Türkiye ekonomisi yaz aylarında yaşdığı kur şoku sonrası hızla durgunluğa sürüklendi. Birçok şirket CEO’su 2019’da işlerin daralacağını birçok ekonomist de gelecek yılın kriz yılı olacağını ifade ediyor. Büyümenin iyi durumda olduğu küresel ekonomiye yönelik 2019 beklentileri de farksız değil. Son haftalarda borsa ve para piyasalarında yaşanan dalgalanmaların bir şeylerin işareti olup olmadığına ilişkin çokça analiz yapılıyor. Koç Holding’in bu yıl 55. yılını kutlayan kurumsal dergisi Bizden Haberler’in kasım sayısında da küresel ekonomiye yönelik bir analiz yer aldı.
DOKUZ AYDA NE DEĞİŞTİ?
Nihal Köz imzalı analizde IMF ve OECD gibi uluslararası kuruluşların son raporlarında küresel büyümenin yavaşlayacağına dikkat çektikleri hatırlatılırken, birçok ünlü ekonomistin de risklere işaret ettiği kaydedildi. Analizde ekonomistlerin, ekonominin üzerinde kara bulutların toplandığına yönelik görüşlerine de dikkat çekildi. Analizde yer alan görüşler şöyle oldu: Uluslararası Para Fonu (IMF) uzmanları tarafından yayımlanan Dünya Ekonomik Görünüm Raporu’nun başlığının “İstikrarlı Büyümeyi Sınayan Zorluklar” olarak seçilmesi bile küresel ekonominin önündeki sıkıntıların işareti. Oysa daha dokuz ay önce farklı bir hava vardı. Ocak ayı raporunun başlığı, “Daha Parlak Beklentiler, İyimser Piyasalar, Önümüzdeki Zorluklar”dı. Bu kısa zaman diliminde yaşanan gelişmeler parlak beklentileri gölgeledi, piyasalardaki havanın değişmesine neden oldu ve zorlukları odak noktasına taşıdı. Sıkıntılara dikkat çeken tek kuruluş IMF de değil. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) de ekim ayında yayımladığı ekonomik görünüm raporu için oldukça benzer bir başlık seçti: “Global Büyümede Yüksek Belirsizlik”.
EKONOMİSTLER UYARIYOR
Sadece kurumlar değil, saygın birçok ekonomist de gelecek dönem için risklere dikkat çekiyor. 2008 krizinin onuncu yıldönümü vesilesiyle yazılan üç makale benzer argümanları dile getiriyor. İngiltere’nin eski hazine bakanlarından Jim O’Neill “On Yıl Sonra Global Ekonomi” makalesinde, küresel ekonomik dengesizliklerin ve iş dünyasındaki sorunlu eğilimlerin ekonomik ve siyasi riskler arz edeceğini söylüyor. O’Neill’e göre fırtına bulutları toplanıyor.
Bir başka ekonomist, Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı (UNCTAD) Globalleşme ve Kalkınma Stratejileri Bölümü Direktörü Richard KozulWright, “Küresel Ekonominin Temel Zayıflığı” başlıklı makalesinde ücretlerde istikrarlı bir büyüme ve reel ekonomide yatırımların yokluğunda, bundan sonrası için tek yönün aşağı olduğunu öne sürüyor.
En ürkütücü tahmin ise “kriz kahini” Nouriel Roubini’den geliyor. Roubini, “2020 Resesyonu ve Finansal Krizin Yapısı” başlığını taşıyan yazısında yeni bir kriz kehanetinde bulunuyor ve bunun 2008 yılındakinden daha sert vuracağını söylüyor.
GELİŞEN EKONOMİLER ZORDA
2019’da ticaret savaşlarının ne yöne evrileceğiyle birlikte en çok izlenecek konu gelişen ekonomilerdeki sıkıntılar olacak.
Arjantin ve Türkiye ile anılan riskler, aslında zincirleme etki nedeniyle tüm ülkeler ve dolayısıyla küresel ekonomi için önemli. Gelişen ekonomiler dünya hasılasının yüzde 40’ını sağladığı için buralarda yaşanacak olası sorunların küresel ekonomiyi olumsuz etkilemesi kaçınılmaz olacak.
IMF’nin Ekim 2018 tarihli Küresel Finansal İstikrar Raporu’nda yapılan analize göre Çin dışındaki gelişen piyasalardan önümüzdeki bir yıl içinde 100 milyar dolarlık veya daha fazla para çıkışı yaşanması ihtimali yüzde 5. Bu, küresel finansal kriz dönemindekiyle aynı. Gelişen ekonomilerin çoğunda dış borç tutarları hayli yüksek...
DOLARIN GÜCÜ AZALACAK MI?
2019 yılında gündemde önemli yer tutacak konulardan biri, uluslararası işlemlerde doların ağırlığının sorgulanması olacak. Society for Worldwide Interbank Financial Telecommunication (SWIFT) verilerine göre dünyada sınırötesi ödemelerin neredeyse yarısında para birimi olarak dolar kullanılıyor. Bankaların döviz cinsi kredilerinin üçte ikisi dolar, yüzde 20’si avro cinsinden. Küresel döviz rezervlerinde de benzer ağırlıklar söz konusu. Bu, ABD’nin dünya ekonomisindeki ağırlığının çok ötesinde.
ÜLKELER RAHATSIZ
Bu durumdan rahatsızlık duyan birçok ülke var. Özellikle ABD’nin İran ambargosundan sonra bu ülke ile önemli ticaret ve yatırım ilişkisi olan ülkeler ambargonun bir anlamda etrafından dolaşmak için yollar aramaya başladı. Rusya, Çin, Almanya, Fransa ve İngiltere başlıcaları. Avrupa Komisyonu Başkanı JeanClaude Juncker, eylül ayında Avrupa’nın ithal ettiği enerjinin yüzde 80’inin faturasının dolar ile ödediğini, ancak bu ithalatın sadece yüzde 2’sinin ABD’den geldiğini açıkladı. Ardından “yeni, daha egemen bir Avrupa” için avro kullanılması gerektiğini söyledi. Avronun uluslararası rolünü güçlendirmek için girişimler başlatmaya söz verdi. Almanya Dış İşleri Bakanı Heik Maas da Avrupa Birliği’nin kendi uluslararası ödemeler sistemini kurması gerektiğini düşünenlerden. Trump’ın korumacı politikaları 2019 yılında da aynı yönde ilerlerse doların uluslararası gücünde bir zayıflama görülmesi olasılık dahilinde.