‘Kürecik’teki radar bilgileri, SM3 füzesi olmayan İsrail için değil; SM3 füzeleri ile İsrail’i koruyan ve en az 100 İran füzesi düşürmüş olan NATO üyesi ABD ile paylaşılmıştır. Öyleyse Kürecik, İsrail ile bilgi paylaşılmamış olsa bile, İsrail için kullanılmıştır. Çok şükür, aklımız fikrimiz yerinde ve kör değiliz; 13 Nisan 2024’te ABD, İsrail’i korumak için, Kürecik radarını tepe tepe kullandı…’
ABD’nin 2002’de “Millennium Challenge” isimli tatbikatında oynanan simülasyonda, Irak balistik füze yağmuru altında kalan bir uçak gemisinin, 10 kruvazörün ve 5 amfibi hücum gemisinin, üzerindeki 20 bin ABD askeri, 110 uçak ve 140 helikopter ile birlikte sulara gömüldüğünü geçen yıl, bu köşede yazmıştım. “Millennium Challenge” Tatbikatı’nda, bilgisayar benzetiminin ulaştığı acı sonucu, gerçek bir savaşta yaşamak istemeyen ABD, 2002’den sonra donanmasını balistik füzelerden korumanın yollarını aramaya başladı. Balistik füzeler, atmosferin dışına tırmandıktan sonra, serbest düşüşe geçerler ve hedeflerini durdurulması imkânsıza yakın süratler ile vururlar. Bu nedenle, balistik füzeler ile etkin mücadele bölgesi, atmosferin dışında, yani yerden birkaç yüz kilometre yüksekliktedir.
ABD, öncelikle, 34 mach hızındaki, 25 kilometre yükseklik tavanı bulunan SM2 füzelerini, atmosfer ötesi için geliştirme çabasına girdi. Aegis savaş sistemine sahip ABD gemilerinden atılabilen, 8 mach hıza sahip, bin kilometre menziliyle atmosferin dışında etkili olan SM3 Block 1A adlı ilk önleyici füze, 2008’de teste hazır hâle getirildi. Arızası nedeniyle balistik füze hızına ivmelenerek yeryüzüne düşmekte olan bir ABD uydusu, 10 mach düşme hızına ulaştığında, 21 Şubat 2008’de, Atlantik’teki bir ABD kruvazöründen atılan SM3 Block 1A füzesi ile yerden 247 kilometre yüksekte vuruldu. ABD, kısa ve orta menzilli balistik füzeler için önleyici ilk füzesini geliştirmişti. Diğer taraftan, Aegis savaş sistemindeki SRY1 radarları, erken ihbar, uyarı ve teşhis görevlerinde zayıftı. Bu nedenle, balistik füze rampalarının yakınına, Xband erken uyarı radarlarının yerleştirilmesi şarttı. ABD’nin Raytheon firması, 120 derecelik sektörde, balistik füzeyi kaynağından itibaren takip edip, önleyici SM3 füzelerini ateşlemekte kullanılan SRY1 radarlarına, teşhis bilgilerini aktarmak için karaya konuşlu AN/TPY2 Xband mobil radarını geliştirdi. Yani, İran, Suriye ve Kuzey Kore balistik füzeleri, ABD Donanması için korkutucu olmaktan çıkmıştı. SM3’lerin testleri devam ederken, ilk AN/TPY2 radarı, 2007’de, Kuzey Kore füzelerine kalkan amaçlı olarak, Japonya’daki Shariki Üssü’ne yerleştirildi.
İRAN’LA İTTİFAK VİZYONUMUZU YIKAN KÜRECİK!
Pasifik’teki savaş gemilerine balistik füze kalkanı ile başlangıç yapan ABD; İran ile Suriye balistik füzelerinden korkan İsrail’in Nevatim Üssü’ne de, Eylül 2008’de, 2’nci AN/TPY2 radarını yerleştirdi. Kaplama alanı açıklarını doldurmak için, radarların sayıları artırılmalıydı. Türkiye, radar kurmak için mükemmel konumdaydı; ama, ABD savaş gemilerini koruyan SM3 füzelerinin İsrail’i de koruyacak olması, meseleyi NATO paravanı üzerinden dolandırmayı gerektirdi. Dönemin ABD Başkanı Obama, koşa koşa Türkiye’ye geldi.
Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı, Tayyip Erdoğan’ın Başbakan, Ali Babacan’ın Dışişleri Bakanı, Ahmet Davutoğlu’nun Dış Politika Danışmanı (sonra Dışişleri Bakanı) olduğu, 6 Nisan 2009’da, Obama’nın, Ankara’da, TBMM’de yaptığı konuşmada, TürkABD ilişkisi için “Model Ortaklık” tanımını yapması dikkat çekti. Obama “örnek” ortaklık ilişkisi içinde olduğu Türkiye’yi pohpohluyordu. Türk kamuoyu, niye pohpohlandığını anlamaya çalışırken, kapalı kapılar ardında Obama, Türk Hükûmeti ile Kürecik’e radar yerleştirme şartlarını konuşuyordu.
Aynı anda ABD’li yetkililer, Bulgaristan ve Romanya’yı 2 bin kilometreye atılabilen İran balistik füzeleri ile korkutma çalışmalarına başlamışlardı. Batı’nın kamu diplomasisi iyi iş çıkardı ve ortada ABD hariç NATO ülkelerine, İran füze tehdidi yok iken, NATO’nun güneydoğusundaki Türkiye, Yunanistan, Bulgaristan ve Romanya medyaları İran balistik füze korkusunu, iç kamuoyuna ustaca pazarladılar. Ortam hazır olunca, 17 Eylül 2009’da Obama, Aegis sistemini SM3’leri ile birlikte Doğu Avrupa’ya kurabileceğini; bunun için Türkiye’ye AN/TPY2 radarını yerleştirmesinin şart olduğunu söyledi. Romanya ve Bulgaristan’da sevinçle karşılanan ABD “Füze Kalkanı” önerisi, 20 Kasım 2010’da yapılan NATO Lizbon Zirvesi’nde, resmen onaylandı. Yani, İsrail’i tehdit eden İran balistik füzeleri, sanki Avrupa’yı tehdit ediyormuş imajı ile pazarlandıktan sonra “Kürecik Projesi” fiilen başlamış oldu. Oysa, Ekim 2010’da, MGK’da onaylanan Millî Güvenlik Siyaset Belgesi’nde İran tehdit değil, “işbirliği ve ortak vizyon oluşturulan yeni müttefiklerden biri” olarak tanımlanmıştı. Anlayacağınız, kumpas süreçlerinde, FETÖ’nün kurban ettiği millî politikalardan biri de “İran ile ittifak” olmuştu.
ABD VE İSRAİL’E HAYIRLI, TÜRKİYE’YE HAYIRSIZ KÜRECİK!
ABD’nin AN/TPY2 radarlarından 3’üncüsü olan Kürecik, 14 Eylül 2011’de, test için çalıştırıldı; İran ve Rus tepkileri umursanmadan 1 Ocak 2012’de faaliyete geçirildi. “Kürecik radarı İsrail için mi?” sorusu, bazı siyasi partilerce sorgulanınca; AKP Hükûmeti, bugün olduğu gibi, “radarın yalnız NATO ülkelerine bilgi gönderdiği” cevabıyla konuyu geçiştirmişti. Çok geçmeden, Kürecik’i Asya’da, NATO şapkası bulunmayan yeni kardeş radarlar takip etti. ABD’nin 4’üncü AN/TPY2 radarı, Temmuz 2012’de, Katar’ın Al Uedid Üssü’ne; 5’incisi Eylül 2012’de Japonya’da Kyogamisaki’ye; 6’ncısı Nisan 2013’te Guam Adası’na; 7’ncisi Mart 2017’de Güney Kore’ye yerleştirildi. ABD, Pasifik’teki Kuzey Kore balistik füzeleri için kendisini emniyete almıştı. 8’inci AN/TPY2 radarı, Kasım 2018’de, Yemen balistik füzelerinden korkan Suudi Arabistan’a yerleştirildi. Böylece, mezhepçi dış politika güden Türkiye, Katar ve Suudi Arabistan, ABD’nin ve dolaylı olarak İsrail’in yanında yer almış ve “AN/TPY2 Kardeşliği” sergilemiş oldular.
Bulgaristan ve Romanya, kendilerini koruyacak sistemleri sorgulamaya başlayınca ABD, Mayıs 2016’da, Romanya’nın Deveselu Üssü’ne Aegis sitemini kurdu; aynı sistemi, Polonya’daki Redzikowo Üssü’ne de, 8 yıldır, kuruyormuş gibi yaptı, çünkü hâlâ testleri bitmedi. Diğer taraftan, ABD’nin 2008’de test ettiği SM3 füzeleri, hızla geliştirildi. 2022’de seri üretimine geçilen SM3 Block IIA füzesinin hızı 12 Mach’a, menzili ise bin 200 kilometreye ulaştırıldı.
Türkiye’ye gelirsek, sorun büyük; Romanya ve Polonya’daki sabit Aegis sisteminin menzili, ancak Türkiye’nin batısına yetiyor. Günümüzde sayısı 48 olan, 2025 sonunda 65’e ulaşması planlanan ve yalnızca ABD Donanması’nda bulunan Aegis savaş sistemli gemiler, Doğu Akdeniz’e gönderilseler bile Doğu Anadolu, füze kalkanının menzili dışında kalıyor. İran’ın Türkiye’ye balistik füze atma niyeti varsa, yalnızca bu savunma boşluğuna atacağına göre, anlayacağınız, Kürecik’in Türkiye’ye hiçbir hayrı yok.
13 Nisan 2024’te, İran’ın İsrail’e yaptığı misillemede, 110 adet balistik füze atıldığını ve bunlardan sadece birkaç tanesinin, İsrail topraklarına düştüğünü biliyoruz. Peki, terminal safhada durdurulması imkânsız olan, en az 100 İran balistik füzesini kim imha etti? Balistik füzeler, atmosferin dışında imha edilebildiklerine ve atmosfer dışına balistik füze önleyici füze atma yeteneği İsrail’de olmayıp ABD’de olduğuna göre, en az 100 İran balistik füzesinin Doğu Akdeniz, Kızıldeniz ve Basra Körfezi’nde görev yapan 1015 kadar Aegis sistemli ABD muhribi dışında kim imha etmiş olabilir? Cevap: Hiç kimse… İsrail’e atılan füzelerden 100 kadarını atmosfer dışında imha eden ABD savaş gemilerine, SM3 füzelerinin gereksinim duyduğu teşhis bilgilerinin kaynağı, Batı Asya’daki 4 ayrı AN/TPY2 radarı, yani Türkiye’deki Kürecik, İsrail, Katar ve Suudi Arabistan’daki radarlar değilse neresidir? Cevap: ABD’nin bu radarların dördünü birden kullanmasını engelleyecek hiçbir mekanizma yok! İşte bu yüzden, AK Parti Hükûmeti’nin “Kürecik’teki radar bilgilerini İsrail ile paylaşmıyoruz.” beyanı, bana bir anlam ifade etmiyor. Basitçe anlatayım: Kürecik’teki radar bilgileri, SM3 füzesi olmayan İsrail için değil; SM3 füzeleri ile İsrail’i koruyan ve en az 100 İran füzesi düşürmüş olan NATO üyesi ABD ile paylaşılmıştır. Öyleyse Kürecik, İsrail ile bilgi paylaşılmamış olsa bile, İsrail için kullanılmıştır… Çok şükür, aklımız fikrimiz yerinde ve kör değiliz; 13 Nisan 2024’te ABD, İsrail’i korumak için, Kürecik radarını tepe tepe kullandı. Kürecik’li ABD’ye güvenen İsrail’in de 2011’den beri, Filistin’de, Suriye’de, Lübnan’da yemediği halt kalmadı.
Kürecik’in “son kullanma tarihi”nin birkaç yıl sonra dolacağını söylemeliyim. Zira, ABD’nin Aegis sistemlerindeki SPY1 radarlarını, en az 100 kat daha hassas, 3 boyutlu SPY6 radarları ile değiştirmeye başladığı biliyoruz. SPY6’nın teşhis sorunlarının çözülmek, yani Xband zafiyetinin ortadan kalkmak üzere olduğunu ve 23 yıl içinde etkin duruma getirileceğini ABD’li yetkililer duyurdular. Bunun anlamı, ABD’nin 23 yıl sonra AN/TPY2 radarlarına, yani Kürecik’e gereksinimi kalmayacak. Sonuç olarak, Kürecik’i delikanlı gibi kapatmak için yalnızca 23 yılımız kaldı; anlayacağınız, 23 yıl sonra ABD, zaten ihtiyacı kalmayacağından “Kürecik’i kendisi kapatacak.”
Hükûmet’e sormadan edemiyorum: 23 yıllık ömrü kalan Kürecik’i kapatıp kapatmamayı bir referandum ile Türk Milleti’ne sormak çok mu zor?
Aydınlık