Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan dikkat çeken bir çıkış yaptı:
"...Cephe El Nusra olsun, HTŞ olsun, hepsi için... Bir defa, silahı bırakın... Bırakın ki buraya sulh gelsin..."
Erdoğan HTŞ'nin silahlarını bırakmasını istiyordu.
İmzalar atıldı, O tarihten bu yana İdlib mutabakatı işletilmeye çalışıldı.
HTŞ'nin teslim olması, Halep'i Lazkiye'ye ve Hama'ya bağlayan M4 ve M5 karayollarının ulaşıma açılması hedeflendi.
Mutabakat dışındaki HTŞ ise mutabakatın önündeki engel oldu. Teslim olmadı, özellikle Nisan ve Mayıs ayında yaptığı operasyonlarla kentin yüzde 90'ınında kontrol sağladı.
HTŞ'nin hamlesinin ardından ise terör örgütüne karşı yeni önlemlerin alınması gerektiği ihtiyacı doğdu.
OPERASYONEL SÜRECİN ÖNÜNDEKİ ENGEL
Zira, HTŞ'nin hedefinde yalnızca Şam, Rusya ve İran değil Türk Ordusu ve ÖSO da vardı. Ocak ayından itibaren HTŞ'ye karşı operasyonel seçeneklerin üzerinde duruldu.
Ankara'nın sivillerin göç edeceğine yönelik hassasiyeti ve sahadaki karmaşa HTŞ'ye dönük kentin tamamına yapılacak bir operasyona imkan vermedi.
Saha kaynaklarına göre uzun vadeli bir plan benimsendi. Nokta operasyonlarla HTŞ'nin kurmay kadrosunun hedef alınması planlandı.
Bu kapsamda, bazı sözde üst düzey komutanlara suikastlar yapıldığı iddiası paylaşıldı.
HTŞ'nin arkasındaki yapılar ise bu plana engel oldu.
Bu noktada Suriye dosyasının yükünü omuzlayan güvenlik bürokrasisinin tespiti oldukça önemli. Buna göre HTŞ'nin önemli bir kuvvetini, CIA ve MOSSAD yönlendiriyor.
Bürokrasiye göre hedef, Ankara'nın radarındaki Menbiç ve Fırat'ın doğusuna yönelik operasyon planlarını engellemek ve AnkaraMoskova ortaklığını İdlib üzerinden zayıflatmak.
Gelinen noktada HTŞ'ye yönelik ne nokta operasyonlar devam edebildi ne de ÖSO ile HTŞ'yi ayırma konusunda adımlar atılabildi.
Tersine, Ankara'daki sinir merkezilerine göre engel olan yapılar İdlib konusunda seslerini daha fazla çıkarmaya başladı.
ABD'den gelen açıklamalarda üsluptaki sert ton yükseldi, Rusya ve İran suçlandı, İdlib mutabakatının geçerli olmadığı mesajı verildi.
İMHA YA DA İKNA...
17 Eylül'den 2019 Haziran ayına böyle gelindi.
Yeni süreçte Ankara'nın hangi adımları atacağı ise merak konusu.
Saha kaynakları ajandadaki 3 plana dikkat çekiyor.
Kamuoyunda uzun zamandır tartışılan imha ya da ikna hala masada...
İkna süreci 17 Eylül'den bu yana işletilmeye çalışılıyor. Bu kapsamda HTŞ'nin silahlarını bırakması için çaba harcandı. Örgütün Rus askerlerini tehdit etmeyecek ve Halep ve Hmeymim bölgesine saldırmayacak bir bölgeye çekilmesi planlandı. Saha koşulları buna izin vermedi.
HTŞ'yi ÖSO'ya katma girişimleri de sonuçsuz kaldı. Nurettin Zengi 2019 Şubat ayında 15 bin HTŞ'linin Özgür Suriye Ordusu'na katılma ihtimalinin olduğunu açıklamıştı. Ancak geçen zamanda HTŞ kontrol alanlarını artırdı. Hatta daha ileri gitti. Terör örgütünün PKK/PYD'ye gönderdiği silahlar 15 Nisan tarihinde ele geçirildi.
Peki yeni ikna sürecinde ne var? Rusya ve Şam'ı hedef tahtasına oturtan, PKK ile silah arkadaşlığı yapan HTŞ'nin gücü nasıl kırılacak?
Hükümete yakın çevreler, "İdlib'in sivilleştirilmesi" planına değiniyor.
Anayasa komitesinin oluşmasının ardından, İdlib'deki silahlı grupların silahlarını bırakması ve suçluların yargılanması koşuluyla siyasi sürece adapte edilmesi amaçlanıyor.
Ankara mesafeli olsa da imha konusunda ise bazı görüş ayrılıkları var. Rusya bu politikadan yana. Ancak Ankara'nın odaklandığı nokta HTŞ içindeki yabancı savaşçıların memleketlerine dönmesi. Geriye kalan savaşçıların da siyasi sürece adapte edilmesi.
3. YOL MÜMKÜN MÜ?
Son seçenek ise Şam'la süreci planlama konusu. Daha doğrusu yeni bir yol haritası...
Suriye ile yakından ilgilenen uzmanlara göre MİT Başkanı Hakan Fidan'la Tahran'da yapılan görüşme, Meclis Başkanı Mustafa Şentop'un Bağdat'ta Suriyeli mevkidaşıyla aynı masada oturması yeni bir yolun işaretlerini taşıyor.
Bu noktada önümüzdeki süreç için HalepFırat Kalkanı denklemine işaret ediliyor..
Hatırlayalım...
Suriye Ordusu 13 Aralık 2016 tarihinde Halep'te kontrol sağlamıştı, Ankara'nın Halep'teki ÖSO kuvvetlerini Fırat Kalkanı bölgesine kaydırmasının ardından...
ÖSO kuvvetlerinin çekilmesi ve ardından Şam'ın Halep'te sağladığı kontrol, savaşın seyrini değiştirmişti. Sırasıyla Doğu Guta, Hama ve benzeri bölgelerde kontrol sağlandı.
O tarihlerde HalepFırat Kalkanı süreci tesadüf sayılmadı.
Peki yeni denklem nasıl kurulacak?
Suriye Ordusu'nun İdlib'in tamamında kontrol sağlayacağı bir senaryo üzerinde mi duruluyor?
Ankara'nın göç endişesi de dikkate alınarak M4 ve M5 karayollarının Rusya ve İran gözlem noktaları ile arasındaki alanda aşamalı bir şekilde Şam hakimiyeti öngörülüyor.
Bu görüşe göre, söz konusu bölgede Şam'ın kontrol sağlamasının ardından ciddi bir göç beklenmiyor. Zira HTŞ hakimiyetinin ardından zaten Mayıs ayından bu yana sivillerin Türk sınırına yakın bölgelere geldiği belirtiliyor.
Karayollarının Türk sınırları ve Afrin sınırı arasındaki bölgede ise ÖSO hakimiyeti öngörülüyor.
Ankara'nın radarındaki bölge ise Tel Rıfat...
Bu bölge Türkiye'ye ciddi tehditler oluşturuyor. Bölgeden sızan teröristler Afrin ve Fırat Kalkanı Harekatı bölgesine saldırılar için Tel Rıfat'ı üs olarak kullanmaya devam ediyor.
Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, 23 Nisan'daki açıklamasında, "Tel Rıfat ile ilgili daha önce Ruslar tarafından verilen sözler var, 'oraların YPG'li teröristlerden boşaltılması' şeklinde" ifadelerini kullanmıştı.
İdlib'in kuzeyi ile Tel Rıfat hattındaki denklem işler mi göreceğiz, ancak Ankara ile Şam'dan gelecek karşılıklı adımların son süreçte yaşanan gerginliği azaltacağı bir gerçek...
Ağustos'un sonu ya da Eylül'ün başında yapılması beklenen Astana toplantısı bu açıdan kritik. Zirveye kadar AnkaraMoskovaTahran hattındaki diplomasi süreci işlemeye devam edecek...
Eray Çelebi
ulusal.com.tr