Tarih boyunca, savaş gemileri ve onlardan oluşan donanma, denizci devletler tarafından savaş dönemi haricinde dış politika ve güvenlik politikalarının bir aracı olarak, yani Donanma Diplomasisi, Ganbot Diplomasisi, Deniz Kuvvetleri Varlığı ya da Bayrak Gösterme rollerinde kullanılmışlardır.
DONANMA DİPLOMASİSİ VE ULUSAL GÜÇ
Söz konusu kavramlar yazılı tarih kadar eski kavramlardır. İngiliz düşünür John Stuart Mill “arkasında duracak bir donanmamız yoksa diplomasimiz bir hiçtir” demişti. Stratejist Sir Julian Corbett’e göre donanmaların ilk vazifesi, diplomatik gayretleri desteklemek ya da engellemektir. Trafalgar kahramanı ünlü Amiral Horaito Nelson daha da ileri giderek “Sizin mürekkep ve kalemlerinizden nefret ediyorum. İngiliz savaş gemilerinden oluşan bir donanma Avrupa’nın en iyi müzakerecisidir” demişti. Sovyetler Birliğinin en uzun süreli Deniz Kuvvetleri Komutanlığı görevini yürütmüş olan Amiral Gorshkov, donanmaların devletlerin savaş yeteneğinin gerçek göstergeleri olduğunu savunmuş, barış zamanı siyasi hedeflere erişmede en önemli araç olarak Donanmayı göstermişti.
TÜRKİYE UYGULAMALARI
Cumhuriyet Donanması da bu rolü, kurucusu Mustafa Kemal Atatürk döneminde başlamak üzere bugüne kadar etkinlikle oynamıştır. Donanma sayesinde 1936’da Boğazları geri aldık. 1974’de Kıbrıs’ta yeni bir düzen kurduk. 1975 sonrası Ege ve Doğu Akdeniz’de jeopolitik çıkarlarımızı sadece korumadık, aksine geliştirdik.
Bugün Donanmamızın dış ve güvenlik politikası aracı olarak en yaygın kullanım örneğini donanma diplomasisi ve ganbot diplomasisi alanında görüyoruz. Donanma diplomasisi gerek liman ziyaretleri gerek ortak tatbikatlar ve harekatlara iştirakler ile kendini gösterir. Örneğin Deniz Kuvvetlerimizin soğuk savaş sonrası Karadeniz’de BLACKSEAFOR ya da Karadeniz Uyumu Harekat girişimlerine sahildarları çekebilmesi donanma diplomasisine güzel örneklerdir. Son gelişmeler ışığında Kasım 2019 başından itibaren Pakistan’ı Doğu Akdeniz’deki çıkarlarımızı korumaya yönelik, 1 Mart 2006’dan bu yana uygulanan Akdeniz Kalkanı Harekatına dahil edebilmek ve hatta bu harekata Ürdün’den gözlemci getirmek çok büyük bir başarıdır. Gelecekte Hazar sahildarlarından dost, müttefik ve kardeş ülkeleri de Akdeniz Kalkanı Harekatında görmek dileğimizi hatırlatarak emeği geçenleri kutluyorum.
GANBOT DİPLOMASİSİ VE DIŞ POLİTİKAMIZ
Diğer taraftan Donanma diplomasisinin bir üst seviyesi olan Ganbot diplomasisinde ateş gücü kullanım niyeti açıktır. Bu uygulama, uluslararası bir sorunun kendi lehimizde sonuçlanması, ya da bu sorun nedeniyle oluşabilecek maddi veya manevi zararların geciktirilmesi için barış veya kriz zamanında deniz kuvvetlerinin kısıtlı bir şekilde kullanımı veya kullanım tehdidini içerir. Tarih boyunca güçlü donanmalara sahip devletlerin en esnek dış politika ve güvenlik politikası aracı olan Ganbot diplomasisi kriz ortamında zorlayıcı diplomasi aracı olarak kullanılır. Türkiye, gerek Ege, gerekse Doğu Akdeniz krizlerinde Ganbot diplomasisini başarıyla yürüten bir devlet olarak öne çıkmıştır. Bugün Doğu Akdeniz deniz yetki alanları ve Kıbrıs sorunlarında sağlanan duruşun ardında uygulanan Ganbot diplomasisi yatmaktadır. Bu çerçevede Akdeniz Kalkanı Harekatı kapsamında kıta sahanlığımıza giren yabancı sismik araştırma gemileri ya da sondaj platformları saha dışına sürülmüş; Mavi Vatan ve Deniz Kurdu Serisi tatbikatlar ile donanmamızın ateş ve manevra gücü Türkiye aleyhinde ABD ve AB gücünü arkasına alan Kıbrıs Rumları ve Yunanistan merkezinde şekillenen ittifaklar sistemine caydırma sağlayarak, meydan okumuştur. 2002 yılından günümüze kadar 15’ten fazla yabancı bayraklı gemi ya da sondaj platformunun Türk Donanması tarafından engellendiğini hatırlatayım. Bu gücü arkasına alan Dışişleri Bakanlığı kendine güvenerek BM’ye haklı tezlerimizi yere sağlam basarak deklare edebilmiş; AB ve ABD’nin akla ziyan demarş ve Türkiye karşıtı açıklamalarına anında karşılık verebilmiştir.
LİBYA MUTABAKATI: BİR DÖNÜM NOKTASI
Bu süreçte Donanma diplomasisinin en önemli somut başarılarından birisi de 27 Kasım 2019 tarihinde Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti Başkanlık Konseyi Başkanı Fayez Al Sarraj ile imzalanan “Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası”dır. Doğu Akdeniz’deki Mavi Vatanımızın sınırlarının tespitinde milattır. Bu başarıda en büyük pay sahibi LibyaTürkiye kıyıdaşlığı tezini ortaya koyan Amiral Cihat Yaycı’dır. Bu gelişme gerçek anlamda bir oyun değiştiricidir. Gerek Türkiye, gerek Libya ve Yunanistan cephelerinde çok önemli yeni süreçleri tetikleyecektir. AB ve ABD’den ciddi tepkiler beklenmelidir. Şüphesiz, Libya’da Hafter güçlerine emperyal destek artacaktır. İç cephemizde bu anlaşma Türkiye’nin MEB ilanı konusunda elini güçlendirecek, Dışişleri Bakanlığımızın MEB ilanı konusundaki durağanlığını şüphesiz bozacaktır.
BAŞARILAR DÖNEMİ DEVAM ETMELİDİR
Kasım ayı içinde Doğu Akdeniz konusunda gerek Pakistan ve Ürdün’ün Akdeniz Kalkanı Harekatına dahil olması ve gerekse Libya ile MEB sınır mutabakat muhtırasının imzalanması son derece önemli ve büyük gelişmelerdir. Benzer şekilde Hükümetin Suriye ile en yakın zamanda bir sınırlandırma anlaşması yapılması için yeni bir süreci başlatması Mavi Vatan’a en büyük katkıyı sağlayacaktır. Diğer yandan Akdeniz Kalkanı Harekatına kardeş ve dost ülkelerin davet edilmesi ve özellikle Hazar kıyıdaşı denize çıkışı olmayan Türk Cumhuriyetlerine savaş gemisi kiralanarak bu harekata davet edilmeleri teşvik edilmelidir. Bu gelişmelerin Yunanistan tarafından Haçlıİslam kamplaşması gibi gösterilmeye çalışıldığı da bir gerçektir. Türkiye’nin laik bir cumhuriyet olduğu gerçeğinden hareketle bu tuzağa asla düşülmemelidir. Yunanistan’ın yaptığı bu çığırtkanlığa Mısır ve Filistin’in Doğu Akdeniz’de Türkiye karşıtı blokta Yunanistan ve Kıbrıs Rum Yönetimi yanında yer alması ve söz konusu blokta İsrail’in de yer aldığı gerçeği hatırlatılmalıdır.