ABD'de yayın yapan Environmental Engineering Science isimli dergi tarafından yapılan bir araştırmaya göre, yağışlı ve soğuk iklime sahip bölgelerde yaşayanlarda, kurak ve sıcak iklimde yaşayanlara göre akciğer, meme, kalın barsak kanserinin daha sık görüldüğü tespit edildi. Konuya ilişkin yapılan değerlendirmede buna neden olarak D vitamini eksikliği ve yağışla birlikte topraktaki minerallerin yoğunluklarının değişmesi gösterildi. İşte kanseri tetikleyen etkenler...

Environmental Engineering Science dergisinin yayınladığı bir araştırmaya göre, Amerika Birleşik Devletleri'nde (ABD), yağışlı ve soğuk iklime sahip bölgelerde yaşayanlarda, kurak ve sıcak iklimde yaşayanlara göre akciğer, meme, kalın barsak kanserinin daha sık görüldüğü belirtildi.

Araştırmayı değerlendiren Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Hakan Karagöl, bu farklılığın neden kaynaklandığının tam olarak belirlenemediğini ancak çalışmayı yapan araştırma ekibinin, D vitamini eksikliği ve yağışla birlikte topraktaki minerallerin yoğunluklarının değişmesinin etkili olabileceğini düşündüklerini bildirdi.

Prof. Dr. Karagöl"Kanser ile beslenme, hava kirliliği, kanserojen bir madde olan asbesti yoğun içeren toprağı olan yerlerde yaşamak gibi çeşitli kişisel ve çevresel faktörler arasında ilişki var, bu uzun yıllardır biliniyor.
Ancak, coğrafi bölgelerde özel bir neden olmaksızın, soğuk hava koşulları ve yağış alma ile kanser arasında ilişki olduğunun belirlenmesi çok önemli ve yeni bir bulgudur." dedi. Karagöl ayrıca, Türkiye'de benzer iklim yapısına sahip bölgelerde de benzer durum olup olmadığının belirlenmesi için çalışma yapılması gerektiğini hatırlattı.
SOĞUK HAVA TİROİD KANSERİNİ TETİKLİYOR
Hava, toprak, su ve gıdaların toksik maddelerle kirlenmesi gibi çeşitli çevresel nedenlerin kanser riskini arttırdığı belirten Prof. Dr. Karagöl"Daha önce yine ABD'de yapılan bir çalışmada, Alaska gibi iklimin soğuk olduğu bölgelerde tiroid kanserlerinin 2 kat fazla olduğunu belirlemişti.
Yine İspanya'da yapılan bir başka çalışmada ise daha az güneş ışığı olan bölgelerde yaşayanlarda prostat kanserinden ölümlerin daha fazla olduğu saptanmıştı." diye konuştu.
D VİTAMİN EKSİKLİĞİ VE TOPRAKTAKİ MİNERAL YOĞUNLUĞU ÖNEMLİ
Yağışlı ve soğuk iklimin kanseri tetikleme nedenini tam olarak bilinmediğini aktaran Prof. Dr. Karagöl, iki etkili iki faktör olduğunu söyleyerek, "Soğuk iklim bölgelerinde yaşayanlar güneş ışığını daha az aldıklarından D vitamini eksikliği oluşmakta ve bu da kanser gelişmesini tetiklemektedir. İkincisi; yağışlar topraktaki kalsiyum, magnezyum, potasyum gibi alkali minerallerin azalmasına ve toprağın daha asitik olmasına neden oluyor. Asitik toprakta amonyağı okside eden mikroorganizmaların sayısı artmakta, böylece amonyak nitritlere dönüştürmektedir. Ortaya çıkan bu nitritler, kanserojen bir madde olan nitröz aside dönüşmekte ve havaya karışmaktadır. Ayrıca, nitritler, su kaynaklarına da girerek, içilen su ve yenilen besinler ile insan vücuduna girmekte ve vücutta Nnitrozo bileşiklerine dönüşerek kansere neden olmaktadır." ifadelerini kullandı.

KANSERE NEDEN OLAN BESİNLER

Normal Bir Hücre Nasıl Kansere Dönüşür?
Bütün kanser tipleri vücudun temel yaşam ünitesi olan hücrelerimizden gelişirler. Kanseri anlamak için normal hücrelerin nasıl kansere dönüştüğünü bilmek faydalı olacaktır. Vücudumuzdaki sağlıklı hücreler bölünebilme yeteneğine sahiptirler. Ancak, kas ve sinir hücrelerinde bu özellik bulunmaz. Ölen hücrelerin yenilenmesi ve yaralanan dokuların onarılması amacıyla bu yeteneklerini kullanırlar. Yaşamın ilk yıllarında hücreler daha hızlı bölünürken, erişkin yaşlarda bu hız yavaşlar. Fakat hücrelerin bu yetenekleri sınırlıdır, sonsuz bölünemezler. Her hücrenin hayatı boyunca belli bir bölünebilme sayısı vardır.

Kanserle ilgili çarpıcı araştırma! Bu faktörler kanseri tetikliyor

Sağlıklı bir ne kadar bölüneceğini bilir ve gerektiğinde ölmesini de bilir. Buna apoptosis yani hücrenin programlı ölümü denir. Normalde vücudun sağlıklı ve düzgün çalışması için hücrelerin büyümesi, bölünmesi ve daha çok hücre üretmesine gereksinim vardır. Bazen buna rağmen süreç doğru yoldan sapar, yeni hücrelere gerek olmadan hücreler bölünmeye devam eder. Bilincini kaybetmiş kanser hücreleri, kontrolsüz bölünmeye başlar ve çoğalırlar. Fazla hücrelerin kütleleri bir büyüklük veya tümör oluştururlar. Hücrelerin merkezinde çekirdek içinde hücrenin ve organizmanın genetik bilgisinin saklandığı elektron mikroskopu ile de görüntülenebilen DNA olarak adlandırılan mikroskopik iplikçikler mevcuttur. DNA hücrenin normal fonksiyonlarını görmesi için gereklidir. Kanserli hücreler bu DNA iplikçiğindeki hasardan dolayı oluşur. Hücrenin normal yaşam siklusunda DNA hasarı olsa da hücre ya bunu onarır ya da ölür. Kanserli hücrelerde hasarlanmış DNA onarılamaz ve kontrolsüz çoğalma başlar. DNA çevresel etkenler (kimyasallar, virüsler, tütün ürünleri veya aşırı güneş ışını vs gibi) nedeniyle hasar görebilir

Kanser hücreleri birikerek tümörleri oluştururlar. Tümörler iyi huylu veya kötü huylu olabilirler. İyi huylu tümörler kanser değildir. Bunlar sıklıkla alınırlar ve çoğu zaman tekrarlamazlar. İyi huylu tümörlerdeki hücreler vücudun diğer taraflarına yayılmazlar. En önemlisi iyi huylu tümörler nadiren hayatı tehdit ederler. Kötü huylu tümörler kanserdir. Kötü huylu tümörlerdeki hücreler anormaldirler ve kontrolsüz ve düzensiz bölünürler. Bu tümörler normal dokuları sıkıştırabilirler, içine sızabilirler ya da tahrip edebilirler. Eğer kanser hücreleri oluştukları tümörden ayrılırsa, kan ya da lenf dolaşımı aracılığı ile vücudun diğer bölgelerine gidebilirler. Gittikleri yerlerde tümör kolonileri oluşturur ve büyümeye devam ederler. Kanserin bu şekilde vücudun diğer bölgelerine yayılması olayına metastaz adı verilir.

Mikrodalgada patlamış mısır

Patlamış mısır nispeten sağlıklı bir atıştırmalıktır, ancak onu patlatmak için uygun olmayan yol, sağlığı bozuyor. Mikrodalga torbalarının içinde perflorooktanoik asit (PFOA) adlı bir kimyasal madde olduğunu belirten uzmanlar, birçok çalışmanın, PFOA tüketimi nedeniyle böbrek, mesane, karaciğer, pankreas ve testis kanserlerine neden olabileceğini gösterdiğini söyledi.

Konserve yiyecekler

Konserve yiyeceklerle ilgili sorun depolama alanından kaynaklanıyor. Hemen hemen tüm alüminyum kutular, bisfenolA veya kısaca kansere sebep olan BPA ile kaplıdır. Domatesler ve asit oranı yüksek diğer yiyecekleri konserve kutusundan yemek çok tehlikelidir.

Cips

Cipste sadece yüksek derecede yağ ve sodyum yok. Aynı zamanda vücudun tanımadığı yapay tatlar, koruyucu maddeler ve gıda renklendiren maddeler de var. Yüksek sıcaklıkta kızartılır ve istenen çıtır dokunun elde edilmesi sağlanır ancak bu durum sigarada da bulunan tanınmış bir kanserojen olan akrilamide zemin oluşturur.

İşlenmiş, tütsülenmiş kırmızı etler

Bu liste hamburger, sosisli sandviç, sosis gibi yiyecekleri içerir. Genel olarak her gün yenilen kırmızı etin, kanser riskini yüzde 22'ye kadar arttırdığı çalışmalarda gösterilmiştir.

Çiftlik somonu

ABD'de yapılan araştırmaya göre; omega3 yağlarına ihtiyaç vardır ancak bazı çiftliklerde somonlar pestisit, kimyasal, antibiyotik ve diğer kanserojenlerden etkilenmiş bir diyetle beslenirler. Satılan somon balıklarının yaklaşık yüzde 60'ı ise çiftlik somonu.

Hidrojenize yağlartrans yağlar

Hidrojenize yağlar, daha uzun süre daha taze kalmaları için kullanılır. İşlenmiş gıdalarda bulunur ancak vücutta kansere yol açan hücrelerin yapısını etkiler.

Beyaz un

Beyaz un, işlenmiştir. Tahıllarda doğal olarak bulunan besin maddelerinin çoğunu tahrip edilir. Değirmenler bir kimyasal olan klor gazı ile unun ağartılmasını sağlar.

GDO'lu gıdalar

Genetiği değiştirilmiş gıdalar bir laboratuvarda zararlılara karşı daha dayanıklı olacak ve sağlam şekilde nakliyeye dayanacak şekilde tasarlanmıştır. Yapılan açıklamaya göre; Amerika'da hemen hemen tüm tahıllarda (soya fasulyesi, buğday ve mısır) GDO'ludur. Ancak Avrupa'daki birçok ülke GDO'lu ürünleri yasakladı.

Yüksek fruktozlu mısır şurubu

Basitçe söylemek gerekirse bu tatlandırıcı, kanser hücrelerinin en sevdiği besin maddesi olarak açıklanıyor. Direkt kansere neden olmayabilir ancak kanser hücrelerinin hızla çoğalmasına ve büyümesine izin verir. Genel olarak rafine şeker ve özellikle paketlenmiş yemeklerde bulunur.

Yapay tatlandırıcılar

İnsanların kilo almamalarına yardımcı olmak için özel olarak yapılan tatlandırıcılardaki kimyasallar, özellikle aspartam, vücutta ciddi bir toksine dönüşür.

Alkol

Fazla tüketilen alkolün ağız, yemek borusu, karaciğer, kolon, rektum ve meme kanseri riskini artırdığı gösterilmiştir.