Star Gazetesi yazarı Ardan Zentürk, ABD ile varılan oyalama mutabakatını eleştirdi...

Doğru yerde, doğru zamanda sorulan sorular önemlidir,gerçeklerin sis perdesi arkasına gizlenmesini önler.

SORU1: ABD, Ortadoğu’da PKKPYD terör örgütü ile sürdürdüğü ittifakı rafa mı kaldırdı, hayır.

SORU2: ABD, FETÖ mensup ve elebaşlarıyla ilgili radikal bir karar mı aldı, hayır.

O zaman, adına “Barış Koridoru Mutabakatı” denilen bu mutabakat hangi güven zeminine dayanıyor? 

Asıl soru sonda: ABD Münbiç’teki PKK unsurlarının geri çekilmesinin ve bölgenin Suriye halkı adına ÖSO’ya devri konusunu kabul etti mi, hayır.

Bu ülkenin neyine güvenerek, Türkiye’nin beka mücadelesinin en kritik safhasında bir mutabakata karar verdiğimizi biri bize anlatabilir mi? 

 

Biz bir koridor için yola çıkmadık

Önce görev tarifimizi iyi yapmamız ve ana hedefimizi hatırlamamız gerekir: Türkiye, emperyalizme karşı verdiği mücadelede, sınır boyunda koridor oluşturmak için plan yapmadı, bu koridora topraklarımızdaki Suriyeli sığınmacıları yerleştirme fikri ne zaman ortaya çıktı, bunu da bilmiyoruz. 

Türkiye’nin hedefi şudur: Kuzey Irak ve terör örgütünün Rojava adı verdiği bölgedeki tüm PKK/PYD terör unsurları temizlenecek, bu örgütün ABD’nin desteğinde resmen işgal etmiş olduğu Suriye topraklarının üçte biri yeniden Suriye halkının (ÖSO) kontrolüne girecektir.

PKK/PYD, ABD’nin gözü önünde, Arap ve Türkmenleri, kendi gibi düşünmeyen Suriyeli Kürtleri sürerek bu bölgede “etnik temizlik” yapmıştır, bunun tersine dönmesi ve tüm bölgede nüfusun eski halini alması Türkiye’nin ana hedefidir. 

 

Ortak Harekat Merkezi mi, geçiniz

Garip bir durumla karşılaştık. “Barış Koridoru”nun kurulması için öngörülen Ortak Harekat Merkezi’nde Amerikalılar ile askeri bir ortaklık kuracağımız söyleniyor.İyi de ortağımız (!) ABD PKK’nın müttefiki, bunu nasıl dengeleyeceğiz?

Ortak Harekat Merkezi’nde görevli bir Amerikalı albay, istediği zaman, Rakka, Kamışlı veya Münbiç’te PKK ile birlikte çalışan Amerikalı bir yüzbaşıya ulaştığında ne yapacağız? 

Ortaklık kurduğumuz ordunun görevlendirdiği bazı subaylar bizimle Ortak Harekat Merkezi’nde çalışırken, aynı ordunun bir diğer grubu da PKK ile çalışıyor olacak…

Eğer devlet aklı, şu andaki süreci bir geçici formül ve köprü başı tutma olarak düşünüyorsa, söyleyecek sözüm yok, ama, bütün bu yapılanlar “Atlantikçi siyaset alışkanlığı” ile yapılıyor ve kalıcı kimlik taşıyor ise o zaman sorunumuz var demektir… 

Bugünden söylüyorum, milleti boş yere yormayın, zora gireriz… 

“Ortağımız” dediğiniz ABD, o topraklarda, fiili devlet kurumsallaşmasını tamamladı, karşımıza da 40 bin kişilik “ordu” koydu… 

Amerika’dan beklenen tek konu var: PKK ile işbirliğini bırakacak, bu örgüte verdiği tüm silahları toplayıp, Türkiye’nin terör örgütüne dönük harekatının önünü açacak…

“Stratejik müttefik” veya “dost” olarak adlandırılabilecek bir devletin yapacağı tek konu bu, o ise heyetler gönderiyor, bizimle PKK’yı nasıl koruyacağının pazarlığını yapıyor… Pes… 

 

Erdoğan büyük siyasetçi

O anladı. 

Trump ve Pentagon’un 17 Eylül 2019’da yapılacak İsrail seçimine kadar zaman kazanmaya çalışmasını Türkiye açısından bir “ekonomik çıkara” dönüştürüyor. Yani, o da, oyunu iyi oynuyor. 

Eğer evanjeliksiyonist lobinin adamı Netanyahu kaybederse, Amerika ve Ortadoğu’da kartların yeniden karılacağını çok iyi görüyor. Böyle bir gelişme halinde ortada ne PKK kalır, ne neoconların hakim olduğu Ortadoğu politikası, koridor falan da gider…

Aksi olursa, zaten çalışamayacak bir harekat merkezi ile çarşı karışır, ama bu arada, Türkiye özellikle ekonomide nefes almış olur… 

Ankara’daki “NATO lobisinin” derdi nedir bilemem, ama Erdoğan’ın günü geldiğinde “kuvva ruhuyla” ne yapacağını şimdiden görebiliyorum, güzel olur…