VERYANSIN TV
Çin’in resmi haber ajanslarından Global Times, bir kişide hantavirüs tespit edildiği ve bu kişiyle aynı otobüste bulunan 31 kişiye de test yapıldığını yayınladı.
Çin’in duyurduğu bu haber tıpkı yeni tip koronavirüs (Kovid19) salgınında olduğu gibi Çin aleyhine kampanyaya dönüştü.
Hantavirüs tüm dünyada görülebilen bir virüs türü olmakla birlike Kovid19 gibi yeni ortaya çıkan ve büyük bir salgına neden olabilecek türde bir virüs değildir.
Hantavirus ise ilk defa Güney Kore’de 1978 yılında izole edilmiştir. Adını Gangwon ve Gyeonggi eyaletlerinden akan bir nehir olan Hantaan’dan alır.
KEMİRGENLERİN İDRARININ YAPTIĞI YİYECEKLERDEN BULAŞIYOR
Genellikle Amerika kıtasında rastalanılan virüsün kaynağı doğadaki fare ve benzeri küçük kemirgenlerdir. Kemirgenler virusu kanlarından temizleseler de haftalar, aylar boyu idrar ve salyalarıyla virusu etrafa saçarlar. Bu hayvanların idrar ve salyası (olasılıkla gaitası) ile dış ortama atılan virus, gıdalara bulaşarak ağız yoluyla veya çevreden toz halinde havaya saçılıp bu tozların solunum yoluyla vücuda alınmasıyla insana bulaşmaktadır. Daha nadir görülen bir diğer bulaş yolu da enfekte hayvan tarafından ısırılmadır.
İNSANDAN İNSANA BULAŞMIYOR
Hastalığın insandan insana direkt yolla bulaştığı gösterilememiştir. Bu nedenle hastaların karantinaya alınması gibi önlemlere gerek yoktur. Ancak Hantavirus ile enfekte bir hastanın kan, idrar gibi çıkartılarının doğrudan mukozalara teması ile hastalık bulaşabilir. Bu nedenle bu hastalara bakım veren sağlık personelinin standart korunma önlemelerine uyması önerilmektedir.
TÜRKİYE’DE DE GÖRÜLMÜŞTÜ
2009 yılında Türkiye’de de görülen Hantavirüs, ülkede panik yaratmıştı. Sağlık Bakanlığı, Zonguldak ve Bartın’daki şüpheli 16 vakadan 8’inde Hantavirüs enfeksiyonu olduğunu, bir kişinin hayatını kaybettiğini açıklamıştı.
BELİRTİLERİ
Hantavirüs enfeksiyonları damar çeperlerinin hasar gördüğü viral bir hastalıktır. Damar geçirgenliğinin artması ve trombositopeni sonucu hemorajik (kanamalı) belirtilerle seyredebilir.Hipertansiyona, akciğer ödemi, böbrek yetmezliği ve şoka kadar gidebilen ölümcül bir tabloya yol açabilir.
Erken belirtiler: Yorgunluk, ateş, kalça, sırt, omuz gibi büyük kas gruplarında ağrıyı içerir. Ayrıca baş ağrısı, baş dönmesi, karın ağrısı, ishal, kuma, bulantı gibi nonspesifik semptomlar da görülebilir.
Geç belirtiler: Hastalığın başlangıcından 410 gün sonra, Hantavirüs Pulmoner Sendromu tablosu gelişir.Akciğer ödemi ve buna bağlı olarak öksürük, nefes darlığı gibi geç bulguları görülür.HFRS sendromu gelişmişse: Oliguri (idrar miktarında azalma) ve böbrek yetmezliği gelişir.
Nadiren geç tablo olarak kulak ağrısı, boğaz ağrısı gibi nadir semptomlar da görülebilir.
ÇİNLİLER VAHŞİ HAYVAN MI YİYOR?
National Geographic tarafından hazırlanan “Dünya Ne Yiyor” başlıklı araştırmanın verilerine göre, Çin’de gündelik olarak en çok tüketilen gıda, yüzde 47 ile tahıl; çoğunlukla da pirinç. Etin gündelik tüketimdeki payı ise yüzde 17. Ortalama bir Çinlinin günlük aldığı kalori miktarı ise bin 451.
Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü’ne (OECD) göre, ülkede 2018 yılında kişi başı yıllık besi eti tüketimi (domuz, sığır, koyun ve kümes hayvanları) 48,9 kilo idi. Bu rakam Amerika Birleşik Devletleri’nde 99,3 Türkiye’de ise 32 kilogram. Veriler Çin’deki et tüketiminin dünyanın kalanından belirgin bir fark sergilemediğini ortaya koyuyor.
VAHŞİ HAYVANLAR GÜNDELİK TÜKETİMİN BİR PARÇASI DEĞİL
Vahşi hayvan tüketiminin ülkenin diyetinde ne kadar yer tuttuğunu rakamlarla ortaya koymak ne yazık ki mümkün değil. Vahşi hayvanlar dünyanın her yerinde farklı amaçlarla öldürülüyorlar; etlerini yemek, kürklerini ve derilerini kullanmak, ilaç yapımı, mücevherat bunlardan yalnız bazıları. Dünyadaki vahşi türlerinin yüzde 52’sinin soyunun son 50 yılda tükendiğine bakarak, Çin de dahil hiçbir ülkenin masum olmadığı söylenebilir. Kimin doğal rezervleri ne kadar tükettiğini görmemizi sağlayacak sağlıklı bir veri ise yok. Bu durum Türkiye’de de böyle. Et tüketimi ile ilgili araştırma sonuçları ve verilerde, av hayvanları dışarıda bırakılıyor, çünkü balıkçılık hariç doğadan avlanma, sağlıklı veri toplamanın tanımı gereği mümkün olmadığı bir alan. Yasadışı avlanma da cabası.
Diğer yandan Çin’in gündelik beslenme alışkanlıkları hakkındaki mevcut verilerden bir sonuç çıkarmak olası. Sosyal medyadaki yaygın yargının aksine, yılan ve yarasa gibi vahşi hayvan etleri, Çin halkının diyetinde ciddi bir yer tutmuyor. China Highlights yer alan bilgiye göre Çin’in kuzeyinde genellikle temel gıda olarak buğday ve sebze tüketiliyor; yanında kırmızı et ve deniz ürünleri tüketimi de mevcut. Çoğunlukla Müslümanların yaşadığı batı bölgelerinde ise ağırlıklı olarak helal ürünler tüketiliyor. Çin’in orta kısımlarında bol baharatlı ve soslu deniz ürünleri tüketimi yaygınken, doğuda deniz ürünleri revaçta. Tartışmalara konu olan güney ise, geçmişte çok fazla denizaşırı göç almış. Burada da sebze, tofu ve pirinç temel gıdalar.
Lonely Planet’teki bir makaleye göre de, Çin’in bölgesel yemeklerinin yanı sıra, hemen hemen bütün restoranlarda bulunabilen bazı yemekler kalamar, sazan balığı, yengeç gibi deniz ürünleri ile çeşitli mantılar ve pirinç.
SALGIN HASTALIKLAR SADECE UZAKDOĞU’DA ORTAYA ÇIKMIYOR
Peki salgın hastalıklar yalnızca vahşi hayvan yenen Uzakdoğu ülkelerinde mi çıkıyor? Hangi ülke olursa olsun, kitlesel hayvan üretimi, gerekli önlemler alınmadığı ve standartlar sağlanmadığı sürece, hastalık oluşturma riski taşıyor. Yakın tarihli birkaç salgına bakarak bunu anlamak mümkün.
İspanyol gribi ilk olarak 1918 yılında Amerika Birleşik Devletleri’ndeki askeri personelde tespit edildi.
Deli dana salgını, 1986’da İngiltere’nin güneyinde bir çiftlikte ortaya çıkmıştı.
2000’li yıllarda kuş gribi salgınının kaynağı yine Asya idi. Ancak salgına vahşi hayvanlar değil, kümes hayvanları sebep oldu.
Mevcut mevsimsel salgına yol açan domuz gribi, 2009 yılında Meksika’daki domuz çiftliklerinde ortaya çıktı.
Bugünkü salgının bir benzeri olan ve yine koronavirüs ailesinin bir mensubunun yol açtığı MERS salgını, Ortadoğu’da ve neredeyse yalnız helal gıda tüketilen Suudi Arabistan’da ortaya çıktı.