SJW yani Social Justice Warrior sosyal adalet savaşçısı. ABD’de, özellikle sosyal medyada türemiş bir kısım solcuya deniyor. Bizde de çok. Refik Halid “türedi” derdi, şimdinin çocukları duyarcı diyor. İşçi sınıfı seksenlerde sağa, derken milliyetçiliğe uzanınca geride kalan solun bir kısmı yeni özne keşfetti. Sınıf kini, onlara göre artık kimseyi ikna etmiyordu. Üstelik kimi sosyalistler ufaktan kapitalizmle evlenmişti. Graham Fuller bile “Türkiye’ye daha çok sol lazım” demişti, düşün. Bu durumda fakirlik değil dini, etnik veya cinsel azınlık; çevre, et süt işleri merkeze çekilerek yeni bir alan yaratıldı. Örneğin hiç siyasi mazisi olmayan Lori Lightfoot; sadece zenci, kadın ve eşcinsel olduğu için Şikago belediye başkanı şu an.
SJW fikriyatını en çok Radikal 2 tarzı yayınlar ithal etti. Huffington Post, Elite Daily, Guardian gibi Batı’da süreci yöneten aktörlerden çevirdikleri yazıları dolaşıma sokarak verdiler zehri. Yayılımın önemli nedenlerinden biri de aydınımızın pratikten ders alma yetisinin çoktan körelmiş olmasıydı.
Dikkat! Büyük kalabalık değildir SJW’ler. Nevşehir’deki zammın vurduğu çiftçi de, Dakota’da telef olan temizlikçi de tanımaz onları. Gel gör ki etkilidirler. Ayırt edersin hemen: Irk sosyal inşadır, kabul eder ama beyazlar şeytandır. Evrime inanır ama tüm kültürler eşittir! Azınlık üyeleri de çoğunluk kadar zekidir ama onlara iltimas geçilmelidir. Kapitalizm şeytandır ama yeni çıkan tabletler harikadır! Birtakım ilerici sebepleri, gerici yöntemlerle savunup sebebi kirletirler. Kavrayışları şudur: “Benimki doğru, çünkü ben dedim...”
SJW’nin uğraştığı meseleler çetin, hedefi büyük fakat aşması gereken dağ yüksektir. Kitlenin önyargıları, toplumun normları vardır, birbiriyle ilintili boğucu sorunlar sonra... Madem savaşçıdır, bunlarla da savaşmalıdır ama kolay mı! O zaman SJW somutun verdiği sıkıntıyla küçük mevzular bulur kendine. Mesela eşortmanla tiyatroya girilmez diye bir genci eleştiren tuluat ustası Tolga Çevik hemen hedef olur. Fakat öyle girilmez ki arkadaş! 1885’te yapılan Ses Tiyatrosu’na ayağında terlikle gelmemelisin, basit! Sahnedeki adam seni smokinle karşılıyor, asgari giyim tarzını benimsemen gerekir! Özgürlük, istediğini yapma özgürlüğü değildir. Engels, AntiDuhring’de özgürlük zorunlulukların kavranmasıdır der. St Germain Bulvarı’nda yere sakız atmayan adamın, özgürüm diye içip sarhoş olduktan sonra Moda’da sokağa kusması alçaklıktır.
SJW, azınlık bildiği herkesi korumaya adar kendini. Beyazlardan nefret eden beyaz. Bayan yerine kadın denince tüm sorun çözüldü sanmak! Kürtaj, sigorta, doğum izni, emeklilik, emzirme hakkı, erkekle eşit maaş; hepsini gece yürüyüşüyle çözerek sebebi kocasına kek götüren kadıncağıza itelemek. Bulaşığı sen yıka, barikatı biz yıkarız. Tamam, sonra?
SJW’lerde vegana, vejetaryene ya da eti azaltmaya çalışana çok rastlarsın. Kımıl zararlısı da olsa bir canlıyı öldürmeden doyulamayacağını düşünmez çünkü. Körü körüne saçma bir çokkültürcü. Mimar Sinan’dan bahsedersin, hemen “o Ermeni” der. Onu anladık canım kardeşim; Mimar Sinan, köprü, yapı, deha diyecek olursun. “Dur yahu, o Ermeni” der SJW. Günlükleri, mektupları vardır belki diye düş kurarsın. “Dur dur, Ermeni o” derler. Adamcağızın kendi bile SJW kadar takmamıştır Ermeniliğine. Bizimkinin temel özelliği sebepler yerine, sebepler yüzünden ortaya çıkan sonuçlara saldırıp çözüm beklemektir. Oysa çözüm, beklenmez, üretilir. Neden, nedensiz değildir, yıpratılması gerekir. Bir SJW’nin temel derdi her zaman bağcıyladır, üzümü ancak kırkından sonra, saçlarını kestirirken bir gün berber aynasında fark edecektir. O da belki!
Duyarlıdır SJW, öyle duyarlıdır ki “kör” yerine “görme engelli” derse bir daha bir doğuştan körün nasıl rüya gördüğünü artık düşünmeyecektir. Zenci yerine siyahi dedin miydi, günü kurtarmaya yetecektir. “Türkler” yerine “Türkiye toplumu” ifadesiyle dünyanın en büyük komünisti olunabilir.
Muhakkak LGBTİ+ ve diğer harf ve işaretleri savunur (sanki biz geriye kalanlar hepsini asalım diyormuş gibi) fakat eşleri ve kendileri bir kazada öldü diyelim, geride kalan çocuklarını LGBTİ bir aile evlat edinsin isterler mi? Bu konuda hiç düşünmemiştir.
Batılı SJW, Arabistan, İŞİD gibi konularda tek satır yorum yapmaz, bunları bir kere bile protesto etmez, İslam’ın feminist yorumuna dalmıştır; tersini düşünürsen hemen islamofobik olursun. Bizim SJW de ötekine toz konduramaz, her şeyi en iyi yapanın Hıristiyanlar olduğu fikri sabittir, Batı’nın taşı toprağı altındır. Derken gidip burada mühendislik okuduktan sonra “orada rahatım” diyerek Londra’da seyyar satıcı olur. Nany state (nihayetinde bize devlet baksın, her şeyimizi o karşılasın) hayalleri bitmiştir artık. Seyyar satıcılığı küçümsediğimi sanmıyorsun herhalde, anlattığım başka bir şey!
Churcill tam da onları anlatır: “Geleceğin faşistleri, diyor bu bey, kendilerini antifaşist olarak tanımlayacak.” Bu yeni zaman korsanlarının gücü de budur zaten. Sanal gruplar ve hayattaki yarı aydın destekçileri... Fikrini beğenmezlerse kötü imgesi olan bir yafta yapıştırırlar hemen: Irkçı, gerici, cinsiyetçi, türcü, antisemitist, patriyarkist, göçmen düşmanı vs. Derken çevrelerinde kendileri gibi sıradan bir kitleyi salarlar üstüne. Kahramanları en fazla Greta’dır, onun bir zaman yolcusu olduğuna inanırlar. Cidden. Geçenlerde böyle haber gördüm! Altından bezini çıkaranın aktivist olduğu bir ortamda da bunlar çok normaldir.
Aydınlık