öğrendik. Birden fazla olayın olması bizim dikkatimizi dağıtmaz artık. Bunu dünyanın anlaması gerekiyor. Bu bizi etkilemiyor. Her olayı kendi çerçevesinde hallederiz. Dikkatimizi dağıtmaz. Öyle bir beklentileri varsa boşa bekliyorlar. Türkiye buradan da kazançlı çıkar. Oyun kurmaya çalışanlar kendi oyunlarının altında kalır. Terörü destekleyerek ihya olan dünyada hiçbir devlet görülmemiştir. Er veya geç terör tekrar döner onu vurur.
DOĞU AKDENİZ SAVAŞ ALANI DEĞİLDİR
- Türkiye’ye yönelik planı olanlara ne çağrıda bulunursunuz?
Türkiye’yi ana karaya hapsetmek isteyenlere karşı onların planlarını yırtarak meydan okuduk. Meydan okurken şunu ifade ediyoruz; Türkiye bölgede barış ve refah seviyesinin artırılmasını istiyor. Dolayısıyla Doğu Akdeniz savaş alanı değildir. Doğu Akdeniz birlikte hareket edildiğinde refahın artırılabileceği, ortaya çıkacak zenginliklerin paylaşılabileceği ve bölge halkının gelişebileceği bir fırsat alanıdır. Türkiye bunu anlatıyor. Bırakın ayak oyunlarını, buyurun Türkiye’nin masaya oturmayacağı hiçbir ülke olamaz. Otururuz, konuşuruz. Kazankazan ilişkisi. Türkiye bu duruşunu bütün dünyaya ilan ediyor. AB’ye de ABD’ye de Rusya’ya da bölge ülkelerine de bunu net ifade ediyoruz.
İŞTE KIRMIZI ÇİZGİLERİMİZ
- Türkiye’nin kırmızı çizgileri nelerdir?
Türkiye bir ana karaya hapsedilemeyecek kadar büyüktür. Türkiye nefesi kesilemeyecek kadar büyüktür, geniştir. Biri onu denemeye kalkarsa kendi nefesi kesilir. Kendisi nefes alamaz hale gelir. Dolayısıyla Akdeniz bizim mavi vatanımızdır, mavi vatanımızda bizim kırmızı çizgimizdir. Kırmızı çizgilere baktığımızda Kıbrıs vardır. Özellikle Kıbrıs Türk toplumunun olduğu siyasi ve egemen eşitlik temeline dayanmayan hiçbir çözümün ve aynı şekilde doğal zenginlikler olarak kabul edebileceğiniz olası keşfedilen zenginliklerin adil paylaşımı bizim orada kırmızı çizgimizdir. Ve Türkiye KKTC üzerinden orayla yapmış olduğu anlaşmalar çerçevesinden elde ettiği hakları sonuna kadar kullanması kırmızı çizgimizdir.
Bir diğer kırmızı çizgimizde Libya ile yaptığımız münhasır ekonomik bölgeye dair anlaşma. Ve orada oluşturduğumuz hat kırmızı çizgimizdir. Onun ihlaline de asla ve asla müsaade etmeyiz.
Yine o bölgede başka bir kırmızı çizgimiz olacaktır. Ve bununla ilgili girişimler başlamıştır. O da 100 yıl önceki anlaşmalardan kaynaklanan Ege’deki adaların silahsızlandırılmasıdır. Yani yapılan anlaşmalara aykırı olarak baktığımızda Ege adaları silahlandırılmıştır. Bu Türkiye açısından asla kabul edilemez. Bunun için ne gerekiyorsa yapılacaktır. Şu anda da zaten bu çerçevede hukuki girişim için yasal anlamda çalışmalar fiilen başlamıştır.
Girit Müslüman halkın yok edildiği soykırıma uğratıldığı bir yerdir. Orası da baktığınız zaman birçok illegal oyunlarla Yunanistan’a ilhak girişimlerinin olduğu yerdir. Dolayısıyla orada da konuşacağımız konular vardır.
KIBRIS SORUNUNU ÇÖZMEK İSTEMİYORLAR
- Kıbrıs sorunu çözülmek istenmiyor mu bazı ülkeler tarafından?
Kıbrıs Türklerin elinden alınan, gasp edilen bir adadır. Ama hem KKTC hem Türkiye çözüm arayışlarını hiçbir zaman bırakmadı. İyi niyetli çözüm arayışları içinde oldu. Kendi toprağı olan ve bölgenin turizm merkezi olan Maraş’ı bile iyi niyet göstergesi olarak kapalı tuttu. 46 yıl. Böyle bir şey kabul edilebilir mi? 2004’te Annan Planı ile çözüm arandı. Ama reddeden Rum tarafı oldu. Aslında cezalandırılması gerekirdi. Ama AB ödüllendirdi onları. AB yalan söylüyor. O günde yalan söyledi, bugünde yalan söylüyor. AB’nin ve dünyanın niye çözmek istemediğini haritaya bakarsanız çok rahat anlarsınız. Kıbrıs sorununun çözülmemesi Kıbrıs halkının aleyhinedir. Çözülmemesi kimin lehinedir? 5’li 7’li oluşumlara bakın. İsrail, Mısır, Yunanistan, Rum kesimi, BAE. Bunların çoğu kukla. Bunlar gerçek aktörler değil. Bunlara da bir şey bırakılacağını düşünmüyorum. Asıl orada dünya devi olan, menfaat sağlayacak taraflar var. Onlar buraların çözülmesini istemiyor. Orada söz sahibi olmak istiyor. Çözülmeyince Rum kesimine gidip ‘bak seni koruyacağım ha, bak Türkiye var ha’ diye bir tehdit aracı peşinde. Böyle bir tehdit olmasa Rum kesimi adanın zenginliklerini niye Fransa ile, İngiltere ile, ABD ile, AB ile, İsrail ile paylaşsın. Kendisi çıkarır ve yerel halkın faydasına kullanır. Dünyanın en gelişmiş ülkelerinden biri olur. Ama müsaade ederler mi buna? Etmiyorlar. Şöyle bir dünyaya bakın. Doğal zenginlikleri olup da yerel halkın refah içerisinde yaşadığı kaç tane ülke bulabilirsiniz. Venezule'ya bakın. Dünyanın en zengin petrol yataklarının olduğu ülkenin vatandaşı neredeyse açlıktan kıvranıyor, kıvrandırılıyor. Afrika’ya, Ortadoğu’ya, Suriye’ye bakın. Rum tarafında oynanan oyun benzer bir oyundur. Kıbrıs Rum kesimi bu oyuna düşmüştür. Bir an önce uyanmalı ve adanın zenginliklerini adanın halkı kullanmalıdır.
İLELEBET BEKLEMEYECEĞİZ
- KKTC’de ‘ilelebet beklemeyiz’ mesajı verdiniz?
Tabii ki, Türkiye Annan Planı’na kadar evet demiştir. Sürekli çözüm için adım atmışız. Ama bu ilelebet bekleyeceğiz anlamına gelmez, beklemeyeceğiz de zaten. Hem KKTC’nin çıkarları açısından hem Türkiye’nin çıkarları açısından baktığımızda bizim ilelebet bekleme lüksümüz olamaz. Oynanan oyunları biz çok net görüyoruz. Sürekli analiz ediyoruz. Ve ona müsaade etmeyeceğimizi de çok net ifade ediyoruz. Gereğini de yapıyoruz. Gereği nedir? Bir doğal zenginlikler mi var? Peki o zaman orada bir devlet vardır. KKTC. Türkiye olarak tanıyoruz. KKTC ile yaptığımız bir anlaşma vardır. O anlaşma çerçevesinde doğal zenginliklerini benim de arama hakkım vardır. Bunu sözde bırakmıyoruz, bunun gereğini yapıyoruz. Şimdi sondaj faaliyetlerine geçmiş durumdayız. Türkiye kendi sondajını da kendi yapabilen bir ülke. Şu anda da 3 tane sondaj gemimiz var. Yavuz, Fatih, Kanuni. Babalar gibi de sondajımızı yapıyoruz, yapmaya da devam edeceğiz. Buradan bir şey çıkarsa da bunu zaten Kıbrıs Türk halkının refahı anlamında kullanacağımız, değerlendireceğimiz bir doğal zenginlik olacaktır.