Ordu, Türk ordusu!.. İşte bütün milletin göğsünü güven, gurur duygularıyla kabartan şanlı ad! Onu, bu yıl içinde kısa aralarla iki defa, büyük kitleler halinde, yakından gördüm; Trakya ve Ege büyük manevralarında… Disiplinini, enerjisini, subaylarının anlayışlı gayretini, büyük komutan ve generallerimizin yüksek yönetim yeteneklerini gördüm. Derin övünç duydum, takdir ettim. Ordumuz, Türk birliğinin, Türk kudret ve yeteneğinin,Türk vatanseverliğinin çelikleşmiş bir ifadesidir. Ordumuz,Türk topraklarının ve Türkiye ülküsünü gerçekleştirmek için harcamakta olduğumuz sistemli çalışmaların yenilmesi İmkânsız güvencesidir. 
1937 (Atatürk’ün S.D.I, s. 387)

Bütün millete kararlılıkla ve kalp güvenliğiyle bildiririm ki, cumhuriyet orduları cumhuriyeti ve kutsal topraklarını güvenle koruma ve savunmaya güçlü ve hazırdır.
1925 (Atatürk’ün S.D.II, s.229)

Türk ordusunun görevi ve milletin güveni
Zaferleri ve geçmişi insanlık tarihi ile başlayan, her zaman zaferle beraber uygarlık ışıklarını taşıyan kahraman Türk ordusu! Memleketini en buhranlı ve güç anlarda zulümden, felâket ve sıkıntılardan ve düşman saldırısından nasıl korumuş ve kurtarmış isen, cumhuriyetin bugünkü verimli döneminde de askerlik tekniğinin bütün modern silâh ve araçları ile donatılmış bir şekilde görevini aynı bağlılıkla yapacağına hiç şüphem yoktur. Türk vatanının ve Türklük topluluğunun şan ve şerefini, iç ve dış her türlü tehlikelere karşı korumaktan ibaret olan görevini her an yapmaya hazır ve hazırlanmış olduğuna benim ve büyük ulusumuzun tam bir inan ve güvenimiz vardır. Büyük ulusumuzun orduya bağışladığı en son sistem fabrikalar ve silâhlar ile bir kat daha kuvvetlenerek büyük bir nefis feragati ve yaşamı hiçe sayma ile her türlü görevi yerine getirmeye hazırolduğunuza eminim. 
1938 (Ulus gazetesi, 30. 10. 1938)

Türk ordusunun kahramanlığı   
Türkiye Cumhuriyeti yalnız iki şeye güvenir: Biri millet kararı, diğeri en elim ve en güç şartlar içinde dünyanın takdirlerine hakkıyla lâyık olma niteliği kazanan ordumuzun kahramanlığı; bu iki şeye güvenir. Arkadaşlar! Komutamız altında bulunan ordular, gerçekten kahramanlığına güvenilir ordulardır. Bu ordular tarihte benzeri görülmemiş kahramanlıklar, özveriler göstermiştir. Şanlı zaferler kazanmıştır. Millet ve memleketin gerçekten gönül borcu ve teşekkürüne hak kazanmıştır.
 
Arkadaşlar, Türkiye en zayıf sanıldığı bir zamanda en kuvvetli olduğunu kanıtlamıştır; ordusu sayesinde! Ordumuz vatan içinde zafer kazanmıştır. Bu olay Türkiye’nin olağanüstü gücüne, yüce kararlılığına ve ölmez varlığına en belirgin kanıttır. Düşmanın vatan içine girmiş olması, düşman lehine birçok durum ve sebepler doğurur. Bütün bu güçlükleri aşarak düşmanı vatan içinde mağlûp etmek,mahvetmek başlı başına bir varlık, büyük bir kuvvet eseridir. Vatan içerisinde mağlûbiyetin sonucu son derece fecidir, tehlikelidir; bu gerçeği doğrulayan yakın ve uzak tarihî örnekler çoktur. 1924 (Atatürk’ün S.D.II, s. 171)

Ordumuzun başında ölüme giden, seve seve kanını akıtan, vücutlarını parça parça etmekten zevk alan subay ve komutanlarımızın kahramanlığını söylemek gereksizdir. Fakat buna bir kelime ilâve ederek, söz konusu olan bir fikri açıklığa kavuşturmak isterim: Memleketimiz ve milletimiz
her ne zaman felâketlerle karşı karşıya kaldıysa, hiç şüphesiz ki bütün vatan evlâtları, memleket evlâtları en büyük özveriye katlanmaktan çekinmemiştir. Yalnız, bütün bu memleket evlâtlarını, vatanın savunulması için ölüme götürmek sorumluluğunu üzerine alan ve aynı zamanda onların ilerisinde göğsünü düşman kurşunlarına geren subaylardır, komutanlardır. 
1923 (Atatürk’ün S.D.1, s. 311)

 
Türk ordusunun göreve bağlılığı
Bu saldırı gününde*, en son kanatta bir tümenimiz 57. Tümen saldırılarını yöneltirken, kuvvetlerini biraz birbirinden uzakta bulundurmuştu. Bu nedenle düşman üzerine, etkili bir baskı yapamıyordu. O tümenin komutanı Reşat Bey adında bir kişiydi. Bu kişiyi çok eskiden tanıyorum; Muş’ta beraber savaştık, Suriye’de çok savaşlar yaptık. Çok değerli bir askerdi; kendisinin bana sevgisi ve güveni vardı. Telefonla sordum: "Niçin hedefinize ulaşamadınız?" dedim. Cevap olarak dedi ki: "Yarım saat sonra bu hedeflere ulaşacağız!" Halbuki, yazık ki yarım saatte bu hedefler ele geçirilememişti. Tekrar sorduğum zaman, telefonda Reşat Bey’in son veda yazısını okudular; orada diyordu ki: "Yarım saat içinde size o mevzileri almak için söz verdiğim halde, sözümü yapamamış olduğumdan dolayı yaşayamam!" Bu örneği, Reşat Bey’in o hareketini takdir etmek için söylemiyorum. Elbette öyle bir davranış ve öyle bir hareket, bizce kabule değer değildir. Yalnız, ordumuzda subayların, komutanların kendilerine verilen görevi yapmada gösterdiği, istekle ileri atılışı ve namus hissini göstermek isterim. Gerçekten, ordumuzdaki subaylar ve komuta yüksek
kurulu, birbirlerine karşı böyle bir sevgiyle, saygıyla, inan ve güvenle bağlıdır ve üstünden aldığı emri bir namus sayarak yaparlar. 
1922 (Atatürk’ün S.D.I, s. 245246)

Türk milleti ve ordu 
Bütün tarih bize gösteriyor ki, milletler, yüksek hedeflerine erişmek istediği zaman, bu coşkuları karşısında üniformalı çocuklarını bulmuşlardır. Tarihin bu genelliği içinde yüksek bir ayrılık bizim tarihimizde, Türk tarihinde görülür. Bilirsiniz ki Türk milleti, ne zaman yükselmek için adım atmak istemişse, bu adımların önünde daima baş olarak, daima yüksek millî ülküyü gerçekleştiren hareketlerin önderi olarak, kendi kahraman çocuklarından kurulu ordusunu görmüştür. Bunun içindir ki Türk milleti, tehlikelere karşı elinde kılıç yürümeye hazır bulunan kahraman çocuklarına derin güven beslemiştir ve bu güveni daima besleyecektir. Bundan sonra da, Türk milletinin yüce idealinin gerçekleşmesi için kahraman asker evlâtları hep önde gidecektir.
Bugün Türk milleti, başardığı her hayatî şeyin kahramanı olarak kendi ordusunu, ordusuna komuta eden öz evlâtlarından kurulu subaylar topluluğunu, yüksek komuta kurulunu görmektedir. Millet ve kahraman çocuklarından meydana gelen ordu, o derece birbiriyle birleşmiştir ki, dünyada ve tarihte bunun örneği pek seyrektir. Bu millî görünüş ile daima övünebiliriz.
1931 (Ayın Tarihi, Sayı: 8485, 1931. s. 7291)

Yürümekte olduğumuz yenilik, gelişme ve uygarlık yolunda sizlerden oluşan bir Türk ordusuna dayandıkça, kesinlikle başarılı olacağımıza imanım tamdır. Şimdiye kadar olduğu gibi, birbirimize dayanarak ve hep beraber milletin iradesine dayanarak yürümekte devam edeceğiz. Milletimizin yol almak zorunda olduğu aşamalar büyüktür; erişilmesi zorunlu olan hedefler çoktur. Kesinlikle bu aşamalar geçilecek, en ışıklı hedeflere varılacaktır. Onun için birbirimize vereceğimiz işaret: İleri! İleri! Daima ileridir!
1925 (Atatürk’ün S.D.1I, s. 234)

Milletimiz tam bir kararlılıkla toplumsal ve fikrî gelişimine çalışırken, onu yolundan alıkoyacak iç ve dış engellerin karşısında kuvvetli, kudretli, yüksek görevini anlamış kahraman ordumuzun hazır bulunduğunu düşünerek gönlü rahat olabilir. Bütün millete kararlılıkla ve kalp güvenliğiyle bildiririm ki, cumhuriyet orduları cumhuriyeti ve kutsal topraklarını güvenle koruma ve savunmaya güçlü ve hazırdır.
1925 (Atatürk’ün S.D.II, s. 229)
 
Türk milleti ordusunu çok sever; onu kendi idealinin koruyucusu kabul eder.   
1931 (Ayın Tarihi, Sayı: 8485, 1931. s. 7291)

Türk milleti gerçekten büyük millet! Hüner ona lâyık komutan olabilmekte.
1921 (Yunus Nadi, Ayın Tarihi, Sayı: 60, 1938, s. 134)

Türk Ordusunun değeri 
Ben, Türk ordusunun yabancısı bir adam değilim; ben,ordu ile küçük subaylıktan beri derinden ilişki kurmuş bir askerim. Ben, olayların yönlendirmesiyle ordunun içinde subay, nihayet komutan olarak iş görmüş ve zannıma göre başarılı olmuş bir komutanım. Türk ordusunu, onun erdemini, değerini ve bu ordu ile neler yapılabileceğini bizim kadar anlayan az olmuştur.
1918 (Falih Rıfla Atay, Atatürk’ün BA., s. 13)

Benim için ordumuzun değerini ifadede ölçü şudur: Türk ordusunun bir birliği, eşitini kesinlikle mağlup eder; iki mislini durdurur ve tespit eder. Şimdilik bundan fazlasını istemiyorum. Çünkü, fazlasını milletimizin yaradılıştan sahip olduğu savaşkanlık zaten temin etmektedir. Fakat bu değeri kesinlikle korumak gerekir. Bunu, askerî bir esas, bir kural olarak göz önünde tutmalıdır. Bu değer korundukça kuruluşumuzu, yetiştirme ve eğitimimizi, yönetimimizi bu hedef ve amaca yürüttükçe, Türkiye’nin her türlü saldırı ve sataşmadan korunacağına kimsenin şüphesi kalmaz.
1924 (Atatürk’ün S.D.II, s. 170)

Cumhuriyet orduları tarihe yazdığı büyük zaferlerin neşesinden, ancak daha yüce görevlerin yerine getirilmesinde gereken askerî nitelik ve meziyetlerini her gün artırmak için istifade etmektedir. 
1925 (Atatürk’ün S.D.II, s.229)

Türk milleti ve onun küçük ve büyük yaştaki çocukları, çelikten yapılmış heykellerdir! Onların ne olduklarını anlamak için onlarla savaş meydanlarında boy ölçüşmek gerekir. İşte böyle bir girişimdir ki, Türk gençliğinin binlerce yıl önceden beri tanınmış olan yüksek değer, kuvvet, kudret ve yenilmez zekâsının sınavı olur. Türk milleti her an ve her kiminle olursa olsun böyle bir sınava hazırdır.
1937 (Afetinan, Atatürk Hakkında H.B., s. 8788)

Tarihte bütün bir vatanı, çok üstün düşman kuvvetleri karşısında, son toprak parçasına kadar karış karış kahramanca ve namusluca savunmuş ve yine varlığını koruyabilmiş ordular görülmüştür. Türk ordusu, o cevherde bir ordudur. Yeter ki ona komuta edenler, komuta edebilmek özelliklerine sahip bulunsun! 1927 (Nutuk II, s. 492)
 
Cumhuriyetin kara, deniz ve hava kuvvetleri, her hususta değerli takdirinize ve güveninize lâyıktır. Bunu, tam ve kesin inançla söyleyebilirim.    
1929 (Atatürk’ün S.D.l, s. 37)

Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, kara ordumuzun yanında donanmamızı kurarken, hava filolarımızı da en son hava şartlarıyla düzenlemekten geri kalmadı. Şahıslarıyla onur duyduğumuz hava subaylarımız ve komutanlarımız da yetişmiş bulunuyorlar. Uçmanlarımız her zaman ve her halde, ulusun yüzünü ağartacak yüksek değerdedirler.
1935 (Atatürk’ün S.D.1I, s.279)

Türk askeri 
Dünyada sevgisi benim için yegâne cömert olan şey Mehmed’in, Türk köylüsünün soyluluğundan gelen şeylerdir. Onun sevgisine inanmış ve kanmış olanlar, insanların en mutlusudurlar.
(Ferit Celâl Güven, Yücel Dergisi, Sayı: 57, 1939, s. 130)

Dünyanın hiçbir ordusunda yüreği seninkinden daha temiz, daha sağlam bir askere rast gelinmemiştir. Her zaferin mayası sendedir. Her zaferin en büyük payı senindir. İnancınla, imanınla, emre uymanla, hiçbir korkunun yıldıramadığı demir gibi temiz kalbinle düşmanı sonunda alt eden büyük gayretin için gönül borcumu ve teşekkürümü söylemeyi kendime en aziz bir borç bilirim.
1921 (Atatürk’ün T.T.B.IV, s. 414)

Mehmetçik, o ne elmastır o! Mehmetçik, dünyanın en yiğidi Mehmetçik…
1925 (İsmail Habib Sevük, Atatürk İçin, s. 101)

Mehmetçiğimizi anmak için büyük, çok büyük anıtlar yapmalıyız; fakat bu, bir zaman ve imkân sorunudur. Ancak, sizi rahatlatmak için söyleyeyim ki, bu toprakların Türk sınırları içinde kalmasıyla, Mehmetçik en büyük anıtı kendisi kurmuştur.
1935 (Afetinan, Atatürk Hakkında H.B., s. 159)

Balkan Savaşı komutanlarından birinin "Efendim, bu Türk neferlerinden hayır yoktur, yalnız kaçmayı bilirler" şeklinde konuşması üzerine verdiği cevap:

Biz de askeriz, biz de bu orduyu komuta etmiş adamız. Türk askeri kaçmaz, kaçmak nedir bilmez! Eğer Türk askerinin kaçtığını görmüşseniz, derhal kabul etmelidir ki, onun başında bulunan en büyük komutan kaçmıştır. Eğer siz kaçtığınız küçüklüğünü Türk askerlerine yüklemek istiyorsanız, insafsızlık ediyorsunuz.
1918 (Falih Rıfkı Atay, Atatürk’ün BA., s. 52)

Sakarya Meydan Savaşı’na ilişkin anlattığı bir anısı ;

– Tepe, düşman ateşinin odaklasan yoğunluğu ile âdeta yanardağ manzarası veriyor. Oradaki yetersiz kuvveti durmaksızın desteklemek gerek. Şuradan gelen beş yüz, buradan yetişen bin kişilik kuvvetlere daima tepeyi gösteriyordum. "Asker! Bak şu tepeye; gördün mü, işte oraya!" diyordum. Askerler bir tepeye, bir silâhlarına bakarak koşuyorlar, tepeye çıkıyorlar ve ateşin içinde kayboluyorlardı. Bu ısrarımızın bu kadar cesur ve yılmaz bir kahramanlıkla desteklenişi, tepeyi bizde bıraktırdı. Bu sonuç, o gün için olağanüstü büyük bir önem taşıyordu.
(Yunus Nadi, Cumhuriyet gazetesi, 13. 3. 1931)

Türk’ün bir büyüğüne, komutanına bağlılığı dünya yüzünde benzersizdir.       
(Vasfı Rıza Zobu, Nükte, Fıkra ve Çizgilerle Atatürk IH, Der: NA. Banoğlu, s. 46)
 
Askerler mert olur; Türk askeri ise mertlerden mert ve pek mert olur. 
1919 (Reşit Paşa’nın Hatıraları, s. 61)

Malûl gaziler
Memleket savunması ve milletin bağımsızlığı uğrunda sakat kalan ordu mensupları ve millet bireyleriyle genel olarak emekliler ve yetimler ve dulların fakirlik ve yoksulluklarına meydan bırakmayacak önlemler alınacaktır.
1923 (Atatürk’ün T.T.B.IV, s.490)

Şehitlere saygı ve şehitlikleri düzenleme
Şehitlikleri İmar Cemiyeti’ne çektiği telgraftan:
Cemiyetin, aziz vatan şehitlerinin ruhlarını kutsama amacıyla yaptığı girişim ve değerbilirliğinden memnun oldum. 
1927 (Atatürk’ün S.D.V, s.159)