Yeni Şafak yazarı Ergün Yıldırım, Tekke ve Zaviyeler Kanunu’nun değiştirilerek tarikatların serbest bırakılmasını savundu. Yıldırım’ın “Oğlancılezbiyen gösterisinden tarikatları karalama kumpanyasına” başlıklı yazısının satırbaşları şöyle:
“Daha bir iki ay önce Türkiye oğlancılar ve lezbiyenlerle çalkalanıyordu. CHP ve HDP belediyeleri eşliğinde bütün Türkiye oğlancıların ve lezbiyenlerin hakları için sokaklara dökülmüştü. İstanbul Sözleşmesi bunun sancağı yapılmıştı. “Gönüllü ibnelik” ve “gönüllü gayri meşru cinsellik” için Türkiye’yi ayağa kaldırmışlardı. Kadına yönelen şiddeti önlemek üzere hazırlanan bir metin, bunların manifestosuna dönmüştü. Şimdi bunun yerine cemaatler ve tarikatların tecavüzü gündeme taşındı…
28 Şubat günlerini andıran günlerden geçiyoruz. O günler Fadime Şahin, Kalkancı ve M. Gündüz sürüme sokulmuştu. Üç şahıs ile tipleştirilen cemaat, tarikat ve başörtü her çeşit zulmü gördü. Şimdi yine Müslim Gündüz, Kalkancı ve Fadime şahini andıran tipler devreye sokuluyor. Tarikat sömürü, kadın tecavüzü ve sapkınlık ile gündeme sokuluyor. Hem de “gönüllü ibnelik” ve “gönüllü gayri meşru cinsellik” savunulurken yapılıyor bunlar. Lezbiyenler ve oğlancılara özgürlük diye bağırıldığı zamanlarda. Muhafazakar bir iktidar döneminde.
Cemaat ve tarikatlar tamamen serbest olmalı. Tekke ve Zaviyeler Kanunu revize edilmeli. Din eğitimi hem sivil/gönüllü hem de resmiyette devam etmeli. Vatandaş tercih seçeneğine sahip olmalı. Cemaatler, sivil din eğitiminin tarihsel birikimleriyle var olan kurumlar. Bunları yasaklamak yerine ıslah etmeliyiz. Onları yeni düzenlemelerle hem denetlemeli hem de özgürce çalışmalarına imkân vermeliyiz. Özgür birey, özgür din eğitimi alma seçeneğini de kullanan varlıktır. Müslüman birey musiki, edebiyat, sohbet, ilim ve hizmet alımını dergâhlardan yapabilmeli. Cemaatlerin politik alandan ayrı olmaları, güven ikamesi ile mümkün. Bunu sağlamadıkça bütün grupsal yapıların devlet üzerinde rekabet ettikleri gibi cemaattarikatlar da bu rekabeti sürdürecekler. Kimi zaman devlet denge adına teşvik edecek. Bunu aşmak için iki şeye ihtiyacımız var. Birincisi, devlet bir ganimet alanı olmaktan çıkarılmalı. İkincisi, devlet tarikat ve cemaatleri tehdit görmekten vazgeçmeli. Cemaatlere kamusal hizmeti din ve hayır üzerinden üreten yapılar olarak bakmalı.
Türkiye oğlancılara ve lezbiyenlere özgürlüğü tartışırken, cemaatleritarikatları mahkûm etme paradoksunu kaldıramaz. Bu çelişki ne geriye toplum bırakır, ne siyaset, ne de uzlaşma. Kavgayı ve kutuplaşmayı daha fazla derinleştirir.”