Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul’da Dolmabahçe Çalışma Ofisinde yabancı medya medya temsilcileriyle bir araya geldi.

Erdoğan, toplantının açılışında konuşma yaptı.

Erdoğan’ın konuşmasından öne çıkan satır başları şöyle;

Suriye’de 2011 yılında ilk hadiseler başlamadan önce çok müspet ilişkilerimiz vardı. Öyle ki Beşar Esad ile ailece görüşecek kadar sıcak ilişkilerimiz vardı. Beşar Esad’a demokratik bir yönetim için tavsiyelerde bulunuyordum. Özellikle Kürt kardeşlerimize karşı politikalarında daha olumlu olmasını söyledim. Esed kendisine verdiğimiz bu önerileri dikkate almadı. Sonuçta Suriye nüfusunun yarısından fazlasını oluşturan 12 milyon kişi evinden olurken 6 milyon kişi de yurt dışına gitmiştir. 4 milyon kişi de ülkemize gelmiştir. Bunun 3.6 milyonu Suriye genelinden, 350 bini de Kobani’den gelen Kürt nüfustur.

DEAŞ’a düzenlediğimiz operasyonun ardından DEAŞ bu topraklarda tutunamadı. ABD’ye önerilerde bulurduk ve ABD bizim yerimize PKK/YPG ile bu işleri yürüttü. Müttefiklerimize yaptığımız önerilere rağmen bu konuda adım atılmadı. Bunun üzerinden Afrin’de YPG/PKK terör örgütüne yönelik harekat düzenledik. Ardından ise siviller için Astana sürecini başlattık. PKK/YPG’ye karşı yaptığımız uyarıların ardından kendi başımızın çaresine baktık. Türkiye Barış Pınarı Harekatı’na böyle geldi.

12 MİLYON SURİYELİNİN BURADA YAŞAMASINI AMAÇLADIK

Harekatın birinci amacı terör örgütünü sınırlarımızdan uzaklaştırmak ikincisi ise sınırlarımızdan uzaklaştırmaktır. Bu bölgeye 366 bin Suriyelinin geri dönüşünü sağlamıştık. Bu güvenli bölgeye ise 12 milyon Suriyeli’nin burada 5 bin nüfustan oluşan 10 ilçe, 140 köyde yaşamasını amaçladık.

ABD’lilerle bu konuda ilerleme sağlamaya çalıştık ama olmadı. Bunun üzerine 9 Ekim Çarşamba günü saat 16.00’da harekatı başlattık. Bu harekat anlık olarak gerçekleşmedi. 34 yıllık evveliyatı vardı. Harekattan önce ABD Başkanı Trump ile yapacağımız harekatla ilgili konuştuk. Bunun üzerine ABD, askerlerini bölgeden çekeceğini açıkladı ve operasyon başladı.

“TEPKİLER AKIL SINIRLARINI ZORLAYACAK SEVİYEYE GELDİ”

Ancak operasyon başladıktan sonra ilk iki günde Türkiye’nin elde ettiği başarının ardından tepkiler akıl sınırlarını zorlayacak seviyeye geldi. Bugüne kadar 65 yerleşim birimini kontrol altına aldık. 4 askerimiz ve 74 Suriye Milli Ordusu mensubu şehit oldu. Bu süre zarfından 750 terörist de etkisiz hale getirildi. 1081 saldırıda ise 20 vatandaşımız şehit düştü. Bu süreçte sivil kayıplarımıza rağmen bizi arayan olmadı ancak harekatın durdurulması için bizi her yerden aradılar.

Türkiye’ye karşı ısrarla YPG’yi destekleyenler bu harekatın asıl sorumlusudur.

Şayet PKK/YPG konusunda yaptığımız uyarılara kulak asılsaydı biz bu harekatı yapmazdık. Bu harekat nedeniyle DEAŞ’ın yeniden canlanacağı, sivil katliamların yapılacağını ileri sürenler terör örgütünün yandaşlarıdır. Bizim bu harekatı durdurmamızı isteyenlere ‘Şayet bunu istiyorsanız terör örgütünü silahlarıyla birlikte bölgeden çıkarın’ dedik. Bunun üzerine ABD Başkanı Trump bir heyet gönderdi. Yapılan görüşmelerin ardından Amerika 120 saat yani 5 gün içerisinde bu terör unsurlarını çıkarmaya söz verecek. Bu arada TSK bölgeden ayrılmayacaktır. Bu işlemlerin ardından bölgenin TSK’ya bırakılmasının ardından Barış harekatı sona erecek ve ülkemize karşı yapılan tüm baskılar kalkacaktır.

TRUMP’IN MEKTUBU: VAKTİ, SAATİ GELDİĞİNDE GEREKEN YAPILACAK

Bu süreçte Başkan Trump’ın mektubu gündeme geldi. Bizim bunu unutmamız mümkün değil ama bunu önceliğimiz olarak da görmüyoruz. Vakti saati geldiğinde bununla ilgili gerekenin yapılacağının da bilinmesini istiyoruz. Amerika salı akşamına kadar bu sözü tutabilirse bu sorun çözülmüş olabilecektir. Şayet bu söz tutulmazsa Barış Harekatı kaldığı yerden çok daha kararlı biçimde devam edecektir.

‘YETER Kİ TERÖR ÖRGÜTLERİNE MÜSAMAHA GÖSTERİLMESİN’

Salı günü Soçi’de Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’le görüşeceğine işaret eden Erdoğan, “Bu meselenin Rusya’yı ve rejimi ilgilendiren taraflarını görüşeceğiz. Dün bunu Sayın Pence ile görüştüm. Bilindiği gibi Münbiç, Ayn elArab ve Kamışlı tarafında güvenli bölgemiz Rusya ve rejim güçlerinin faaliyetleriyle çakışıyor. Ayrıca, İdlib’de de zaman zaman sıkıntılar yaşanıyor. Amacımız Rusya ile bu konularda makul ve herkes tarafından kabul edilebilir bir uzlaşmaya varmaktır. Bir tek şartımız, rejimin bulunduğu yerlerde PKK/YPG’nin tamamen temizlenmesidir. Maalesef Tel Rıfat’ta bu yapılmamıştır.” diye konuştu.

Terör örgütü PKK/YPG’nin Münbiç’ten çekilirse Suriye ordu birliklerinin varlığından şikayet etmeyeceğini belirten Erdoğan, şunları söyledi:

“Aynı durumun Ayn elArab ve Kamışlı’da da yaşanması muhtemeldir. Buna rıza gösteremeyiz. Esasen PKK/YPG’nin tamamen temizlendiği yerlerin rejim tarafından kontrol edilmesi, bizim için rahatsızlık sebebi değildir, bunun altını çiziyorum. Sonuçta derdimiz bizim bu terör örgütlerinin güvenli bölgeden çıkartılmasıdır. Eğer bir Münbiç’te halen terör örgütleri varsa, ‘Burası terör örgütünden temizlendi ve burası buranın gerçek sahipleri yüzde 85, yüzde 90 gibi Arap aşiretlere verildi.’ diyemeyiz. Biz bunu Sayın Putin ile görüştük. Eğer terör örgütleri Münbiç’ten çıkartılırsa, terör örgütleri aynı şekilde Ayn elArab’tan yani diğer adıyla Kobani’den çıkartılırsa bizim için hiçbir mesele yok. Yeter ki terör örgütlerinden buralar temizlensin ve bizim buralarda da kalmak diye derdimiz yine yok. Tüm derdimiz, bizi tehdit eden, taciz eden bu terör örgütlerini buralardan çıkarmaktır.”

“Yeni anayasa çalışmaları tamamlanıp Suriye’nin toprak bütünlüğü ve siyasi birliği sağlandığında her yer bu ülkenin meşru hükümetinin yönetimine geçecektir. Yeter ki PYD, bunun yanında PKK/YPG ve DEAŞ gibi terör örgütlerine müsamaha gösterilmesin.” diyen Erdoğan, terör örgütleri tamamen kazınıp atılmadan Suriye’nin arzu ettiği huzura, güvenliğe ve esenliğe kavuşamayacağını kaydetti.