İzmir Konak'taki bir okulda canlı yayın yapan Halk TV muhabiri bir veliye okuldan memnun kalıp kalmadığını sordu. Okuldan ve öğretmenlerden çok memnun olduğunu belirten velinin cevabı üzerine Halk TV sunucusu İsmail Küçükkaya, 'Tamam uzatmasın' diyerek yayını kesti.
Halk TV gazeteciliği:
Uzatmasın!
İsmail Küçükkaya’nın programında okul önünden yayın yapılıyor. Küçükkaya muhabirden, vatandaşa mikrofon uzatmasını istiyor. “Talebiniz nedir?” deniliyor. Veli, “Talebim yok. Okuldan çok memnunuz. Öğretmenlerimize çok güveniyoruz.” yanıtı veriyor. Bunun üzerine muhabir, “Burada yol çift akışlı bu endişe verici. Veliler daha önce tek şeritli olmasını istedi. Sizin buna benzer talebiniz var mı?” sorunu yöneltiyor. Veli bu kez de, “İstediler ama olabileceğini zaten sanmıyorum. Senelerdir çift olarak kullanılıyor. Ben doğduğumdan beri burada yaşıyorum.” diyor. İsmail Küçükkaya, stüdyodan muhabire sesleniyor: “Tamam, uzatmasın!”
Halkt TV’nin gazeteciliği bu. İstemediği yanıtı alınca “uzatma”…
“Bunun adı gazetecilik değil gaztenekecilik” dediğimiz duruma güzel bir örnek oldular.
Erkek ve kadına çarpık bakış
ne zaman sürmanşetten inecek
Şu bir gerçek: Magazin okutuyor.
Dedikodu, laf dalaşı, kim kiminle ne yapmış… Gündeme gelmenin kolay yolu, “tartışma” çıkaracak çıkışlar yapmak. Eh, ünlülerimiz de bunun ekmeğini bol bol yiyor. Hani, reklamın iyisi kötüsü olmaz hesabı…
Magazinin bu kadar çok tercih edilmesinin sebebi, basının tercihi.
Ünlüler söyler ama basın bunu dinler de baş köşelere taşırsa işte sorun orada. Sistem kurulmuş. En ünlü gazetelerimiz, isimliklerinin üstüne, yanına, sağına soluna hep bu haberleri serpiştiriyor. Sitelerde de en çok bunlar “tık”lanıyor.
Türkiye’nin sorunları hak getire.
Günümüzün afyonu, magazin kültürü. Ver kitleye uyut.
Bakın bir örnek daha:
Hürriyet’e göre Yeliz Yeşilmen yeni bir polemik başlatmış. Hanımefendiye göre ne olursa olsun erkekler kadınları üzüyormuş. “Öyleyse” diyor, “Üzüleceksem lüks arabada üzülmeyi tercih ederim. Dubai tatiline gider üzüntünü atarsın. Öteki türlü evinde çamaşır yıkamaya devam edersin.”
Burada ne var?
1. Erkek parasıyla üzüntü atan asalak kadın.
2. Üzüntüsünü, üzenin parası üzerinden atma eğilimi gibi çarpık bakış.
3. Üretim dışında, tatillerde gezip lüks arabalara binen paracı kadın.
Yanlış anlamayın. Biz demiyoruz. Hanımefendi çiziyor bu tabloyu.
Hürriyet gazetesi de alıyor, bunu en yaldızlı yerlerinden birine konduruyor.
Mesela siz hiç gazetecilerin, feminist derneklerin basındaki bu çirkinliklere, kadını ikinci sınıf, para yiyici, zengin erkek avcısı etiketine sokanlara tepki gösterdiğini gördünüz mü? Hayır.
Bugün destanlar yazan Türk kadını var. Sporda, bilimde, hayatın içinde…
Üreten kadınlar var. Üretmek isteyip zorluklar yaşayan kadınlar var.
İşinde ileri gidebilecekken engellenen kadınlar var.
Alın teriyle kazanan kendi arabasına binen, kendi tatilini yapan kadınlar var.
Tüm basına çağrımızdır:
Gelin böyle saçma tartışmalara köşelerimizi kapatalım.
Dedikodu, laf dalaşı, kim kiminle ne yapmış… Bırakın onlara kalsın.
Biz doğru ve güzel örnekleri, kadınların dertlerini anlatalım. Onları destekleyelim.
***
Ankara’dan Washington’a iki sayfalık liste
Hande FıratHÜRRİYET
ABD Türkiye ilişkileri birçok sorunun yanı sıra Biden’ın sağlık durumundan da kaynaklı olarak uzun süredir daha çok liderler seviyesine yerine iki ülkenin bakanları ve bürokratlarınca götürülüyor. Son olarak ABD’nin Ortadoğu’dan sorumlu üst düzey diplomatlarından Siyasi İşlerden Sorumlu Müsteşarvekili John Bass, Ankara’da bir dizi temasta bulundu. ABD’nin eski Ankara Büyükelçisi görevinde de bulunan Bass’ın yoğun temas trafiğinde kuşkusuz en dikkat çekeni Dışişleri Bakanlığı yetkilileri ile yaptığı toplantıydı.
Öncelikle şunu söyleyeyim; bir Amerikalı kaynağım, “Yapılan toplantılar arasında en açık ve net olanıydı” dedi. Aslında bunu bir itiraf olarak da kabul edebiliriz. Neden diye soracak olursanız; bugüne kadar PYD/YPG terör örgütü başta olmak üzere ABD’nin Türkiye’yi hedef alan terör örgütlerine yardımları, Suriye meselesi hemen her düzeyde, üstelik kanıtlarıyla herhalde onlarca kez anlatıldı.
İki tarafın da karşılıklı pozisyonlarını açık açık anlattıkları toplantıda, Ankara bu kez beklentilerini iki sayfalık, yaklaşık 25 maddeyi bulan yazılı bir metne döktü.
Üstelik bu metin Amerikalılara verildi. Yani bir anlamda artık “Türkiye tam ne istiyor bilmiyoruz? Bazı talepler var, değerlendiriyoruz” deme şansları da kalmadı.
Ankara iki sayfalık metinde aslında Suriye ve Irak sahalarında ABD’nin terör örgütü YPG/PYD/PKK verdiği desteği, bu desteğin Türkiye’ye nasıl tehdit olarak döndüğünü gözler önüne serdi.
Metinde açık açık terör örgütüne verilen sofistike eğitimlere son verilmesi yer aldı. Bunun örnekleri de sıralandı.
Yine terör örgütüne kazandırılan kabiliyetler sıralandı, bunların da son bulması istenildi.
Dikkat çeken bir başka madde ise terör örgütüne para akışıydı. Tüm Suriye halkına ait olması gereken petrol gelirleriyle ABD tarafından terör örgütünün finanse edildiği belirtilerek, buna da son verilmesi gerektiği yazıldı.
Kısaca “Mali yardımı, petrol kaynaklarından elde edilen geliri kesin” denildi.
***
Teknoterör çağına giriş
BERCAN TUTARSABAH
Böylece teknoterör çağına girdik. Bundan sonra devletler tedarik zincirlerine özellikle de SİHA, jetler, savaş gemileri, denizaltılar ve füzeler için ithal edilen gelişmiş elektronik cihazlara; sağlık ve eğitimden boru hatlarına, ulaşımdan ev aletleri ve otomobillere kadar her tür teknolojik ürüne artık ulusal ve siber güvenlik kriterleriyle de bakmak zorunda kalacak.
Teknoterör çağında ülkelerin intranetten yeraltı kablolarına kadar alternatif bir iletişim sistemi ve altyapısını devreye sokması da zorunlu hale gelecektir.
Fakat teknoterör kartı her açıdan bir bumerang işlevi görecektir. Çünkü güvenliği ihlal edilmiş yüksek teknoloji ürünlerini kitlesel birer silaha dönüştürme imkânları sadece İsrail ve ABD'nin tekelinde kalmayacak. Diğer devlet ve örgütler de bu kabiliyete ulaşacaktır. O zaman İsrail ve destekçileri de tedarik hatlarını güvence altına almak zorunda kalacak. Dolayısıyla tedarik zinciriyle birbirine bağlı küreselleşmiş bir dünyada teknoterör stratejisi herkes için küresel bir tehdide dönüşecektir.
Aydınlık