2008’deki Amerikan ekonomik krizi milattı.
Batı merkezli kapitalizmin iflasıydı.
Döngüsel değil yapısal bir krizdi.
Küresel rezerv para olan doların 50 yıllık suistimali artık saklanamaz hale gelmişti.
Ancak her piyasa işi gibi o kriz de saklandı, kılıflandı ve bugünlere gelindi.
1929 Büyük Buhranı’ndan da büyük olan 2008’den 2 yıl sonra, bugünlerin habercisi 2 önemli (o zaman için hiç önemsenmemiş) olay vardır.
Bir tanesi, 2010 Şubatı’nda Bill Gates’in TED Talks’ta “Innovating to Zero” (Sıfıra Evrilmek) konuşması, diğeri ise Rockefeller Vakfı’nın Mayıs 2010’daki “Lock Step Scenario”sudur (Sıkıyönetim Senaryosu).
Egemenler aleminden gelen bu iki veri, Covid 19 ve Great Reset bağlantısına ışık tutuyor.
Hatta artık bu iki senaryonun içinde yaşıyoruz küreselcek.
ABD’deki siyasi kargaşalık da paketin içinde.
Rockefeller’in Lock Step Senaryosu özetle şöyleydi:
“2012’de çok etkili bir pandemi dünyayı saracak. Bu, 2009’daki H1N1 domuz gribinden farklı olarak çok bulaşıcı ve ölümcül. Yaban kazlarından yayılan salgın, 7 ayda dünyanın yüzde 20’sine bulaşacak ve 8 milyon insan ölecek. Ekonomiler duracak, küresel insan ve mal dolaşımı bitecek, turizm kalmayacak, alışveriş merkezleri boşalacak. Hükümetler ve liderler çok sıkı önlemler alacak. Yüz maskeleri zorunlu tutulacak, tren ve otobüs terminallerinde vücut ısısı ölçümleri yapılacak. Birey özgürlükleri kısıtlanacak, pandemi hafifledikten sonra bile sıkıyönetim tedbirleri sürecek. Tüm dünyadaki yönetimler demir yumruk düzenine geçecek.”
Bill Gates ise o meşhur konuşmasında, küresel ısınmanın önlenebilmesi için kurduğu denklemi anlatırken, 2050’de karbon emisyonunun sıfırlanabilmesi için insan nüfusunun azaltılmasından söz etti.
Daha da ilginç olanı, nüfus azaltımında kullanılacak araçlardan birinin de aşılar olmasıydı. (Bugün mRNA rekombinant içerikli aşılar olan Moderna ve Biontech Gates tarafından destekleniyor bu arada).
Gates, kelimesi kelimesine şunları söyledi:
“Dünyanın nüfusu bugün (Şubat 2010) 6.8 milyar, (2050’de) 9 milyara ulaşacak. Eğer yeni aşılar, sağlık sistemi ve üreme sağlığı hizmetlerinde çok iyi bir iş çıkarırsak, bu rakamı yüzde 1015 oranında azaltabiliriz.”
Gebeliği önleyici sağlık önlemleri, kürtaj filan tamam da, aşıyla nasıl nüfus azaltılacak işte bu tam bir muamma idi.
2016’da sis biraz daha azalmaya başladı.
Şimdiki kapitalist dünyayı belirleyenler, sanıldığı gibi ABD, Rusya, Çin, İngiltere ve Fransa’nın daimi güvenlik konseyi üyesi olduğu, ABD ağırlıklı Birleşmiş Milletler sistemi değil, Batılı Sermaye’nin çatı örgütü olan Davos ya da Dünya Ekonomik Forumu’dur. (WEF).
Bill Gates ve Rockefeller sülalesinin etkisi, Davos üzerinden tüm BM kurumlarında mevcuttur. Başta da Dünya Sağlık Örgütü’nde.
Dünya piyasalarına yön veren bu toplantılar, her yıl Ocak ayında İsviçre’nin Davos kasabasında düzenlenir.
Konuşulan her şey gizli kalmalıdır.
Sonuçlarını yaşayarak görürüz.
2030’DA HİÇ BİR ŞEYİMİZ KALMAYACAK
Gelgelelim 2010’dan 6 yıl sonrasına.
Dünya Ekonomik Forumu, 11 Kasım 2016’da manifesto niteliğinde bir bildiri hazırladı.
2030 yılına yönelik bir fütüristik mesajdı bu.
Danimarka’dan Milletvekili Ida Auken’in imzasını taşıyan metindeki en çarpıcı mesajın başlığı her şeyi açıklıyordu:
“2030’a hoş geldiniz. Hiç bir şeyin sahibi değilim, mahremiyetim yok. Ve hayat hiç bu kadar iyi olmamıştı! Evim arabam yok elbiselerim yok, ürünler artık servis haline geldi ve bedavaya...”
Bu hesaba göre, 2030’da temiz enerji ve iletişim bedava olacak, barınma, ulaşım, gıda ve eşyalar da aşamalı olarak beleşe gelecekti.
Bugünlerde ortalıkta sıklıkla dolaşan klip, teknolojik gelişmeler sayesinde her şeyi bedavaya kullanıp veya ucuza kiralayarak, tüketim çılgınlığını, çevre kirliliği ve karbon emisyonunu sıfırlamak üzerine kuruluydu.
Davos’takilerin ileri teknolojiler sayesinde ütopik bir gelecek planı yapması, aslında batmakta olan kapitalist sistemin yeniden “güleryüzlü” olanıyla değiştirilmesi üzerine kuruluydu.
2016 Kasım’ında yaşanan bir diğer önemli tektonik gelişme ise Donald Trump’ın sürpriz biçimde Amerika Birleşik Devletleri Başkanı olarak seçilmesiydi.
Müesses nizamın (Neoconların) adayı Hillary Clinton, şok bir yenilgiye uğramış, küreselcilerin adayı yerine sağ ulusalcıların adayı kazanmıştı.
Bu da, küresel kapitalizmin lideri ABD’deki siyasi ve sosyal fay hatlarında büyük bir gerilim yaratmıştı.
Davos ahalisi yani küreselciler, Hillary ile öncelikli olarak, yakın tehdit Rusya’yı baskılamayı hedeflerken, Trump, küreselcilerin en azından bir şekilde anlaşabildiği Çin ile uğraşmaya başlamıştı.
Amerika’daki ekonomik kriz, tüm dünyadaki Bretton Woods sistemini tehdit ediyordu.
İçe dönük Trump sayesinde Pax Americana artık geçerli değildi.
Çin, Rusya, Türkiye ve İran, ABD’ye kafa tutuyor, Avrupa artık NATO boyunduruğundan kurtulmaya çalışıyor ve arka bahçe Latin Amerika’yı düzenleme girişimleri bozguna uğruyordu.
İşte bu koşullar altında 2019’a gelindi.
EVENT 201
18 Ekim 2019’da Baltimore’da Johns Hopkins Bloomberg School of Health Security’de düzenlenen tatbikat çok ilginçti.
Dev ilaç firmaları ve finansal kuruluşların sponsor olduğu simülasyonlu “Event 201” isimli tatbikat, Dünya Ekonomik Forumu (WEF) ve Gates Vakfı tarafından düzenlendi.
Simülasyonda, ortaya çıkan yeni bir virüs pandemisiyle finansal piyasaların yüzde 15 düşeceği ve dünyada 65 milyon kişinin hastalıktan öleceği öngörülüyordu.
Tatbikatın yapıldığı 18 Ekim 2019 tarihi, Dünya Sağlık Örgütü’nün Covid 19 adıyla pandemiyi açıkladığı 11 Şubat 2020’den yaklaşık 3 ay öncesine tekabül ediyordu.
Her ne hikmetse 2010’da Rockefeller Vakfı, 2019’da da Bill Gates ve Davos ahalisi, pandemiyi bilmiş, önlem olarak da küresel çapta karantina ve sıkıyönetimleri önermişti.
Henüz salgın rensen açıklanmamışken, 21 Ocak 2020’deki Davos WEF Zirvesi’nde ise “Coalition for Epidemic Preparedness Innovations” (CEPISalgına karşı hazırlık geliştirme koalisyonu WEF ile Gates Vakfı ortaklığındaki oluşum) CEO’su Richard Hatchett, novel corona virüse karşı yeni aşı çalışmalarının başladığını duyuruyordu.
GREAT RESET
Temmuz 2020’de Dünya Ekonomik Forumu Başkanı Klaus Schwab, ilk kez “Covid 19 Great Reset” başlıklı büyük sıfırlama (Reset aynı zamanda bilgisayarın/sistemin kapatılıp tekrar açılması anlamına da gelir) projesini açıkladı.
Dikkat edin sadece Great Reset değil, Covid 19 da işin içinde.
Çünkü bu yeni normale geçiş için en önemli katalizördü.
Küresel batı merkezli kapitalizm zaten 2008’den beri süregelen krizdeyken, üzerine gelen pandemi ekonomileri tamamen mahvetmişti.
Radikal bir karar için tam zamanıydı.
Bu arada Klaus Schwab isminden de biraz söz edelim.
Dünya Ekonomik Forumu’nun 1971’den beri kurucusu ve Başkanı.
1938 Almanya doğumlu bir mühendis ve ekonomist.
Zürih ve Harvard eğitimli.
İsrail’de Ben Gurion Üniversitesi’nde dersler verdi.
Karısıyla bir de Schwab Sosyal Girişimcilik Vakfı da kurdular.
Kapitalizmin vücut bulmuş hali sayılabilir Karl Schwab.
Her yıl İsviçre’nin Alplerdeki turistik kayak yapılan Davos kasabasında 3000’den fazla iş adamı ve siyasetçiyi toplayan Dünya Ekonomik Forumu’nu, Fransız yardımcısı Thierry Malleret ile yönetir ve gelen siyasetçilere, küresel elitin gündemini dikte eder.
Toplantılar gizlidir, her yıl protestolar altında toplanılır ve dünyanın anası nasıl ağlatılır karara bağlanır.
İşte bu Klaus Schwab, Eylül 2020’de Alman Die Zeit’e verdiği demeçte Great Reset kavramını biraz açtı:
“Korona krizi şunu göstermiştir: Küresel kapitalizmi yeniden tanımlamalıyız. Korona salgını döneminde işi bittiği anlaşılan liberalizm yeniden tanımlanmalıdır, aksi halde zor yoluyla değişiklikler gelecektir.”
‘Zor yoluyla’ ifadesi dikkat çekiciydi.
Bana “Lock Step” senaryosu ile benzer sıkıyönetim tedbirlerinin alındığı “Event 201” tatbikatlarını anımsattı.
Schwab, bir de “COVID 19 – Great Reset” başlıklı kitap yazdı.
Klaus Schwab, Çin’in sosyalist devletçi sisteminin kazandığını görerek, kapitalizmi sözde insancıl bir revizyondan geçirip, yeniden devreye sokmanın çarelerini arıyordu.
Sosyalist devletçi Çin’in kamu yararına uygulamalarına alternatif olarak, kapitalist elit sahipliği ve yönetiminde, sözde insancıl, çevreci ve sürdürülebilir önerilerde bulunuyordu:
“Devlet değil girişimci güçler ilerlemenin motorudur. Ancak bu bireysel girişimcilik bir sistem ve kurallar manzumesi üzerine oturmalıdır. Bunu güçlü bir devlet düzene koyabilir. Pazar kendi başına hiçbir sorunu çözemez. Bu nedenle ben sistem değişikliğini değil iyileştirmeyi savunuyorum.”
İşte bu iyileştirmenin detayları da geçtiğimiz Ekim ayında yayımlandı.
31 sayfalık, “Resetting the Future of Work Agenda – in a Post Covid World” (Covid sonrası Dünyada Gelecekteki Çalışma Gündemini Yeniden Başlatmak) başlıklı metin, 2030’a kadar gerçekleşmesi beklenen ana maddeleri içeriyordu:
Dijitalleşmiş iş süreçlerinin hızlanması, tüm iş süreçlerinin % 84'ünün dijital veya sanal/video konferans şeklinde gerçekleşmesi.
İnsanların yaklaşık % 83'ünün uzaktan çalışması planlanıyor yani meslektaşları arasında artık etkileşim yok mutlak sosyal mesafe, insanlığın insan temasından ayrılması.
Tüm görevlerin yaklaşık % 50'sinin otomatikleştirilmesi planlanıyor başka bir deyişle, insan girdisi, uzaktan çalışırken bile büyük ölçüde azalacak.
Beceri geliştirme/yeniden becerilerin dijitalleştirilmesini hızlandırın (örneğin eğitim teknolojisi sağlayıcıları) Yeni beceriler için beceri yükseltme veya eğitimin % 42'si dijital hale getirilecek, başka bir deyişle, insan unsuru olmayacak hepsi bilgisayarda, Yapay Zeka (AI), algoritmalar ile yapılacak.
Beceri geliştirme/yeniden beceri kazandırma programlarının uygulanmasını hızlandırın – becerilerin % 35'inin "yeniden düzenlenmesi" planlanıyor yani mevcut becerilerin terk edilmesi planlanıyor – eskiler geçersiz ilan ediliyor.
Devam eden organizasyonel dönüşümleri hızlandırın (örneğin yeniden yapılanma) mevcut organizasyonel yapıların % 34'ünün "yeniden yapılandırılması" planlanıyor veya başka bir deyişle, eski organizasyon yapılarının dijital tüm faaliyetlerin en üst düzey kontrolünde olan yeni organizasyonel çerçevelerle değiştirilmesi planlanıyor.
İşçileri geçici olarak farklı görevlere atayın bunun iş gücünün % 30'unu etkilemesi bekleniyor. Bu aynı zamanda, tamamen farklı maaş ölçekleri anlamına gelir büyük olasılıkla, aynı zamanda planlanan "evrensel temel maaş" veya "temel gelir" haline gelecek olan, yetersiz ücretler zar zor hayatta kalmanıza izin veren bir ücret, sadece temel ihtiyaç. Ama bu sizi tamamen sisteme bağımlı hale getirir hiçbir kontrolünüz olmayan dijital bir sistem.
İşgücünü geçici olarak azaltın bunun nüfusun % 28'ini etkilediği tahmin ediliyor. "Geçici olarak" asla tam güne geri dönmeyeceğinden, kılık değiştirmiş ek bir işsizlik rakamıdır.
Bu taslak, Ocak 2021’de uzaktan düzenlenecek Davos Zirvesi’nde “oylanarak kabul (dikte) edilecek”.
Ortaya konulan şey bu, yani Büyük Sıfırlamanın özeti bu maddelerde yatıyor.
Büyük Sıfırlama ayrıca, tüm kişisel borcun "affedileceği" bir kredi planının tüm kişisel varlıkların bir idari organa veya kuruma verilmesini muhtemelen bunun IMF olabileceğini öngörüyor.
Yani hiçbir şeye sahip olmayacaksın ve mutlu olacaksın.
Çünkü tüm ihtiyaçların karşılanacak.
Ama sadece temel ihtiyaçlar.
Ve George Orwell’in 1984’üne rahmet okutacak bir kontrol – gözetim dünyasında yaşayacaksın.
Küresel elit yani müesses nizam ise bu sistemin sahibi olacak.
ABD’DE DARBELER ÇARPIŞIYOR
Bu Neocon/küreselci projenin uygulanması, elbette ki Jacksonian Sağ Ulusalcı Trump ile olamazdı.
2008 krizi sonrası oluşan Amerikan orta sınıf hoşnutsuzluğu sayesinde iktidara gelen Trump, küreselcilerin hazırladığı bir pandemi krizi ile adeta görevden alındı.
Ancak bu pilav daha çok su kaldıracağa benzer.
Öyle ki, Joe Biden ve Kamala Harris’in mektuplu oylarına karışan seçim hilesi olmasa Trump yeniden kazanabilirdi.
Gerçi o da kaybedeceğini öngörmüş ve demokrat mektuplu oyların sayılmasını engellemek üzerine bir oyun planı kurmuştu.
Ne de olsa Yüksek Mahkeme’de 6 – 3 yargıç çoğunluğuna sahipti.
Her iki adayın da kendilerine göre bir darbe planı vardı.
Trump gider ayak Pentagon’a bile el attı.
Neocon Savunma Bakanı Esper’i değiştirdi.
Pek çok sadık ismi yine ordunun çeşitli kademelerine atadı.
Özetle:
Başkan, seçimi kaybettiğini reddediyor.
Dışişleri Bakanı, ‘2. Trump dönemi’ diyerek dünyaya yalan söylüyor.
Başsavcı sahte bir soruşturma başlatıyor.
Savunma Bakanı kovuldu.
Üst düzey Pentagon yetkililerinin yerini sadık kişiler alıyor.
Bazılarına göre bu bir darbe girişimi.
Ancak küresel elit, pandemi ile başlatılan Great Reset için Trump’ın gitmesi gerektiğini düşünüyor.
Biden’ın ekibi ise başka bir darbenin habercisi.
Adeta bir küresel savaş kabinesi.
Great Reset projesinin uygulanmasına yönelik, Rusya ve Çin başta olmak üzere karşı direniş unsurlarının ezilmesi için hazırlanıyor ekip.
11 Eylül darbesinin ve kanlı işgallerin mimarı eski Başkan George W. Bush cumhuriyetçi olmasına rağmen Biden’ı destekliyor.
Çin’e karşı sürülen mücadelede önemli piyon olan Hindistan’a selam çakarcasına, Hint kökenli Kamala Harris başkan yardımcısı yapılıyor.
Suriye ve Libya’nın bombalanmasını savunan eski Obama elemanı faşist Susan Rice, Dışişleri Bakanı olacak.
Dış Politika Danışmanı Anthony Blinken, Irak savaşına Biden ile birlikte hararetli destek verenlerden. İsrail yanlısı ve sıkı bir İran düşmanı. Trump’ın tek taraflı çıktığı İran nükleer anlaşmasına geri dönmeme yanlısı.
Biden’ın bir diğer dış politika danışmanı Jake Sullivan, Hillary Clinton’un yanından geldi. İsrail yanlısı ve Trump’ın pek de sallamadığı Kuzey Atlantik (NATO ve AB) bağlarının yeniden kurulması için çalışıyor.
Bir diğer isim Colin Kahl, Suudi Arabistan lideri Muhammed Bin Selman’dan ve BAE’den haz etmeyenlerden. Zaten Selman’ın en büyük endişesi Trump’ın seçimi kaybetmesiydi.
Elizabeth Rosenberg, tıpkı Biden gibi İran, Suriye ve Libya müdahaleleri ve yaptırımlarını savunanlardan.
Sonra, eski CIA Başkan Yardımcısı Avril Haines var ekipte. Obama’nın dron savaşlarının planlayıcılarından. İşkenceci geçmişiyle bilinen CIA Başkanı Gina Haspel’in de destekçisi.
Eski Savunma Bakan Yardımcısı Michele Flournoy da, Obama döneminden. 2016’da Hillary seçilse Savunma Bakanı olacaktı. Şimdi Biden’ın Savunma Bakanı olmasına kesin gözüyle bakılıyor. “Küresel meydan okumalara” yanıt veren yeni Amerikan Dış Politikası çalışması yapıyor.
Bu meydan okumalar doğal olarak tek kutuplu eski dünya düzenine karşı çıkan Türkiye, İran, Çin ve Rusya’yı hedef alıyor.
Darbeci Bush’un çizgisini yürütecek, Establishment’in adamı küreselci Biden, “ulusalcı” Trump’tan çok daha tehlikeli bir dönemin habercisi.
Ancak bu planlar, ABD’yi bekleyen iç karışıklıkların gölgesi altında yürütülecek.
2021’e, Pandemi, Great Reset ve Amerika’da darbelerle giriyoruz.
2020’ye demediğimizi bırakmadık ama sonra onu da aramayalım inşallah!
1Jared Diamond – Upheaval (Kargaşalık): “Tüfek, Mikrop ve Çelik” gibi kült bir kitabın yazarı olan Jared Diamond'un henüz basılan eseri Bill Gates'in listesinde ilk sırada. Ünlü milyarder, Diamond'un yazdığı her eserin istisnasız hayranı olduğunu belirtiyor. Toplumda bireylerin kriz anlarında nasıl reaksiyon gösterdiğini çeşitli vaka incelemeleri ile anlatan kitapta iç savaş, dış tehditler ve genel huzursuzluk durumlarının bahsi geçiyor. Gates, negatif bir konu gibi dursa da kitabı bitirince problem çözme kapasitemiz hakkında olumlu düşünceler edindiğini belirtiyor.
2Rose George – 9 Pints (4.25 litre): "Eğer kandan iğreniyorsanız, bu kitap size göre değil." diyor Gates. Bir yetişkinde bulunan kan miktarına (9 pint: 4.25 litre) atıfta bulunan kitap, sıkıcı bir tıbbi kitaptan öte, kan, kan hastalıkları, bazı toplumların regle bakış açıları gibi ilginç konular üzerine odaklanarak konuyu derinlemesine inceliyor.
3 Moskova'da Bir Centilmen Amor Towles: Rus edebiyatını sevdiğini ve tüm Dostoyevski kitaplarını okuduğunu belirten Gates bu kitaba da hayran kalmış. Moskova'da bir otelde ev hapsine alınmış bir adamın hikayesini inceleyen kitap, Bill Gates ve eşi Melinda Gates'i oldukça etkilemiş, herkesin zevk alabileceği harika bir hikaye olduğunu dile getiriyor.
4Future of Capitalism (Kapitalizmin Geleceği) – Paul Collier: Collier'in son kitabı olan The Future of Capitalism, pek çok insanın kafasındaki konuları tetikleyen bir bakış açısı sunuyor. Bill Gates her konuda Collier'e katılmadığını belirtse de kapitalizmin nereye evrildiğini gösteren başarılı bir perspektiften olayları yorumladığını belirtiyor. Kitap, günümüzde toplumun sınıflaşmasını ele alıyor ve kapitalizme alternatifler sunuyor.
5Presidents of War (Savaşın Başkanları) – Martin Beschloss: Bu kitabı almasında en büyük etkenin Vietnam Savaşı'nın her yönünü görmek istemesi olduğunu söyleyen Gates, kitabı bitirdikten sonra sadece Vietnam hakkında değil, Amerika'nın 19. yüzyıldan 1970'e kadar olan 8 büyük mücadelesi hakkında kapsamlı fikir edindiğin söylüyor. Kitap Amerika'nın bu tarihler arasındaki savaşlarda ve zor zamanlarda başında olan başkanlarının bu durumlarla nasıl yüzleştiğini ve yönettiğini anlatıyor.
KAYNAKLAR:
Peter Koenig https://www.globalresearch.ca/worldeconomicforumsteptworesettingfutureworkagendaaftergreatreset/5729175