Türkiye Liseliler Birliği (TLB) Genel Başkanı tarafından yapılan açıklamada şunlar kaydedildi:
Bu açıklamayı dünyanın tüm ezilen ulusları adına yapıyoruz.
Bilindiği üzere geçen gün yapılan BM zirvesinde konuşan Greta Thunberg, Batı medyası üzerinden zorla dünya gündemine sokuldu. Greta ve 15 genç, 2014’te imzalanan protokole dayanan bireysel başvuru hakkını kullanarak Türkiye’nin yanı sıra Atlantik’ten kopan ve Avrasya’ya yakınlaşan Fransa, Almanya, Brezilya ve Arjantin’i BM’ye şikâyet etti. Çevre kirliliği üzerinden insan ölümlerinin sorumlusu olarak Türkiye’yi hedef aldılar. Dostoyevski’nin dediği gibi elbette “Herkes her şeyden sorumludur” ancak BM kürsülerinden ülkemizin hedef gösterilmesi, asıl sorumluların ve asıl sorunların üzerini örtme çabasından başka bir şey değildir.
Kavgada önden çocuk yollamak meşhur bir taktiktir ancak “koca koca” devletlerin bu taktiği kullanması acizliğin ifadesidir.
Batı, “aktivist” sıfatlı sözde kahramanlar yaratmak istemektedir. Yarattığı “aktivist”leri kürsülere çıkarmakta, gazetelerinin manşetlerinden, televizyonlarının en kıymetli saatlerinden gündeme sokmaktadır. Neoliberal vakıflar tarafından beslenen bu “aktivist”leri çok iyi tanıyoruz. Bu aktivistler, sistem karşıtı görünen, küresel sermayenin çıkarlarını koruyan “duyarlı” taşeronlardır. Isıya duyarlı güdümlü füze gibi, antiemperyalizme, milli devletlere, mazlum uluslara duyarlı güdümlü muhalifler olarak hareket etmektedirler. Türkiye’de de Batı fonlu dernekler üzerinden yayılmaya çalışılan “aktivist” kimliğini reddediyoruz. Türk gençliği aktivist değil devrimcidir, Jön Türk’tür. Batı bizi iyi tanır.
Açıklamamızın hedefi Greta Thunberg’in şahsı değildir. Sözümüz, 16 yaşındaki Greta Thunberg’i kullanan, istismar eden küresel efendileridir. Onlara, okuttukları konuşma metni üzerinden sesleneceğiz.
Burada olmamız gerekiyordu ve buradayız. Okulumuzda olmamız gerekiyordu, okulumuza gittik ve okul çıkışı burada toplandık. Yüz binlerce çocuk silahların gölgesinde okuluna gidiyor, ölmediği için kendisini şanslı sayıyor. Batı’dan dünyaya yayılan uyuşturucu batağında on binlerce gencin hayatı kararıyor. Ve siz, Türkiye’yi insan ölümlerinden sorumlu tutuyorsunuz. Nasıl cüret edersiniz?!
Boş sözlerinizle, ikiyüzlü timsah gözyaşlarınızla milyonlarca çocuğun hayatını çaldınız. Milyonlarca insanın hayatına kıydınız. Evet, Greta, sen şanslısın. Yelkenli teknen ile okyanusu geçerek BM iklim zirvesine katılabiliyorsun. Kürsülerden konuşabiliyorsun. Türkiye’yi şikâyet edebiliyorsun. On binlerce mülteci senin kadar şanslı olmadığı için şişme botlarla denizde boğuluyor. Kıyıya vuran bebekler, kıyıya vuran balıklar kadar dikkatinizi çekmiyor.
Ekosistemin çöktüğünü, kitlesel yok oluşun başlangıcında olduğumuzu söylüyorsunuz. Irak’ta, Suriye’de, Filistin’de, Yemen’de, Libya’da ve Türkiye’de Amerika’nın desteklediği, Avrupa’nın kayırdığı terör örgütleri yüzünden yıllardır kitlesel ölümler gerçekleşiyor. BM’nin ve komisyonlarının gözleri bu ölümleri görmemektedir.
Masal diye küçümsediğiniz ekonomik büyüme, mazlum milletlerin direncidir, başkaldırısıdır. Her alanda üreterek tam bağımsızlık yolunda önemli adımlar atan Türkiye’nin hedef alınması boşuna değildir. İnsan hakları, hayvan hakları ve çevre sorunları, küresel sermayenin mazlum uluslara yaptırım kılıfından başka bir şey değildir. Ne zamanki Batı saltanatı sarsılmakta, bu kavramlar o zaman akıllara gelmekte, kürsülerde dile getirilmektedir. Sorunuzu tekrar iade ediyoruz:
“Nasıl cüret edersiniz?”
Sizin için 30 yıldır olabilir ama bizim için bilim yüzyıllardır net. Batı’nın kan gölüne çevirdiği Ortadoğu ki bu bölgenin adı Batı Asya’dır, bilimin, kültürün ve sanatın beşiğidir. Elinizde milyonlarca insanın kanı, tahrip ettiğiniz yüzlerce medeniyetin kalıntıları varken, ülkelerini yaşanmaz hale getirip beyin göçü aldığınız bilim insanı ve sanatçılara yaslanarak bizi yargılamaya “Nasıl cüret edersiniz?”
Gerçekten insan hakları, çocuk hakları ve çevreye duyarlıysanız gözleriniz önce bunları görmeli, diliniz önce bunları söylemeli, (varsa) vicdanınız bunun için sızlamalı. Kürsüleriniz, gazeteleriniz, televizyonlarınız bu sorunlarla yankılanmalı.
Türk gençliğinin gözü üzerinizdedir!
Elbette çevre sorunlarına herkesin duyarlı olması gerekir. Bu duyarlılık, savaşlardan ve silahlardan ayrı da düşünülemez. Başta Amerika olmak üzere emperyalizm ve işbirlikçileri tarafından ezilen ulusların coğrafyasında çıkarılan savaşlar, uluslararası sularda denenen hidrojen bombaları, ülkeleri teslim almak için atılan atom bombaları, çevre duyarlılığı olanların hesaba katması gereken öncelikli unsurlardır. Yine, kişi başına düşen karbon salınımı sıralamasında ilk 3 sırayı Amerika, Avustralya ve Kanada açık arayla doldururken, bir iklim değişikliği zirvesinde bunları göz ardı etmek ancak insanlığı yanıltmakla açıklanabilir. Bu ülkeler içerisinde sözleşme tarafı olmaması, onları eleştiriden muaf bırakamaz. Hatta sözleşmeye taraf olmamaları başlı başına bir eleştiri konusudur. Emperyalist ve işbirlikçi ülkeler, çevre konularından kaçmaktadırlar.
Batı, teröristlere her gün tırlar dolusu silah yardımı yapmaktadır. Bağdatlı, Filistinli, Yemenli, Libyalı çocukların tepesine yağan bombaların sıcaklığı küresel ısınmadan daha az yakıcı değildir.
Greta’nın şu sözlerine katılıyoruz ve kendi anlamımızı yüklüyoruz: Dünya uyanıyor. Ve değişmek istiyor, beğenin ya da beğenmeyin.
Evet, bugün mazlum uluslar uyanmaktadır. Amerikan emperyalizmi ve İsrail siyonizminin, Avrupa ortaklığının çürümüş köhne düzenleri çöküyor. Bilimde, sanatta, sporda, edebiyatta, sinemada, ekonomide ve siyasette Asya’nın paylaşımcı ve barışcıl dünyası öne çıkıyor. Suriye’de, Irak’ın kuzeyinde, Akdeniz’de kurulan birlik tüm dünyayı sarıyor sarmalıyor. Artık dünya BM kürsülerinden, Cenevre’den, Paris’ten değil, Astana’dan, Tahran’dan, Soçi’den, Moskova’dan, Pekin’den, Ankara’dan şekillenmektedir. Yeni dünya, tıpkı dün olduğu gibi, emperyalizmin en sağlam mevzilerinde, en saldırgan siperlerinde kuruluyor. Medeniyetin ekseni doğduğu topraklara kayıyor. Birleşmiş Milletler’in ne sözde çevrecilik sopası, ne sözde insan hakları sopası Türkiye öncülüğünde mazlum ulusların uyanışını, askeri ve iktisadi kalkınma hamlelerini durduramayacaktır. Mustafa Kemal’in Yurtta Barış Dünyada Barış sözünü çok iyi bilirsiniz. Biz aynı zamanda “Ya istiklal ya ölüm.” diyen bir milletin çocuğuyuz. Gerçek barış, devletlerin bağımsızlığı, milletlerin kurtuluşuyla mümkündür ve bugün biz o barışı inşa ediyoruz. Bu bilinçle kendimize güveniyoruz ve herkesi bu yeni dünyayı birlikte kurmaya davet ediyoruz. Goethe’nin 200 yıl önce Avrupa’dan yaptığı çağrıyı yineliyoruz:
"(…) batı alevler içinde…
Taçlar parçalanıyor, tahtlar yıkılıyor.
Kaç, erenlerin havasını solumak için
Doğu’ya, tan yerine git…"